"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/565 E., 2022/2167 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; davacı ...'in, davalı hastanede 2010 yılında doğum yaptığını, gebelik takibinin de başından itibaren davalı hastanede davalı doktor tarafından yapıldığını, sık aralıklarla muayene olduğunu, daha önceki iki doğumunda da doğan çocukların anomaliler ile dünyaya geldiğini, davalının yapılan tüm muayene ve testler sonucunda bebekte bir sorun olmadığını söylediğini, ancak bebeğin holoproz sefali hastalığı ile dünyaya geldiğini ve bakıma muhtaç vaziyette hayatına devam ettiğini, bunun farkedilmeyerek davacının kürtaj hakkının elinden alındığını ileri sürerek; şimdilik 1.000,00 TL maddi, 150.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; davacının gebelik takibinde gerekli tüm dikkat ve özenin gösterildiğini, hastaya imkanlar dahilinde yapılabilecek tüm muayene ve tetkiklerin eksiksiz bir şekilde uygulandığını, imkan dahilinde olmayanlar için ise üst merkeze yönlendirildiğini, eksik bırakılmış, ihmal edilmiş dikkatsizlik veya özensizlik nedeni ile eksik uygulanmış herhangi bir işlem bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece 26.05.2015 tarihli ve 2013/713 E., 2015/485 K. sayılı kararla; aynı konuda yapılan şikayet üzerine görevi kötüye kullanma suçlaması ile yürütülen soruşturma sonucunda şüpheli doktor hakkında atılı suçun unsurları oluşmadığından kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, davalıların kusurlarının tespiti açısından Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulundan alınan 02.02.2015 tarihli raporda bebekte saptanan anomaliler ile hekimin eylemi arasında nedensellik bağı bulunmadığı, doktora atfıkabil kusur saptanmadığının bildirildiği, uğranılan maddi ve manevi zarar ile davalılar arasında nedensellik bağı kurulamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 30.05.2018 tarihli ve 2015/41197 E., 2018/6388 K. sayılı ilamıyla; "... Dosya içerisinde olayla ilgili Mahkeme kanalıyla ve savcılık kanalıyla Adli Tıp Kurumundan alınan iki ayrı rapor vardır, her iki raporda da anneye zamanında ve gerekli tüm testlerin yapıldığı, çocuktaki anomalilerden sadece yarık dudak sendromunun ultrason ile görülebileceği, bu anomalilerin tıbbi tahliye endikasyonuna uygun olmadığı, doktora izafe edilebilecek bir kusur olmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir. Davacı, alınan rapora itiraz etmiş, Mahkemeden konu ile ilgili yeniden bir rapor alınmasını istemiş, davacı tarafın bu talebi karşılanmadan yetersiz bilirkişi raporu ile hüküm tesis edilmiştir. O halde Mahkemece, bebekteki hastalığın yapılan testler sonucu belirlenip belirlenemeyeceği, özellikle davacı annenin geçmiş öyküsü de değerlendirilmek suretiyle, testler sonucu belirlenebilecek anomalilerin rahim tahliyesine imkan verip veremeyeceği de tartışılmak üzere Üniversite Öğretim Üyelerinden oluşturulacak, konusunda uzman, akademik kariyere sahip yeni bir bilirkişi kurulundan, Yargıtay, Mahkeme ve taraf denetimine elverişli bir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. " gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
3. Bozma ilamına karşı davalı ... ve davalı ... karar düzeltme talebinde bulunmuş; Dairemizin 28.01.2021 tarihli ve 2020/8002 E., 2021/616 K. sayılı ilamıyla; " ... Mahkeme kararından sonra çıkarılan 23.07.2016 tarihinde RG yayınlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı KHK ile davalı Özel Osm Orta Dogu Hastanesinin kapatıldığı, her türlü taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal varlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının KHK ile Maliye Bakanlığına devredildiği anlaşıldığından, 03.10.2016 tarihli 675 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 16. maddesi gereğince, mahkemece, davalı ... aleyhine açılmış bulunan işbu davada, anılan düzenlemeler nazara alınarak bir karar verilmesi gerektiğinden, 13. Hukuk Dairesinin 30.05.2018 tarihli ve 2015/41197 E.-2018/6388 K.sayılı bozma ilamının bu davalı yönünden kaldırılmasına, yerel Mahkemece, yapılan bu düzenlemeler gerekçe gösterilerek bu davalı yönünden davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğine karar verilmesi." gerekçesiyle, davalı ...'ın süresinde olmayan karar düzeltme isteminin reddine, davalı ... vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 30.05.2018 tarihli ve 2015/41197 E., 2018/6388 K. sayılı bozma ilamının bu davalı yönünden kaldırılarak, yukarıda anılan gerekçeyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davalı doktor tarafından davacıya yapılan tıbbi işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı, gerekli onamın alındığı ve aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiği, kusur ve illiyet bağının ispat edilemediği, davalıya yüklenebilecek herhangi bir sorumluluk bulunmadığı, davacının rahatsızlığı ile davalının işlemleri arasında uygun illiyet bağının olmadığı gerekçesiyle, davanın davalı ... yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, davalı ... yönünden esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; davalı kadın doğum uzmanının davacının önceki gebeliklerinden meydana gelen çocukların anomali olmasından, kendi beyanlarında da belirttiği gibi haberdar olmasına rağmen, herhangi bir önlem almamasının yanında, 4. gebeliğini geçiren davacıya da doğacak çocuğun anomali olduğunu belirtmediğini, bu durumda gerekli meslek yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalıların yanlış ve eksik tedavileri sonucunda davacıların gördükleri zararı karşılamaları gerektiğini, Mahkemenin olayda illiyet bağının olmadığı ve aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olduğu tespitinin yerinde olmadığını, tedavi süresince çocuğun sağlıklı olduğunu ileri süren davalı doktorun, daha sonra davacıyı başka bir yere sevk etmek istediğini ancak davacının kendi iradesiyle hastanede tedaviye devam ettiği beyanının Mahkemece dikkate alındığını, daha önce 3 gebelik geçirmiş ve bu gebeliklerinden anomali çocuk dünyaya getiren davacının, 4. gebeliği esnasında doktorun aydınlatmasını göz ardı etmesinin hayatın olağan hayat akışına uymadığını, davacıların çocuklarında meydana gelen holoprozsefali anomali hastalığının, yapılacak ultrason analizleriyle tespit edilebilecek bir hastalık olup hastalığın tespit edilmemesinin, davalı doktorun mesleki yükümlülüğünü eksik olarak yerine getirdiğini gösterdiğini, Mahkeme kararının Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarına aykırı olduğunu, eksik ve yetersiz tedavi neticesinde davacıların çocuklarının anomali olarak dünyaya gelmiş olduğunu ve davacıların meydana gelen bu hadiseden dolayı yaşadıkları ekonomik sıkıntıların yanında manevi olarak da zarar gördüklerini ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, doktor hatasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 ve devamı maddeleri,
2. 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı ve 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları.
3. Değerlendirme
Mahkemece bozmaya uygun olarak yapılan araştırma neticesinde dosyaya sunulan bilirkişi heyeti raporuna göre, hastanın takibini yapan kadın doğum uzmanının anne ve bebek sağlığına ilişkin gerekli tüm tedbirleri güncel tıp verileri ışığında aldığı, herhangi bir ihmalde bulunmadığı, tarama amaçlı ve detaylı ultrasonografilerle konjenital anomalilerin tümünün yakalanmasının mümkün olmadığı, sonuç olarak mevcut veriler ışığında hekimin hastane imkanları doğrultusunda kanıta dayalı tıp verileri ışığında gebelik takibini uygun bir şekilde sürdürdüğü, hastane ya da doktora izafe edilecek herhangi bir kusur bulunmadığı anlaşılmakla, davacının tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
31.10.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.