Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4293 E. 2024/1488 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı şirketle danışmanlık sözleşmesi imzalayan davacının, sözleşme kapsamında görevlendirdiği avukatların vekalet ücretlerine hak kazanıp kazanmadığı ve sözleşmenin geçerliliği.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı şirket ile davacı danışman arasında imzalanan sözleşme ve buna bağlı olarak davacı avukatlarla kurulan vekalet ilişkilerinin Avukatlık Kanunu'nun 35/1 ve 48. maddelerine aykırı olarak geçersiz olduğu, bu nedenle davacı avukatların ücret taleplerinin mümkün olmadığı ve bozma kararına uyulması gerektiği gözetilerek, asıl ve birleşen davaların reddine, ihtiyati tedbirin kaldırılması istemiyle açılan birleşen davanın ise daha önce kesinleşmesi nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen asıl ve birleşen alacak davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda; Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince birleşen İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/497 Esas sayılı dosyası yönünden oy birliği ile, asıl dosya ve birleşen diğer dosyalar yönünden oyçokluğu ile bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın ve birleşen davaların reddine, Birleşen İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/35 Esas sayılı dosyasında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, asıl davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili tarafından ayrı ayrı ve duruşma istemli, birleşen davada davacı ... vekili tarafından duruşma istemsiz temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.04.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, gelen birleşen davada davacı-karşı davalı asıl ... ve asıl davada davacı-karşı davalı asıl ..., birleşen davada davacı-karşı davalı asıl ..., birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekilleri Avukat ..., Avukat ... ile asıl ve birleşen davada davalı-karşı davacılar Türk Çimentosu ve Kireci A.Ş. ve ... vekilleri Avukat ..., Avukat ...'nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra, işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacı ... vekili; müvekkilinin 2006 yılından beri davalı şirket ve yönetim kurulu başkanı olan diğer davalı ...'un avukatlığını yaptığını, 15.08.2014 tarihinde dava dışı ... ve davalılar arasında danışmanlık sözleşmesi imzalandığını, danışman ...'ın talebi üzerine sözleşmede "proje-1" olarak adlandırılan işlerin gerçekleşmesi amacıyla davalılar ile müvekkilinin anlaştıklarını, bu proje kapsamında müvekkilinin avukatlar ..., ..., ... ve ...'ın bulunduğu ekipte yer aldığını, hukukçu ekibin uyum içerisinde çalışmalar gerçekleştirdiğini, davaları takip ettiğini, ekipte bulunan avukatlar ... ve ...'ın haksız olarak azledildiğini; vekillik görevini üstlendiği Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/141 E. sayılı dosyasında müvekkilinin yazılı onayı alınmaksızın başka bir avukatın vekaletname sunarak davaya dahil olması üzerine Avukatlık Kanunu'nun 172 nci maddesi hükmünce haklı olarak istifa ettiğini, hukukçu ekibin bu şekilde dağıldığını; danışman ... tarafından davalılara sulh için ihtarname gönderildiğini, sonuç alınamaması üzerine danışmanlık sözleşmesinin feshedildiğini; istifanın haklı nedene dayandığını, bu nedenle tamamlanamayan bütün işler bakımından vekalet ücretinden davalıların sorumlu olduğunu, müvekkilinin vekil olarak takip ettiği Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/141 Esas, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/504 Esas sayılı dosyalarında vekalet ücreti alacağı doğduğunu, bu dosyalarla ilgili yanlar arasında herhangi bir yazılı vekalet sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin sarf ettiği emek karşılığında bu dosyaların dava değerinin yüzde 20'si oranında vekalet ücreti alacağının doğduğunu ileri sürerek; şimdilik 50.000,00TL'nin istifa tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesiyle talebini 27.790.003,36 TL’ye yükseltmiştir.

2. Birleşen İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/497 E. sayılı dosyasında davacı ... vekili; “proje-1” olarak ifade edilen işin görülmesi kapsamında, danışman dava dışı ... tarafından kurulan hukukçu ekipte avukatlar İsmail Özersin, ..., ... ve ... ile birlikte müvekkilinin de yer aldığını, ... ile müvekkilinin, iş sahibi davalı şirket tarafından haksız şekilde vekillikten azledildiklerini, söz konusu azilde müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, haksız azil nedeniyle vekalet ücretlerinin muaccel hale geldiğinden bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak şimdilik 50.000,00 TL'nin haksız azil tarihi olan 20.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, 26/02/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; talebini 27.790.003,36 TL'ye yükseltmiştir.

3. Birleşen İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/503 E. sayılı dosyasında davacı ... vekili; davalı iş sahibi şirketin danışmanı olan ...’ın iş sahibi ile akdettiği danışmanlık sözleşmesi kapsamında iş sahibinin danışmanlığını üstlendiği “proje-1” olarak isimlendirilen projenin gerçekleştirilmesi amacıyla iş sahibi adına açılan davaların takibi için müvekkiliyle temas kurduğunu, müvekkili, İsmail Özersin, ..., Hikmet Yalçın ve ...’dan oluşan hukukçu ekibin danışman ... tarafından iş sahibi davalı şirkete önerildiğini, iş sahibinin onayından sonra vekaletname ile yetkilendirildiğini, dava dışı yükleniciler aleyhine açılan davaların takibi sırasında davayı takip eden ... ile birlikte müvekkilinin vekaletten azledildiğini, davalı iş sahibi tarafından gerçekleştirilen azillerin haksız olduğunu, haksız azil nedeniyle vekalet ücretlerinin muaccel hale geldiğini, açılan ve takip edilen davalar için iş sahibi ile bir ücret sözleşmesi yapılmadığını, bu nedenle her dava için akdi vekalet ücretinin Avukatlık Kanunu'nun 164/4 maddesi uyarınca dava değerinin %10 ve %20 oranı arasında belirlenecek vekalet ücreti ile karşı yan vekalet ücretinin hesaplanarak şimdilik 50.000,00 TL ücret alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, 27.02.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 27.790.003,36 TL'ye yükseltmiştir.

4. Birleşen İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/497 E. sayılı dosyasında davacı ... vekili; davalı şirket ile müvekkili arasında 15.08.2014 tarihli danışmanlık sözleşmesi düzenlendiğini, davalı ...'un da bu sözleşmeyi 3. kişinin fiilini taahhüt eden olarak imzaladığını,

sözleşmenin 2. maddesi ile sözleşme konusunun birbirinden bağımsız 5 ayrı proje olduğunun belirtildiğini, “proje-1”e göre, davalı iş sahibi şirketin arsa maliki sıfatıyla tarafı olduğu kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden kaynaklanan sorun ve uyuşmazlıkların müvekkilinin yapacağı danışmanlıkla çözümlenmesi ve bu kapsamda danışman tarafından oluşturulacak öğretim üyesi ve konunun uzmanlarından bir ekip (çalışma grubu) oluşturulması, sözleşmenin diğer tarafı olan müteahitlerle sulh görüşmeleri yapılması, fesih sözleşmeleri oluşturulmak ya da davalar açılmak suretiyle uyuşmazlıkların çözüme bağlanması ve sonuçlandırılması, bu kapsamda evveliyatı davalı iş sahibi şirkete ait iken, davalı şirketin ilk müteahhit Eska A.Ş. ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca Eska'ya devrettiği, Eska'dan da Türkiye Emlak Bankasına ve tasfiye yoluyla da Toki'ye, Toki'den de satış yoluyla diğer müteahhitlere geçmiş olan %25 hissenin geri alınmasının ve sözleşmenin feshinin sağlanmasının amaçlandığını, iş bu sözleşme kapsamında “proje-1”de belirtilen sorunların giderilmesi için müvekkili tarafından öncelikle alanında uzman, deneyimli avukatlar ..., ..., ..., ... ve ...'den oluşan hukukçu ekip kurulduğunu, davalı iş sahibi tarafından bu avukatlara vekaletnameler verildiğini, müvekkilinin danışmanlık sözleşmesi kapsamında tüm görüşmelerini yaptığını ve ihtarnameleri karşı yanlara gönderdiğini, davalı şirket ile yükleniciler arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan ihtilafların sulh yoluyla çözülmesi ve sona erdirilmesi için uğraştığını, ancak sonuç alınamaması üzerine bu yönde hukukçu ekipte yer alan avukatlar tarafından 3 ayrı dava açıldığını, davaların takibi sırasında hukukçu ekipteki iki avukatın haksız azledildiğini, bir avukatın da haklı istifasına neden olunduğunu, sözleşme hükümlerinin ihlal edilmiş olması sebebiyle davalılara sulh yönünde ihtarname gönderdiklerini, 15 günlük sürede taleplerinin yerine getirilmemesi nedeniyle 01.10.2018 tarihli ihtarname ile danışmanlık sözleşmesinin haklı nedenlerle feshedildiğini, sözleşmedeki “proje-1” kapsamında ve sözleşmenin 6.1. maddesindeki ücret anlaşması uyarınca proje değerinin %10'u ücret alacağının doğduğunu, taşınmazların dava tarihindeki rayiç bedeline göre danışmanlık ücretinin belirlenmesi gerektiğini, açılan dava dosyalarındaki dava değerleri dikkate alındığında bu değerlerin %10'u oranında danışmanlık bedeline hak kazandığını, proje-2, proje-3, proje-4, proje-5’e göre de danışmanlık ücretinin doğduğunu, sözleşme dışında kalan 674 ada, 11 parsel ve 607 ada 5 ve 7 parsellerle ilgili de kamulaştırma işlemlerinin takip ve sonuçlandırılması ve uzlaşmalar nedeniyle kamulaştırma bedellerinin %10'u oranında danışmanlık ücretinin doğduğunu ve bu bedellerden her iki davalının da müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, “proje-1” kapsamında açılan 2015/819 E. sayılı dava dosyası nedeniyle 150.000,00 TL, “proje-4” kapsamında 50.000,00 TL, sözleşme dışında kalan 607 Ada, 5 ve 7 parseller için 100.000,00 TL, “proje-1” kapsamında açılan 2015/366 E. sayılı davada 10.000,00 Euro, 2016/392 E. sayılı davadan dolayı 190.000,00 Euro olmak üzere şimdilik toplam 300.000,00 TL ve 200.000,00 Euro'nun TL cinsi alacakları için 17/10/2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari avans faiziyle birlikte, Euro cinsi alacağa da Devlet Bankaları tarafından uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesini istemiş, 27.02.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; “proje-1” kapsamında projenin toplam değeri 1.091.214.034,00 TL'nin %10'u olan 109.121.403,40TL, “proje-4” kapsamında 50.000,00TL, sözleşme dışında kalan 607 ada, 5 ve 7 nolu parseller kapsamında taşınmazların satış bedeli 5.309.353,97 TL'nin %10'u olan 530.935,39 TL, “proje-1” kapsamında 10.000,00 Euro, ipoteğin fekkine karar verilen ipotek bedelleri 30.000.000,00 Euro'nun %10'u olan 3.000.000,00 Euro (fiili ödeme tarihindeki TL karşılığı) olmak üzere toplam 109.702.338,79 TL ve 3.010.000,00 Euro’nun her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

5. Birleşen İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/35 E. sayılı dosyasında davacı ... vekili; alacaklılar vekili tarafından İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2018/37970 Esas sayılı dosyasında Türk Çimento Kireci A.Ş. aleyhine başlatılan icra takibinde müvekkili Belediye Başkanlığına ait Bakırköy İlçesi, Osmaniye Mah., 267 Ada, 34 ve 36 Parsel sayılı taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulduğunu, bu takip borcu ile müvekkili kurumun herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, icra müdürlüğüne tedbir kararının kaldırılması talepli itiraz dilekçesi sunduklarını ancak taleplerinin reddedildiğini, söz konusu taşınmazların tapuda Türk Çimento Kireci A.Ş. adına kayıtlı olduklarını, ancak Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/306 E., 1988/439 Karar sayılı ve Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/277 Esas, 1988/942 K. sayılı kamulaştırma kararı ile müvekkili idare adına tesciline karar verildiğini, kamulaştırma bedelinin tamamının ödendiğini belirterek 267 Ada, 34 ve 36 sayılı taşınmazların üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Asıl dosyada davacı ..., birleşen dosyada davacılar ... ve ... tarafından açılan davalara yönelik davalılar vekili; danışman ... ile yapılan sözleşmenin geçersiz olduğunu, davacı avukatların da ...’ın talimatıyla iş yapmaları nedeniyle talep haklarının bulunmadığını, “proje-1” kapsamında danışmanın oluşturduğu avukat ekibinin şirketin haklarını elde edebilmesi adına açılan davalarda görevlerini yerine getirmediklerini, menfaatlerine aykırı olarak duruşma sırasında feragat beyanında bulunduklarını, feragat beyanı her ne kadar sonuç doğurmasa da bu durumun güven ilişkisini zedelediğini, derdest üç davanın ikisinde karar verilip diğerinin tefrik edilmesinin menfaatlerine aykırı olduğunu, tefrik edilen dosya nedeniyle yargılamanın uzadığını, ipoteğin bankaya başvuru yoluyla kaldırılması mümkün iken dava yoluna gidilmesinin masraflı olduğunu, avukatların özen borcunu yerine getirmediklerini, bu nedenle azil yoluna başvurduklarını, avukatın istifasının da haklı nedene dayanmadığını savunarak davanın reddini dilemiş, karşı davalarında; davacı-karşı davalıların müvekkillerinin menfaatine aykırı şekilde hareket ettiklerini, davacı-karşı davalıların yaptıkları işlemlerden dolayı maddi ve manevi zararlarının doğduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat, her bir davalı için 5.000,00’er TL manevi tazminatın davacı- karşı davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

2. Birleşen dosyada davacı ... tarafından açılan davaya karşı davalılar vekili; danışmanlık sözleşmesinin hukukun emredici kuralları uyarınca hükümsüz olduğunu, avukatların yapabilecekleri işlerin yasalar tarafından açıkça belirlendiğini, avukat olmayanların bu işleri yapmalarının ve bu yönde sözleşme düzenlenmesinin yasak olduğunu, “proje-1” kapsamında davacının oluşturduğu avukat ekibinin şirketin haklarını elde edebilmesi adına açılan davalarda görevlerini yerine getirmediklerini, davaya dayanak yapılan sözleşmede davalı ...'un husumeti bulunmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini, karşı davada ise, yapılan işlemlerden dolayı da zarara uğradıklarını ileri sürerek; 10.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 02.10.2020 tarihli ve 2018/482 E., 2020/352 K. sayılı kararıyla; bilirkişi raporu hükme dayanak yapılarak, davacı ...’ın istifasının haklı nedene dayandığı, davacılar ... ve ...’in azlinin haksız olduğu, danışman ... tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği kabul edilmek suretiyle davalı ... Kireci A.Ş.ye yönelik açılan asıl ve birleşen davaların kabulüne, davalı ...’a yönelik açılan asıl ve birleşen davalar ile davalı-karşı davacıların karşı davalarının reddine, birleşen Mahkemenin 2019/35 Esas sayılı dava dosyası yönünden; 06.03.2019 tarihli ara kararın 1 numaralı bendi doğrultusunda tedbirin kaldırılmasına karar verildiğinden yeniden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar - karşı davacılar Türk Çimentosu ve Kireci A.Ş. ile ... vekili, birleşen davalarda davacı-karşı davalılar ... ve ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 07.06.2021 tarihli ve 2021/213 E., 2021/1079 K. sayılı kararıyla; davacı-karşı davalı ...'ın danışmanlık sözleşmesi kapsamında danışmanlık hizmetini yerine getirdiği ve bu sözleşme kapsamında belirtilen taşınmazlar için taşınmazların değeri dikkate alınarak danışmanlık ücretlerine hak kazandığı, bu yönde alınan bilirkişi kök ve ek raporlarına göre ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı-karşı davalı ...’ın vekalet sözleşmesi kapsamında ve Avukatlık Kanunu’nun 163 ve devamı maddeleri hükümlerinde düzenlenen vekalet sözleşmesine ilişkin hükümler doğrultusunda avukatlık görevini özen ve dikkatle yerine getirdiği, hesap ve bilgi verme yükümlülüğüne uyduğu, buna rağmen Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin tefrik edilen 2018/141 E. sayılı dosyasında dava değeri üzerinden belirlenen eksik harcın tamamlanmamasında avukatın kusurunun bulunmadığı, feragat beyanının da hükme etkili olmadığı, bu dosyanın yargılamasının dava tarihinde halen devam ettiği, ...'ın rızası dışında Avukatlık Kanunu’nun 172 nci maddesine aykırı şekilde başka bir avukatın iş sahibi tarafından görevlendirildiği ve belirtilen kanun maddesine göre davacı avukatın vekalet ücretine hak kazandığı, diğer davacı-karşı davalı avukatlar ... ve ...’ın da vekil olarak atandıkları tüm dava dosyalarında avukatlık ilişkisi kapsamında tüm görevlerini vekil sıfatı ile gereği gibi yerine getirdikleri, bunun aksinin ise ispatlanamadığı, buna göre mahkemece alınan bilirkişi raporlarına göre bu avukatların haksız şekilde azledildikleri kabul edilmek suretiyle davalı- karşı davacılar Türk Çimentosu ve Kireci A.Ş. ile ..., birleşen davacı- karşı davalılar ... ve ...’in istinaf başvurularının esastan reddine, yargılama giderlerine ilişkin yapılan maddi hatanın giderilmesine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı-karşı davacılar Türk Çimentosu ve Kireci A.Ş. ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 01.03.2022 tarihli ve 2021/5672 E., 2022/1660 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki ihtilafın, davalı-karşı davacı ... Kireci A.Ş ile birleşen davada davacı-karşı davalı ... arasında yapılan sözleşmenin geçerli olup olmadığı, buna bağlı olarak ... ve diğer davacı avukatların ücrete hak kazanıp kazanmadığı noktasında olduğu, somut olay değerlendirildiğinde; davacı avukatların dava dilekçelerinde ve aşamalardaki beyanlarında; ... tarafından kurulan hukukçu ekipte yer alarak, iş sahibine önerildiklerini, kendilerine iş sahipleri tarafından vekaletnameleri verildiğini ve bu şekilde davaların takibini yaptıklarını ifade ettikleri, davalı-karşı davacı ... Kireci A.Ş. ile birleşen davanın davacısı (karşı davalı) ... arasında imzalanan 15.08.2014 tarihli sözleşmenin konusunun ise, sözleşmede yer alan 5 projenin sonuçlandırılmasına ilişkin olduğu, danışmanın bu kapsamda davalar açmak, müteahhit ile sulh görüşmeleri yapmak, fesih sözleşmeleri oluşturmak ve bunlarla sınırlı olmamak üzere yetkilendirildiği, davacı (karşı davalı) ...’ın imzalanan danışmanlık sözleşmesi kapsamında asıl ve birleşen davalarda yer alan avukatlardan oluşan hukukçu ekibi kurduğu, adı geçen davacılar ... ve diğer davacı avukatların el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri anlaşıldığından ve böylece davacı-karşı davalı ... Kireci A.Ş. adına davaların takip edildiği dikkate alındığında, davalı-karşı davacı ... Kireci A.Ş ile davacı-karşı davalı ... arasında imzalanan danışmanlık sözleşmesi ve buna bağlı olarak asıl ve birleşen dosyalarda davacı olarak yer alan avukatlarla kurulan vekalet sözleşmesi ilişkisinin Avukatlık Kanunu’nun 35/1 ve 48 inci maddelerinde yer alan emredici düzenlemelere açıkça aykırılık teşkil ettiğinden kesin olarak geçersiz olduğu, yine sözleşme kapsamı dışında kalan Bahçelievler 607 ada 5 ve 7 nolu parsel sayılı taşınmazların kamulaştırılması işlemi nedeniyle birleşen davanın davacısı- (karşı davalı) ...’ın talebinin emredici kanun düzenlemesine aykırılık teşkil ettiği, hal böyle olunca, geçersiz sözleşmeye dayalı ve emredici kanun hükümlerine aykırı olarak asıl ve birleşen davalarda yer alan davacıların ücret talep etmeleri mümkün olmadığından

asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına, bozma nedenine göre davalı-karşı davacı ...’un temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediğine oy çokluğu ile karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararla; ''Tüm dosya kapsamı ve Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda; davacı avukatların yargılama aşamasındaki dilekçe ve beyanlarından ... tarafından kurulan hukukçular ekibinde yer alarak iş sahibine önerildikleri, kendilerine iş sahipleri tarafında vekaletname verildiği, bu şekilde davaların takibinin yapıldığının ifade edildiği, davalı/karşı davacı ... Kireci A.Ş. İle birleşen davanın davacısı/ karşı davalı ... arasında imzalanan 15/08/2014 tarihli sözleşmenin konusunun sözleşmede yer alan 5 projenin sonuçlandırılmasına ilişkin olduğu, danışmanın bu kapsamda davalar açmak ve müteahhit ile sulh görüşmeleri yapmak, fesih sözleşmeleri oluşturmak ve bunlarla sınırlı olmamak üzere yetkilendirildiğinin anlaşıldığı, davacı/karşı davalı ...'ın imzaladığı sözleşme kapsamında asıl ve birleşen davalarda yer alan avukatlardan oluşan hukukçu ekibin kurulduğu, adı geçen davacılar ve ...'ın el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerinin anlaşıldığı, davacı/karşı davalı ... Kireci A.Ş.adına davaların takip edildiği, davalı/karşı davacı ... Kireci A.Ş.ile davalı/karşı davacı ... arasında imzalanan danışmanlık sözleşmesi ve buna bağlı olarak asıl ve birleşen dosyalarda yer alan davacı avukatlar ile kurulan vekalet sözleşmesi ilişkisinin 1136 Sayılı Yasa 35/1 ve 48.maddelerine açıkça aykırılık teşkil ettiğinden, bu nedenle geçersiz olduğu, sözleşme kapsamı dışında kalan Bahçelievler 607 ada, 5 ve 7 nolu parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma işlemi nedeni ile birleşen davanın davacısı ...'ın talebinin de emredici Kanun düzenlemelerine aykırılık teşkil ettiği, geçersiz sözleşmeye dayalı ve emredici Kanun hükümlerine aykırı olarak asıl ve birleşen davalarda yer alan davacıların ücret talep etmelerinin mümkün olmadığı kanaatine varıldığından, davacı ... tarafından açılan İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/482 Esas sayılı dosyası ile birleştirilen İstanbul 14. Asiliye Hukuk Mahkemesinin 2018/453 Esas sayılı dosyası yönünden; asıl davanın reddine, karşı davanın reddine, Birleşen İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/497 Esas sayılı dosyası yönünden; asıl davanın reddine, karşı davanın reddine, Birleşen İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/503 Esas sayılı dosyası yönünden; asıl davanın reddine, karşı davanın reddine, Birleşen İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/497 Esas sayılı dosyası yönünden asıl davanın reddine, karşı davanın reddine, Birleşen İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/35 Esas sayılı dosyası yönünden; herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına dair karar Hakim Filiz Güngör'ün İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/497 sayılı dosyası yönünden oybirliği, diğer birleşen davalar ve asıl dava yönünden Yargıtay bozma ilamına uyma kararına karşı muhalefeti ile ve nihai karar yönünden ayrık gerekçe ile oybirliği ile ve Hakim ...'in nihai karar yönünden ayrık gerekçesi ile aşağıdaki hüküm kurulmuştur. '' gerekçesi ile asıl ve karşı dava ile birleşen davaların ve karşı davaların tümünün ayrı ayrı reddine, birleşen İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/35 Esas sayılı dosyası yönünden; herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına oy çokluğu ile karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde asıl davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili ve birleşen davada davacı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Asıl davada davacı-karşı davalı ... vekili; bozma sonrası yapılacak yargılamanın daha öncesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığınca görevlendirilen heyet tarafından yapılması, direnme ya da uyma kararlarının bu heyet tarafından verilmesi gerekirken bozma sonrasında başka bir heyet tarafından uyma kararı verildiğini bu husus tabii hakim ilkesine aykırı olup, bu durumun adil yargılanma hakkını da ihlal ettiğini, bozma öncesi sunulan dosyayla gerek hukuki gerek maddi yönden örtüşmeyen bir içtihadın bozmaya dayanak yapılmasının da doğru olmadığını, avukatlar ile iş sahipleri arasında tamamen bağımsız olarak verilen vekaletnamelerle vekalet ilişkisi kurulduğunu, keza müvekkilinin 2006 yılından beri davalıların avukatı olduğunu ve vekalet ilişkisinin ilk kuruluşunda danışmanın hiçbir dahli bulunmadığını, bozmaya emsal olarak gösterilen bahse konu kararın emsal nitelikte olmadığını beyan ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili; kamu düzeni ile ilgili bulunan tabii hakim ilkesine ve adil yargılanma hakkına aykırı olarak oluşturulan görevsiz heyetin (2 ye 1) oyçokluğu ile verdiği bozmaya uyma kararının davalı yararına kazanılmış hak doğurmayacağını, bozmaya uyma kararının yok hükmünde olduğunu; davaya konu olayda tabii hakim ilkesine aykırı olarak oluşturulan heyetin görevli olmadığını, mahkemenin de görevli olmadığını, müvekkilinin daha öncesinde danışman ile bir tanışıklığının bulunmadığını, ihtilafın satış vaadi içerikli kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanması, müvekkilin bu konuda uzun yıllar çalışmalarının bulunması, Ankara Mahkemelerinde bu konularda bilirkişi olarak görevlendirilmesi, bu hususu bilen müteveffa Avukat ...'in birlikte çalışma isteği, iş sahibinin uygun bulmasıyla, iş sahibi tarafından verilen vekaletname ile Avukat olarak görevlendirildiğini; Avukatlarla iş sahibi arasında yapılan görüşmeler sonucunda iş sahibince davada avukat olarak yer alması uygun görülen avukatlara, iş sahibince vekaletname verilerek hukukçu ekibin bizzat iş sahibince oluşturulduğunu ve davaların iş sahibince verilen vekaletlere dayalı olarak açılması ve takibinin gerçekleştiğini, danışman ile avukatlar arasında hiçbir akdi ilişki bulunmadığını, iş sahibi ile danışman arasında imzalanan danışmanlık sözleşmesinde avukatların adı ve imzasının olmadığını; ayrıca, olayda Avukatlık Kanunu 48 inci maddesi uyarınca çıkar karşılığı avukatlara iş getirilmesi, çıkar karşılığı iş temininin söz konusu olmadığını, danışmanla, avukatlar arasında hukuki yardım veya Avukatlık sözleşmesi ya da, herhangi bir protokol de bulunmadığını, bu yönde bir sözleşme ve protokol olmadığına göre, olmayan bir protokol veya sözleşmeye çıkar karşılığı aracılık yapıldığı, çıkar karşılığı avukata iş temin edildiğinin ileri sürülmesinin de doğru olmadığını, ''sözleşmenin nispiliği ilkesi" uyarınca müvekkili ve diğer Avukatların tarafı olmadıkları bir sözleşmeden dolayı danışmanla el ve işbirliği içinde bulunmasından bahsedilemeyeceğini, emsal olduğu belirtilen kararın davaya konu olaydan farklı olup emsal olarak kabul edilemeyeceğini, avukatlık ücretinin tahsili hususunda açılan davanın reddi nedeniyle karşı yan lehine hükmedilen Avukatlık ücretinin fazla ve fahiş olduğunu beyan ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili; bozmaya konu kararı veren üye hakim ... dairede halen görev yapmakta olduğu için tabii hakim ilkesi gereği bozma sonrası kurulacak heyette yer alması gerekirken, heyeti kuran kıdemli üye hakim Sabiha Savaşçı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tabii hakim ilkesine aykırı olarak heyete alınmadığını, müvekkilin dosyası yönünden 1'e karşı 2 oyla oy çokluğuyla ve ayrık gerekçelerle davanın reddine dair verilen karar; ayrık gerekçelere bakıldığında şeklen 1'e karşı 2 oyla oy çokluğuyla ve ayrık gerekçelerle davanın reddine, ancak esasen 1'e karşı 2 oyla oy çokluğuyla ve ayrık gerekçelerle davanın kabulüne (ilk kararda direnilmesine) dair bir karar olduğunu, sözleşmenin nispiliği ilkesi gereğince Avukatlık Kanunu'nun 35/1. maddesi gereği, danışmanlık sözleşmesi geçersiz olduğundan buna bağlı olarak müvekkil avukatın iş sahibi ile olan vekalet sözleşmesinin de geçersiz olduğunun söylenemeyeceğini; çünkü, danışmanlık sözleşmesi iş sahibi ile danışman arasında imzalanmış olup, müvekkilinin danışmanlık sözleşmesinin tarafı olmadığını, Avukatlık Kanunu’nun 35/1. maddesi yönünden müvekkil avukatın iş sahibi ile olan vekalet sözleşmesinin geçersiz olduğunun da söylenemeyeceğini, çünkü müvekkilinin İstanbul Barosu’na ve Beyoğlu Vergi Dairesi’ne kayıtlı olarak avukatlık mesleğini icra ettiğini, Avukatlık Kanunu’nun 48. maddesi yönünden ise müvekkil avukat ile danışman arasında herhangi bir menfaat ilişkisi olmadığını, aralarında herhangi bir el ve işbirliği de olmadığını beyan ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

4. Birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili; İstinaf mahkemesince tabi hakim ilkesine ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'a aykırı olarak kurulan heyetçe bozmaya oy çokluğuyla uyma kararı verildiğini ve akabinde tabi hakim ilkesine aykırı olarak heyete alınan üyenin başka bir daireye tayini üzerine mecburen tabi hakim ilkesine uygun olarak kurulan heyetçe oy çokluğu, muhalefet şerhi ve ayrık gerekçeyle davanın reddine karar verildiğini, bozma ilamında ve davanın reddine dair gerekçeli kararda, tüm dosya kapsamı ile sabit olan ve haklılığı kanıtlanan davamızın neden reddedildiğine dair somut delillere ve hukuki temele dayalı inandırıcı ve ikna edici herhangi bir gerekçe gösterilemediğini, kararın gerekçesizlik nedeniyle bozulması gerektiğini; bozma ilamında sözü edilen bozmaya dayanak yapılarak emsal gösterilen olay ile huzurdaki davaya konu olayın birbiriyle uzaktan yakından alakası olmadığı için emsal olma özelliği olmadığını; huzurdaki davada danışman ... ile iş sahipleri Türk Çimentosu ve Kireci A.Ş. ve ... arasında kurulmuş danışmanlık sözleşmesi ve danışmanın önerdiği Avukatlar ile iş sahibi Türk Çimentosu ve Kireci A.Ş. arasında kurulmuş vekâlet (avukatlık) sözleşmeleri olmak üzere birbirlerinden ayrı ve bağımsız iki ayrı sözleşme ilişkisi bulunduğunu, yapılan sözleşmelerin birbirinden ayrı ve bağımsız olup, yalnızca tarafları arasında hüküm ve sonuç doğurduğunu, danışman ile avukatlar arasında yapılmış herhangi bir sözleşme ya da menfaat ilişkisi olmadığını, danışman tarafından avukatlara herhangi bir ödeme taahhüdünde bulunulmadığı ve ödeme yapılmadığı gibi, avukatlar tarafından da danışmana herhangi bir ödeme taahhüdünde bulunulmadığını ve ödeme yapılmadığını, bu nedenlerle bozma kararına gerekçe yapılan ilamın somut uyuşmazlığa emsal olamayacağını, danışmanlık sözleşmesinin hukuki niteliği ile Avukatlık Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu'nun emredici hükümlerine aykırı hükümler içerip içermediği mahkemece alınan 27.06.2019 tarihli bilirkişi kurulu kök raporunda ayrıntılı bir şekilde tartışılıp değerlendirildiğini, danışmanlık sözleşmesinin Avukatlık Kanunu'nun ve Türk Borçlar Kanunu'nun emredici hükümlerine aykırı olmadığı, hukuken geçerli ve bağlayıcı olduğu sonucuna ulaşıldığını, alınan hukuki mütalaada da, danışmanlık sözleşmesinin Avukatlık Kanunu (m.35/1 ve 48) ve TBK m.27 hükümlerine aykırı olmadığının bildirildiğini, danışmanlık sözleşmesinde yer alan "davalar açmak", "dava ya da davalar açılması" şeklindeki ibarelerin, sözleşmeyi geçersiz kılmayacağını, danışmanlık sözleşmesinin uygulanmasına ilişkin olarak iş sahibince danışmana verilen vekaletnamede "davalar açmak", "dava ya da davalar açılması" hususlarında danışmana verilmiş bir yetki olmadığını, olayda, müvekkil danışman ... tarafından davalı iş sahibi adına açılmış bir dava da olmadığını, Avukat olmayan kişilerin taşınmazların idarelerce kamulaştırılmasının ve satın alınmasının sağlanması yönünde idareler nezdinde verdiği danışmanlık hizmetlerinin Kamulaştırma Kanunu’nun 31 inci maddesinde sayılan yasak işler ve eylemler kapsamında olmadığını, temyiz edilen kararın vekalet ücreti yönünden de hatalı olduğunu, kabul şekli yönünden davalılar lehine maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdirinin Avukatlık Kanunu ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine aykırı olduğunu, zira AAÜT'nin 13/4 maddesine göre davanın tümden reddi halinde nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin yanlış olduğunu beyan ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

5. Birleşen davada davacı ... vekili; İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.03.2019 tarihli ara kararı ile aleyhlerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmiş olup, dava tarihi itibariyle haklı olduklarını beyan ederek; aleyhlerine hükmedilen vekalet ücreti yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl dava ve birleşen diğer davalarda vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine, asıl ve birleşen davalardaki karşı davalarda ise maddi ve manevi tazminat istemine, birleşen İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/497 Esas sayılı dosyasında taraflar arasında düzenlenen danışmanlık sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine, birleşen 2019/35 Esas sayılı dosyada ise ihtiyati tedbirin kaldırılması istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 373 üncü maddesinin 2 nci ve 3 üncü bentleri.

3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 13/1 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine göre; Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına uyulmasına karar verilerek bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapıldığı, bozmaya uymakla karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı; bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı, bozma kararı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi tarafından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığına müzekkere yazılarak, çekinme kararları nedeniyle dosya bazlı görevlendirme yapılan heyetçe verilen kararın Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından bozulmasına karar verildiği belirtilerek bozma sonrası yargılama için heyet görevlendirilmesinin talep edildiği; ancak, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığınca çekinme kararı veren hakimler dışında yeteri kadar hakimin görev yaptığı anlaşılmakla hakim görevlendirme talebinin uygun görülmediğinin bildirildiği; bunun üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi kıdemli üye hakimi tarafından oluşturulan heyetçe bozma ilamına uyulmasına karar verildiği, heyette yer alan daire başkanı ve bir üyenin dosyadan çekilmeleri, çekilmemeleri halinde HMK'nın 36 ncı maddesi gereğince reddi hâkim taleplerinin kabulüne karar verilmesi taleplerinin oy çokluğu ile reddine karar verildiği ve bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 28.11.2022 tarihli ve 2022/13613 Esas, 2022/16984 Karar sayılı kararı ile kararın onandığı; bu nedenle heyetin oluşumuna yönelik itirazların yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

Açıklanan sebeplerle mahkeme heyetinin usulüne uygun şekilde oluşturulduğu, bozmaya uyulmakla karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak doğduğu, değeri para ile ölçülen dava ve işlerde yukarıda yer verilen AAÜT'nin 13/1 inci maddesi gereğince nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve kanuna uygun bulunduğu anlaşılmakla, asıl davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile asıl ve birleşen davaların onanmasına karar verilmiştir.

2. Birleşen İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/35 Esas sayılı dosyasında davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Bakırköy Belediye Başkanlığının taşınmazları üzerine konulan tedbirin kaldırılması talebiyle ..., ... ve ... aleyhine açılan İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/35 Esas sayılı dosyasının asıl dosya ile birleştirilmesi üzerine İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.10.2020 tarihli, 2018/482 E., 2020/352 K. Sayılı kararıyla Mahkemenin 06.03.2019 tarihli ara kararının 1 numaralı bendi doğrultusunda tedbirin kaldırılmasına karar verildiğinden yeniden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedildiği, bu karara karşı taraflardan herhangi birinin istinaf yoluna başvurmadığı, bu hususta öncesinde bir temyiz istemi de olmadığından verilen kararın böylece kesinleşmiş olduğu, bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince bu dosya yönünden verilen karar daha öncesinde kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermekle yetinilmesi gerekirken ayrıca yargılama gideri ve davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Asıl davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekili, birleşen davada davacı-karşı davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, asıl ve birleşen İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/497 Esas, birleşen İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/502 Esas, birleşen İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/497 Esas sayılı dosyasında verilen kararların ONANMASINA,

2. Birleşen İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/35 Esas sayılı dosyasında davacı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 5 numaralı bendinin hükümden çıkartılarak, yerine; ''5.Birleşen İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/35 Esas sayılı dosyası yönünden daha önce verilen karar kesinleşmiş olduğundan herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,'' ibaresinin yazılması ve ''F.Birleşen İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/35 Esas sayılı dosyası yönünden'' başlığı altında yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti yönünden kurulan 1., 2. ve 3. Numaralı bentlerin hükümden çıkartılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalılara verilmesine,Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 30.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.