"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/49 E., 2022/213 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı vekilinin 19.10.2023 tarihli bozma ilamında imzası bulunan Daire Başkan ve üyeleri hakkında reddi hakim talebi hakkında yapılan incelemede; 2797 sayılı Yargıtay Kanunun 39 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında “Dairelerin veya genel kurulların başkan ve üyeleri reddolunabilirler. Ret hususundaki istemler, reddedilen başkan veya üye katılmaksızın ilgili daire veya genel kurullarca incelenerek kesin karara bağlanır. Daire ve kurulların toplantılarını engelleyen toplu ret istemleri dinlenmez.” düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda, 6100 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesinde belirtilen, reddin kaynağını oluşturan Daire kararı nedeniyle Dairede görev yapan başkan ve kararda imzası bulunan üyelerin tarafsızlıklarından şüpheye düşülebilecek bir olgu mevcut bulunmadığından reddi hakim isteğinin 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 39 uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca kesin olarak reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacının avukat olduğunu, taraflar arasında 25.09.2007 tarihli avukatlık sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 2 nci maddesine göre, davalının taraf olduğu Ermenek Barajı, Fırtına Hes İnşaatı ve Ankara Hipodrom işlerine ilişkin dava dosyalarında davalıya hukuki yardımda bulunmayı ve ayrıca sürekli hukuki danışmanlık hizmeti vermeyi üstlendiğini, genel hukuki danışmanlık hizmetlerine karşılık olarak aylık net 2.000,00 TL ile sözleşmenin 2 nci maddesinde belirtilen dava dosyalarından dolayı da, kazanılan değer üzerinden sözleşmede kademeli olarak gösterilen oranlarda ayrıca ücret ödeneceğinin kararlaştırıldığını, taraflar arasında aylık ücretin yıllık artışı hususunda bir mutabakata varılamadığını, davalı şirketin bir süre sonra aylık danışmanlık ücretlerini ödemediğini, buna rağmen müvekkilinin vekalet görevine devam ettiğini, ancak davalı tarafından haksız bir şekilde başarısızlıkla suçlandığını, hak ettiği ücretler de ödenmediğinden 23.11.2009 tarihli ihtarla sözleşmeyi feshederek haklı olarak istifa ettiğini, haklı istifa nedeniyle aylık ve kademeli olarak ödenmesi gereken ücret ve ayrıca karşı taraf vekalet ücretlerinin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 150.000,00 TL'nin 23.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; kadrolu çalışan avukatları olmasına rağmen, sözleşmede belirtilen tahkim davalarının takibi ve sonuçlandırılması ile hukuki danışmanlık hizmeti için 25.09.2007 tarihinde davacı avukat ile sözleşme imzalandığını, 1 yıllık sözleşme süresinin 25.9.2008 tarihinde sona erdiğini, taraflarca feshedilmeyen sözleşmenin bir yıl uzadığını, yapılan görüşmeler sonunda ücret konusunda bir uzlaşma sağlanamadığını, davacının, şirketin bilgisi ve onayı dışında sözleşmede yer almayan dava dosyalarına vekalet sunması nedeniyle davacıya 13.03.2009 tarihli yazı gönderilerek, bu dosyalardan vekaletnamesini çekmesinin istenildiğini, Ermenek Barajı ile ilgili tahkim davasının sonuçsuz kalması üzerine, davacının “adli yargıda dava açılacaksa mahkeme harcının gönderilmesi” ile ilgili talebi üzerine, göndermiş oldukları 26.10.2009 tarihli yazıda, adli yargıda dava açılmasının düşünülmediğinin bildirildiğini, iddianın aksine davacının başarısızlıkla itham edilmediğini, davacıya ücretlerinin ödenmediğinin de doğru olmadığını, istifanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 25.12.2012 tarihli ve 2009/463 E., 2012/584 K. sayılı kararıyla; davacının istifasının haklı olduğu, davalıdan talep edebileceği toplam alacağın KDV dahil 9.426.443,59 TL olduğunun tespit edildiği, davacının toplam 9.426.443,59 TL ücret talep edebileceği kabul edilmek suretiyle taleple bağlı kalınarak davanın kısmen kabulüne,150.000,00 TL’nin temerrüt tarihi olan 29.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 10.12.2013 tarihli ve 2013/8068 E., 2013/30931 K. sayılı ilamıyla; davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmediğine karar verildikten sonra, davacı avukatın gerek “davalı şirket tarafından başarısızlıkla suçlandığı” gerekse “ücretlerinin ödenmediği” hususlarındaki istifa nedenleri haklı olmadığından, davacının haksız olarak vekaletten istifa ettiğinin kabulü gerektiği, haksız olarak istifa eden avukatın, istifa tarihi itibariyle hak etmiş olduğu aylık ücret ve kesinleşmiş olan işler dışında, derdest olup henüz sonuçlanmayan işler nedeniyle ücret talep edemeyeceği, Mahkemece açıklanan hususlar göz ardı edilerek, istifanın haklı olduğundan bahisle yazılı şekilde karar verilmiş olmasının hatalı olduğu gerekçesiyle, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş, bozma ilamına karşı davacı vekilinin karar düzeltme talebinin, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 07.07.2014 tarihli ve 2014/12851 E., 2014/11033 K. sayılı ilamı ile reddine karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemenin 07.07.2015 tarihli ve 2014/388 E., 2015/259 K. sayılı kararıyla; davacı taraf haklı nedenle vekillikten istifa ettiğinden temsil ettiği tüm davalar yönünden vekalet ücreti alacağını isteyebileceği, bu nedenle 16.07.2012 ve 09.11.2012 tarihli üçüncü bilirkişi kurulu raporundaki hesaplama kabul edilerek davalının KDV dahil 9.426.443,59 TL borcu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 150.000,00 TL'nin temerrüt tarihi olan 29.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
2. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
3. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 18.10.2016 tarihli ve 2016/499 E., 2016/11693 K. sayılı ilamıyla; Mahkemenin Yargıtayca verilen bozma kararına uyması sonucunda kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapılarak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde karar vermesi gerektiği, Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karşın bozma ilamı doğrultusunda bir inceleme yapılmadığı, Mahkemece, bozma ilamına uyulması ile birlikte davalı yararına usuli müktesep hak oluştuğu dikkate alınarak bozma ilamına uygun bir şekilde hüküm kurulması gerekirken; müktesep hak ihlal edilerek bozma ilamı dışına çıkılarak yeniden delil toplanılarak yazılı şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
4. Dairenin bozma ilamına karşı, davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
5. Dairenin 21.09.2017 tarihli ve 2017/9868 E., 2017/12478 K. sayılı ilamıyla; düzeltilmesi istenen Yargıtay ilamında açıklanan gerekçelere göre düzeltme dileğinde ileri sürülen sebepler HUMK'nın 440 ıncı maddesindeki yazılı hallerden hiç birisine uymadığından vaki düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan tarih ve sayılı kararıyla; davacının istifasının haklı nedenlere dayanmadığı, haksız olarak istifa eden avukatın, istifa tarihi itibariyle hak etmiş olduğu aylık ücret ve kesinleşmiş olan işler dışında, henüz derdest olup sonuçlanmayan işler nedeniyle ücret talep edemeceği, hükme esas alınan 22.02.2022 havale tarihli bilirkişi raporunda, Ermenek tahkim dosyasının ve Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2008/507 Esas nolu dosyasının vekaletten istifa tarihi itibariyle kesinleşen işlerden olduğu, yine Kasım 2008-Kasım 2009 tarihleri arasındaki 12 aylık ücretinin davacı vekile ödenmediği, bu işler ve ücretler bakımından davacının vekalet ücretine hak kazandığı, diğer dava dosyaları ve hukuki işler bakımından ise haksız istifa nedeniyle ücret talep edilemeyeceğinin bildirildiği, bilirkişi raporunda, davacının hak kazandığı ve davalıdan talep edebileceği vekalet ücreti alacağının toplam olarak 2.879,205,54 TL olduğunun tespit edildiği, bedelden davacı tarafından tahsil edilen 191.516,50 TL'nin mahsubu ile kalan alacağın 2.687,689,04 TL olduğu kanaatine ulaşıldığı, davacı tarafın talebiyle bağlı kalınarak davanın kabulüne ile 150.000,00 TL vekalet ücreti alacağının temerrüdün gerçekleştiği 29.10.2009 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Dairenin 21.02.2023 tarihli ve 2022/7201 E., 2023/181 K. sayılı ilamıyla; "1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına, bozmaya uyularak verilen kararda belirtilen gerekçelere göre; davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Mahkemece verilen ilk kararın temyiz edilmesi üzerine Kapatılan 13. Hukuk Dairesinin 10.12.2013 tarihli ve 2013/8068 E., 2013/30931 K. sayılı bozma ilamında açıkça, istifa nedenleri haklı olmadığından davacının haksız olarak vekaletten istifa ettiğinin kabulü gerektiği belirtilerek, haksız olarak istifa eden avukat, istifa tarihi itibariyle hak etmiş olduğu aylık ücret ve kesinleşme olan işler dışında derdest olup henüz sonuçlanmayan işler nedeniyle ücret talep edemeyeceği açıklanarak hüküm bozulmuştur. Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre, haksız istifa halinde avukat sadece kesinleşmiş işler nedeniyle ücrete hak kazanabilecektir.
Davacı avukatın takip ettiği Ermenek Tahkim dosyasında, tahkim süresinin uzatılması talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle tahkim dosyasının bitip kesinleştiğinden söz edilemez. Kaldı ki az yukarıda anılan bozma ilamında anıldığı üzere, taraflar arasında geçerli bir avukatlık ücret sözleşmesi bulunduğu, sözleşmenin 2 nci maddesinde sayılan ve etkin hukuki yardım hizmeti verilen bu davalarda ücretin hangi koşullarda ve ne şekilde ödeneceği açıkça yazılıdır. Davacı söz konusu davalarda ancak, “şirket menfaatine kazanılan değer” üzerinden ücret talep etme hakkına sahip olup, ödeme tarihi itibariyle, takip edilen davalar yönünden şirket menfaatine kazanılan bir değer bulunmadığı da aşikardır. Hal böyle olunca haksız istifa tarihi itibariyle kesinleşen bir işin bulunmaması ve de taraflar arasındaki sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, davalı tarafından davacı avukata yapılan ödemeler de dikkate alındığında davacı avukatın davalı müvekkilinden herhangi bir hak ve alacağının kalmadığının dosya içeriği ile anlaşılmakla mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. " şeklinde kararın bozulmasına karar verilmiştir.
V. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı, davacı vekili tarafından bozma ilamında imzası bulunan Daire başkanı ile üyeler hakkında reddi hakim talebiyle birlikte karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
B. Karar Düzeltme Sebepleri
Davacı vekili; 1. Hak arama hürriyeti, adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakkı bertaraf edildiğinden, Yargıtay incelemelerinde hukuka uygun inceleme yapılmadığından, olayda tabii hakim ilkesinin, kanun önünde eşitlik ilkesinin, etkili başvuru ilkesinin, hakimlerin tarafsızlığı ilkesinin ve ihsası reyde bulunmama ilkesinin gerçekleşmediğini, emsal yargı kararlarına ve uygulamaya aykırı olacak şekilde, Yargıtay kararının hukuka, dosya kapsamına ve hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin adları belirtilen başkan ve üyelerini Yargıtay Kanunu'nun 39 uncu maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili maddeleri gereği reddettiklerini,
2. İlk bozma ilamında şirket menfaatine kazanılan değer bulunmayan işler yönünden davacı müvekkilin ücret isteyemeyeceğine dair herhangi bir hüküm bulunmadığını, Yargıtay ilk bozma ilamında istifa tarihi itibariyle “davalı lehine kazandırılan bir rakam olup olmadığı” yönünden bir bozma kararı bulunmadığından dolayı istifa tarihi itibariyle aylık maaş alacakları dışında davacı avukatın takip ettiği işlerden “hangi işlerin kesinleştiği” hususunun tespitinin önemli olduğunu, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/507 E. sayılı dosyası, Ermenek tahkim dosyası kesinleşen işlerden olduğundan ve hükmüne uyulan ilk bozma kararıyla davacının aylık ücretlerinin de hesaplanması gerektiğinden, bozma kararında bu kez davanın tamamen reddine karar verilmesi gerektiğine yönelik kararının hukuka aykırı olup, ilk ve ikinci bozma kararları ile çeliştiğini,
3. Yerel Mahkemece hükmüne uyulan ilk bozma kararı kapsamında davacı müvekkilin haksız istifa ettiği tarih itibariyle kesinleşen işlerden ücret talep edebileceğinden, davacı tarafından takip edilen Ermenek Tahkim dosyasının tahkim süresinin uzatılması talebinin reddedilmesi nedeniyle bitip kesinleşmediğine yönelik kurduğu hükmün yasal mevzuata ve emsalleşmiş yargı içtihatlarına aykırı olduğunu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin konu itibariyle gördüğü işler kapsamında Tahkim Hukuku bulunmadığını, bu noktada yetkin bir daire olmadığı, tahkim dosyalarında tahkimin ayrı bir yargılama faaliyeti olduğunu, ayrı bir yargılama faaliyeti olmasından dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 407-444 üncü maddeleri arasında düzenlendiğini, tahkim dosyalarının dava dosyasından bağımsız Avukatlık Kanunu 171 inci maddesi gereğince ayrı ücrete tabi olduğunu, Yüksek Mahkemece dosyada bulunan 10.06.2019 Tarihli Uzman Görüşü ile Yerel Mahkemece Prof. Dr. ..............ve Prof. Dr. .............'den oluşan heyetten alınan bilirkişi raporlarının temyiz incelemesinde dikkate alınmadığını,
4. Ermenek Tahkim Dosyası İçin Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.06.2009 tarih ve 2009/669 D.iş sayılı dosyasıyla verilen "süre uzatım talebinin reddine" dair kararın kesin hüküm niteliğinde kesin karar olduğunu, verilen "süre uzatım talebinin reddine" dair kararla tahkimin bittiği ve kesinleştiğini,
5. Taraflar arasındaki sözleşmedeki “şirket menfaatine kazanılan değer” bulunmadığından bahisle ücret hesaplaması yapılmaması da hem sözleşmede etkin hukuki danışmanlık hizmeti kapsamında işlerin ayrı ücrete tabi olduğu düzenlemesine, hem avukatın ücretsiz iş takip etmesi yasağına hem de Avukat Kanunu 171 inci maddeye aykırı olacağından, davacı müvekkilin vekil olarak işi yürüttüğü Ermenek tahkim dosyasının yargılamasında tespit edilen miktar üzerinden davalının Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/221 Esas (2014/195 Esas) sayılı dosyasıyla alacak davası açması karşısında en azından 46.143.661,73 Euro üzerinden davacının vekalet ücreti sözleşmenin ilgili hükmü kapsamında hesaplanması gerektiğini, hükmüne uyulan Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararlarında, taraflar arasında akdedilen vekalet sözleşmesinin geçersizliği konusunda nihai bir tespit yapılmadığına göre, artık bu sözleşmenin geçerli olduğunun kabulunün gerektiğini,
6. Yüksek Mahkemenin karar düzeltmeye konu kararında, taraflar arasında geçerli olduğu kabul edilen sözleşmeye göre Etkin Hukuki Danışmanlık Hizmetleri kapsamında tahkim dosyalarının aylık ücret dışında ayrı bir ücrete tabi olduğunu ve Avukatlık Kanunu gereği de ayrı ücrete konu işlerde bir avukatın ücretsiz iş takip edemeyeceği hususları ile birlikte taraflar arasında sözleşme ilişkisinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 2009 yılı AAÜT nin 16 ncı maddesinde “Tahkimde ücret" başlığı altında tahkimin ayrı ücret olarak düzenlendiğini gözetmeksizin eksik inceleme ile karar verdiğini belirterek, bozma kararının karar düzeltme yoluyla kaldırılarak, Ankara 40. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/49E., 2022/213K. sayılı kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen avukatlık ücret sözleşmesi kapsamında haklı istifa iddiasına dayalı vekalet ücreti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1136 sayılı Avukatlık Kanunu 174 üncü maddesi; " Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret istiyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır. Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır. " şeklindedir.
3. Değerlendirme
1. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 10.12.2013 tarihli ve 2013/8068 E., 2013/30931 K. sayılı ilamıyla; davacı avukatın gerek “davalı şirket tarafından başarısızlıkla suçlandığı” gerekse “ücretlerinin ödenmediği” hususlarındaki istifa nedenleri haklı olmadığından, davacının haksız olarak vekaletten istifa ettiği, bu nedenle haksız olarak istifa eden avukatın, istifa tarihi itibariyle hak etmiş olduğu aylık ücret ve kesinleşmiş olan işler dışında, derdest olup henüz sonuçlanmayan işler nedeniyle ücret talep edemeyeceği belirtilmiştir. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK). Bu durumda davacı avukatın haksız olarak istifa ettiği hususu kesinleşmiş olup buna göre sözleşme hükümlerinin incelenmesi gereklidir.
2. Davacı taraf sözleşme kapsamında danışmanlık ücretinin ödenmediğini belirterek karar düzeltme talebinde bulunmuş ise de; az yukarıda belirtilen (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 10.12.2013 tarihli ve 2013/8068 E., 2013/30931 K. sayılı ilamı ) bozma ilamında, davalı şirketin sözleşme gereğince hiçbir zorunluluğu olmamasına rağmen, henüz muaccel olmadığı bir zamanda 5.12.2008 tarihinde 75.000,00 Dolar, 19.12.2008 tarihinde de 25.000,00 Dolar ödeme yapmış olması, böylelikle davacı tarafından, ödenmediğini iddia ettiği aylık ücretlerinin toplamından çok daha fazla bir ücret miktarının muaccel olmadığı halde tahsil edilmiş olduğu kabul edildiğinden, davacının bu talepleri yönünden yapılan itirazların reddine karar verilmiştir.
3. Avukatlık Kanunu'nun 163 üncü maddesinde; "Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukukî yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir.Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir. Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu Kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz." şeklinde düzenleme yer almaktadır. Kanunun emredici hükümlerine aykırı olmamak şartıyla tarafların serbest iradaleri ile düzenledikleri sözleşmeler geçerli olup tarafları bağlar. Somut uyuşmazlıkta araflar arasında 25.09.2007 tarihinde düzenlenen sözleşme olup, uyuşmazlığın çözümünde sözleşmede yer alan maddelerin bir bütün olarak incelenmesi gereklidir. Söz konusu sözleşmenin işin tanımı başlıklı ikinci maddesinde "Şirketin yükümlülüğünde olan Ermenek Barajı ve HES İnşaatı Fırtına (Dilek Güroluk)HES İnşaatı ve Ankara Hipodrum İnşaatı işlerine ilişkin olarak DSİ, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ile Uyuşmazlık halinde olduğu dava dosyalarında vekilin etkin hukuki yardım hizmeti vermesi ile sürekli hukuki danışmanlık hizmetinde bulunması" şeklinde belirtilmiştir. Yine sözleşmenin devamında sözleşme bedeli başlığı altında üçünde maddede, madde 2 bağlamında yukarıda bahsedilenlerle sınırlı kalmamak üzere diğer işleri de kapsayacak biçimde genel hukuki danışmanlık hizmetlerine karşılık olarak şirketin vekile (KDV, stopaj Şirkete ait olmak üzere) net 2.000,00 TL aylık ücret ödeyeceği, vekilin bunun dışında yukarıda belirtilen dava dosyalarında sunulacak etkin hukuki yardımda bulunması durumunda takip edilen dosyalarında şirket menfaatine olarak kazanılan faiz ve tazminatlar hariç her türlü değerin aşağıda belirlenen oranlara göre kademeli olarak belirlenecek tutarının şirketin vekile ödeyeceği, bu belirlenen ücrete stopaj dahil olup sadece KDV ilave edileceğinin belirlendiği, stopajın tutarının hak edilecek ücretlerden kesileceği, Mahkemeler veya İcra Daireleri tarafından Avukatlık Ücret Tarifelerine göre takdir edilen karşı yan vekalet ücretlerinin de vekile ait olacağının düzenlendiği görülmüştür. Ermenek Tahkim dosyasından tahkim süresinin uzatılması talebinde bulunulduğu Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/669 D. İş sayılı dosyası üzerinden şirketin tahkim süresinin uzatılması talebinin reddine kesin olarak karar verildiği ve böylece ikinci tahkim sürecinin usulden bir sebeple karar olmaksızın sona erdiği, akabinde şirketi temsilen başka bir vekil tarafından 11.05.2017 tarihinde Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde alacak davası açıldığı dolayısıyla yargılama sürecinin devam ettiği ve bu nedenle kesinleşmiş bir karar ve şirket menfaatine kazanılan bir değer bulunmadığından haksız istifa eden avukatın sözleşme kapsamında vekalet ücretine hak kazanmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin bu hususa ilişkin itirazlarının reddine karar verilmiştir.
4. Vekalet ücretine konu Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/507 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; tarafların sulh oldukları, davacının davadan feragati nedeniyle 02.01.2009 tarihinde feragat nedeniyle davanın reddine ve taraf vekillerinin beyanları göz önüne alınarak vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verildiği görülmüştür. Davacı vekili 23.11.2009 tarihli ihtarı ile bu dava dosya nedeniyle kanuni vekalet ücreti talep etmiş olup, Mahkemece hükmedilen vekalet ücreti (karşı yan) bulunmadığından, taraflar arasında düzenlenen sözleşme kapsamında haksız istifa eden avukatın vekalet ücretine hak kazanmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin bu hususa ilişkin itirazlarının reddine karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin karar düzeltme talebinin REDDİNE,
Aşağıda yazılı bakiye karar düzeltme harcı ile para cezasının düzeltme isteyene yükletilmesine,
16.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.