Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3597 E. 2024/2861 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı doktorların, davacıların bebeklerinde doğumdan sonra teşhis edilen Treacher Collins sendromunu gebelik sürecinde tespit edememeleri nedeniyle oluşan maddi ve manevi tazminat talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Hükme esas alınan bilirkişi raporları ve Türk Perinatoloji Derneği’nin görüşü doğrultusunda, Treacher Collins sendromunun gebelik sürecinde her zaman tespit edilemeyebileceği, davalı doktorların gerekli özeni gösterdiği ve kusurlu olmadıkları değerlendirilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/579 E., 2023/722 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2013/313 E., 2016/577 K.

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen maddi manevi tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; müvekkilleri ... ve ...'in bebekleri ...'nın 06.11.2012 tarihinde davalı hastanede diğer davalı doktor ...'ın nezaretinde dünyaya geldiğini, davacı ...'in hamile kalmasından itibaren bebek 26. haftalık oluncaya kadar Malatya'da ikamet ettiğinden bebeğin gelişiminin davalı hekim ...'in kontrolü altında olduğunu, bu tarihten sonra Çorlu'ya taşındıklarından diğer davalı hastane ve doktor ...'a düzenli olarak kontrol muayenelerini yaptırdığını, bebeğin treacher collins olarak bilinen sendrom ile doğduğunu, bu sendromun en tipik özelliklerinden olan kulağın dış kısmının anormal ve hiç gelişmemiş olması, işitme kaybı, çok küçük çene, çok büyük ağız, alt göz kapağında defekt, saç derisinin yanaklara ulaşmaması, yarık damak, anormal göz şekli, düz elmacık kemikleri gibi organ bozukluklarının tamamının bebekte mevcut olduğunu, gelişen 4 boyutlu ultrason görüntüleme cihazları, sendrom tespitine yarayan testler dikkate alındığında davalı hekimlerin bebekte var olan sendromu tespit edememeleri ve bu şekilde bir doğumun oluşmasına vesile olmalarının tıbbi olarak kendilerinden beklenen hekimlik sanat ve becerisinden yoksunluklarını ve görevlerini ihmal ettiklerini gösterdiğini doğumdan sonra bebeğin Edirne Tıp Fakültesi Hastanesinde yaklaşık 4 ay yoğun bakımda tutulduğunu, hastane ortamında bulunan bir çok tıbbi makinanın davacılar tarafından maddi imkansızlıklara rağmen temin edilerek evlerinde çocuk için hastane ortamı oluşturulduğunu beyan ederek; davacı anne ve babanın her biri için ayrı ayrı 100.000,00 TL manevi tazminat ile fazlaya dair haklar saklı tutularak anne ve babanın her biri için ayrı ayrı şimdilik 25.000 TL maddi tazminatın haksız fili öğrenme tarihi olan 06.11.2012 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ...; bilimsel bulgu ve bilgiler eşliğinde davacının bahsettiği hekimlik sanat ve becerisinden yoksunluğu, görevini ihmal ettiğini kabul etmediğini, hasta ile ilgili gerekli tetkik ve tedavileri yaptığını, azami dikkat ve özeni gösterdiğini, ifadelerinin ve yaptıklarının göz önüne alınarak bu hastayla ilgili kusurunun olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalılar ... ve ... Sağlık Tesisleri İşletme ve Tic. A.Ş. (Vatan Hastanesi) vekili; davacılardan ...'ın davalı .... ... tarafından yapılan ilk muayenesinde son adet tarihine göre 8 hafta 4 günlük, ultrasonografı ölçülerine göre 8 hafta 6 günlük hamile olduğunun tespit edildiğini, bu dönemde ultrason değerlendirmesinde yalnızca gebeliğin teyidi, rahim içindeki yeri, kalp atımları ve ultrasonografideki büyüklüğünün değerlendirebildiğini, fetüsdeki herhangi bir gross anomaliyi saptama imkanının olmadığını, davacıların Malatya'da ikamet etmeleri sebebiyle hamileliğin 26. haftasına kadar müvekkil şirkete ve Dr. ...'a herhangi bir başvurularının olmadığını, davacının 10.08.2012 tarihinde hamileliğinin 26. haftası dolduktan sonra yeniden muayene olmak üzere Dr. ...'a başvurduğunu, 10.04.2012 günü yapılan muayenesinde polihidramnios (bebeğin içinde bulunduğu sıvının fazlalığı), micrognati (çenede gelişme geriliği), mide cebinin küçüklüğü gibi belirtilerin tespit edildiğini, bu belirtilerin bebekte bir anomalinin işareti olabileceği şüphesi uyandırdığını ve ayrıntılı olarak durumun incelenmesinin gerektiğinin Dr. ... tarafından hastaya anlatıldığını ve bir perinatoloji uzmanına başvurmasının önerildiğini, bu durumun Dr. ... tarafından hasta ile ilgili muayene bilgilerinin tutulduğu kartonet üzerine de yazılarak kayıt altına alındığını, davacının 14.08.2012 tarihinde İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesine başvurduğunu ve perinatoloiji bölümünde yapılan muayenesinde ...'a hamileliğinin normal olduğu, bebeğin herhangi bir probleminin olmadığının söylendiğini, müvekkil şirket ve davalılardan Dr. ...'un herhangi bir kusuru bulunmayıp, olası fetal problemlerin doğru olarak öngörüldüğünü, hastanın perinatoloji bölümü olan bir merkeze başvurmasının sağlandığını, mevcut risklerle ilgili bilgilendirildiğini ve hamileliğin kalan süresince yüksek özen gösterildiğini, ... bebeğin olası fetal problemlerinin minör nitelikte olması nedeniyle hiç tespit edilememiş olması halinde bile müvekkile kusur addedilebilmesinin mümkün olmadığını, tıp literatürü gereğince ultrason cihazlarının minör anomalilerde %80'e kadar, majör anomalilerde %90'a kadar doğru veri saptama imkanına sahip olduğunu, ... bebeğin olası fetal probleminin niteliği dikkate alındığında en az %20 oranında yanılma payının bulunduğunu, ayrıca anne karnındaki bebeğin şüphelenilen riskli durumu hayati fonksiyonların sürdürülmesine engel olmadığı için hamileliğin sona erdirilmesinin zorunluluk olmadığını, 26. haftasını doldurmuş bir ceninin alınarak hamileliğin sona erdirilmesinin hukuken de mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince; davalı yanın savunma kapsamındaki tıbbi açıklamalarının ATK'dan alınan kusur raporu ve Türk Perinatoloji Derneğinin değerlendirmeleri ile desteklendiği, yapılan tıbbi açıklamaların birbiri ile örtüşür nitelikte olduğu, Mahkemece de denetime elverişli bulunduğu, davacıların müşterek cocuklarında görülen sendromun kadın doğum uzmanlarınca hatta perinatoloji uzmanınca her zaman ortaya konmasının mümkün olmadığı, davalı doktorun tavsiyesi ile gidilen perinatoloji uzmanından alınan raporda herhangi bir risk bulunmadığının belirtildiği, davalı doktorun gereken uyarı ve telkinlerde bulunduğu halde sendromun tespit edilemediği, bu durumda davalı yana kusur atfetmenin mümkün olmayacağı, tazminat talep şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 12.04.2017 tarihli, 2017/526 Esas, 2017/403 Karar sayılı ilamı ile; davacıların istinaf başvurularının süresinde olmadığı gerekçesiyle HMK m. 346 uyarınca istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 18.01.2021 tarihli, 2020/4680 Esas, 2021/5 Karar sayılı kararı ile; davacılar vekilince mahkemece belirtilen 15 günlük sürenin son gününde, ancak yasayla düzenlenen iki haftalık süre geçtikten sonra, 24.02.2017 tarihinde kararı istinaf ettiği, bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince; istinaf başvurusunun süresinde olduğu kabul edilip, yerel mahkeme kararının esastan incelenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile, davalının mahkemeye erişim hakkını zedeleyecek şekilde, istinaf dilekçesinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olmasının doğru görülmediği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan Bölge Adliye Mahkemesince ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararla; alınan ATK raporları ve istinaf incelemesi sırasında konusunda uzman üniversitelerden seçilen akademisyen bilirkişi heyeti raporunda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davalı hekimlere ve davalı hastaneye Treacher Collins Sendromlu olarak 06.11.2002 tarihinde doğan davacıların bebekleri ... 'ın sendromu nedeni ile atfı kabil kusur verilemeyeceğine ilişkin bilimsel ve teknik mütala ve raporlar kapsamına göre davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesin ilam başlığında belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; bebeğin organ gelişiminin tamamlandığı 18-22. haftalar arasındaki dönemde sendromun sebep olduğu gelişim bozukluklarının ultrasonda hiçbirinin görülmemiş olmasının hekimlerin görevini ihmal ettiğini gösterdiğini, normal gebelik sürecinde rutin olarak uygulanan ve annenin yaşı, ilk gebeliği vs risk faktörleri gözetilerek ikili test haricinde üçlü test yapılmasını gereksiz olarak değerlendirerek reddetmesi, uygulamada normal hamilelik sürecinde 3 lü testin yapılmasına gerek görülmediği durumlarda bakılan AFP gibi ölçümlerin yapılmasının ihmal edilmesinin, hekimden beklenen özenin gösterilmediğine işaret ettiğini, SGK işlem dosyası celp edildiğinde davalı ...’ın rahim suyu fazlalığı dışında bir bulguya rastlamadığı, sendrom tespitine dair bir tespitinin olmadığının resmi SGK kayıtlarından anlaşılacağını, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde rahim suyu fazlalığı yönünden yapılan incelemelerde anormal bir bulguya rastlanmamış olmasının davalının sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağını, müvekkilinin hamileliğin 30. haftasında yani 7.5 aylık hamileyken her şeyden emin olmak amacıyla bir başka merkezde bebeğini kontrol ettirme lüzumu duyduğunu, bu sebeple ... Tıp Merkezinde Dr. ...'a 10.09.2012 tarihinde muayene olduğunu, bu doktorun davacıyı muayene eder etmez, bebeğin sendromlu olduğunu, uzun kirpikler ile aşağı dönük iki göz kapağı arasındaki uzaklık ve hipertelorizm (iki organ arasındaki anormal uzaklık) bulgularının bebeğin sendromlu olabileceğine işaret ettiğini açıkladığını, bunun üzerine başvurulan doktor ... tarafından 10.09.2012 günü yapılan muayenede bebekte gelişim sorunu olmadığı kirpik gibi organların ultrasonda görünmesinin dahi mümkün olmadığı belirtilerek müvekkilin, bebeğin sağlıklı olduğuna inandırılarak doğumu beklemesi gerektiği belirtilerek evine gönderildiğini, her ne kadar hamileliğin sona erdirilmesinin 26. haftadan sonra mümkün olmadığı belirtilmişse de hamileliğin 9. haftasında da davalı ...'a muayene olduğunu, diğer yandan 10 haftadan büyük gebeliklerin sonlandırılabilmesini düzenleyen Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük’e bağlı 2 sayılı listede N bendi 4. numaralı paragrafta sakat çocuk doğumu da zorunlu olarak gebeliği sona erdirecek nedenler arasında sayıldığını beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekilin özen yükümlülüğüne aykırı davranmasından kaynaklı maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 ve devamı maddeleri.

3.Değerlendirme

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına ve mahkeme kararında belirtilen gerekçelere göre, uyuşmazlığın vekilin özen borcuna aykırı davranması hukuksal nedenine dayalı maddi manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, Mahkemece hükme esas alınan raporların taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olduğu, davacı vekilinin talebi üzerine Türk Perinatoloji Derneği'nden sorulan görüş üzerine alınan cevapta; doğrudan bir kadın doğum uzmanı hatta bir perinatoloji uzmanının Tracher Collins sendromu tanısını ultrasonografi ile ortaya konmasının mümkün olmayabileceği, bir dizi ek muayene ve testlerin gerekeceği, bu sendrom doğrudan listede yer almamakla birlikte genel liste ve seçenek içerisinde değerlendirilmekle beraber, 22. hafta sonrasında gebelik sonlandırmanın tıbbi etik ve genel kurallar içerisinde mahsurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmakla davacıların temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Hükmü temyiz eden davacıların adli müzaheret kararı almış olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.