"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/729 E., 2023/417 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gebze Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2020/360 E., 2022/3 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; 26.11.2019 tarihinde vefat eden murislerinin davalı bankadan 14.09.2017 tarihinde 900.000,00 TL tutarlı, 60 ay vadeli, sabit faizli konut kredisi kullandığını, murisin vefatından sonra ise taksitleri ödediklerini, kredi nedeniyle ........., Hayat Sigortası Başvuru Formu ve 28906692 başvuru numarası ile vefat teminatı 20.000,00 TL olan hayat sigorta poliçesinin düzenlendiğini, bu tutarın da kredi ile uyumsuz olduğunu, bankanın mevzuata ve dürüstlük kuralına aykırı davrandığını miras bırakanın cari hesabından da 200,00 TL tahsil edildiğini, bu tahsilatların muris vefat edene kadar devam ettiğini, davalı bankanın bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle eksik sigorta yapıldığını ileri sürerek kredi sözleşmesi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ve murisin vefat tarihinden dava tarihine kadar ödenen kredi taksit tutarlarının faizi ile birlikte iadesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; husumet itirazında bulunarak davacıların murisi ile banka arasında kurulan bir sigorta ilişkisinin söz konusu olmadığını, sigorta ilişkisinin davacıların murisi ile dava dışı Garanti Hayat ve Emeklilik A.Ş. arasında kurulduğunu, Banka'nın sorumlu olmadığı sigorta tazminatları yönünden talepte bulunulmasının mümkün olmadığını, konut kredisi kullanımında hayat sigortası ihtiyari olup murise sigorta yönünden bilgilendirme yapılıp daha düşük primli ve bu doğrultuda daha düşük teminatlı poliçe talebinde bulunduğunu, konut kredi sözleşmesinde ve bilgilendirme formunda murise, sigorta ile ilgili olarak açık bir talebi olmadığı takdirde sigorta yapılmayacağını, kendi tercih ettiği bir sigorta şirketinden sigorta yaptırabileceği hususlarında bilgilendirme yapılmadığını, muris tarafından da ...... Hayat Sigortası yapılması talebi üzerine ekli ... Hayat Sigortası başvuru formu düzenlendiğini, davalı ile sigorta şirketleri arasında akdedilen sözleşmelerin gereği gibi yerine getirildiğini bu nedenle ifada ayıp yahut haksız şartın söz konusu olmadığını bu sebeplerle açılan davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; banka ile müteveffa arasında 14.09.2017 tarihinde sabit faizli konut kredi sözleşmesi ile 60 ay vadeli 20.625,50 TL aylık ödemeli ve %1.11 faiz oranıyla 900.000,00 TL konut kredisi imzalandığını, aynı gün hesabından dask ve hayat poliçesi prim tahsilatları olarak toplam 801,11 TL'nin tahsil edildiği, murisin en son 14.11.2019 ödeme tarihli 26 nolu taksiti tam olarak ödediği, vefatından sonra 226.880,50 TL tutarında ödeme yapıldığı, toplam 23 adet taksidin dava tarihinde ödenmemiş iken davadan sonra 18.11.2020 tarihinde erken ödeme ile kalan tüm taksitlerin ödendiği, olayda davalı bankanın kusurunun olmadığı sigorta poliçesinin süresinin yeterince bilgilendirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili; bankanın kusuru bulunmadığı yönündeki raporun hatalı olduğunu, rapora itirazların Yerel Mahkemece değerlendirilmediğini, murise sigorta isteyip istemediğinin sorulup sorulmadığının belirli olmadığını, davalı banka tarafından mevzuata uygun olarak bu hususta yazılı olarak bir bildirim yapılmadığı gibi murisin bilgilendirildiğine dair bir kayıt da olmadığını, bankanın gerçekleşecek riziko karşısında verilecek teminat konusunda murisi bilgilendirmediğinin açık olduğunu, sadece 1 aylık taksiti karşılar nitelikte hayat sigortası yapılmasının murisi yanılgıya sevk edecek nitelikte ve yapılmasının murise ve ailesine herhangi bir güvence sağlamayacağının da ortada olduğunu, hayat sigorta poliçesinin imzalanmasının davalı bankanın aydınlatma yükümlüğünü yerine getirdiğinin göstergesi olamayacağını, davalı bankanın, bu kredi sözleşmesinde sigorta şirketinin acentası olarak hareket ettiğinin de bilirkişilerce göz önüne alınmadığını ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı, tüketiciyi sigorta yapmaya zorlayamaz ise de bu konuda kredi sözleşmesinin kurulmasından önce tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğü altında olduğu, poliçe üzerinde kredi sözleşmelerinde ya da Sigorta Bilgilendirme Formunda yapılan hayat sigortası poliçesinin bir yıl süreli ve kullanılan krediyi karşılamayan 20.000,00 TL bedel ile teminatlı olduğu ve vefat halinde kredinin ödenmesinde teminat açığı olup olmadığı bilgisi yer almadığından müteveffa ile müzakere edilmiş sayılamayacağı, bu şekilde yapılan sözleşmenin tüketici ile müzakere edilmeden tek taraflı olarak hazırlanmış bir sözleşme niteliğinde olduğu, bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat yükü altında olan davalı bankanın bu hususu ispatlayamadığı, hayat sigortası teminat limitlerini kontrol etme yükümlülüğü olmasına rağmen krediye uygun teminat limitli poliçe düzenletmediği, dosyaya ibraz edilen poliçenin rizikonun gerçekleştiği andaki kredi borcunu karşılamaması nedeni ile davalı bankanın bakiye kredi borcundan kusuru oranında sorumlu olduğu,, hayat sigortasının poliçe kapsamı kredi tutarı ve vadesi ile uyumlu olmadığından teminat açığına sebebiyet verdiği ve kusurlu olduğu, davacıların murisinin de sigorta poliçesinde teminat altına alınan bedelin konut kredisi ile uyumlu olmaması sebebiyle karşı koymayıp düşük teminatlı poliçeye göre sigorta primi ödeyip poliçeden hukuki yarar elde ettiğinden tarafların müterafik kusurlu olduğu, benzer davalardaki istikrarlı uygulaması kapsamında tarafların kusurunun % 50 olarak belirlendiği, davacıların davaya konu konut kredisi için murisin ölümünden dava tarihine kadar 227.421,57 TL, dava tarihinden sonra 442.496,16 TL olmak üzere toplam 669.890,73 TL kredi ödemesinde bulundukları, hayat poliçesi kapsamında davalı bankaya 20.000,00 TL ödeme yapıldığı, davalı bankanın hayat sigortasında teminat açığından sorumluluğunun (669.890,73 TL-20.000,00 TL/2=) 324.945,36 TL olduğu, bankaya gönderilen ihtarnamede talep edilen bedelin belirtilmemesi sebebiyle davalı banka açısından usulüne uygun temerrüt bulunmamakla davacıların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulü ile taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili dava kabul edilmesine rağmen menfi tespit talebi hakkında hüküm kurulmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince alınan bilirkişi raporu ile meblağ belirli hale gelmekle ıslah hakkına halel geldiğini, murise %50 oranında kusur izafe edilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; bankanın bilgilendirme yükümlülüğünün sadece poliçe varlığı halinde ilk dönem yenilemesine ilişkin olup bunun dışında yasal bir bilgilendirme yükümlülüğü olmadığını, sigorta şirketi farklı olup talep formunda müşteri imzası bulunduğunu, hayat sigortasının zorunlu değil iradi olduğunu, sözleşme ve formda murisin açık talebi olmaması halinde sigorta yapılmayacağı, başka bir şirketten de sigorta yaptırabileceği bilgisinin verildiğini kararın haksız olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, banka kusuru sebebiyle alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesi
2. 2004 sayılı İcra İflas Kanununun (2004 sayılı Kanun)72 nci maddesi
3. Değerlendirme
1. Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile yukarıda verilen hukuk kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve teminat açığı ortaya çıkmasında bilgilendirme yükümlülüğünü gerektiği gibi yerine getirdiğini ispat edemeyen davalı bankanın kusurlu olduğunun ve tespit edilen kusur oranının yerinde olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2. Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca küküm sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
2004 sayılı Kanunu'nun 72 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca; borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir. Anılan madde uyarınca menfi tespit davası icra takibinden önce sonuçlanmaz ve ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması yahut ihtiyati tedbir kararının kaldırılması nedeniyle, dava sırasında borç alacaklıya (davalıya) ödenmiş olursa, menfi tespit davası kanunun açık hükmü gereği (kendiliğinden) istirdat davasına dönüşür. Bu hâlde mahkeme menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam eder, davacının talep sonucunu değiştirmesi için ıslah yoluna başvurmasına ya da karşı tarafın (alacaklının) muvafakati gerekmez.
Somut olayda davacı taraf dava tarihine kadar ödenen kredi taksit tutarlarının faizi ile birlikte iadesi talebinin yanı sıra kredi sözleşmesi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini de talep etmiş olmakla dava sırasında kredi borcunun tamamının ödendiği anlaşıldığından, bu talep hakkında da karar verilmesi gerekirken, yalnızca alacak talebi yönünden hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, davacı yararına bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.