"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1218 E., 2023/1316 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çekerek Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/4 E., 2022/454 K.
Taraflar arasında görülen alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili; tarafların kardeş olduğunu, babaları vefat ettikten sonra müvekkilinin yurt dışına çalışmaya gittiğini, davalının ise köyde kaldığını, daha sonra tarafların birlikte Sorgun İlçesi ... Mahallesi 406 ada 3 parsel sayılı taşınmazı, Çekerek İlçesi ... Mahallesi 347 ada 12 parsel sayılı taşınmazı aldıklarını, bu taşınmazların tapusunun davalı tarafta bulunduğunu, 347 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerine 3 katlı bina yaptırdıklarını, birlikte almış oldukları 406 ada 3 parsel sayılı taşınmazı davalının müvekkiline bilgi vermeden sattığı gibi payına düşen kısmı ödemediğini, ayrıca 347 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılan binada müvekkilinin hakkına düşen dairenin mülkiyetini devretmediğini, bu durum karşısında davalının sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek; dava konusu taşınmazların değerlerinin tespit edilerek dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; açılan davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazlar üzerinde davacının herhangi bir hakkının bulunmadığını, dava konusu edilen taşınmazlardan Çekerek ilçesi sınırları dahilinde bulunan taşınmaz arsa vasfındaki iken 1990-1991 senelerinde ... isimli şahıstan müvekkilinin satın alındığını, hatta bu taşınmazın yanındaki taşınmazları da dava dışı olan E.Y., C. A. ve Y.Y. isimli şahıslardan ayrı ayrı satın alarak bedellerinin tamamını ödediğini, Çekerek ilçesinde dava konusu edilen taşınmaz üzerine davalı taşınmazı satın aldıktan yaklaşık 7-8 yıl sonra evini inşa ettiğini, Çekerek ilçesinde dava konusu edilen taşınmazın satın alımının gerçekleştiği tarih olan 1990-1991 senelerinde davacının 15-16 yaşlarında olup bir geliri ve birikiminin söz konusu olmadığını, taşınmazın satın alınması, ev ve müştemilatlarının yapımı ve tüm masrafları noktasında da müvekkili haricinde hiçbir kimsenin katkısı olmadığını, dava dilekçesinde bahsedilen 3 katlı Çekerek ilçesindeki taşınmazın tüm mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu, Sorgun ilindeki dava konusu taşınmaz Hakkı isimli şahıstan satın aldığını, bu taşınmazın bedelinin de bizatihi müvekkili tarafça karşılandığını, müvekkilinin bu arsayı da 1990-1991 senelerinde satın aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ile davalı arasında vekalet, temsil, inançlı işlem vd. ilişkinin varlığını ispata dair yazılı bir delil yada delil başlangıcı bulunmadığı, davacının yemin deliline de dayanmayacağını bildirmiş olduğu gerekçesiyle, davanın reddinde karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili; gerek toplanan deliller, gerekse keşifte ve duruşma da dinlenen tanıkların, davalı adına olan mal varlığının tarafların kazançlarının bir olduğu dönemde edindiklerinin, müvekkilinin ortak hayvanlar ile ilgilendiğini, inşaatta çalıştığını, maddi emek ve kazancını kattığını, bu nedenle dava konusu taşınmazlarda hakkının olduğunu açıkça beyan etmiş olmalarına rağmen, Mahkemece yazılı delil başlangıcı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, dava konusu taşınmazların ve evin yapılması sırasında müvekkilinin yaşının 18 den küçük olması nedeni ile davalı abisinin böyle bir haksız tutum içerisine gireceğini düşünememesi nedeni ile yazılı bir belge alması veya Mahkemenin böyle belge olmadığı için davanın reddine karar vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, aile içi güven ilkesi gereğince kazançlarını birleştirerek bu malvarlığını edindiklerini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2.
Davalı vekili; davacı tarafça harcın ikmal edildiğini, dava değerinin belirli olduğu bir durumda reddolunan davada taraflarına maktu vekalet ücreti hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini ileri sürerek, kararın vekalet ücreti yönünden düzeltilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak talebine ilişkin olduğu, dosya kapsamında toplanan deliller, somut olayın özelliklerine uygun bilirkişi raporu, İlk Derece Mahkemesinin olay nitelendirilmesi ve gerekçesi nazara alındığında, alacağın yeterli ve kesin delillerle ispat edilememesi nedeni ile davanın reddine ilişkin kararda yazılı açıklamalara yasal sebep ve gerekçelere binaen verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacının istinaf sebeplerinin yerinde görülmediği, reddedilen dava değeri üzerinden kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde görülmediği gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden davanın reddine, davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının (Anayasa) 141 inci maddesi,
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken hususlar 6100 sayılı Kanun'un 359 uncu maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, İlk Derece Mahkemesi kararının özeti, ileri sürülen istinaf sebepleri ve taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep, Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken zorunlu hususlardandır.
2. Diğer yandan Mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
3. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz.
4. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
5. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3 üncü maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Kanun'un 359 uncu maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine aynı Kanun'un 27 nci maddesinin 2 nci bendinin (“c”) bölümünde de; hukuki dinlenilme hakkının; mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerdiği hükme bağlanmıştır.
6. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
7. 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun'un 38 inci maddesi ile 6100 sayılı Kanun'un 359 uncu maddesine eklenen 3 üncü fıkra “Bölge Adliye Mahkemesi, başvurunun esastan reddi kararında, ileri sürülen istinaf sebeplerini özetlemek ve ret sebeplerini açıklamak kaydıyla kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermekle yetinebilir.” şeklindedir. Söz konusu hüküm gereğince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi durumunda da, istinaf başvurusunun ret sebepleri açıklanmak kaydıyla kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesi gösterilmelidir.
8. Somut uyuşmazlıkta; Bölge Adliye Mahkemesi kararında, yalnızca İlk Derece Mahkemesi kararı ve taraflarca dosyaya ibraz edilen dilekçelerin özetlenmesi ile yetinilmiş, yukarıda belirtilen ilkelere uygun şekilde istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülen itirazlar değerlendirilmemiş, bu itirazlara ilişkin bir gerekçe tesis edilmemiştir. Buna göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararının somut olaya özgü hukuki bir gerekçe içerdiğinin kabulü mümkün değildir. Bununla birlikte, karar başlığında uyuşmazlığın adi ortaklık ilişkisinden sözleşmesinden kaynaklanan alacak olduğu, gerekçe kısmınında ise sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak olduğu belirtilmiştir. O halde, davacının istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen tüm itiraz sebeplerini karşılayacak şekilde açık ve anlaşılır bir hukuki gerekçe ile hüküm kurulması gerekirken, yukarıda değinilen ilkelere aykırı şekilde gerekçesiz olarak karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
9. Bozma sebebine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca usulden BOZULMASINA,
2. Bozma sebebine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.