"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
DAVA TARİHİ : 24.04.2019 - 20.09.2019
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 16. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/145 E., 2021/51 K.
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince; asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı/birleşen davada davalı ve davalı/birleşen davada davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince birleşen dava yönünden davacı ...'nin istinaf başvurusunun esastan reddine, asıl dava yönünden davacı ... ve davalı ...'nin istinaf başvurusunun kabulü ile düzelterek yeniden esas hakkında asıl davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı/birleşen davada davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı ...; ... İli, ... İlçesi, ... Mah., ... Sokağı, 498 ada 20 parsel 10 numaralı bağımsız bölümde yer alan taşınmazın davalıya ait olduğunu, işbu konutu 01.12.2012 tarihinde satın aldığını, taşınmazın satış işleminin davalı ... tarafından ... 2. Noterliğinin 15.10.2012 tarihli ve 9705 yevmiye nolu vekaletnameye isnaden yapıldığını, davalının eşi dava dışı ... ... ... taşınmazın aile konutu olduğunu ve rızası dışında satıldığını iddia ederek tapu iptali ve tescil davası açtığını, ... 12. Aile Mahkemesinin 30.01.2018 tarihli ve 2017/828 E., 2018/41 K. sayılı kararıyla davanın kabul edildiğini, taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı ... adına tesciline karar verildiğini, kararın taraflarca temyiz edildikten sonra onanarak kesinleştiğini, kendisinin iyi niyetle ve tapu kaydına güvenerek aldığı taşınmazı kaybettiğini, davalıların bu taşınmazı aile konutu olduğunu bilerek sattıklarını ve iyi niyetli olmadıklarını, davalıların haksız olarak taşınmaz satış bedelini alarak kötü niyetli davrandıklarını ve bu açıdan sebepsiz zenginleştiklerini, kendisinin hem ödediği satış bedelinden hem de taşınmazın tapusundan mahrum kaldığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 100.000,00 TL alacağın ödeme tarihi olan 01.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş, 16.11.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporunda belirtilen dava konusu taşınmazın satış tarihindeki değeri olan 345.923,50 TL alacağının ödeme tarihi olan 01.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
2. Birleşen davada davacı ...; maliki olduğu taşınmazın 01.11.2012 tarihinde verdiği umumi vekalete dayanılarak kızı ... tarafından haberi olmadan davalıya satıldığını, davalının bu durumu bildiğini, kendisinin yaşlı olmasından istifade ederek kötü niyetli olarak taşınmazı iktisap ettiğini, taşınmazın ... 12. Aile Mahkemesinin 2017/828 E. sayılı kararı doğrultusunda tekrar adına tescil edildiğini, Mahkeme kararıyla yeniden malik sıfatını kazandığı taşınmazın 01.11.2012 tarihinden bu yana davalı tarafından kiraya verilip kullanıldığını, taşınmazdan haksız şekilde istifade eden davalıdan bu kullandığı sürelere ait haksız kullanım bedeli talep etme hakkının doğduğunu belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.000,00 TL haksız kullanım bedelin ve yoksun kalınan karın davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı ...; davacının dava konusu taşınmazı davalı kızından satın aldığını, bedelini kendisine ödemediğini, davalının tapudaki resmi senette taşınmaz bedelinin 100.000,00 TL olduğu konusunda kabul ve ikrarının bulunduğunu, bu nedenle davacının gerçek bedel iddiası ile imzasının çeliştiğini, davacı kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunduğundan kötü niyetli olduğunu, davanın henüz kesinleşmediğini, dava tarihi itibariyle taşınmazın maliki ve zilyedinin davacı olduğunu, davacının kendisine böyle bir husumet yönlendirmesinin hukuken mümkün olmadığını belirterek, dava şartı eksikliğinden davanın reddini istemiştir.
2. Asıl davada davalı ...; davaya cevap vermemiştir.
3. Birleşen davada davalı ...; tapuda yapılan satış işleminin ve bu işlemi yapan şahsa davalı tarafından verilen vekaletnamenin geçerli bir vekaletname olduğunu, tapuda aile konutu şerhinin bulunmadığını, bu nedenle kendisinin iyi niyetli olduğunu belirterek, birleşen davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yargılama sırasında alınan 24.12.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda, dava konusu taşınmazın dosyadaki güncel tapu kaydına göre 22.08.2019 tarihinde davalılardan Hayriye adına tescil edildiği, taşınmaz davalı ...'ye vekaleten davalı ... tarafından 01.11.2012 tarihinde 100.000,00 TL bedelle satılmış ise de, taşınmazın satış tarihindeki gerçek satış değerinin 345.923,50 TL olduğu, dava tarihindeki değerinin ise 620.000,00 TL olarak hesap edildiği görüş ve kanaatinde oldukları, davacı vekilinin sunduğu ıslah dilekçesi ile talebini 345.923,50TL'ye yükselttiği, toplanan deliller, tüm dosya kapsamına göre davalılardan malik Hayriye adına olan dava konusu taşınmazın diğer davalı kızına vermiş olduğu satış yetkisini de içeren vekaletnameye istinaden davacıya satışının yapıldığı, satış tarihinde taşınmazın tapu kaydında aile konutu olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023 üncü maddesi gereğince tapu kütüğündeki tescile dayanarak mülkiyet ya da başka bir ayni hak kazanan kişinin bu kazancı korunacağından, üzerinde aile konutu şerhi olmayan taşınmazı satın alan kişinin iyi niyetli olmadığını davalı ...'nin ispat etmesi gerektiği, dinlenen tanık beyanları yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde satın alan kişinin kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği, davacı adına olan tapu kaydının iptaline karar verildiği, incelenen ... 12. Aile Mahkemesi dosyası, Mahkemece dinlenen tanık beyanlarına göre asıl davada davacının kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden davacının iyi niyetli malik olarak edindiği taşınmazın tapusunun iptal edilmesi nedeniyle davalı tarafın sebepsiz olarak zenginleştiği, davacının ödediği bedeli davalılardan talep edebileceği, dinlenen tanık beyanlarına göre davacının dava konusu taşınmazı 01.11.2012 tarihinde 230.000,00 TL bedelle satın aldığı, satış bedelini satış tarihinden itibaren faiziyle talep ettiğinden bu bedelin tahsiline karar vermek gerektiği kanaatine varıldığı, birleşen dava yönünden davacının taşınmazı iyi niyetli malik olarak kullanmış olması nedeniyle haksız kullanımdan söz edilemeyeceği gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile 230.000,00 TL'nin 01.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı/birleşen davada davalı vekili ve davalı/birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı/birleşen davalı ... vekili; birleşen dava yönünden verilen kararın doğru olduğunu ancak asıl dava yönünden taşınmaz bedeli olarak 230.000,00 TL'nin yerine, bilirkişi raporu ile tespit edilen 345.923,50 TL'nin hüküm altına alınmasının gerektiğini, ıslah dilekçelerinde de taleplerinin bu yönde olduğunu ve harcı ikmal ettiklerini beyanla, asıl davada verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı/birleşen davacı ... vekili; Mahkemece tanık beyanları esas alınarak taşınmazın satış tutarının 230.000,00 TL olarak kabul edildiğini ancak dava dosyasında bu olguyu ispata yarar sözleşme, delil, havale, senet vs evrak bulunmadığını, davacının tapu senedinde satış bedelinin 100.000,00 TL olduğunu kabul ettiğini, tapu senedinde yazılı tutardan başka bir miktara hükmedilemeyeceğini, senet ile ispatı gereken bir hususta tanık beyanına itibar edilemeyeceğini, davacının haklı olduğu kabul edilse bile en fazla 100.000,00 TL bedele hükmedilebileceğini, sebepsiz zenginleşmeye dayalı davada dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken satış tarihi olan 01.11.2012 gününden itibaren faize hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, somut olayda davacının iyi niyetli olmadığının Aile Mahkemesince verilen tapu iptal hükmü ile sabit olduğunu, Mahkemenin iyi niyete dair değerlendirmelerinin hatalı bulunduğunu, davacının yaklaşık 7 yıldır taşınmazı kullandığını ve kiraya verdiğini, haksız kullanım ve kira bedeline ilişkin karşı davalarının reddine dair verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, asıl ve birleşen davada verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yerleşik Yargıtay kararlarına göre, davacının davalı taraftan dava konusu taşınmazın tapu iptal kararının kesinleştiği tarihteki rayiç bedelini talep edebileceği ancak davacının talebinin satış tarihindeki gerçek bedelin tahsiline yönelik olup "Taleple Bağlılık İlkesi" gereğince Mahkemece bu yönde değerlendirme yapılması gerektiği, resmi satış akdinde taşınmazın satış bedelinin 100.000,00 TL gösterildiği, bilirkişi kurulunca ibraz olunan 02.01.2020 tarihli raporda taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerinin 345.923,50 TL olduğunun tespit edildiği, davacı ... vekilinin 16.11.2020 tarihli ıslah dilekçesinde satış tarihi itibariyle belirlenen 345.923,50 TL rayiç bedelin ödeme tarihi olan 01.11.2012 tarihinden itibaren tahsilini talep ettiği, dilekçesini harçlandırdığı, Mahkemece dinlenen tanık beyanları esas alınarak 01.12.2012 tarihinde taşınmazın 230.000,00 TL'ye satın alındığı gerekçesiyle bu rakam üzerinden kısmen kabul hükmü kurulmuşsa da, uyuşmazlık değerinin senetle ispat sınırında kaldığı, taraflar arasında senetle ispat kuralının istisnasını oluşturan bir akrabalık bağının bulunmadığı, ayrıca karşı taraf vekilinin 18.02.2020 tarihli celsede miktar itibariyle tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini beyan ettiği, dava değerine esas olmak üzere tanık deliline itibar edilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 07.06.2017 tarihli ve 2016/524 E., 2017/9222 K. nolu ilamında; "Geçersiz sözleşmeye göre bir bedel ödenmiş ise, 10.07.1940 tarih ve 1939/2 E.,1940/77 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, taraflar satışın kanıtlanması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebilirler. Satış bedelini geri vermeyen taraf taşınmaz malın kendisine verilmesi için karşı tarafı zorlayamaz verdiği bedel kendisine geri verilmeyen taraf ödediği bedel geri verilinceye kadar yararlandığı ürünleri ödemek ve ecrimisil vermekle yükümlü değildir. Bu bağlamda, verilen satış bedeline alıcı faiz, taşınmazın kullanılmasından dolayı da satıcı ecrimisil veya kira bedeli isteyemez." denildiği, bu açıklamalara göre, alıcı durumundaki davacı ...'un satış bedeli ile ilgili alacağı yönünden faize hükmedilmesinin doğru görülmediği gibi satış bedeli iade edilmediğinden birleşen davacının ecrimisil ve yoksun kalınan kiraya ilişkin taleplerinin de yerinde görülmediği, dava konusu satış işlemi yetkili vekili tarafından davalı ... nam ve hesabına yapılmış ise de asıl dava yönünden davalı ...'in istinaf başvurusunun bulunmadığı, asıl dava yönünden İlk Derece Mahkemesince verilen kararda maddi vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında usul ve yasaya aykırılık bulunduğu gerekçesiyle; asıl dava yönünden davacı ... ile davalı ...'nun istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında; davanın kabulüne, 345.923,50 TL taşınmaz bedelinin müteselsilen ve müştereken davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı/birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı/birleşen davada davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrarlayarak, Mahkeme satış işleminin bedel yönünden gerçeğe aykırı olduğunu düşünüyorsa bu düşüncesinin sebebini de gerekçede açıklaması gerektiğini, Mahkemenin satım işleminin hile ile yapıldığını, gerçek satış bedelinin 100.000,00 TL olmadığını kabul eder şekilde hüküm kurduğunu, bu durumda hilenin varlığının kabul edildiğini, hile davacı tarafından gerçekleştirildiği halde davanın kabulü kararı ile davacıya hukuki koruma sağlandığını, davanın reddedilmesi gerektiği halde taşınmazın satış tarihindeki bedelini belirleme yoluna gidildiğini, Mahkemenin davacının kanunlar ile yasakladığı fiillerini himaye ettiğini, karara esas bilirkişi raporunun da hukuka aykırı olduğunu, satış tarihindeki mevcut emsal satış örneklerinin ilgili ... Tapu Müdürlüğünden istenmediğini, davacının davasını sebepsiz zenginleşme hükümlerine bağlı olarak talep ettiğini, davacının alacak taleplerinin zamanaşımına uğraması nedeniyle reddi gerektiği halde bu talepler ret edilmeden karar verildiğini, davacı aleyhine ikame ettikleri haksız kullanım ve kira bedeli talepli birleşen alacak davalarının reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı vekili için hükmedilen kanuni vekalet ücretinin de hukuka aykırı olduğunu, kabul edilen davanın vekalet ücretinin maktu olması gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava; sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili, birleşen dava ise, haksız kullanım nedeniyle yoksun kalının kârın ödenmesi ve ecrimisil talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) "Taleple bağlılık ilkesi" başlıklı 26 ncı maddesinin birinci fıkrası; "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." hükmünü içermektedir.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 77 nci maddesinde; "Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.
Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.
" denilmiştir.
3. Dairemizin 06.03.2017 tarihli ve 2015/17709 E., 2017/2491 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir; "Geçersiz sözleşmeye göre bir bedel ödenmiş ise, 10.07.1940 tarih ve 1939/2 E.,1940/77 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, taraflar satışın kanıtlanması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebilirler. Satış bedelini geri vermeyen taraf taşınmaz malın kendisine verilmesi için karşı tarafı zorlayamaz verdiği bedel kendisine geri verilmeyen taraf ödediği bedel geri verilinceye kadar yararlandığı ürünleri ödemek ve ecrimisil vermekle yükümlü değildir. Bu bağlamda, verilen satış bedeline alıcı faiz, taşınmazın kullanılmasından dolayı da satıcı ecrimisil veya kira bedeli isteyemez.
Buna göre, taraflar arasındaki harici sözleşmeye dayalı olarak taşınmazı iyi niyetli zilyet olarak kullanan davacının davalı tarafa ecrimisil ödemekle yükümlü tutulamayacağı göz önüne alınarak, davalı-karşı davacının ecrimisil isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir."
4. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 10.03.2020 tarihli ve 2018/2648 E., 2020/3145 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir; "Davalı, 04.09.2003 tarihli noterde akdedilmiş gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile sözleşme konusu taşınmazı davacıya satmayı vaad etmiş olup, taraflar arasında yapılan sözleşme geçerlidir. Ne var ki, sözleşme konusu taşınmaz üzerindeki iştirak hali çözülmediğinden sözleşmenin ifa olanağının doğmaması sebebiyle tapu iptal tescil davası reddedilmiştir. Bu durumda geçerli sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle davacının taşınmazın ifanın imkansız hale geldiği tarihteki rayiç değerini talep etmesi mümkündür."
5. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 07.10.2019 tarihli, 2019/224 E.- 2019/9437 K. sayılı ilamının ilgili kısmında şöyle denilmiştir; "Eldeki dava konusu olayda, akdin ifasının imkansız hale geldiği tarih, tapu iptal tescil davasının reddedilip kesinleştiği tarih olan 12.09.2005 olup, o tarihteki bedeli isteyebilirler. Mahkemece, davanın kesinleştiği tarih akdin ifasının imkansız hale geldiği tarih olarak kabul edilerek o tarihteki değere hükmedilmesi gerekirken denkleştirici adalet ilkesi gereğince hesaplanan bedele hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır."
6. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin (Tarife) 13 üncü maddesi; "Bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir." hükmünü içermektedir.
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen kararda; taşınmazın davacı adına olan tapu kaydının, "yolsuz tescil" olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararıyla iptal edilerek 22.08.2019 tarihinde yeniden davalı/birleşen davacı ... adına tescil edildiği, bu durumda davalıların da ifa imkansızlığı nedeniyle taşınmazın tapu iptal kararının kesinleştiği tarihteki rayiç bedelini davacıya ödemekle yükümlü hale geldiği belirlenerek, taleple bağlılık ilkesi dikkate alınmak suretiyle taşınmazın satış tarihi olan 01.11.2012 tarihindeki gerçek değeri olan 345.923,50 TL'ye hükmedilmesi, davacının satış bedeli ile ilgili alacağı yönünden faize hükmedilmeyip, satış bedeli iade edilmediğinden birleşen davacının ecrimisil ve yoksun kalınan kiraya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesi, davada haklı çıkan taraf olan davacı lehine Tarife'nin 13 üncü maddesi uyarınca nispi vekalet ücreti hükmedilmesi usul ve kanuna uygun bulunduğundan, davalı/birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.