"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/651 E., 2023/1127 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/189 E., 2020/745 K.
Taraflar arasındaki yönetim kurulu kararının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 15.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; İzmir İli, Menderes İlçesi, İTOB Organize Sanayi Bölgesi sınırları içerisindeki 242 ada 16 parsel sayılı taşınmazın davalı tarafından davacıya tahsis edildiğini, 11.04.2014 onay tarihli ve 472 sayılı ruhsatı ile yapı ruhsatı verildiğini, inşaat çok büyük ölçüde tamamlandığı halde davalının 17.01.2019 tarihli ve 665 sayılı yönetim kurulu kararı ile 02.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak arsa tahsisinin iptaline ve katılımcılık sıfatının sonlandırılmasına karar verildiğini, kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek; anılan kararın iptaline, 02.02.2019 tarihli ve 30674 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmeliğin geçici 6 ncı maddesine göre sürenin yeterli miktara uzatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacı şirkete 242 ada16 parselde 11.04.2014 tarihli ve 472 sayılı yönetim kurulu kararı ile 2 yıllık süreli yeni yapı ruhsatı verildiğini, 12.11.2015 tarihinde müteahhit değişikliği dolayısıyla ruhsatın yenilendiğini, 15.07.2016 tarihinde ise ruhsatın süresi dolduğu için 3 aylık ek süre verilerek yine ruhsatın yenilendiği, davacı tarafın şirket kaşesi ve yetkililerin imzalarını taşıyan 11.04.2016 tarihli verilmiş yazılı taahhütname ile verilen 3 aylık ek ruhsat süresinde tamamlayıp yapı kullanma izni alacaklarını kabul beyan ve taahhüt etmesine rağmen gereğini yerine getirmediğini, ayrıca 02.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren Yönetmelik iptal kararından sonra olduğu için davacı şirket için uygulanmasının söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı tarafın belirtilen Yönetmelik doğrultusunda faaliyeti kapsamında davacı taraf ile hukuki ilişkinin kurulduğu, söz konusu hukuki ilişki kapsamında mülkiyeti davalı tarafta olan İzmir ili, Menderes ilçesi 242 ada 16 parsel sayılı taşınmazın arsa tahsisi ile katılımcılık sıfatına mahsuben davacı tarafa tahsis işleminin yapıldığı, yapılan bu tahsis işlemi nedeniyle Yönetmelik hükümleri doğrultusunda tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerinin olduğu, davacının kendisine verilen ruhsat süresinin 15.07.2016 tarihi itibariyle dolduğu, bunun üzerine davacı tarafından davalı tarafa dosya kapsamında bulunan 11.04.2016 tarihli taahhütname başlıklı belge ile içeriği belirtilen taahhüt sonucu davacıya 3 aylık ek süre verildiği ancak taahhüt edilenlerin hiç birisinin yerine getirilemediği ve dolayısı ile davacı yanın yapı kullanım ruhsatının süresinin 15.10.2016 tarihinde dolduğu, her ne kadar davacı tarafça davalıya gönderilen ihtarname ile bahse konu Yönetmelik gereği süre verilmesi talep edilmiş ise de; dosya kapsamından da sabit olduğu üzere, gerek 31.12.2016 gerekse de 31.12.2017 tarihi itibariyle ruhsata ilişkin yapının bitirilmediği, kaldı ki bahse konu Yönetmelik ile de yapının halen bitirilmemiş olması nedeniyle bitirilmesi yönünde süre talep edildiği, aslında davacı yan açısından ruhsat süresinin 15.10.2016 tarihi itibariyle son bulduğu, davalı yönetim kurulunun 17.01.2019 tarihli ve 665 karar sayılı kararının esasen 15.10.2016 tarihi itibariyle oluşan ve biten bir durumun bir nevi tespit ve bilgilendirmesi mahiyetinde olduğu, bir an için bunun aksi düşünülse bile söz konusu karar bahse konu Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce alınmış bir karar olup dolayısıyla Yönetmeliğin yürürlük tarihi itibariyle davacının katılımcılık sıfatı sona ermiş olduğundan artık davacının bu Yönetmelik hükümlerinden yararlanmasının mümkün olmadığı, bu itibarla davalı tarafın aldığı kararda herhangi bir hukuka veya eşit işlem ilkesine aykırılığa rastlanmadığı gerekçesiyle, davacının arsa tahsisinin iptali ile katılımcılık sıfatının sonlandırılması kararının iptali ve sürenin yeterli miktarda uzatılması taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; davacının gerek tahsis bedeli gerekse aidat olmak üzere davalıya hiç bir borcu olmadığını, dava konusu kararla iptal edilen tahsisin değerinin 2019 Temmuz ayı itibariyle 24 milyondan fazla olduğunu, her ne kadar eşit işlem ilkesi ihlal edilmemiş şeklinde hüküm kurulsa da tahsisi ipal edilen arsaya ait yapının 31.12.2016 tarihinde %90, 31.12.2017 tarihi itibariyle ise %100 tamamlanmış olduğunu, sadece "iş bitirme tutanağının henüz onaylanmaması" nedeniyle inşaat seviye tespit tutanağının %95 olarak belirlendiğini, inşaat %100 tamamlanmış iken arsa tahsisinden sonra adeta çivi çakmamış firmaların yerlerinin iptal edilmediğini, davacı şirketten çok daha fazla eksiği bulunduğu halde tahsisi iptal edilmeyen firmalar olduğunu, gerekçeli kararın aksine karar defterinin usulsüz olduğunu, karar numaraları arasında atlama yapıldığını, usulsüzlüklere ilişkin düzenlenen teftiş raporunun dikkate alınmadığını ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya içine getirtilen teftiş raporunda davacıya tahsisli parselin tahsisinin iptaline yönelik kararın usulsüz alındığına yönelik bir gerekçeye yer verilmediği, aksine bağlayıcı olmayan tavsiye nitelikte bir mütalaada bulunulduğundan davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde görülmediği, davacı şirketin davalı idareye verdiği 11.06.2016 tarihli beyanında yükümlülüğünü yerine getirmediği takdirde katılımcı sıfatının sona erdirilmesi ve arsa tahsisinin iptal edilmesi yolunda taahhütte bulunduğu, dolayısıyla tacir olarak basiretli davranıp taahhüdünün gereğini yerine getirmesi gerekirken, aksi iddia ve ispatlanamayan isnatlarda bulunarak mevzuata uygun alınan kararın iptalinin istenilmesinin hukuka uygun bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, arsa tahsisinin iptali ve katılımcılık sıfatının sonlandırılmasına yönelik kararın iptali ve yeni Yönetmelik uyarınca yeterli süre verilmesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 22.08.2009 tarihli ve 17327 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, iptal kararının verildiği tarihte halen yürürlükte olan Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği'nin 108 inci maddesi.
2. 02.02.2019 tarihli ve 30674 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği'nin geçici 6 ncı maddesi.
3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) "Dürüst davranma" başlıklı 2 nci maddesinde; "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." denilmiştir.
4. Aynı Kanun'un 4 üncü maddesinde de; "Kanun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir." denilmektedir.
3. Değerlendirme
1. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; 242 ada 16 parsel için davacı şirkete 11.04.2014 tarihli ve 472 sayılı yönetim kurulu kararı ile iki yıllık yeni yapı ruhsatının verildiği, bu sürenin 12.11.2015 tarihinde müteahhit değişikliği nedeniyle yenilendiği, davacının idareye verdiği 11.04.2016 tarihli taahhüt ve ek süre verilmesine ilişkin dilekçesi doğrultusunda 15.07.2016 tarihinde ruhsat süresinin dolması üzerine üç aylık ek süre verildiği, bu suretle verilen sürenin 15.10.2016 tarihinde dolması sebebiyle davalı idarece 17.01.2019 tarihinde davacının tahsisine ilişkin arsa ve bina geri alım işlemlerinin uygunluğuna karar verildiği anlaşılmaktadır.
2. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılan denetim üzerine düzenlenen 24.06.2019 tarihli rapor içeriğinden; 31.12.2018 tarihinde düzenlenen yıl sonu seviye tespit tutanağına göre parseldeki yapının seviyesinin gerçekleşme oranının %100 olduğunun anlaşıldığı ve raporun davacıya tahsisli parselin tahsisinin iptaline ilişkin "OSB yönetim kurulunun 17.01.2019/665 sayılı toplantısında 242/16 parseldeki katılımcı hakkında (arsa ve binanın geri alım işlemlerinin başlatılmasına) aldığı kararının bir kez daha gözden geçirilmesi tavsiyeye değer bulunmuştur." şeklinde mütalaa bulunduğu görülmektedir.
3. Yukarıda açıklandığı üzere; herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır ve hakim haklı sebepleri göz önünde tutarak karar verir. Her ne kadar davalı tarafın aldığı kararda herhangi bir hukuka veya eşit işlem ilkesine aykırılığa rastlanmadığı, teftiş raporundaki mütalaanın tavsiye niteliğinde olduğu ve 02.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren yeni Yönetmeliğin hükümlerinden katılımcılık sıfatı sona eren davacının yararlanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; anılan Yönetmelik uyarınca olumsuz şartlar dikkate alınarak katılımcılara ek süreler verilmiştir. Ayrıca aynı durumda olduğu halde iptal edilmeyen tahsisler de olduğu göz önünde bulundurulduğunda, İlk Derece Mahkemesince; yerinde keşif yapılmak suretiyle raporda belirtildiği şekilde inşaatın tamamlandığının anlaşılması halinde, davalının tahsisin iptali kararının 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı değerlendirilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.02.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.