Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5188 E. 2024/3444 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Maliye Hazinesi'ne karşı açılan tazminat davasında, davacının ödediği adli para cezasının iadesi sonrasında oluşan munzam zararın tazmin edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Munzam zararın tazmini için genel ekonomik olumsuzlukların yanı sıra davacıya özgü somut olayların da ispatlanması gerektiği, davacının genel ekonomik koşullar dışında munzam zarar doğuran özel durumları ispatlayamaması gözetilerek, direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/58 E., 2023/2426 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/325 E., 2022/288 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; davacının istinaf başvurusunun reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen 18.09.2008 tarihli karar ile 52.000,00 TL'lik çek bedeli miktarı kadar adli para cezası ile cezalandırıldığını, bu para cezasının müvekkili tarafından 06.12.2011 tarihinde Mal Müdürlüğüne yatırıldığını, ödeme işleminin ardından müvekkilinin Ceza Mahkemesinden yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğunu ve bu talebin kabul edilmesi sonrasında yapılan yeniden yargılama sonucunda beraat ettiğini, beraat kararı üzerine müvekkilinin önceki tarihte haksız şekilde ödediği 52.000,00 TL'nin yasal faizi ile iadesi talebiyle Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat davası açtığını, bu Mahkemece yapılan yargılama sonucunda neticeten ödenen adli para cezasının Mal Müdürlüğüne idari müracaat ile iadesinin yapılmasına dair verilen kararın kesinleştiğini, kesinleşen ilama dayanarak 17.12.2021 tarihinde Maliye Hazinesine karşı ilamlı icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleştiğini ancak borcun ödenmediğini, dosyada asıl alacağa bağlı olarak %9 yasal faiz işletildiğini ve işleyen faiz miktarının 46.979,00 TL olduğunu, müvekkilinin dava tarihi itibariyle 52.000,00 TL'lik alacağını tahsil edemediğini, müvekkilinin uzayan hukuki süreç nedeniyle tahsil edemediği alacağına uygulanacak olan düşük faiz oranı nedeniyle munzam zarara uğradığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000,00 TL'lik munzam zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 19.09.2022 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile talebini 193.565,88 TL'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davacı tarafından adli para cezasının 06.12.2011 tarihinde ödendiğini ve ödemenin yapıldığı tarihin üzerinden 10 yıl geçmiş olduğundan davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın munzam zarar taleplerinin yerinde olmadığını, icra takibinden sonra munzam zararın oluşup oluşmadığının araştırılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olduğu, davacının yapmış olduğu 52.000,00 TL'lik ödemeyi geri isteme hakkının doğduğu tarihte zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı, somut olayda Ağır Ceza Mahkemesince verilen hükmün Yargıtay tarafından bozulması sonrası bu paranın davacıya iadesi kararı verildiği, davacının bu ilamla ilgili icra takibi başlattığı, munzam zarar bakımından zamanaşımı süresinin dolmaması nedeniyle zamanaşımı itirazının reddi gerektiği, davacının aynı Kanun'un 122 nci maddesinde düzenlenen munzam zarar talebi yönünden ise; davacının Asliye Ceza Mahkemesi kararına göre 52.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırıldığı, bu cezanın davacı tarafından 06.12.2011 tarihinde 52.000,00 TL olarak Mal Müdürlüğüne yatırıldığı, davacının yeniden yargılanma talebi sonucunda beraat kararı verildiği, tahsil edilen 52.000,00 TL'nin dayanaksız kalması üzerine yasal faizi ile iadesi için Ağır Ceza Mahkemesinde yargılama yapıldığı, Yargıtay bozması sonrası ödenen adli para cezasının Mal Müdürlüğüne idari müracaat ile iadesinin yapılmasına dair verilen karar kesinleştiği, davacının bu ana para alacağını yasal faizle tahsil imkanına kavuştuğu, ancak yıllık % 9 oranındaki yasal faiz ile döviz, altın, maaş artış katsayısı, TÜFE endeksi sepetinden oluşan gelirler karşılaştırıldığında davacının munzam zararının oluştuğu, yasal faiz miktarının belirtilen sepet karşısında oldukça düşük kaldığı, 6098 sayılı Kanun'un 118 nci maddesine göre davalının temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemediği için davacının uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğu, aynı Kanunun 122 nci maddesine göre temerrüt faizini aşan kısım bakımından, borçlu davalının hiçbir kusuru olmadığını ispatlayamadığı, alınan bilirkişi raporuna göre davacının temerrüt tarihinden sonra döviz, altın, TÜFE, maaş artış katsayısı gibi kıstaslar uygulandığında 52.000,00 TL ana para alacağı zamanında ödenmediği için 193.565,88 TL munzam zarara uğradığının belirlendiği, davacının bedel arttırım talebinde de bulunduğu gerekçesiyle; davanın kabulü ile; 193.565,88 TL munzam zarar alacağının 1.000,00 TL'sinin dava tarihinden, 192.565,88 TL'sinin 19.09.2022 bedel arttırım tarihinden itibaren yasal faiz uygulanarak davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; İlk Derece Mahkemesince davacının munzam zararının varlığı kabul edilmekle birlikte hükme esas alınan bilirkişi raporunda emlak ve araç piyasası değişkenlerinin kıstas olarak alınmadığını, davacının alacağının tamamına dava tarihinden faiz işletilmesi gerekirken 1.000,00 TL'lik kısmına dava tarihinden, talep artırım ile artırılan kısma ise arttırım tarihinden faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2.Davalı vekili; munzam zararın kusur sorumluluğuna dayandığını, munzam zarara hükmedilebilmesi için bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığı, borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faizi ile karşılanamayan bir zararın mevcudiyeti, borçlunun temerrüte düşmekte kusurlu olması, son olarak borçlunun temerrüdü ile alacaklının zararı arasında illiyet bağının bulunması gerektiğini, davacının tüm bu hususları ispat etmesi gerektiğini, salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş vs. ekonomik olumsuzlukların munzam zararın varlığı ve ispatı noktasında yeterli olmadığını, somut olayda munzam zarara hükmedilebilmesi için gereken yasal koşulların oluşmadığını ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 6098 sayılı Kanunun 122 nci maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulunun da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatı olduğu, bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalmanın, alacaklı yönünden munzam zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi, salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiğinin de söylenemeyeceğini, zira burada zararın olgusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 194 ncü maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm delillerin ortaya konulması gerektiği, bu itibarla davacı tarafından ileri sürülen, ülkedeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı munzam zarar talebinin zarar olgusunun delili olarak kabul edilemeyeceği, zira ülkedeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalmanın, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığını ispata yeterli olmadığını, dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamayacağı, Mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlanamadığı gerekçesiyle: davacının istinaf başvurusunun reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına yeniden davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2022 tarihli ve 2021/11-938E. 2022/401 K. sayılı kararına dayanarak tesis edildiğini, ancak bu kararın Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararına aykırı olduğunu, munzam zararının tazminini talep eden tarafta meydana gelen kazanç kaybının bir varsayıma veya faraziyeye dayalı olarak talep edilmesinin mümkün olduğu ve bu doğrultuda da hakimin takdir yetkisi kapsamında değerlendirme yaparak nihai kararını tesis etmesi gerektiğinin Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararıyla sabit olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince davacıya yüklenen ispat şartının yerinde olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun diğer kararı ve İBBGK kararı ile Anayasa Mahkemesinin ilgili kararı uyarınca munzam zarar talep eden alacaklı müvekkile somut ve kendine özgü bir zarar meydana geldiğini ispatlama külfetinin yüklenemeyeceğini, borçlusunun bir devlet kurumu olduğu görülen davadaki munzam zarara dayalı talebin yalnızca ülkedeki mevcut ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz ve para değerindeki düşüş gibi olgular uyarınca ileri sürülebileceğini, Anayasa Mahkemesinin, enflasyon karşısında oluşan değer kaybını yaşayan alacaklının zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki görüşün alacaklıya aşırı bir külfet yüklediği gerekçesiyle, mülkiyet hakkı ihlali oluşturduğuna ve zararın başkaca bir ispat ihtiyaç duyulmadan tazmin edilmesi gerektiğine karar verildiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, munzam zarar alacağının tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Kanun'un "Aşkın zarar" başlıklı 122 nci maddesi.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2022 tarih ve 2021/11-938 E., 2022/401 K. sayılı ilamı ile Dairemizin aynı yöndeki 2023/1897 E., 2024/1099 K., 2023/3426 E., 2024/566 K. sayılı ilamları.

3. Değerlendirme

Temyizen incelenen yukarıda yer verilen ilamlarında da açıklandığı üzere munzam zararın genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerektiği, yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamayacağı, davacının maruz kaldığını iddia ettiği zararı doğuran vakıaların dosya kapsamı itibariyle ispat edemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

31.10.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.