Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4454 E. 2024/2674 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından davalı vekile verilen vekaletname ile satılan taşınmazın değerinin altında satıldığı iddiasıyla vekaletin kötüye kullanılmasına dayalı tazminat istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilmeyen veya bilmesine olanak olmayan iyi niyetli 3. kişilerle yaptığı sözleşmenin vekil edeni bağlayacağı, davalı alıcının vekil ile çıkar birliği içinde hareket ettiğinin veya vekaletin kötüye kullanıldığını bildiğinin ispatlanamaması, taşınmazın değerinin altında satılmış olması gerçeğinin tek başına kötü niyet ispatına yeterli olmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1124 E., 2023/1296 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/99 E., 2021/581 K.

Taraflar arasındaki vekaletin kötüye kullanılmasına dayalı tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ... yönünden davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı ... veklinin başvurusunun reddine; davacı vekilinin istinaf başvursunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararında davalılar lehine vekalet ücreti takdirine ilişkin kısımların düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm kurularak davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ... yönünden davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacıya ait Alanya ilçesi ... Köyü 211 ada 6 parselde bulunan taşınmaz ve üzerindeki dört katlı evi maddi sıkıntı sebebiyle satması için davalı ...'a 23.01.2014 tarihli vekaletname ile yetki verdiğini, uzun süre taşınmaz ile ilgili bir haber alamaması nedeniyle davalıyı aradığını ancak ulaşamadığını, daha sonra yapmış olduğu araştırmalar neticesinde dava konusu taşınmazın 24.01.2014 tarihinde davalı ...'e 30.000,00 TL bedel ile devredildiğini öğrendiğini, tapuda gösterilen satış bedelinin taşınmazın değerinin çok altında olduğunu, davalıların hiçbir şekilde davacıya ödeme yapmadıklarını, davalıların iş birliği içerisinde vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle davacıyı zarara uğrattıklarını, daha sonra taşınmazın her iki davalının taraf olduğu hileli işlemler ile Nihat Tufan ve Seyfi Bekar isimli şahıslara satılarak davalıların malvarlığından çıktığını belirterek; taşınmazın rayiç bedelinin keşiften sonra belirlenmesi ile şimdilik 200.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili; davalının dava konusu taşınmazı diğer davalıdan 180.000,00 TL bedel ile satın aldığını, tapuda devir yapılırken 30.000,00 TL ödendiğini, daha sonra banka havalesi ile 150.000,00 TL ödendiğini, davalının taşınmazı satın alırken davacının davalıya vermiş olduğu vekaletnameye inanarak iyi niyetli davrandığını, vekilin davacıya ödeme yapıp yapmadığı hususunun davalıyı bağlamayacağını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı ... vekili; dava konusu taşınmazın 180.000,00 TL bedel mukabilinde diğer davalıya satıldığını, satış bedelinin elden davacıya ödendiğini, davacının iradesine ve menfaatine uygun işlem yapıldığını, davalının vekalet görevini kötüye kullanmadığını belirterek; davanın reddini dilemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. İlk Derece Mahkemesinin 28.09.2018 tarihli ve 2016/137 E., 2018/265 K. sayılı kararıyla;davacı tarafça davalı ...'a verilen vekaletnameye istinaden dava konusu taşınmazın diğer davalı ...'e satıldığı, davalı tarafça sunulan dekontlardan taşınmazın satışı için 180.000,00 TL ödeme yapıldığının anlaşıldığı, her ne kadar bilirkişi raporunda taşınmazın değeri 501,655,00 TL olarak tespit edilmiş ise de davacının iddialarını destekler nitelikte başkaca bir delil bulunmadığı, yalnızca bilirkişi raporuyla tespit edilen değer ile taşınmazın satış değeri arasındaki farkın vekillik görevini kötüye kullandığını ve davacının bilgisi ve rızası olmadan satışın gerçekleştiğini ispat etmeye yeterli olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş, kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, vekalet konusu taşınmazın piyasa rayiç değerine uygun satılıp satılmadığının belirlenmesinde taşınmazın satış tarihindeki piyasa rayiç değerinin tespitinin gerektiği, satış bedeli ile piyasa rayiç bedeli arasında kayda değer farkın oluşması halinde davalı ...'in, hakkındaki muvazaalı satış ve kötü niyet iddiaları yönünden tanıklarının dinlenmesi,tanık beyanlarının, havale dekontuna göre 150.000,00 TL satış bedelinin tapuda taşınmazın devri tarihinden 3 gün sonra davalı vekilin hesabına yattığı hususu ile birlikte değerlendirilerek oluşacak kanaate göre karar verilmesi gerektiği, davalı ...'ın satış bedeli olarak 180.000,00 TL'yi diğer davalıdan tahsil ettiğini kabul etmiş olmasına göre söz konusu bedeli davacıya ödediği yönünde dosyaya her hangi bir yazılı/kesin delil sunmadığı halde mahkemece davalı vekilin kabulünde olan bedel yönünden de davanın reddine karar verilmesi ayrıca isabetli görülmediği, kabule göre ise; harçlandırılmış dava değerinin 501.000,00 TL olması sebebiyle bu değer üzerinden davalı taraf lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 200.000,00 TL üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olup, davalı vekillerinin bu yöndeki istinaf itirazları haklı ve yerinde olduğu gerekçesiyle kararının kaldırılmasına dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

2. İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taşınmazın piyasa rayiç değerinin satış tarihleri olan 24.01.2014-13.03.2014 itibariyle toplam 500.309,50 TL olduğu,davalı ...'ın satış bedeli olarak 180.000,00 TL'yi diğer davalıdan tahsil ettiğini kabul etmiş olmasına göre söz konusu bedeli davacıya ödediği yönünde dosyaya her hangi bir yazılı/kesin delil sunmadığı , bu sebeple bu davalı yönünden davanın kabulüne ,davalı ...'in dinlenen tanık beyanlarının,havale dekontuna göre 150.000,00 TL satış bedelinin tapuda taşınmazın devri tarihinden 3 gün sonra davalı vekilin hesabına yattığı hususu ile birlikte değerlendirilerek bu davalının iyiniyetli olduğu anlaşılmakla bu davalı yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; taşınmazın gerçek değerinin çok altında davalı ...'e satılması karşısında diğer davalı vekilin mal kaçırmaktaki amaç ve niyetini davalı ...'in bilmediğini öne sürmenin mümkün olmadığını, vekil ile sözleşme yapan kişinin vekilin görevini kötüye kullandığını bilmemesi durumunda sözleşmenin geçerli olacağını, taşınmazın gerçek değeri ile akitte gösterilen değerler arasındaki aşırı oransızlığın başlı başına vekalet görevinin kötüye kullanılması olarak Yargıtayca değerlendirildiğini, düşük bedelden taşınmazı satın alanın da vekille birlikte işbirliği yaptığının kabul edildiğini, taşınmazın devrinden sonra bedelin ödenmesine ilişkin sunulan banka dekontunun satışın muvazaalı olduğunu ortaya koyduğunu, davacının taşınmazın gerçek değerinin altında satılması yönünde davalı vekile herhangi bir talimat vermediğini, aksi yöndeki iddianın yazılı delillerle ispatlanması gerektiğini, davalı ... lehine iki ayrı vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğunu, davalı ... yönünden davanın kabul edilmiş olmasına rağmen bu davalı lehine 9.210,56 TL tutarında vekalet ücreti takdirinin de doğru olmadığını belirterek, İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın her iki davalı yönünden tamamen kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı ... vekili; hüküm özetinde gerekçeye yer verilmediğini, HMK 297/1-c maddesine aykırı davranıldığını, taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesinde üzerindeki atıl durumda bulunan binanın bedelinin de nazara alındığını, dava konusu edilen taşınmazın davalı tarafından 180.000,00 TL bedel mukabilinde diğer davalıya satıldığını, davalının vekalet akdi uyarınca üstlendiği edimlerini yerine getirdiğini, aksini iddia eden davacının iddiasını ispatlaması gerektiğini, vekaletin kötüye kullanıldığının kabul edilmesi durumunda diğer davalı ...'in iyi niyetli olduğunun kabul edilemeyeceğini belirterek, İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taşınmazın satış tarihi itibariyle piyasa rayiç değerinin 500.309,50 TL olduğu davalı vekil ...'ın davacının taşınmazını bu değer üzerinde satması gerekirken savunmasında kabul ettiği gibi 180.000,00 TL bedel üzerinden satmakla vekalet görevini kötüye kullandığının anlaşıldığı, davalı ... Yardımın bedeli ödediğini de ispatlayamadığı, bu sebeple bu davalı yönünden bilirkişi raporunda tespit edilen piyasa rayiç değeri üzerinden davanın kısmen kabul edilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden davalı ... vekilinin istinaf itirazlarının haksız ve yersiz olduğu; davalı ... yönünden ise; davalının, diğer davalı vekilin vekalet görevini kötüye kullanması şeklindeki eylemine katıldığı, diğer davalı ile işbirliği içinde hareket ettiği, davalı vekilin vekaleti kötüye kullandığını bilmesine rağmen taşınmazı gerçek değerinin altında satın aldığı yönündeki davacı iddiasının ispatlanamamış olması karşısında bu davalı hakkındaki davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı; ancak, davalı ... yönünden reddedilen tutarın (dava değerinin 501.000,00 TL olduğu gözetilerek) 690,50 TL olmasına göre ...Ü.T 'nin 13/2 maddesi uyarınca davalı ... lehine kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle bu tutarda vekalet ücreti takdiri gerekirken yazılı şekilde vekalet ücretinin 9.210,56 TL.olarak takdir edilmesi; davalı ... hakkındaki maddi tazminat niteliğindeki davanın tamamen reddedilmiş olmasına göre bu davalı lehine karar tarihindeki AAÜT uyarınca maktu vekalet ücreti takdiri yerine davanın tek olduğu da gözetilmeden yazılı şekilde iki ayrı ve fazla tutarda vekalet ücreti takdiri yoluna gidilmesi usul ve yasaya uygun olmadığı, gerekçesi ile mahkemenin kararındaki hukuka aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilmesi suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; taşınmazın gerçek değerinin çok altında devir alan davalı ...'in taşınmazın rayiç bedelini ödediğini ispat etme mecburiyeti olduğunu, her iki davalının taşınmazın rayiç bedel altında satıldığını ikrar ettiğini, davalı ...'in iyi niyetli olduğunun kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğuna, taşınmazın devrinden sonra bedelin ödenmesine ilişkin sunulan banka dekontunun satışın muvazaalı olduğunu ortaya koyduğunu, taşınmazın gerçek değeri ile akitte gösterilen değerler arasındaki aşırı oransızlığın başlı başına vekalet görevinin kötüye kullanılması olarak Yargıtayca değerlendirildiğini, düşük bedelden taşınmazı satın alanın da vekille birlikte işbirliği yaptığının kabul edildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

Davalı ... vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekaletin kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 nci ve devamı maddeleri

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci ve 3 üncü maddeleri

3. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 20.02.2017 tarih 2015/36157 Esas 2017/2022 Karar sayılı ilamı

3. Değerlendirme

1. Vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506 ncı maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.

6098 sayılı Kanunun 504 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk Borçlar Kanununda daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, Türk Borçlar Kanununda benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

2.Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 3 üncü maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

3.Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve iş birliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, 4721 sayılı Kanununun 2 nci maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

4. Somut olayda; vekil olarak davacı adına işlem yapan davalı ..., ispat yükü kendi üzerinde olmasına rağmen, taşınmazın satış tarihindeki rayiç değerinin altında satılması yönünde davacının talimatının bulunduğunu ve taşınmazın bedelini davacıya ödediğini kesin deliller ile ispat edememiştir. Öyleyse, davacı taşınmazın satış tarihindeki rayiç değerini davalı ...'dan istemekte haklıdır.

Davacı tarafından davalı ...'in vekil ile çıkar ve iş birliği içerisinde hareket ettiğinin veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bildiğinin ispatlanamadığı, salt bilirkişi raporuyla tespit edilen değer ile taşınmazın satış değeri arasında fark bulunmasının davalı ...'in kötü niyetli olduğunu ispata yeterli olmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin temyiz istemi yerinde görülmemiştir.

5. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davacı vekili ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan bölge adliye mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,30.09.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.