"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1425 E., 2022/1439 K.
DAVA TARİHİ : 09.07.2018
KARAR : Davanın reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/243 E., 2022/218 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 12.01.2021 tarihli ve 2018/349 E., 2021/8 K. sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 08.10.2021 tarihli ve 2021/703 E., 2021/841 K.. sayılı kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yeniden yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davaya konu taşınmazı 175.000 TL karşılığında davalıdan satın aldığını, davalı ile arasındaki hısımlık ilişkisi nedeniyle taşınmazın satışına dair herhangi bir şekilde sözleşme imzalamadıklarını, taşınmaz satış bedeli olan 175.000 TL'nin kendisinin işte çalışıyor olduğu bir gün dava dışı ... tarafından davalıya elden ödendiğini, ancak davalının taşınmazın tapusunu vermekten imtina ettiğini, ödediği bedeli de iade etmediğini, alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamını, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, birbiriyle çelişen ifadelerde bulunduğunu, kendisine yapılan herhangi bir ödemenin bulunmadığını, davacının iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, icra takibi başlatmakta kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddi ile davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının, davalı ile arasındaki harici taşınmaz alım satım ilişkisine dayanarak, taşınmaz satış bedeli olarak dava dışı ... aracılığıyla davalıya elden ödediğini iddia ettiği 175.000 TL'nin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davalıdan tahsili istemiyle açtığı eldeki davada; ispat yükünün davacıda olduğu, davacının iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiği, kaldı ki dosyaya sunulan whatsapp yazışma çıktılarının delil başlangıcı niteliğinde bulunmadığı, nitekim davacıya ait telefon üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, yazışmaların davacının telefonunda bulunmadığının tespit edildiği, hangi hattan gönderildiği tespit edilemeyen, ekran görüntüsü şeklinde dosyaya sunulan yazışma içeriğine itibar edilemeyeceği, davacının çelişkili, ifadelerde bulunduğu, dosya kapsamındaki mevcut delillerle iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; davaya konu taşınmazın 175.000 TL karşılığında davacıya satışı hususunda tarafların sözlü olarak anlaştıklarını, 175.000 TL satış bedelinin 25.000 TL ve 150.000 TL olarak muhtelif tarihlerde ... aracılığıyla davalıya elden ödendiğini, davalı tarafından taşınmazın tapusunun 5 yıl sonra davacıya devredileceğinin taahhüt edilmesine rağmen devrin halen gerçekleşmediğini, bu hususun davalının eşinin ve oğlunun savcılık aşamasındaki ifadeleri ile sabit olduğunu, taraflar arasında yapılan whatsapp yazışmaları incelendiğinde, davalının taşınmaz satış bedelinin kendisine ödendiğini ikrar ettiğini, whatsapp üzerinden gerçekleştirilen görüşme kayıtlarının mahkemece celp edilmesi gerektiğini, davanın dosya kapsamında dinlenilen tanık beyanları ile de ispat edildiğini, kaldı ki davalının savcılık soruşturma dosyasındaki ifadesinde, davacı ile yaklaşık 4 yıl öncesinde güvene dayalı ev satışını gerçekleştirdiğine yönelik beyanda bulunduğunu, ispat edilen davanın kabulünün gerektiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca ödendiği iddia olunan satış bedelinin davalıdan tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle eldeki davanın açıldığı, davacı taşınmaz satış bedeli olarak 175.000 TL'yi davalıya ödediğini iddia etmiş ise de, davacının iddiasını dosya kapsamındaki mevcut delillerle ispat edemediği, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca ödendiği iddia olunan taşınmaz satış bedelinin iadesi istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Kural olarak belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, tarafların ispat etmesi gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( 4721 sayılı Kanun) ‘‘ D.İspat Kuralları/1.İspat yükü " başlıklı 6 ncı maddesi uyarınca; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. Aynı yöndeki düzenleme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ( 6100 sayılı Kanun ) 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre ispat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
2. 6100 sayılı Kanun'un " Senetle ispat zorunluluğu" başlıklı 200 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre; "bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 4.480 Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir."
3.Yazılı delille (senetle) ispatı gereken hususlar, istisnalar dışında takdiri delillerle ve bu kapsamdaki tanık delili ile ispatlanamaz ise de, bu hususların senet dışındaki yemin, ikrar ve ticari defterler gibi diğer kesin delillerle kanıtlanması mümkündür.
4. Bununla birlikte, senetle ispatı gereken bir hukuki işlem hakkında delil başlangıcı varsa o hukuki işlem tanık dinlenerek de ispatlanabilir (6100 sayılı Kanun m.202/1). Delil başlangıcının varlığı halinde hakim, hem delil başlangıcı hem de dinlenen tanık veya diğer takdiri delilleri serbestçe değerlendirerek bir karar verecektir.
5. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir (6100 sayılı Kanun m. 202/2).
6. 6100 sayılı Kanun'un 202 nci maddesinin düzenlenmesinde, 1086 sayılı Kanundaki bu konuya dair düzenleme esas alınmakla birlikte, madde metnine "gönderilmiş" sözcüğünün de ilave edilmesi suretiyle, haberleşmenin önemli bir türünü oluşturan faks mesajları gibi teknik araçlarla gönderilen belgeler de delil başlangıcı olarak kabul edilmiştir (6100 sayılı Kanun'un Hükümet gerekçesi madde 202).
7. Hemen belirtmek gerekir ki, elektronik posta ya da mesaj metinlerinin çıktılarının delil başlangıcı olarak kullanılabilmesi için, iddia edilen belgenin davanın karşı tarafınca veya temsilcisince gönderilmiş olduğu konusunda tereddüt bulunmamalıdır. Aleyhine kullanılan taraf, bir elektronik belgenin kendisi tarafından gönderilmediğini iddia ederse, bu hususta mahkemece gerekli makamlardan ve kuruluşlardan bilgi toplanmalı ve belgenin gerçekten o kişiye ait bir IP numarasını taşıyan e-posta adresinden ya da cep telefonundan gönderilip gönderilmediği belirlenmelidir (Pekcanıtez, Özekes, Akkan, Korkmaz, Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık: İstanbul, 2017, s. 1850).
3. Değerlendirme
1. Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalı ile arasında taşınmaz alım satım ilişkisinin bulunduğunu, taşınmaz satış bedeli olarak davalıya toplam 175.000 TL ödediğini iddia etmiş, davalı ise tarafına yapılan herhangi bir ödemenin bulunmadığını savunmuştur. Ödendiği iddia olunan 175.000 TL karşılığında davalının sebepsiz zenginleştiğinden bahisle, işbu bedelin davalıdan tahsili amacıyla açılan eldeki davada; ispat yükünün davacıda olduğu, 6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinde belirtilen parasal sınır dikkate alındığında, davacının iddiasını kesin delille ispatı gerektiği, dinlenilen tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği, nitekim tanık dinlenmesine davalı tarafın açık muvafakatinin bulunmadığı, davacının iddiasını dosyaya sunduğu mevcut delillerle ispat edemediği anlaşılmaktadır.
2. Her ne kadar davacı, delil olarak whatsapp yazışma çıktılarına dayanmış ise de, whatsapp yazışmalarının delil başlangıcı kabul edilip bu hususta tanık dinlenilebilmesi için, iddiaya konu whatsapp mesajının davalı tarafça gönderildiği hususunda tereddüt bulunmamalıdır. Davacının telefonu üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda ilgili mesajların telefonda bulunmadığı görülmüş olup, davacı da mesajları telefonundan sildiğini beyan etmiştir. Bu durumda, davalı tarafından gönderilip gönderilmediği tespit edilemeyen whatsapp yazışma çıktıları delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceğinden, tanık beyanlarına da itibar edilemeyecektir.
3.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına, dava şartlarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.