Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5266 E. 2024/182 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı doktorun doğum sürecinde özen yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı ve bu nedenle davacıların maddi ve manevi zarara uğrayıp uğramadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, doğum indüksiyonunda kullanılan iki ilacın aynı anda kullanımının tıp literatürüne ve uygulamaya uygun olduğu belirtilmiş ise de, ilacın prospektüsünde aynı anda kullanılmaması gerektiğinin açıkça belirtildiği, bu hususun bilirkişi raporunda değerlendirilmediği, davalıların bu yöndeki iddialarına cevap verilmediği ve bu hususun sonuca etkili olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek, Dairenin onama kararı kaldırılarak yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2020/190 E., 2022/133 K.

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Davacılar vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; müvekkili ...'nun ikinci hamileliğinde de takiplerini ilk hamileliğinde takibi yapan davalı Dr. ...'a yaptırdığını, davalı doktor tarafından yapılan testler ve takiplerde bebeğin ve ...'in sağlığının iyi olduğunu, hamileliğin 41 inci haftasını tamamladığında halen doğum sancısının başlamadığını, bebeğin kilosunun 4.500 grama ulaştığını, davalı doktorun suni sancı ile doğumu deneyeceğini söylediğini, 21.01.2014 tarihinde suni sancı verilmek üzere hastaneye yatırıldığını, saat 12:00'de serum ile suni sancı verildiğini, sancılara dayanamayacak duruma geldiğini, 16:00-18:00 saatleri arasında kattaki hemşire veya herhangi bir doktorun NST kayıtlarını, ağrılarını ve bebeğin kalp atışlarını gösteren cihazı takip etmediklerini, NST kayıtları incelendiğinde birtakım düzensizlikler olduğunu, davalı Dr. ... kontrole gelmediği gibi nöbetçi doktor tarafından da tetkik edilmediğini, davalı doktorun odasına saat:18:00'de geldiğini, su kesesini doğumhaneye dahi gitmeden patlattığını ve hasta odasındaki yatağında ıkındırmaya başladığını, gelen suyun mekonyumlu olduğunu, davalı doktorun doğumhaneye taşıtarak doğumu normal yoldan gerçekleştirmek için uğraşmaya devam ettiğini, bebeğin başını kivi olarak ifade edilen bir aletle vakumlama yapmak suretiyle çekmeye başladığını, ancak bu yöntem ile de doğumun gerçekleşmediğini, doğumhaneye çağırılan Dr. ...'ın doğuma müdahale ettiğini ve sezaryene alınmasını sağladığını, sezaryan sonunda rahminin yırtıldığını, gün boyunca kan kaybettiğini ve hayati tehlike altında bulunduğunu, eşi.............,'ndan izin alınmak suretiyle rahminin alındığını, bebeğin kalbinin durduğunu, nefes alamadığını ve kalp masajıyla hayata döndürüldüğünü, sürecin sonunda bebeğe ileri derecede beyin hasarı (iskemik hipoksik ensafalopati) ve asfiksi teşhisi konulduğunu, doğumda meydana gelen asfiksiye bağlı olarak 1,5 yıl boyunca makinelere bağlı olarak yaşayabildiğini, ancak, sayısız tıbbi operasyona ve ailenin tarifi mümkün olmayan mücadelesine rağmen, 20.07.2015 tarihinde hayatını kaybettiğini, davalı Dr. ...'ın aydınlatılmış onamını almayarak, takibini yapmayarak, geç müdahale ederek, genel tıp uygulamasına ve tıp doktrinine aykırı bir doğum yöntemi uygulayarak ve ortaya çıkan tüm bulgulara rağmen bu yöntemden vazgeçmeyerek, davalı hastanenin ise ehil doktor ve hemşireler istihdam etmeyerek ve hizmetin işlemesine imkan verecek bir organizasyon gerçekleştirmeyerek bir daha anne olma şansını kaybetmesine, bebeğin ise özürlü olmasına sebebiyet verdiğini, bebek ...........,'ın özür oranının %60 olarak belirlendiğini ileri sürerek, ... için 500.000,00 TL, ..... için 350.000,00 TL, ..........için 100.000 TL, ..... için 50.000 TL manevi tazminat ile 15.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili ile ...'ın tedavisi için tüm yaşamı boyunca yapılacak harcamalar, yine bu rahatsızlığa bağlı olarak yapılması zorunlu tüm masraflar ve bu olaya bağlı olarak uğrayacakları zararlar için dava tarihi itibariyle kesin olarak bir hesaplama yapılabilmesinin mümkün olmaması nedeniyle HMK'nın 107 nci maddesi uyarınca 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili; istenmeyen sonucun meydana gelmesinde herhangi bir tıbbi hata, ihmal bulunmadığını, davalı doktor ve hastanenin hastanın takip ve tedavisi sürecinde gereken yüksek özeni gösterdiğini, doğum sırasında ortaya çıkan komplikasyonu doğru yönettiğini, nadiren görülen bu doğum komplikasyonu karşısında anne ve bebeğin hayatının kurtarılmasının sağlandığını, davacının/hastanın net bir ifade ile sezaryen ile doğum yapmak istemediğini, mutlaka vajinal doğum yapmak istediğini belirttiğini, hastanın 3 günde bir kontrol edildiğini ve her kontrolde miad aşımı gebelikler ve iri bebek ile ilişkili risklerin kendilerine tekrar tekrar anlatıldığını, 20.01.2014 tarihinde 41 hafta 1 günlük gebelik ile yapılan kontrolde tüm risklerin detayının tekrar tartışıldığını, risklerin artarak devam ettiği konusunda çiftin bilgilendirildiğini, bebek ve anne kaybı dahil geniş bir yelpazede karşılanabilecek tüm riskler konusunda uyarıda bulunulduğunu, davacı ...'nun davalı doktoru 20.01.2014 tarihinde arayarak kesinlikle sezaryen istemediklerini ve ertesi gün doğum indüksiyonu yapılmasını onayladıklarını söylediğini, hastanın bilgilendirildiğine dair yazılı onam alındığını, davacı ...'nun 21.01.2014 tarihinde doğum indüksiyonu için davalı hastaneye yatırıldığını, yasal düzenlemelerde sezaryen doğumların ancak tıbbi zorunluluk halinde tercih edilebileceğini, davacının gebeliğinde sezaryenin tıbbi zorunluluk olmadığını, kristeller manevrasının sezaryen kararı almadan önce denenmesinin tıp kurallarına uygun olduğunu, bebeğin kalp atışlarının iyice düştüğünün ultrasonda görülmesi üzerine sezaryen kararı alındığını, rahim yırtılmasının doğumlarda az görülen bir komplikasyon olduğunu, hem anne hem bebek için ölümcül olabilecek komplikasyona çok hızlı ve etkin bir şekilde müdahale edildiğini, rahim yırtılması komplikasyonunun gelişmesinde davalının herhangi bir kusuru bulunmadığını, davacıların İstanbul Tabip Odası'na şikayetleri üzerine, davalı doktor ... hakkında soruşturma açılmasına yer olmadığına dair karar verildiğini, davalı doktorun doğum eyleminde yaptığı girişimlerin tababet kurallarına uygun olduğunu, davalı doktor ...'ın özen sorumluluğunu yerine getirdiğini, yapılan uygulamanın tıp kurallarına uygun olduğunu, istenmeyen sonucun kusur veya ihmalleri sonucu ortaya çıkmadığını, olası riskler konusunda davacı/hastanın defalarca ve ayrıntılı olarak aydınlatıldığını, yazılı onamının alındığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 08.05.2018 tarihli ve 2015/367 E., 2018/314 K. sayılı kararıyla, davacı ...'nun doğumu ile ilgili alınan kararın ve yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olarak yürütüldüğü, davalı doktorun özen borcunu gereği gibi yerine getirdiği, kusurlu eylemi bulunmadığı, davalı doktorun kusurlu eylemi bulunmadığından alınan kararlar, yapılan işlem ve meydana gelen sonuç nedeniyle davalı hastanenin de sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle Yüksek Sağlık Şurası raporları da dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 14.01.2020 tarihli ve 2018/6045 E., 2020/98 K. sayılı ilamıyla; yargılama sırasında Yüksek Sağlık Şurasından raporlar alındığı, raporlarda davalı doktor ile hastanenin herhangi bir kusuru olmadığı belirlenmiş ise de; anılan raporların taraf iddialarını yanıtlayacak ve davalı doktorun teşhis ve tedavide yeterli özen ve dikkati gösterip göstermediğini ortaya koyacak nitelikte yeterli açıklamayı içermediği, olayda davalıların kusurlu olup olmadığının tespiti için bu raporlara dayanılarak hüküm kurulamayacağı, nitekim davacı tarafça bu raporlara itiraz edildiği, o halde mahkemece, doğum öncesindeki muayene ve tedavilere ilişkin tüm bilgiler, kayıtlar ilgili hastaneden celp edilerek üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli öğretim üyelerinden kadın hastalıkları ve doğum konusunda uzman, akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan, davalı doktorun doğum esnasında aldığı kararlar, özellikle doğum haftası ve bebeğin kilosu dikkate alınarak normal doğum için yeterli şekilde aydınlatıp aydınlatmadığı, hastaneye yatırıldığından sonraki saat 16:00 ile 18:00 saatleri arasında anne ve bebeğin takibinin düzenli olarak yapılıp yapılmadığı, normal doğumun gerçekleşmesi için uygulanan ilaçların ve yöntemlerin tıbben uygun olup olmadığı, doğum saati ve tüm aşamalar birlikte değerlendirildiğinde doktorun sezeryan kararı almasında bir gecikme olup olmadığı konularında, nedenlerini açıklayıcı, davacı iddialarını karşılayacak şekilde taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı hastane açısından, sözleşmenin ifası sırasında uğranılan zarar ve zarardan doğan sorumluluk şartlarının somut olayda gerçekleşmediği, yine 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49 uncu maddesi gereğince davalı doktor açısından, haksız fiil şartları olan hukuka aykırı fiil, zarar, illiyet bağı ve kusurdan söz edilemeyeceği, davacının uğramış olduğu maddi ve manevi zarar bulunmadığı, gelen evraklar, dinlenen tanık beyanları, alınan heyet raporları ve Adli Tıp Kurumu raporu dikkate alınarak her iki talep yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Dairenin 21.03.2023 tarihli ve 2022/5015 E., 2023/691 K. sayılı kararıyla, dosya içeriğine, kararın bozmaya uygun olmasına, mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere, delillerin takdirinin yerinde bulunmasına ve özellikle davacılar vekilince ileri sürülen temyiz sebeplerine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacıların temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanmasına karar verilmiştir.

V. KARAR DÜZELTME

A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri

Davacılar vekili; davacı ...'in sabah hastaneye geldiğinde, saat 06.20’de hemşirelerin kendisine hiç açıklamadan ve okumasına da imkan vermeden yaklaşık 25 sayfa evrak imzalattığını, bu belgelerden birisinin de normal ve müdahaleli vaginal doğum bilgilendirme ve aydınlatılmış onam belgesi olduğunu, bu belge imzalandığı esnada Dr. ...'ın hastanede olmadığını, olay tarihinde saat 16.00 ila 18.00 arasında davacının klinik takibinin yapılmadığı hususunun epikriz notuyla sabit olduğunu, bozma ilamına uyulduğu halde bozma doğrultusunda inceleme yapılmadığını, bozmadan sonra Marmara Üniversitesi tarafından sunulan her iki raporda da bu hususta ayrıntılı değerlendirme yapılmadığını, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilimdalı’na başvurularak alınan bilimsel mütalaada; ''...’nun travay sürecinde propess ile birlikte oksitosin uygulanmasının ilacın ruhsat bilgisi dışında kullanımı olarak değerlendirildiği, standart uygulamada yeri olmayan bu durumun tıp kurallarına uygun olmadığı, propess ile birlitke oksitosin kullanımının hızlı travayı tetiklediği'' sonucuna varıldığını, Acıbadem Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalından alınan bilimsel mütalaanın da Adli Tıptan alınan raporun tam aksi yönde olduğunu, oksitosin ve propessinin birlikte kullanımına ilişkin değerlendirme yapılmaksızın, yapılan uygulamaların tıp kurallarına uygun olduğu şeklinde genel bir değerlendirmeye yer verildiğini, bilirkişi raporlarında Amerikan Hastanesi’nin istihdam eksikliği, organizasyon bozukluğu ve genel olarak hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bulunup bulunmadığı hususunda ayrıntılı ve denetime elverişli değerlendirme yapılmadığını, somut hadisede hastanenin apaçık bir organizasyon bozukluğu bulunduğunu, Mahkemenin iddiasının aksine, doktorun ve/veya sağlık personelinin kusuru bulunması dahi, hastanenin organizasyonu gerçekleştiren yapı olmasından kaynaklanan sorumluluğu olduğunu ileri sürerek; onama kararının kaldırılarak kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalı doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 nci ve devamı maddeleri. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 386 ncı ve devamı maddeleri.)

3. Değerlendirme

Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. (Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cilt, Ank. 1982, Sh.236 vd) Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, TBK 510 (BK 394/1) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir.

Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 14.01.2020 tarihli ve 2018/6045 E., 2020/98 K. sayılı bozma ilamında; normal doğumun gerçekleşmesi için uygulanan ilaçların ve yöntemlerin tıbben uygun olup olmadığı hususunda da değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiş, mahkemece bozma ilamı doğrultusunda hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu hususta; ''öncelikli olarak serviksin olgunlaştırılması için propes yerleştirildiği ve pelvik muayene ile serviksin olgunlaşması ve açılmasına göre uygun doz ve zamanda propes ile synpitanın birlikte kullanıldığı, bu uygulamanın obsteterik açıdan ve literatürde de yer alan uygun bir yöntem olduğu, bu bakımdan uygulanan ilaç ve yöntemin uygun olduğu'' değerlendirilmiştir.

Davacı tarafın temyiz itirazlarında belirtilen propess isimli ovülün prospektüsünün 2 numaralı bendinde ''aşağıdaki durumlarda doktor ya da hemşire size propess vermeyecek ya da verdikten sonra propess'i çıkartacaktır: Doğum sürecinin ilerlemesine yardımcı olmak için oksitosik etkisi olan bir ilaç ve/veya doğumu başlatan başka ilaçlar verilmesi gerekiyorsa'' denildiği, ''diğer ilaçlar ile birlikte kullanımı'' başlığı altında yine; ''oksitosik ilaçlar (rahim kasılmasını sağlayan) ile birlikte aynı anda kullanılmamalıdır.'' uyarısının yer aldığı, dava konusu olayda sabah saat 07.00'de davacı hastanın rahim ağzına propess yerleştirildiği ve saat 12.00 civarlarında bu propess çıkartılmadan hastaya oksitosik etkili ilaç verilmeye başlandığı, yani iki ilacın aynı anda kullanıldığı anlaşılmıştır.

Bozma doğrultusunda ve hükme esas alınan Marmara Üniversitesinde görevli öğretim üyesi bilirkişilerden alınan raporda her ne kadar; ''öncelikli olarak serviksin olgunlaştırılması için propes yerleştirildiği ve pelvik muayene ile serviksin olgunlaşması ve açılmasına göre uygun doz ve zamanda propess ile birlikte synptian birlikte kullanıldığı, bu uygulamanın pbstetrik açıdan ve literatürde de yer alan uygun bir yöntem olduğu, bu bakımdan uygulanan ilaç ve yöntemin uygun olduğu'' değerlendirilmişse de raporda söz konusu ilacın prospektüsünden ve prospektüste aynı anda kullanılmaması yönünde yazılı bilgilerden bahsedilmediği, bu hususta davacıların iddiasının karşılanmadığı, davacıların bu yöndeki iddialarının karşılanması için bilirkişi heyetinden rapor alınması ve iki ilacın aynı anda kullanılması hususunun sonuca etkili olup olmadığının değerlendirilmesi için kararın bozulması gerekirken zuhulen onandığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile onama ilamının kaldırılarak Mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairece verilen 21.03.2023 tarihli ve 2022/5015 Esas, 2023/691 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyen davalıya iadesine,

16.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.