"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2018/1139 E., 2023/574 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2013/323 E., 2018/56 K.
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat (vekilin özen yükümlülüğüne aykırı davranmasından kaynaklanan) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın maddi tazminat yönünden kabulüne, manevi tazminat yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 01.10.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı ... San. ve Tic. A.Ş. vekili Avukat ..., davalı asıl Asil ... ve vekili Avukat ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için başka bir güne bırakılması uygun görülerek Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin göz kapaklarının sarkmasının görmeyi engellemesi şikayeti ile davalı hastaneye başvurduğunu, diğer davalı ... tarafından yapılan muayene sonucunda göz kapaklarının kaldırılması amaçlanarak ameliyat edildiğini, davalı doktorun hatalı ve ihmali müdahalesi sonucu müvekkilinin gözünde korneal dejenerasyon meydana geldiğini, ikinci bir operasyon gerçekleşmesine sebebiyet verildiğini, tüm bu aşamalardan sonra müvekkilinin gözünde ciddi görme kaybı meydana geldiğini belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vekili; olağan geçen ameliyat sırasında sol üst kapaktaki doku fazlası kesisi yapılırken hastanın ani ve küçük baş hareketi yapması üzerine ameliyatın durduğunu ve korneada 2 mm'lik bir kesi oluştuğunu, davacıya durumun bildirildiğini, davalının durumu soğukkanlılıkla karşılayarak ameliyatın devamında öngörülmeyen bir durum çıkması durumunda müvekkilinin kendisine ve yardımcılarına yapılacak işlemler hakkında karar verecekleri ve gerekli görecekleri işlemlerin yapılması için yetki verdiğini, bunun üzerine kornea uzmanı Prof. Dr. ...'un ameliyathaneye çağırıldığını ve kornea dokusundaki kesinin ... Bey tarafından kapatıldığını, ameliyat sonrasında hastanın kontrollerinin saat başı aralıklarla yapıldığını ve olumsuz bir şey görülmediğini, gerekli tüm müdahalenin yapıldığı, muhtemelen kornea nakline gerek olmayacağı, ancak iyileşme tamamlanana kadar bu konuda kesin bir tıbbi yargıda bulunulamayacağının bildirildiğini ve hasta tarafından da bu durumun makul karşılandığını, taburcu olduktan sonra davacının kontrollerinin sürekli olarak her hafta yapıldığını, birinci haftadaki kontrollerde görme keskinliğinin gözlükle düzeltmeksizin sağ gözde 0,5 ve sol gözde 0,3 iken 27.05.2013 tarihinde keskinlik düzeltmeksizin iyileşmenin seyrine bağlı olarak sol gözde 0,1 seviyesinde saptandığını, iyileşmenin düzgün seyretmesi, ek problem olmayışı ve görme seviyesinin halen yeterli olması üzerine kornea naklinin bu aşamada kesinlikle gerekmediği, ileride de çok büyük ihtimalle gerekmeyeceğinin bildirildiğini, dava açılıp müvekkile tebligat yapıldıktan sonra, 20.06.2013 tarihinde davacının ... Göz Hastanesine gelerek muayene olmak için müvekkili aradığını, yapılan muayene sonucu sol gözde kötüye doğru bir tespit yapılmadığını, dava açıldıktan sonra davacının muayene olmak için müvekkili aramasının müvekkile duyulan güvenin, başarılı olduğunun kanıtı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı ... San. Ve Tic. A.Ş. vekili; maddi tazminatın ne kadarının neye dayalı olarak istendiğinin açıklanmadığını, davanın yerinde olmadığını, müvekkili şirkete ait hastanelerde, gerek hekimlerin seçiminde, gerekse alt kadronun oluşturulmasında son derece özenli davranıldığını, aydınlatma yükümlülüğü çerçevesinde ameliyatın risklerinin kendisine anlatıldığını, bu çerçevede hastanın onayının alındığını, maddi tazminat şartlarının uygun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bilirkişi kurulu raporu ve tüm dosya kapsamıyla davacıya yapılan tedavinin tıp kurallarına uygun olduğu, komplikasyonların normal olduğu, yapılan ameliyatta hekim hatası bulunmadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; ameliyat defteri incelendiğinde hastaya ilişkin yapılan işlemlerde kullanılan tıbbi cihazlar içerisinde kornea koruyucusunun bulunmadığını, fatura tarihinden de bunun anlaşıldığını, yapılan dikkatsiz işlem sonucu müvekkilinin görme kaybı yaşadığını, ameliyat görüntüleri de getirilerek bilirkişi raporuna itirazları doğrultusunda yeniden denetime elverişli rapor alınması gerektiğini belirterek, verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacıya davalı ... tarafından yapılan göz kapaklarının kaldırılmasına ilişkin tıbbi uygulamada kornea koruyucusunun kullanımının gerekli olduğu halde kullanılmadığı, davalı doktorun kusurlu olduğu, yapılan tıbbi kötü uygulama nedeni ile davacının genel çalışma gücünden %45 oranında kayıp oluştuğu, 2 ay geçici iş görmezlik halinde kaldığı, toplam 867.462,66 TL maddi zararın oluştuğu, oluşan maddi zararın davalılar tarafından karşılanması gerektiği, davacı lehine 40.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında; 10.000 TL maddi, 40.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili; Bölge Adliye Mahkemesinde yapılan yargılamada dosyaya dair yalnızca bir kez bilirkişi raporu (Adli Tıp 7.İhtisas Kurulunun 30.09.2019 tarihli raporu) alındığını, bu raporun ardından, kornea koruyucunun kullanıldığına dair (tıbbi cihazın satın alınma faturaları dahil) tüm bilgi ve belgeler ile Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr....’un ve Prof. Dr. ...'ün uzman görüşleri dosyaya sunularak bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, müvekkil hastane ve işlemi yapan hekimin aşamalarda vurguladığı üzere, ameliyat sırasında kornea koruyucu kullanıldığını, kornea koruyucunun kullanıp kullanılmadığının rapor edilmesi diye bir metot bulunmadığını, zira bunun bir sarf malzemesi değil, sterilize edilip kullanılan bir materyal, bir nevi demirbaş olduğunu, Mahkemece uzman göz hekimlerinden oluşan heyetlerden alınan bilirkişi raporları ile müvekkil hekimin dosyaya ibraz ettiği uzman görüşlerinin dava konusu uyuşmazlıkta kornea koruyucu kullanımı zorunlu olmasa dahi, davacının operasyonunda bu materyalin kullanıldığını, bu koruyucunun ameliyat sırasında da yer değiştirebileceği ve koruyucuya rağmen hasarlanma görülebileceğini, İstinaf Dairesinin aksi yöndeki kanaatini destekler bir tıbbi görüş yahut koruyucunun kullanılmadığını işaret eden bir bulgunun da dosyada bulunmadığını, davacının ameliyatına ilişkin, önce Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr....’un tıbbi değerlendirmesine başvurulduğunu ve anılan değerlendirmede, hastaya konulan tanı ile uygulanan tedavide herhangi bir kusur olmadığı yönünde görüş bildirildiğini, ardından, hasta dosyasındaki verilerin de değerlendirilmesi suretiyle Prof. Dr. ...'ün görüşüne başvurulduğunu, dosyada mübrez değerlendirmede ise müvekkil hekimin tıbbi süreci yönetmede herhangi bir kusuru bulunmadığı bilakis, davacının 7 yıl sonra korneasına yönelik tedaviye başlamasının sonuca etkili olduğu yönündeki kanaatin bildirildiğini fakat maluliyet raporunda, hastanın gözünde ölçümlenen maluliyetin ameliyata izafe edilip edilemeyeceğinin de (7 yıllık sürecin etkisi) tartışılmadığını, davacınun, zararının 14.03.2013 tarihli ameliyat sonucunda doğduğunu iddia ettiğini ve bu iddiasına dayanarak 06.06.2013 tarihinde tazminat davası ikame ettiğini, bu itibarla, davacının harçlandırılmış alacağı üzerindeki tazminat isteminin de zamanaşımına uğradığını beyan ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekilin özen yükümlülüğüne aykırı davranmasından kaynaklanan maddi manevi tazminatn istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 vd. maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 266/1, 281, 282 ve 293 üncü maddeleri.
3.Değerlendirme
1. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. (Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cilt, Ank. 1982, Sh.236 vd) Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir.
2.Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (HMK m. 266/1). Taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler (HMK m. 281/1). Mahkeme bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir (HMK m. 281/2). Mahkeme gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar incelemede yaptırabilir (HMK m. 281/3). Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir (HMK m. 282/1). Bilirkişi raporlarına itiraz halinde HMK’nın 281. madde hükümleri dikkatle uygulanmalı, uyuşmazlığın miktarı ve niteliği gözetilerek gerçeğin ortaya çıkması için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin düzenleme nazara alınmalıdır (HMK m. 281/son).
3.Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 293. maddesinde düzenlenen uzman görüşü, tarafların uyuşmazlığın aydınlanabilmesi, anlaşılabilmesi ve iddia ve savunmaların ispatı için kendisinin belirlediği özel ve teknik bilirkişiden bir konuda bilgi alması olarak düzenlenmiş olup, uygulamada özel bilirkişi adı da verilmektedir. Taraflar kendi menfaatlerini koruyabilmek ve alınan bilirkişi raporundan tatmin olmamaları halinde olayın tam olarak aydınlanmasını sağlamak ve doğru ve adil kararın verilmesi için uzman görüşü alıp mahkemeye ibraz edebilecektir. Mahkeme özellikle özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda tarafın sunduğu uzman görüşünü dava konusu ile ilgili olması halinde mutlaka dikkate almak ve değerlendirmek zorundadır. Bu anlamda alınan bilirkişi raporuna, taraflardan biri, uzman görüşüne dayanmak suretiyle itiraz etmiş ve bu itirazlar mahkeme tarafından hiç değerlendirmeye alınmamış ve itirazlar gerekçeli bir şekilde karşılanmamış ise uzman görüşüne dayanan tarafın 6100 sayılı HMK’nın 27, Anayasa'nın 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanması hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkı ihlal edilmiş olabilecektir.
4. Davalılarca dosyaya sunulan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr.... tarafından düzenlenen uzman raporunda; ''Blefaroplasti cerrahisinde kornea koruyucusu kullanmamanın bir ihmal olmadığı, kornea koruyucusu kullanmanın tamamen hekimin tercihinde bir seçenek olduğu, blefaroplasti cerrahisi uygulanan hastalarda kornea koruyucusu kullanılması koşulunda da benzer bir sonucun olabileceği'' yönünde görüş bildirilmiş olup, her ne kadar davalılarca ameliyat sırasında kornea koruyucusu kullanıldığı beyan edilmiş ancak bu husus ispatlanamamışsa da Bölge Adliye Mahkemesince kornea koruyucusu kullanılması durumunda dahi söz konusu komplikasyonun ortaya çıkma ihtimali bulunup bulunmadığı hususlarının değerlendirilmediği, hükme esas alınan raporlarda da bu durumun tartışılmadığı anlaşılmakla, davacıya yapılan operasyonda kornea koruyucu kullanılsa dahi aynı komplikasyonun ortaya çıkma ihtimalinin bulunup bulunmadığına dair Üniversite Hastanelerinde görevli göz hastalıkları uzmanı bilirkişilerden oluşacak heyetten alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması, davalıların kusurlu olduğunun tespit edilmesi durumunda ise davalılarca maluliyetin belirlenmesine ilişkin alınan rapora yapılan itirazların da değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulmasını gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Peşin alının temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
15.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.