"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
EK KARAR TARİHİ : 26.05.2023
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/57 E., 2022/270 K.
Taraflar arasındaki maddi-manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 19.11.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili ile davalılar vekilinin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacının omzundaki ağrı sebebiyle davalı hastanenin Ortopedi ve Travmatoloji bölümünde muayene edilerek omzuna depo-medropol FLK adlı ilacın doğrudan enjekte edildiğini, uygulama hatası ve sonrasında davalıların özensiz dikkatsiz davranışları sebebiyle davacının % 6 oranında engelli kaldığını, enfeksiyonunun tedavisinde geç kaldıklarını, davacıya uygulanacak tedavi ve sonuçları hakkında yeterince bilgilendirilmediğini, enfeksiyon riski konusunda davacının aydınlatılmadığını, tıbbı uygulama hatası nedeniyle davacının maddi ve manevi zarara uğramasına sebep olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile 10.000,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; davalıların herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacının bedensel olarak herhangi bir engelin sözkonusu olmadığını, manevi tazminat koşullarının oluşmadığını, davacının talep ettiği manevi tazminatın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hastanın omuz ağrısı sebebiyle hastaneye başvurduğunda yapılan uygulamanın sıklıkla gerçekleştirilen olağan bir tedavi yöntemi olduğu, tanık beyanlarına göre hastanın hastaneye gittiğinde tendon yırtılması sebebiyle iğne yapılabileceği ve tanık ...'in beyanına göre ağrının sebebinin anlatıldığı, tanının konulduğu ve buna göre enjeksiyon yönteminin uygulanacağının söylendiği, yani yazılı bir belge alınmamış ise de hastalığı ve tedavisi ile ilgili bilgilendirildiği, dolayısıyla hastanın aydınlatılmaması iddiasına dayanılarak tazminat talebinin yerinde olmadığı, tedavinin yöntemi ve sonuçları yönünden ise Adli Tıp Kurumu raporunda belirtildiği gibi davacıya konulan omuza darbe sendromu tanısı ve uygulanan eklem içine depo medron ampul enjeksiyonu işleminin hastalığa uygun bir tedavi ve sıkça kullanılan bir tedavi yöntemi olduğu, bu tedaviler sonrasında her türlü dikkat ve özene rağmen nadir olarak eklem enfeksiyonu komplikasyonlarının olabileceği, enfeksiyon gelişmesi üzerine hastaneye ikinci kez başvuran hasta ile ilgili olarak MR çekildiği ve MR sonucunda göre hastanın daha üst merkeze sevkinin gerçekleştirildiği, dolayısıyla tıp biliminin genel görüş, ilke ve kurallarına uygun bir şekilde hareket edildiği, hizmetin yürütülmesinde bir hatanın tespit edilmediği ve dolayısıyla hukuka aykırı bir eylem söz konusu olmadığından maddi ve manevi tazminat koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; davacının davaya konu tıbbi müdahaleye rızasının aydınlatılmış olarak alınmadığını, karara esas alınan bilirkişi raporunun kritik alanlarda yine objektiflikten uzak zaman zaman bilirkişilik alanının dışına taşarak hatalı hukuki müdahale içeren bir yapıda olduğunu ve aydınlatılmış onam yönünden Yargıtay içtihatlarına aykırı değerlendirme yapıldığını, raporlar arası çelişkiler bulunduğunu, komplikasyon sayılmayamacağı, komplikasyon olsa bile yönetiminin uygun yapılamadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; alınan bilirkişi raporunun taraf, mahkeme ve istinaf kanun yolu denetimine uygun şekilde düzenlendiği, hükme esas alınmaya yeterli olduğu, Mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekilin özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle oluşan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 502 ve devamı maddeleri.
3.Değerlendirme
1. Davanın temeli TBK'nın 502 ve devamı maddelerinde düzenlenen vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
2. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir.
3. Davacı 20.03.2017 tarihli Bilirkişi Kurulu raporunda davalıların kusurlu olduğunun tespit edildiğini belirterek temyiz itirazında bulunmuş ise de, dosyanın incelenmesinde davalıların rapora itirazı üzerine Adli Tıp Kurumundan ve Bilirkişi Kurulu Heyetinden rapor alındığı ve davacının dayandığı 20.03.2017 tarihli raporda ortopedi uzmanın yer almaması ve itiraz üzerine alınan iki raporda da, yapılan enjeksiyonun sağ omuzda sıkışma sendromu tedavisinde kabul edilen ve yaygın uygulanan bir tedavi yöntemi olduğu, hastada gelişen durumun yapılan eklem içine enjeksiyon işleminin komplikasyonu olduğu, komplikasyonun uygun sürede tespit edilerek uygun yönlendirme ile gerekli müdahalelerin yapıldığı şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür. Olay tarihi itibariyle ilaç enjeksiyonu nedeniyle yazılı onam alınması gerekmediği, sözlü yapılan bilgilendirmenin yeterli olduğu, davacının bilirkişi raporuna yaptığı itirazların ek raporlar ile karşılandığı ve sonuçta davalıların kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasını gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.