Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4108 E. 2024/2037 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kira ilişkisinden doğan uyuşmazlığa ilişkin tahkim yargılamasında verilen hakem kararının iptali istemidir.

Gerekçe ve Sonuç: Kiralananın vasfının ve buna bağlı olarak kira sözleşmesinin türünün belirlenmesi suretiyle uyuşmazlığın tahkime elverişli olup olmadığının tespiti gerekirken, mahkemece eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki hakem kararının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bölge Adliye Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; taraflar arasında 10.11.2008 tarihli ve 30 yıl süreli kira sözleşmesi düzenlendiğini, kira ilişkisi devam ederken 2018 yılından itibaren kira artış oranının ne şekilde belirleneceği hususunda taraflar arasında ortaya çıkan uyuşmazlığın çözümü amacıyla tahkim yoluna başvurulduğunu, hakem heyeti tarafından yapılan yargılama sonucunda verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Yüksek Planlama Kurulunun Kararı ile müvekkili İdarenin kira işlemlerindeki yetkisinin ihale şartnamesi ve kira sözleşmesinde yer alan hükümlerle sınırlandırıldığını, kira sözleşmesinde yer alan hükümlerde değişiklik yapma yetkisi bulunmayan müvekkilinin iradesine tabi olmayan işten kaynaklı uyuşmazlığın tahkime elverişli olmadığını, hakem kararının gerekçesiz olması nedeniyle kamu düzenine aykırı olduğu gibi esas hakkında verilen kararın da kamu düzenine aykırı olduğunu, karar verilirken tarafların eşitliği ve hukuki dinlenilme hakkına riayet edilmediğini, kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesinin hukuki dinlenilme hakkının da bir gereği olduğunu ancak bu zorunlu unsurlar da yer almadığından kararın iptali gerektiğini, kararın sözleşmede kararlaştırılan süre içerisinde verilmediğini ileri sürerek; 25.11.2022 tarihli hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; kira sözleşmesi hükümlerinin yorumlanıp uygulanmasına dair olması nedeniyle tahkime elverişli olduğunu hakem kurulu kararının gerekli ve yeterli gerekçeyi içerdiğini, gibi esas hakkındaki kararda kamu düzenine aykırı bir yön bulunmadığını, hakem kararının iptali nedenlerinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 439 uncu maddesinde belirtilmiş olduğunu, iptal davasına bakan mahkemeye hakem kararının yerindeliğini değerlendirerek, içerik ve hukuka uygunluk denetimi yapma görevinin yüklenmediğini, bunun tahkimin amacına aykırı olacağını, tahkim kararının aynı maddede tahdidi olarak sayılan iptal nedenlerinden hiçbirini taşımadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla davaya bakan Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; uyuşmazlığın, taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle tahkime elverişli olduğu, hakem heyeti tarafından maddi ve usul hukuku kurallarına göre değerlendirme yapılarak karar verildiği, taraflara tahkim yargılaması süresince eşit olarak iddia ve savunmalarını ve itirazlarını ileri sürme imkanı tanındığı, taraflarca da bu hakkın kullanılmış olduğu, hukuki dinlenilme hakkına aykırı davranılmadığı, hakemin hukuku doğru uygulayıp uygulamadığı, başka bir ifade ile kararın pozitif hukuk kurallarına göre isabetli olup olmadığı bir iptal sebebi olmadığından, işbu davada da inceleme kapsamı dışında olduğu, tarafların aralarındaki tahkim şartını içeren sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın, serbest iradeleri ile Devlet yargısı yerine tahkim yoluyla çözülmesini istemek suretiyle, maddi hukukun doğru uygulanıp uygulanmayacağı konusundaki riski de kabul etmiş sayıldığı, kararın süresinde verildiği, sözleşmedeki tahkim şartının geçerli olduğu, hakem kararının yeterli gerekçeyi içerdiği, esas hakkında verilen kararda kamu düzenine aykırılık bulunmadığı, gerek davacı tarafından ileri sürülen, gerekse resen dikkate alınacak olan, hakem kurulu kararının iptaline ilişkin nedenlerin mevcut olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; sözleşme üzerinde müvekkilinin taraf iradesinin bulunmadığını, Yüksek Planlama Kurulunun kararı ile müvekkilinin kira işlemlerindeki yetkisinin ihale şartnamesi ve kira sözleşmesindeki hükümlerle sınırlandırıldığını, kira sözleşmesinde yer almayan hükümlerde değişiklik yapma yetkisi bulunmayan müvekkilinin iradesine tabi olmayan işten kaynaklı uyuşmazlığın tahkime elverişli olmadığını, davalının da aralarında bulunduğu kiracı ile müvekkili arasında düzenlenen kira sözleşmelerine 5460 sayılı ve 20.04.2022 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararı ile kira sözleşmesindeki yıllık kiranın 01.01.2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere her takvim yılı başında TÜİK tarafından bir önceki yılın 12 aylık ortalamalara göre belirlenen Yİ-ÜFE ve TÜFE oranlarının aritmetik ortalaması oranında arttırılmasına karar verildiğini, bu kararın müvekkilinin kira sözleşmesi üzerinde herhangi bir iradesinin bulunmadığını gösterdiğini, 6100 sayılı Kanun'un 408 inci maddesinde iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkime elverişli olmadığının belirtildiğini, kararın kamu düzenine aykırı olduğunu, hakem kararının gerekçesiz olması nedeniyle kamu düzenine aykırı olduğu gibi esas hakkında verilen sözleşmedeki “yıllık ÜFE” deyiminin endeksin on iki aylık ortalaması anlamına gelmediğini, TÜİK tarafından kullanılan şekilde anlam yüklenen sözleşme hükmünün hakem heyetince farklı anlama gelecek şekilde yorumlanmasının kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, Bölge Adliye Mahkemesince; kararın pozitif hukuk kurallarına göre isabetli olup olmadığının iptal nedeni olmaması gerekçesiyle; inceleme kapsamı dışında olduğunun hüküm altına alındığını ancak kamu düzerine açık aykırılık teşkil eden kararın incelenmemesinin hukukun emredici kurallarına aykırı olup keyfiyet doğurduğunu, yargılamanın hızlanması ve dostane çözümü için tercih edilen tahkim yolunun, hukukiliğin dışında ve denetlenemez kararlar verilmesine neden olduğunu, hakem ücretlerinin kamu düzenine aykırı belirlendiğini, karar verilirken tarafların eşitliği ve hukuki dinlenilme hakkına riayet edilmediğini, hakem kurulunca savunmalarına neden itibar edilmediğine dair gerekçeli açıklamalar yapılmadığı gibi savunmalarından karar metninde bahsedilmediğini, kira sözleşmesinde bulunan tahkim şartının gerçersiz olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kira ilişkisinden doğan uyuşmazlığa ilişkin tahkim yargılamasında verilen hakem kararının iptali istemine ilişkindir

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 408 ve 439 uncu maddeleri,

2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 344 üncü maddesi,

3. 6217 sayılı Kanun’un geçici 2 nci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Tahkim, özel hukuk alanına ilişkin uyuşmazlıkların bağımsız ve tarafsız hakemler eliyle ve yargısal yolla çözümü demektir. Tahkimin tanımı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda (HUMK) yer almazken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 412 inci maddesinin 1 inci fıkrasında “Tahkim sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmadır.” şeklinde tanımlanmıştır.

2.4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 4 üncü maddesinde ise “ Tahkim anlaşması, tarafların, sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın aralarında mevcut bir hukukî ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün veya bazılarının tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları anlaşmadır.” şeklinde tanımlanmıştır.

3. Hukuki uyuşmazlık yabancılık unsuru içermiyorsa milli tahkim kurallarına tabi olur. 6100 sayılı Kanun’un 407 inci maddesinde “Bu Kısımda yer alan hükümler, 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununun tanımladığı anlamda yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır.” hükmü ile milli tahkimde kriterler belirlenmiştir. Milli tahkime ilişkin hükümler 6100 sayılı Kanun’un 407- 444 maddeleri arasında düzenlenmiştir.

4. Milletlerarası Tahkim Kanunu, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya Milletlerarası Tahkim Kanunu hükümlerinin taraflar ya da hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır. Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun uygulanabilmesi için uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıması, tahkim yerinin Türkiye olması gerekmektedir. Milletlerarası tahkime ilişkin hükümler ise 4686 sayılı Miletlerarası Tahkim Kanunu’nda düzenlemiştir.

5. Uyuşmazlıkta tahkim yargılamasına başvurulabilmesi için taraflar arasında tahkim koşulu içeren bir sözleşmenin veya ayrı bir tahkim sözleşmesinin bulunması gerekir. Tahkim yargılamasının temelini oluşturan tahkim sözleşmesi, taraflar arasındaki sözleşmenin bir koşulu ya da ayrı bir sözleşme ile yazılı biçimde yapılabilir. Tahkim şartı veya anlaşmasının geçerli olabilmesi için tarafların, tahkim iradesini açıkladıkları tahkim şartı ya da sözleşmede tartışma ve karışıklığa neden olmayacak biçimde açık ve kesin olarak belirtmiş olmaları zorunludur. Taraflar sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların tümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini kararlaştırabilecekleri gibi sadece bir bölümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini de kararlaştırabilirler.

6. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 13.04.2018 tarihli ve 2016/2 Esas, 2018/4 Karar sayılı kararında “…Yargı, devletin temel fonksiyonlarından biridir ve kural olarak taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözüm yeri mahkemelerdir. Ancak özel hukuka ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde mahkemeler yerine hakemlere başvurulması konusunda sözleşme yapılabilir veya taraflarca bağıtlanan sözleşmelere bu yönde bir hüküm konulabilir (HMK m. 412/2). Özel hukukun taraflara tanıdığı irade serbestisi, kendisini sözleşme yapıp yapmamak, sözleşmenin karşı tarafını ve içeriğini belirlemek noktalarında gösterdiği gibi taraflar arasında çıkmış ve çıkması muhtemel uyuşmazlıkları hakemler eliyle çözmek noktasında da gösterir. Hakem kararı, devlet mahkemeleri tarafından verilen karar gibi bağlayıcıdır. Bu hâliyle tahkim, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından biridir…” şeklinde belirtildiği üzere hakem kararları bağlayıcı ve kesindir.

7. Uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözülebilmesi için; tarafların uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümleneceği konusunda anlaşmış olmaları yanında uyuşmazlığın tahkime elverişli olması gerekir. Milli tahkime elverişlilik 6100 sayılı Kanun’un 408 inci maddesinde “Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir.” şeklinde düzenlenmiştir. Tahkime elverişlilik, kamu düzenini ilgilendiren bir kavramdır. Uyuşmazlığın tahkime elverişli olup olmadığının kendiliğinden dikkate alınması gerektiği gibi HMK 'nun m.439/2-g uyarınca iptal sebebi olarak kabul edilmiştir.

8. Kira sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların tahkime elverişliliğini açıkça engelleyen kanuni bir düzenleme yoktur. Bu türden uyuşmazlıkların tahkime elverişli olup olmadığının tayininde, uyuşmazlık konusu olan işin taraf iradelerine tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda kiraya veren ve kiracı iradelerine tabi olmayan kamu düzenine ilişkin olan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli olarak kabul edilmez. (Doğan Ağırman; Milli &Milletlerarası Tahkim, Ankara 20022, s.189) Bu nedenle öncelikle kira sözleşmelerinin niteliği ve türlerine göre kira ilişkisinde ortaya çıkabilecek uyuşmazlık konusunun kiracı ve kiraya veren iradelerine tabi işlerden olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

9. Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanılmasıyla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.Kira sözleşmeleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda, adi kira, konut ve çatılı işyeri kiraları ve ürün kirası olarak üç bölüm halinde düzenlemiştir. Kira sözleşmelerinden doğan haklar, şahsi hak niteliğindedir. Genel olarak kanuni düzenlemelerde kira türlerine göre farklılık göstermekle beraber kiracı zayıf taraf kabul edilerek korunmuştur. Ancak bu korunmanın derecesi tüm kira türleri için aynı değildir.

10. Genel hükümlere tabi (adi kira) kiralar; kira sözleşmesinin temel unsurlarını oluşturan, başka özel düzenleme kapsamında olmayan en geniş kapsamlı kira sözleşmeleridir. Bu sözleşmelerin konusu daha çok, gelir getirmeyen, konut ve çatılı iş yeri niteliğinde olmayan taşınmazlar ile taşınır veya haklar oluşturmaktadır. Konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümler; kiralananın her türlü konut ve çatılı iş yeri olduğu, taşınmaz kira sözleşmelerinde uygulanmaktadır. Kiralanan taşınmazın hem açık hem de kapalı alanı bulunduğunda ise kiralananın galip vasfının tespiti yapılarak uygulanacak hükümlerin belirlenmesi gerekir. Kiracının en çok korunduğu (özellikle kira bedelindeki artışın katı kurallara bağlanıp tahliyenin güçleştirildiği ) kira türü konut ve çatılı iş yeri kiralarıdır. Ürün kirası ise ürün veren, gelir getiren bir malın veya hakkın kullanılması yanında semelerinden yararlanılmasının kiraya veren tarafından kiracıya devredildiği sözleşmedir. Ürün kirasının konusunu taşınır veya taşınmaz mallar oluşturabileceği gibi kullanılmaya veya yararlanılmaya elverişli olan haklar da oluşturabilir. Kira sözleşmesinde kira bedeli olarak işletmeden pay verilmesinin kararlaştırılması veya kiralananın tüm demirbaşlar ve mefruşatlarıyla kiralanması tek başına bu sözleşmenin ürün kirası olduğunu göstermez. Ürün kiralarında kira bedeli para olarak kararlaştırılabileceği gibi kiralanandan elde edilen ürünün belli bir payı ( iştiraklı kirada olduğu gibi ) da olabilir.

11.6098 sayılı Kanun’da, özellikle konut ve çatılı iş yeri kiralarında, kiracıların korunmasına ilişkin hükümler bulunmaktadır. Konut ve çatılı iş yeri kirası sözleşmeleri çerçevesinde, kiracının korunduğu hükümlere, Kanun’un özellikle 340, 343, 344, 345 ve 346 ncı madde düzenlemelerinde rastlanmaktadır. Konut ve çatılı iş yeri kira sözleşmelerinde kiracıyı korumaya yönelik en katı düzenleme kira belirlemesine ilişkin TBK m.344 ' deki ilk yıl sonrası kira dönemleri kira bedelinin belirleme usul ve yöntemleriyle ilgili hükümdür. Özellikle adi kira ve ürün kirasında tarafların sözleşmede kiralama süresince ileriki kira dönemlerinde kira artışının nasıl belirleneceğine ilişkin sözleşmede belirledikleri şartlar ve kriterler (irade fesadı halleri hariç) geçerli olup tarafları bağlar. Bu kira türlerinde ileriki kira dönemlerine ilişkin kira tutarı veya kira alacağı konusunda taraflar arasında ihtilaf çıktığında mahkemece sözleşme hükümlerine göre inceleme yapılarak dava türüne göre (alacak, menfi tespit, itirazın iptali vs) hükme bağlanır. Hal bu ki yenilenen veya uzun süreli olan kira sözleşmesinin konut ve çatılı işyeri kirası olduğunda ise ilk yıl sonrası kira dönemleri için kira belirlemesinde artış oran ve kriterleri sözleşmede taraflarca belirlenebilirse de sözleşmede belirlenen artış oranı TBK m. 344 de ki emredici düzenlemeye göre 01.01.2019 öncesinde "üretici fiyat endeksindeki artış oranı" bu tarih sonrasında ise " bir önceki kira yılında tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranı" ndan daha yüksek olamaz. Kiracı tarafından bu sınır artış oranından daha yüksek olarak sözleşmede belirlenen artışa göre yapılan kira alacağı talebi kiracı tarafından kabul edilmediğinde veya kira tespiti talebinde bulunulduğunda sözleşmedeki artış oranı değil kanuni düzenlemedeki artış oranı uygulanır. Bu konuda TBK m.344 düzenlemesinin uygulamasını bir süreliğine bazı kira sözleşmeleri bakımından erteleme getiren 6217 sayılı kanunun Geçici 2 nci maddesindeki düzenleme de gözden uzak tutulmamalıdır.

12. Kira bedelinin tespiti davaları; Anayasa Mahkemesinin, kira sözleşmesinin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun (6570 sayılı Kanun)’un 2 ve 3 üncü maddelerinin iptaline ilişkin kararının 26.09.1963 tarihinde yürürlüğe girmesi ile birlikte yasada doğan boşluğun doldurulması için Yargıtay içtihatları ile getirilmiştir. Kira bedelinin tespiti davalarının konusunu 6570 sayılı Kanun kapsamına giren taşınmaz mallar oluşturur ve bu dava 6570 sayılı Kanun’un uygulandığı yerler ve taşınmazlar için söz konusudur. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nu ile konut ve çatılı iş yeri kiraları için kira bedelinin tespitine ilişkin usul ve kriterler 343 vd. Maddelerinde düzenlenmiştir. Özellikle kira artış oranına üst sınır getiren söz konusu TBK 'nun 344. Madde hükmü konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin kira sözleşmelerinde emredici niteliği ile uygulanmaktadır. Konut ve çatılı iş yeri kiralarında yeni dönem kirası için artış oranı belirlemede taraflar tamamen serbest değildir. Bu özelliği nedeniyle konut ve çatılı iş yeri kira ilişkisinden kaynaklanan kira tespiti uyuşmazlıkları tahkime elverişlilik kriteri taşımaz. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 02.12.2004 T. E. 2004/13018 , K. 2004/13409 gibi ) Aynı şekilde TBK m. 347/son ve m. 354 'deki düzenlemelere göre konut ve çatılı işyeri kiralarında fesih ve tahliye sebepleri sınırlı sayıda ve emredici usule tabi olarak düzenlenmekle bu uyuşmazlıklarında tahkime elverişli olmadığı kabul edilir. (Ağırman, s.189) Ancak konut ve çatılı iş yeri kiralarında kira alacağının tahsili ile tazminat talepli uyuşmazlık konularının taraf iradelerine tabi olan işlerden kabul edildiğinden tahkime elverişli olduğu kabul edilir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 09.01.2024 T. 2023/5108 E., 2024/75 K gibi ). Diğer kira türleri bakımından elverişlilik değerlendirilmesinde uyuşmazlık konusu işin taraf iradelerine tabi olup olmadığı dikkate alınarak sonuca ulaşılacaktır.

13. Taraflar arasında düzenlenen 10.10.2008 başlangıç tarihli ve 30 yıl süreli kira sözleşmesinin (X.) maddesinde; “Taraflar arasında bu sözleşmenin yorumlanmasından, uygulanmasından, yerine getirilmesinden, feshinden çıkacak her türlü ihtilaflar hakem kararıyla çözülür.” düzenlemesiyle tahkim şartı yer almaktadır. Davalı kiracı tarafından, kira dönemleri itibariyle kira artış oranının ne şekilde belirleneceğine dair muarazanın giderilerek kira artış oranı ve geçmiş kira dönemlerinde olması gereken kira bedelinin tespiti ile kira bedelinden fazla ödemenin belirlenmesi için sözleşmede yer alan kira artış oranı ile davacı kiraya veren idare tarafın istemine konu kira artış oranın geçerli olup olmadığı ile buna bağlı olarak bu dönem için ödenmesi gereken kira alacağı önceki dönemde ödenen kira bedelinde yapılması gereken artış oranına bağlı olarak belirlenmesi konusunda taraflar arasında anlaşmazlık bulunduğundan bu uyuşmazlıkta tahkim başvurusunda bulunulmuştur. Tahkim önündeki bu uyuşmazlıkta, 2019-2020 kira döneminde sözleşmeye aykırı artış yapıldığı, devam eden kira dönemlerinde de aynı uygulamanın devam ettiği ileri sürülerek; kira artış oranın ne şekilde yapılacağı konusunda muarazanın giderilmesi, geçmiş dönem kira bedellerinin belirlenmesi ile fazla ödenen kira bedellerinin tespiti ile tahsilinin istenildiği, 25.11.2022 tarihli hakem kurulu kararıyla; kira bedellerinin artışının 12 aylık ortalama ÜFE oranında yapılması gerektiği, buna göre kiracıya fazla kira tahakkuku yapıldığı gerekçesiyle, 1.394.070,24 TL fazla kira ödemesinin kiraya verenden tahsiline ve bu şekilde muarazının giderilmesine karar verilmiştir.

14. İptali istenilen hakem kararı ile yargılama safahatının incelenmesinde; kiracının uyuşmazlığa, konut ve çatılı iş yeri kirasını düzenleyen hükümlerin uygulanmasını talep ettiği, kiraya verenin ise hasılat (ürün) kirasına ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiğini savunduğu, hakem heyetinin ise kiralamanın hasılat için yapıldığı gerekçesiyle uyuşmazlığa konut ve çatılı iş yeri kirasını düzenleyen hükümlerin uygulanması imkanının bulunmadığını belirtiği görülmüştür.

15. Somut olayda, tahkime elverişlilik bakımından yargılamanın konusunu oluşturan taraflar arasındaki kira sözleşmesinin türünün ve niteliğinin belirlenmesi en başta gelen temel uyuşmazlık konusu olduğu halde Bölge Adliye Mahkemesince bu konuda sonuca ulaşmaya yeterli olacak şekilde bir araştırma ve değerlendirmenin yapılmadığı görülmektedir. Yukarıda açıklandığı üzere, kira sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların tahkime elverişliliği konusunda, uyuşmazlık konusu işin tarafların iradelerine tabi olup olmadığının belirlenerek tahkime elverişlilik incelemesi yapılmak suretiyle sonuca ulaşılması gerekmekte olup bu durum öncelikle kiralananın niteliği ile buna göre kira türünün belirlenmesini zorunlu kılmaktadır.

16. Bu nedenle öncelikle yargılama konusunu oluşturan kira ilişkisinden kaynaklanan anlaşmazlığın tahkime elverişli olup olmadığı belirlenmelidir. Uzun süreli olan kira sözleşmesinde müteakip kira yılları için kira bedeli artış oranı kararlaştırılması, artış oranının kararlaştırılmasında tarafların iradesinin geçerli olup olmadığı ile geçerli olduğunda nasıl uygulanacağı kira türleri bakımından farklılık arz etmektedir. Uzun süreli kira sözleşmesinin, adi kira veya ürün kirasına ilişkin olduğunun belirlenmesi halinde, anlaşmazlık konusu olan kira dönemi kira bedelinin sözleşme hükümlerine göre belirleneceği ve bu konuda sözleşmede düzenleme yapmanın taraf iradelerine bağlı olduğu açık olup bu yönde aksi bir düzenleme bulunmadığından tahkim yargılamasına elverişli olarak kabul edilmelidir. Kiralananın çatılı iş yeri vasfında olduğunun anlaşılması halinde ise kira artış oranının belirlenmesinde taraf iradeleri tam olarak geçerli olmadığından öncelikle uyuşmazlık konusu dönem için ödenecek artışlı kira bedeli sözleşmede tarafların kararlaştırdıkları artış oranı ilgili kanuni düzenlemedeki ( TBK m.344 ve 6217 sayılı kanunun geçici 2. Maddesi gibi ) artış oranlarından yüksek olmadığında geçerli olduğu , yüksek olduğunda ise kanundaki artış oranına göre artışlı kira bedeli belirlenip talebe konu dönem için fazla ödemenin olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılacaktır.

17. Sonuç olarak konut ve çatılı işyeri kiralarında kira bedelinin tespiti davaları kamu düzeni ile ilgilidir. Kira tespitinde 18.11.1964 tarihli 2/4 E.,K. sayılı ve 21.11.1966 tarihli ve 19/10 E.,K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları ile, belirli süreli kira sözleşmelerinin uzayan kira dönemi için kira bedellerinin belirlenmesinde esas yönünden mahkemelerce dikkate alınacak kriterler ve dava açılmasında uyulacak usul kuralları belirlenmiş, ayrıca 21.11.1966 tarihli ve 19/10 E.K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı ile kira tespit davası açılması halinde hangi dönemden itibaren tespitin istenebileceği hususu karara bağlanmıştır. Yine 6098 sayılı Kanun’un 344 üncü maddesinde; artış oranına sınır getirilmiş olup kira tespitinde tarafların serbest tasarruf yetkisi kısıtlanmıştır. Dolayısıyla tahkim yargılamasına konu edilen dönem itibariyle ödenmesi gereken kiranın belirlenerek fazla ödeme yapılıp yapılmadığı belirleneceğine göre uyuşmazlıkta öncelikle tahkim yargılamasının mümkün olup olmadığının tespiti açısından uyuşmazlığa konu kira türü belirlemesi yapılmalı, kira sözleşme türüne göre kiralama konut ve çatılı işyeri kirası olduğunda bu kira türüne ilişkin kira tespitindeki emredici kanuni düzenlemeler dikkate alınıp davaya konu tahkim kararının iptali hususu HMK m. 408/1 ve m. 439/ 2-g uyarınca değerlendirilmelidir. Kiralama diğer kira türlerine ilişkin olduğunda ise uyuşmazlığın tahkim yargılamasına elverişli olduğu kabul edilmelidir.

18. Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince; yukarıda açıklandığı üzere öncelikle kiralananın vasfı tespit edilerek buna göre kira türü belirlenip uyuşmazlığın tahkime elverişli olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

26.06.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.