Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5156 E. 2024/2710 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı vakıf, dava konusu taşınmazın kendisine ait olduğunu iddia ederek, davalı idareden taşınmazın bedelinin tahsilini talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı idarenin, taşınmazın mülkiyetini Emval-i Metruke Kanunları uyarınca elde ettiğini savunması üzerine, Yargıtay, taşınmazın önceki maliklerinin gerçekten yitik veya kayıp kişi olup olmadığının tespit edilmesi ve tescilin yolsuz olup olmadığının araştırılması gerektiği, aksi halde 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararını bozmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1325 E., 2022/513 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/377 E., 2020/133 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.02.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'nun sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra eksikliğin giderilmesi bakımından mahalline geri çevrilen dava dosyası yeniden gelmekle; belli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacı Vakfın Osmanlı döneminde “irade-i mahsusa” ile kurulduğunu, Cumhuriyet döneminde 1935 tarihli ve 2762 sayılı (mülga) Vakıflar Kanunu'nun geçici 1 inci maddesi gereğince sahip olduğu malları, gelirleri, vakıf ile ilgili diğer hususları bildirme yükümlülüğü çerçevesinde 1936 Beyannamesini Vakıflar İdaresine verdiğini, hali hazırda faaliyet gösteren, mensupları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ... Cemaat Vakıflarından olduğunu, Osmanlı döneminde tüzel kişiliği bulunmadığından Cemaat Vakıflarının, taşınmaz mallarını güvendikleri gerçek kişiler (nam-ı müstear) veya hukuken mevcut olmayan, tarihi ya da kutsal kişiler (nam-ı mevhum) adlarına kayıtlı olarak tasarruf ettiklerini, davacı Cemaat Vakfının ... İlçesi ... Mahallesi ... Sokağında 23 pafta, 76 ada 3 parsele revizyon gören dava konusu taşınmazını Defter-i Hakani'ye vermiş olduğu Eşhas-ı Hükmiye Cetvelinde; “Semti: ..., Sokağı: ..., en eski:33/35/37 kapı numaralı” taşınmazı olarak bildirdiğini, 1935 yılında yürürlüğe giren mülga Kanunu'nun geçici 1 ve 44 üncü maddeleri hükümleriyle, ... Türk vatandaşlarının mensubu oldukları Cemaat Vakıflarının, tasarruflarında bulundurdukları taşınmazlarını, 1936 Beyannamesi ile Vakıflar İdaresine bildirmeleri mecburiyeti getirildiğini, Vakfın bu kez mülga Kanun gereğince 1936 Beyannamesinde dava konusu taşınmazını Vakıflar İdaresine bildirdiğini, muvazaalı şahıslar adına kayıtlı taşınmazının mülga Kanun'un 44 üncü maddesi gereğince İdare tarafından Cemaat Vakfı adına tespit ve tescili (kaydının tashihi) gerekirken bu işlemlerin yapılmadığını, Kadastro Beyannamesinde bu yerin Ermeni Kilisesi ... olduğunun tespit edildiğini ileri sürerek; dava konusu taşınmazın Cemaat Vakfına ait olduğunun tespiti ile haksız ve bedelsiz olarak elinden alınan taşınmazın dava tarihi itibariyle tespit edilecek rayiç değerinden şimdilik 550.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında verilen ıslah dilekçesi ile 5.274.500,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; dava konusu taşınmazın ... kızı ... ve ... oğlu ... adlarına kayıtlı iken, idarece Tasfiye Kanunları kapsamında alınan 04.05.1968 tarihli ve 157 sayılı vaziyet kararı gereği tapunun 26.06.1968 tarihli işlemi ile metkuren ... adına tescil edildiğini, taşınmazın daha sonra kamulaştırmasız el atma davası sonucu 1972 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü adına tescil edildiğini, metruken tescili yapılan taşınmazların Vakıf Genel Müdürlüğü adına tescilinin Kanun gereği olduğunu, (13 Eylül 331 ve 17 Temmuz 1927 tarihli talimatname), 16 Şubat 1328 (1912) tarihli Eşhası Hükmiyenin Emvali Gayrimenkuleye Tasarrufu Hakkındaki Kanuna göre hayır Kurumları tarafından şimdiye kadar müntesiplerince kutsal sayılan namı müstear (soyut şahıslar) olunan taşınmazların bu Kanun'un yayım tarihinden başlayarak 6 ay içinde başvurmaları halinde kurumları adına kaydın düzeltileceğinin öngörüldüğünü, önceki taşınmaz maliklerinin mütegayyıp eşhastan olmaları nedeniyle metruken ... adına tesciline dayanak olan haklarında alınan vaziyet kararları iptal ettiremediklerinden işbu davayı açma haklarının olmadığını, 15 Nisan 1339 tarihiyle çıkartılan 333 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi gereğince, her ne suretle olursa olsun izinsiz yurt dışına çıkanların mallarına vaziyet edilmesine hükmedildiğini, Lozan Anlaşmasının yürürlüğü girdiği 06.08.1924 tarihinden sonra ise sadece Osmanlı veya Türk uyruklu Rum, Ermeni, Musevi ve Arnavut ırkından olanların mallarına vaziyet edilmeye müsaade edildiğinden, bu tarihten sonra Rum, Ermeni, Musevi ve Arnavut ırkından olanların firari ve mütegayip şahıslar olarak kabul edilerek mallarına vaziyet edildiğini, Tasfiye yasaları kapsamında işlem yapıldığını, yapılan bu işlemlerden baştan beri davacı haberdar olduğu halde bu kişilerin yitik (kaçak) kişiler olmadığı hususunda bir iddialarının bulunmadığını, tescilinin idare adına yapıldığı tarihten itibaren herhangi bir dava yoluna gitmediklerini, Lozan Antlaşmasının yürürlüğe girdiği tarihe kadar malının başında bulunmayan yani bulunduğu yeri terk etmiş olanların mallarına el konulmasının yasal bir zorunluluk olduğunu, Anayasa Mahkemesinin 22.04.1963 tarihli ve 141 E., 94 K. sayılı kararında firar ve mütegayyip olayı Lozan Antlaşmasının yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmişse hazinenin bu gibi taşınmazlara her zaman el koymasının mümkün olacağını belirttiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu 76 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 1949 yılında yapılan kadastro işlemleri sırasında ... kızı ... ve ... oğlu ... adına tespit ve tescil işlemlerinin yapıldığı, 26.06.1968 tarihinde metruken davalı ... adına, 17.05.1972 tarihinde ise kamulaştırma sebebiyle dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğü adına tescil edilmesinin ardından yola terkin işlemi yapılarak tapu sicil kaydının kapatıldığı, taşınmazın davacı Vakfa ait olduğu halde adına tescil edilmemiş olması sebebiyle tazminat istemiyle bu davanın açıldığı, taşınmazın kadastro tutanağında ... Ermeni Kilisesi ... olduğu belirtmesinin bulunduğu, davacı Vakıf tarafından 1936 Beyannamesinin verildiği, söz konusu Beyannamede Boğaziçi-...-... Sokağında eski kapı no:33-35-37 arsa olarak kayıtlı olduğu, davacı tarafından 5737 sayılı Kanun'un geçici 11 inci maddesi kapsamında Kuruma yapılan başvurunun "...taşınmazın vakıf tarafından satın alındığına dair belge sunulmadığı ancak vakfın 1936 beyannamesinde beyan edildiği" belirtilerek reddedildiği, aynı yerde bulunan ve davacı vakfın 1936 Beyannamesinde de yer alan 72 ada 27 parsel sayılı taşınmazın tespit maliklerinin de ... ve ... olduğu ve Ermeni Kilisesi ... olduğu belirtmesinin yer aldığı, 27 parsel maliklerinin Mahkemenin 1963/376 E.,1965/374 K. sayılı ilamı ile gaipline karar verildiği, 1966 yılında hükmen Maliye Hazine adına ve 1979 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü adına tescili sonrası yola terkini ile sicil kaydının kapatıldığı, davacı taraf gibi Cemaat Vakıflarının önceki tarihlerde mülkiyet edinme haklarının bulunmaması sebebiyle taşınmazın nam-ı müstear olan ... ve ... adlarına tescil edildiği ve gerçek mülkiyetin davacıya ait olduğu, davacı adına tescil edilmesi gerekirken davalı adına tescili ve kamulaştırma sebebiyle yol olarak terkini sebebiyle davalıdan tazminat talep etmekte haklı olduğu gerekçesiyle; davanın kabulü ile 5.274.500,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; İdarece tasfiye kanunları kapsamında alınan 04.05.1968 tarihli ve 157 sayılı vaziyet kararı ile davalı Vakıf adına metruken tescil edilen taşınmazın sonrasında, kamulaştırmasız el atma nedeniyle Karayolları Genel Müdürlüğü adına tescil edildiği, 16 Şubat 1328 tarihli Eşhası Hükmiyenin Emvali Gayrimenkuleye Tasarrufu Hakkında Kanuna göre hayır kurumlarınca şimdiye kadar müntesiplerince kutsal sayılan namı müstear adına tasarruf olunan taşınmazların 6 ay içinde başvuru halinde kurumları adına kaydının düzeltileceğini, bu şekilde namı müstearların Cemaat Vakıfları adına kaydı imkanı getirildiğini, 1936 tarihinde verilen Beyannamelerin de vakfiyeleri kabul edildiğini, önceki taşınmaz maliklerinin mütegayyip eşhastan olmaları nedeniyle ... adına tescile dayanak vaziyet kararlarının iptal edilmedikçe eldeki davanın açılamayacağını, 15 Nisan 1339 tarihli ve 333 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi ve 13.06.1926 tarihli talimatnamelere göre yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, yürürlükteki yasaya göre yapılan işlemlerin sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle geçerliliğinin etkilenmeyeceğini belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmazın vakıfdan icareli ve davalı adına tescilin dayanağının ise vaziyet kararı olduğu, idari nitelikte olan vaziyet kararlarına yönelik itirazların çözüm yerinin idari yargı olduğu, icareteynli bir taşınmazın asıl malikinin mutasarrıfı değil vakıf tüzelkişiliği bulunduğundan, mutasarrıf adına oluşturulan kayıt mülkiyete değil tasarrufa delalet edeceği, vaziyet kararı sonucu taşınmazın aslına yani vakfına rücu ettiği, vaziyet kararının yerinde olmadığına ilişkin dava tarihi itibariyle açılan bir davadan da sözedilmediği vaziyet kararı geçerli halde bulundukça buna dayalı tapu kaydının iptaline (somut olayda kamulaştırma nedeniyle tazminata) ilişkin açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili;

1. Bölge Adliye Mahkemesinin duruşmasız olarak dosya üzerinden yapılan incelemede, deliller tartışılmadan, maddi vaka incelemesi yapılmayarak esasen eksik inceleme sonucunda, yasal düzenlemeler ve emsal kararlar dikkate alınmaksızın, hatalı hüküm kurduğunu,

2. Dava konusu taşınmazın kayıt maliki görünen nam-ı müstearlar ... kızı ... ve ... oğlu ... hakkında, dava konusu taşınmaz için 1968 yılında vaziyet kararı alan davalı ... Müdürlüğünün, aynı nam-ı müstearlar ... ve ...'un 56 ve 52 yıl önce çocuksuz vefat ettikleri gerekçesi ile 1962 yılında Mahluliyet ilmuhaberine dayanarak Mahlul kararı aldığının değerlendirilmediğini, aynı kişinin önce "çocuksuz ölmesi" sonra da "firari" olmasının hayatın olağan akışına ve gerçeğe aykırı olduğunu,

3. Davacı Cemaat Vakfının tasarrufunda olan dava konusu taşınmazını 1328 tarihli Eşhas-ı Hükmiye Cetveli ile Defteri Hakani'ye, ardından da mülga Kanun gereğince; 1936 Beyannamesi eki liste ile Vakıflar İdaresine bildirdiğini, taşınmazın, davacı Vakfın malı olarak beyan edildiğinin resmi belge niteliğindeki 1936 Beyannamesi ile sabit olduğunu, 5737 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11 inci madde kapsamında davacı Vakfın, taşınmazın iadesi/ tazmini için Vakıflar Genel Müdürlüğüne yaptığı başvuruya karşı Vakıflar Meclisinin 04.09.2012 tarihli ve 451 sayılı kararında; dava konusu 76 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davacı Vakfın 1936 Beyannamesinde kayıtlı olduğunun açıkça yazıldığını,

4. Bölge Adliye Mahkemesinin taşınmaz nevindeki vakıf şerhi nedeniyle, kayıt maliki için vaziyet kararı alınması ile taşınmazın aslına rücu ettiği ve açılan davanın reddi gerekeceği yönündeki kanaatinin dava konusunun dışında bulunduğunu, taşınmaz nev'inde vakıf şerhi olmasının, davacı Vakıf tarafından açılan davanın reddini gerektirecek bir sebep olmadığını, dava konusu taşınmazın nev'inde kayıtlı ... Paşa Vakfı'na dönmeyip, davalı ... adına tescil edildiğini, taşınmazın kayıt malikinin muvazaalı kişi (nam-ı müstear) olduğu durumda kayıt maliki hakkında verilen kararların yapılan işlemlerin gerçek tasarruf sahibi bakımından bir önemi ve bağlayıcılığının olmadığını,

5. Kadastro Beyannamesinde belirtilen, 17 Şubat 1297 tarihli tapu senedine istinaden, kayıt malikleri ... ve ... adına 76 ada 3 parsele revizyon gören ve Ermeni Kilisesi ... olduğu belirtilen taşınmazın, 1968 yılında tek taraflı vaziyet işlemi ile davalı adına tescilinin sadece taşınmaza haksız olarak el koyma maksadı ile yapıldığını, dava konusu taşınmazın kayıt maliki nam-ı müstearlar (... kızı ... ve ... oğlu ...) ile ilgili olarak başka taşınmazlarda farklı farklı işlemler yapıldığını, dava konusu taşınmazın kayıt maliki nam-ı müstearlar (muvazaa) ... ve ... adlarına ve davacı Vakfın 1936 Beyannamesinde kayıtlı olan diğer taşınmazlarının her birinde farklı farklı işlemler yapılmış olmasının dahi yapılan tüm tescillerin yolsuz olduğunu gösterdiğini,

6. Vakıflar Kanunu'nun geçici 11 inci maddesi, Cemaat Vakıflarının 1936 Beyannamelerinde kayıtlı olan taşınmazlarının halihazırda Hazine, ..., Belediye ve İl Özel İdaresi üzerinde bulunanların Cemaat Vakıflarına aynen iadesini, mal edinememe sebebiyle Hazine veya Genel Müdürlük adına tapuda kayıt edilen taşınmazlardan 3. şahıslar adına kayıtlı olanların ise rayiç değerinin tazminini düzenlediğini,

7. Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davanın tamamen reddi halinde, davalı yararına hükmolunabilecek vekalet ücretinin 5.100,00 TL maktu ücret olarak hükmedilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın evveliyatının davacı Vakfa ait olduğunun tespiti ile dava tarihindeki rayiç bedelin tespit edilerek davalıdan tahsiline ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu′nun (5732 sayılı Kanun)17 ile geçici 7 ve 11 inci maddeleri,

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriğinde yer alan bilgi ve belgeler incelendiğinde; dava konusu 76 ada 3 parsele revizyon gören taşınmazın, Defter-i Hakani'ye davacının vermiş olduğu Eşhas-ı Hükmiye Cetvelinde; “Semti: ..., Sokağı: ..., en eski:33/35/37 kapı numaralı” taşınmaz olarak bildirildiği, taşınmazın 24.07.1949 tarihli kadastro tespiti ve 29.09.1949 tarihli kadastro komisyon kararında müdevvere (fihrist) defterinde ... Ermeni Kilisesi ... olduğunun belirtildiği, 1936 Beyannamesinde de taşınmazın ... ... Sokağında : Eski kapı no:33-35-37 olan arsa olarak kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.

2. İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünün 18.10.1962 tarihli ve 423-3328 sayılı Mahlul Kararıyla; ..., ... mahallesinin, ... sokağında kain 10 kapı, 76 ada 10 parsel sayılıl kara ... Vakfından icareli bahçeli kargir evin 22 Şubat 297 tarihli deruhte ile 23/24 hissesi mutasarrıfı ... kızı ... ile 1/24 hissesi maliki ... oğlu ...'un tarihten 56 ve 52 sene önce bila velet vefat ettiklerinin mahalle muhtarlığının 21Agustos 62 tarihli mahluliyet ilmühaberinden anlaşılmış olduğundan, gayrimenkulun tamamının mahlulen vakfa kaldığına karar verilmiştir.

3. İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünün 04.03.1968 tarihli ve 423-3730 sayılı "Vaziyet Kararı" ile; taşınmazın 11 Şubat 1297 tarihli tapu kaydıyla 23/24 ve 1/24 hisse mutasarrıfı ... kızı ..., ... oğlu ... firari eşhastan bulundukları yaptırılan polis tahkikatı neticesinden anlaşıldığından, 13 Eylül 331 ve 15 Nisan 339 tarihli Kanunlar ve 17 Temmuz 1927 tarihli talimatname hükmüne istinaden Vakıflar Başmüdürlüğünce düzenlenen 26.10.1978 tarihli ve 171 numaralı vaziyet kararı uyarınca taşınmazın tamamının Vakıf hazinesine izafeten davalı ... adına tescil edildiği anlaşılmıştır.

4. Hem 13 Eylül 1331 tarihli geçici Kanun, hem de 15 Nisan 1339 tarihli ve 333 sayılı Kanun hükümlerinde firari(kaçak) ve mütegayyip (kaybolmuş) bulunan veya başka yerlere naklolunan şahısların bu hallerinin vuku bulduğu anda, taşınmaz mallarının, ilgisine göre Maliye veya Evkaf Hazinelerinin mülkiyetine kendiliğinden geçişi hüküm altına alınmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 22.04.1963 tarihli ve 1963/41 E., 1963/94 K. sayılı kararında da; “…6 Ağustos 1340 tarihinden önce fiili bir surette yukarıda yazılı durumlara girmiş bulunan şahıslar hakkında yapılan ve bundan sonra, da yapılacak olan muamele; bunların mallarının, bu durumlara düştükleri tarihte Hazine veya Vakıflar İdaresi uhdesine geçmiş olup olmadığının tesbiti için o tarihlerde firari veya mütegayyip veya afcar mahalle naklolunan kimselerden olup olmadıklarının tâyini maksadıyle girişilen araştırmalarla, tesis olunan idarî işlemlerden ibarettir. Bu işlemlerin bir safhası olarak sık sık adı geçen (Vaziyet muamelesi) veya (Vaziyet kan) bu gibi gayrimenkullerin mülkiyetinin Maliyeye veya Vakıflar idaresine intikalini sağlayan hukukî ve kanunî bir unsur olmayıp, idarece bahis konusu şahsın firari, mütegayyip veya ahar mahalle nakledilen kimse olup olmadığının tesbiti için yapılan araştırmalar sonunda varılan neticeyi ve bu şahsa ait olup da kanun gereğince Hazine veya Vakıflar idaresine intikal etmiş bulunan gayrimenkullerin cins ve yerlerini topluca ifade ve vukuatı hülâsa için, tutulan bir usul gereğince, yazılan bir yazıdan ibarettir. Yukarıda da belirtildiği üzere böyle bir usul tutulması idarece ihtiyar edilmemiş olsa veya bu usule rağmen dosyasında böyle bir yazı bulunmasa dahi kanunda belirtilen duruma düşen şahısların mallarının bu duruma düştükleri tarihte, Hazine veya Vakıflar İdaresine kanun gereğince geçmiş olduklarının kabul edilmesi zaruridir.” ifadeleri ile vaziyet kararının Emval-i Metruke Kanunlarının uygulanması için kurucu bir unsur olmadığı, mülkiyetin Kanunlarda aranan şartların yerine gelmiş olması ile ilgilisine geçeceği belirtilmiştir. Diğer bir deyişle malın mülkiyeti, vaziyet kararı ile değil kişinin yitik ya da kaybolmuş kişi duruma düştüğü andan itibaren ilgilisine geçeceği için, yitik ya da kaybolmuş olmayan bir kişi hakkında düzenlenen vaziyet kararı uyarınca tapuda Maliye Hazinesine ya da Vakıflar İdaresine yapılan tescil usulsüz ve yolsuz bir tescil durumundadır. Yolsuz tescil sebebiyle oluşan tescilin iptali için açılan davada tescilin yolsuz olup olmadığına bakmakla görevli mahkemeler genel mahkemeler olduğundan, ayrıca İdare Mahkemelerinden vaziyet kararının iptali için bir karar alınmasına da gerek bulunmamaktır.

5. Somut olayda; davalı ... İdaresinin, düzenlendiği 04.03.1968 tarihli vaziyet kararına istinaden mülkiyet hakkını kazanmadığı, malik ... kızı ... ile ... oğlu ...'un yitik ya da kaybolmuş kişi ise o duruma düştüğü andan itibaren davalı ... İdaresinin taşınmazın mülkiyetini kazanmış olduğu, vaziyet kararının dava konusu taşınmazın maliki hakkında İdarece yapılan bir tespitten ibaret olduğu, bu tespit kararının da yeterli araştırmalar yapılmadan başlı başına bir kişinin kaçak ve kaybolmuş kişi olduğuna sayılmasına yeterli sayılamayacağı tartışmasızdır.

6. Hal böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince; kayıt malikinin Emvali Metruke Kanunları uyarınca yitik ve kaybolmuş kişilerden olduğunun saptanması, tescilin yolsuz olmadığının tespiti halinde de, aslı Vakıf olan taşınmaz için 5737 sayılı Vakıflar Kanunu′nun 17 nci maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,

8.600,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.10.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.