Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3847 E. 2024/2439 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Devre mülk satış sözleşmesinin ifa imkânsızlığı nedeniyle oluşan zararın tazmini davasında, davacı tarafından yapılan bedel artırım talebinin ıslah olarak kabul edilip edilmeyeceği ve davalı vekilinin ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürüp sürmediği hususları.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının bedel artırım talebinin ıslah niteliğinde olduğu, davalı vekilinin ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def'inde bulunmadığı ve bozma ilamı dışında kalan hususların taraflar yönünden kesinleştiği gözetilerek, yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/498 E., 2023/318 K.

Taraflar arasındaki devre mülk sözleşmesinin iptali ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin 1996 yılında ulusal televizyonlardan davalıların Antalya’nın Gazipaşa İlçesinde devre mülk inşa ederek satışa sunduklarını öğrendiğini, 20.07.1996 tarihinde 14 adet A grubu devre mülk, 5 adet B grubu devre mülk, 5 adet C grubu devre mülk satın aldığını ve satış bedelini eksiksiz ödediğini, davalıların satış sözleşmesinde yazılı bulunan yükümlülükleri yerine getirmediklerini ileri sürerek şimdilik 177.500,00 TL müspet zararın yasal faiziyle davalılardan tahsilini istemiş, 23.01.2023 tarihli bedel artırım dilekçesi ile belirsiz alacak davası olarak dava açıldığını ve dava değerini artırma gereğinin hasıl olduğunu ileri sürerek dava değerini 704.218,48 TL'ye yükseltmiş yine 18.02.2023 tarihli ıslah dilekçesiyle dava değerini 704.218,48 TL olarak ıslah ettiğini bildirmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... Turizm ve Ticaret Ltd. Şti. vekili; davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davalı ... vekili; alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin sorumluluğunun olmadığını, davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, davanın Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.01.2014 tarihli ve 2014/43679 E., 2014/41783 K. sayılı kararıyla; davacının 24 adet tatil amaçlı devre mülkü tüketim için satın aldığının söylenemeyeceği, kaldı ki davacı tarafça dilekçesinde 24 adet taşınmazın açıkça yatırım amaçlı aldığının beyan edildiği, taraflar arasında 4077 sayılı Kanun'da tanımlandığı gibi bir tüketici işlemi bulunmadığı, bu nedenle davacının mesleki ve ticari maksatla hareket ettiğinin kabulü gerektiği, Mahkemece davaya bakılmaya devam edilmesi gerekirken Tüketici Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemece; davalı ... yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, davalı şirket yönünden davanın kısmen kabulüyle 170.300,00 TL alacağın yasal faiziyle birlikte tahsiline dair karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27.12.2017 tarihli ve 2016/16794 E., 3017/12911 K. sayılı kararıyla; Mahkemece 12.02.2016 tarihli tavzih kararı ile hüküm fıkrasında yer alan paragrafların silinerek yerine hükmün sonucunu değiştirecek nitelikte yeni paragraf eklenmesi yolunda kurulan hükmün, asıl hükmü değiştirecek mahiyette usul ve yasaya aykırı olduğu ve yine hükümde yer alan vekalet ücretlerinin infazda tereddüt yaratacak tarzda olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

C. Üçüncü Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen davalı ... yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, davalı şirket yönünden davanın kısmen kabulüyle 170.300,00 TL alacağın yasal faiziyle birlikte tahsiline dair karara karşı, süresinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 14.12.2021 tarihli ve 2021/4951 E., 2021/12916 K. sayılı ilamıyla; "...Taraflar arasındaki uyuşmazlık devremülk satış sözleşmesine dayandığından zamanaşımı süresi TBK'nın 146. maddesi gereğince on yıldır. Bu sürenin işlemeye başlanacağı tarih, sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği, daha açık bir anlatımla taşınmazın davalı ... adına tesciline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihtir. Devre mülk satışı nedeniyle davalı ...'nin diğer davalı şirket ile birlikte satış yapılan kişilerin zararından müteselsilen sorumlu tutulduğu sabittir. (HGK'nın 02.02.2011 tarihli ve 2010/13-516 E. 2011/6 K., 04.05.2011 tarihli ve 2011/13-56 E. 2011/264 K., 11.04.2012 tarihli ve 2012/13-93 E. 2012/320 K., 29.03.2017 tarihli ve 2017/13-559 E. 2017/576 K. sayılı kararlarıyla da aynı yöndedir.) Ayrıca yine emsal kararlarımızda belirtildiği ve mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, davaya konu olayda, zamanaşımının başlangıcı, davaya konu taşınmazın davalı ... adına tesciline ilişkin Gazipaşa Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2000/312 esas 2002/309 karar sayılı dosyasının kesinleştiği 25.02.2004 tarihidir. Ancak, dosya kapsamı incelendiğinde, davalı ... Turizm ve Ticaret Ltd. Şti’nin davacıya 18.11.2005 tarihinde 500 TL ödeme yaptığına ilişkin belge sunulduğu anlaşılmaktadır. Davacının temyiz dilekçesinde bahsi geçen ve ekli olarak sunulan 18.11.2005 tarihli 500 TL bedelli ödeme belgesinin davalı ... Turizm ve Ticaret Ltd. Şti’den sadır olup olmadığının araştırılması gerekir. Davalı ... Turizm ve Ticaret Ltd. Şti’den sadır olduğunun anlaşılması halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 154/1 maddesinde (eski B.K. 133.md) belirtildiği üzere, davalı tarafından davacıya kısmi ödemede bulunduğundan zamanaşımının kesildiğinin kabulü gerekir. Türk Borçlar Kanunu'nun 155.maddesine (eski B.K. 134.md) göre de, zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olacağından, davalı için, davacıya yapılan kısmi ödeme tarihi itibariyle on yıllık zamanaşımı süresinin dolmamış olduğunun kabulü gerekir. Ancak, 18.11.2005 tarihli 500 TL bedel içeren belgenin davalı ... Turizm ve Ticaret Ltd. Şti’nden sadır olmadığının anlaşılması halinde mahkemece şimdiki gibi karar verileceğinin de gözetilmesi gerekir. O halde, mahkemece davacının temyiz aşamasında ödemeye ilişkin sunduğu 18.11.2005 tarihli 500 TL bedel ödemeyi içeren belgenin davalı ... Turizm ve Ticaret Ltd. Şti’den sadır olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle davalı ... yönünden davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, 18.11.2005 tarihli 500,00 TL bedelli ödeme belgesini ve imzayı davalı ... Turizm ve Ticaret Ltd. Şti’nin kabul ettiği, bozma kararından sonra bilirkişi raporu alındığı, davacının açtığı kısmi davada bilirkişi raporundan sonra “arttırım” dilekçesi adı altında verdiği dilekçesi ile alacakların miktarını arttırtığı, dava kısmi dava olarak açıldığına göre yapılan miktar arttırımı aslında ıslah mahiyetinde olduğu, ancak davalılar tarafından ıslaha karşı süresinde ıslah karşı zamanaşımı definde bulunmadığı gerekesiyle davanın kabulü ile; 704.218,48 TL'nin (177.500,00 TL'sine dava tarihinden, 526.718,48 TL'sine ıslah tarihinden başlamak üzere) ticari faizle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili; davalı şirketin kötü niyetli olduğunu, ödeme belgesinin her zaman düzenlenebilecek nitelikte olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının bedel artırım dilekçesinin yapılan itiraz sonrasında davacının ıslah dilekçesi verdiğini ve ıslah dilekçesi sonrasında süresinde zamanaşımı defi ileri sürüldüğünü, müvekkili Belediye'nin sorumluluğu olmadığını, başlangıçta ifa imkansızlığı olduğunu, davanın dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, devre mülk satışının ifasının imkansız olması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5 nci maddesi.

2. 6098 sayılı Kanun'un 154 ncü maddesi, 155 inci ve 156 ncı maddesinin ikinci fıkrası.

3. Bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

4. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Islahın zamanı ve şekli" başlıklı 177 nci maddesi.

6. Dairemizin 03.10.2023 tarihli ve 2023/2095 E., 2023/2475 K. sayılı ilamı.

3. Değerlendirme

1. Davanın çözümü için öncelikle ıslahın hukuki niteliğinin ve ne şekilde yapılması gerektiğine yönelik yasal mevzuatın açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

2. Kavram olarak ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, C:IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S., Medeni Yargılama Hukuku, Cilt:I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534).

3. Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s.4035).

4. Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkansızdır; çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2017 tarihli ve 2017/17-1093 E., 2017/1090 K. ve 07.06.2017 tarihli ve 2016/9-1212 E., 2017/1078 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

5. Islah işleminin ne şekilde yapılacağı 6100 sayılı Kanun'nun 177 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre “Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.”. Görüldüğü üzere ıslah işleminin gerçekleştirilmesi için 6100 sayılı Kanun’da herhangi bir şart öngörülmemiş, ıslahın sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

6. 6100 sayılı Kanun’da başka bir şart yer almamakla birlikte, ıslahın harca tabi olup olmadığı hususu ayrıca değerlendirilmelidir. Yasal dayanağını Anayasanın 73/3’üncü fıkrasından alan harçlar 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir.

7. 492 sayılı Kanun’un yargı harçlarının düzenlendiği birinci kısmında yer alan 2 nci maddesinin birinci fıkrasına göre de, “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir.” Buna göre bir davada alınacak olan yargı harçlarının neler olduğu ve hangi oranda alınacakları 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bu Kanuna ekli (1) sayılı tarifede gösterilmiştir.

8. Uygulamada ıslah işlemi büyük oranda davacı tarafından istem sonucunu artırmak şeklinde gerçekleşmektedir. Islah suretiyle istem sonucunun artırılması ise, 492 sayılı Kanun’a ekli (1) sayılı tarifenin karar ve ilâm harcına ilişkin (III) numaralı ayrımı ile 492 sayılı Kanun’un 27 nci ve 28 inci maddeleri gereğince, konusu belli bir değere ilişkin olmayan davalarda maktu harca, konusu belli bir değere ilişkin davalarda ise nispi harca tabidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, ıslahın harca tabi olması nedeniyle değil, istem sonucunu arttırmanın harca tabi olması nedeniyle harç yatırma zorunluluğunun bulunmasıdır. Bu itibarla, yapılan ıslaha rağmen, dava konusunun miktarı artmamışsa, harç yatırılması gerekmemektedir (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2019 tarihli ve 2017/(7) 22-2164 E. 2019/393 K. sayılı ilamı).

9. Yukarıda yer alan bilgiler ışığında somut olay incelendiğinde; davacı vekilinin bedel artırım olarak nitelendirdiği 23.01.2023 tarihli ıslah dilekçesini sunduğu, 24.01.2023 tarihi itibariyle tamamlama harcının yatırıldığı, davalı Belediyeye 30.01.2023 tarihinde söz konusu dilekçenin tebliğ edildiği ve davalı ... vekilince 01.02.2023 tarihli dilekçesiyle "B. Islah dilekçesine karşı beyan ve itirazlarımız" başlığı altında "...yapılan ıslah talebinin reddini ve yapılacak yargılama neticesinde huzurdaki haksız ve mesnetsiz davanın reddedilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz..." şeklinde belirtildiği, zamanaşımına ilişkin itirazda bulunulmadığı, 16.02.2023 tarihli duruşmada davacı vekilince "...Celse arasında sunmuş olduğumuz artırım dilekçesini aynen tekrar ederiz, mahkemenizce davamızın belirsiz alacak davası olarak değil kısmi dava olarak ele alınacak ise dilekçemizin ıslah dilekçesi olarak değerlendirilmesi ve belirtmiş olduğumuz ıslah talebimiz üzerinden davamızın kabulüne karar verilmesini talep ederiz..." şeklinde beyanda bulunulduğu, bu anlamda davacı vekilinin 23.01.2023 tarihinde harcı da yatırarak ıslah talebinde bulunduğu, davacı vekilince 18.02.2023 tarihinde sunulan dilekçenin daha önce sunulan ıslah dilekçesinin tekrarı olduğu, davalı ... vekilince ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı definde bulunulmadığı anlaşılmaktadır.

10. O halde; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile yukarıda yer verilen hukuk kurallarına göre, temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, 02.11.2022 havale tarihli davalı şirket vekili tarafından verilen dilekçe ile tediye makbuzunun sureti sunularak imza ve ödemenin kabul edildiği, Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporu sonrasında davacının eksik harcı da yatırarak ıslah mahiyetinde talepte bulunduğu, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu, davalı tarafın ıslaha karşı süresinde zamanaşımı definde bulunmadığı, bozma ilamı dışında kalan sair hususların taraflar yönünden kesinleştiği anlaşılmakla davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 439 uncu maddesi gereğince ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,23.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.