Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5471 E. 2024/410 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklanan alacak davasında, davanın başlangıçta kısmi dava olarak açılıp daha sonra belirsiz alacak davasına dönüştürülüp dönüştürülemeyeceği hususu.

Gerekçe ve Sonuç: 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girmesinden önce açılan kısmi davanın, 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girmesiyle kendiliğinden veya sonradan ıslah yoluyla belirsiz alacak davasına dönüştürülemeyeceği gözetilerek, direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 26.01.2023

SAYISI : 2022/98 E., 2023/22 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı ve birkısım davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Davacı ve davalı tereke tasfiye memuru vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin, babasının ölümünden sonra kalan malların intikali vs. işlemleri yapmak üzere davalı ...'nın tavsiyesi üzerine 11.11.1997 tarihli vekaletnamesi ile davalılardan ...'ı vekil tayin ettiğini ve 05.12.1997 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmeye göre meydana çıkarılacak miras payının tasfiyesi normal satış, izalei şuyu gibi her türlü şekilde satılan veya tasfiye edilen her miras payının nakde dönüşümünde avukat elde edilen paranın % 5’ini avukatlık ücreti olarak alır ibaresinin bulunduğunu, miras yolu ile intikal eden 1/2 hissesiyle malik olduğu Silivri İlçesi .........., Köyü 2272 ve 6464 nolu taşınmazların kamulaştırıldığını, davalılardan ...'ın yazılı muvafakatini alma gereği duymadan kazanılan davanın %25'inin diğer avukatlara vekalet ücreti olarak verilmesi hususunda 3 adet ücret sözleşmesi tanzim ederek bu görevi avukat olarak görev yapan davalılar ... ve ..........,’a verdiğini, Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinde lehine açılan 2001/335 E. sayılı davanın davalılardan ......,tarafından tevkil vekaletine istinaden açıldığını ve avukat tarafından sonuna kadar takip edildiğini, taraflarına tevkil vekaletname verilmeyen ancak %25 oranında ücreti vekalet ödenen davalı...’ın ise İstanbul Barosuna kayıtlı olmadığının öğrenildiğini, açılan tezyidi bedel davasında verilen ve kesinleşen kararın Silivri İcra Müdürlüğünün 2003/1227 E. sayılı dosyası ile toplam 3.369.107.928.401 TL olarak takibe konulduğunu, Adalet Bakanlığı tarafından yatırılan toplam 4.296.357.700.000 TL’nin davalı ..........., tarafından icra müdürlüğünün Ziraat Bankasındaki hesabından çekildiğini ve alınan paranın 3.106.663.594.800 TL’lik kısmının, ücret sözleşmesi yapılan avukatlara ödenmek üzere davalı ......, tarafından imzalı 24.06.2004 tarihli belge kapsamında alıkonulduğunu, bu bedeli talep etmesine rağmen tarafına iade edilmediğini, babasından kalan taşınmazın kamulaştırma sonucu açılan dava neticesinden hakedilen 4.296.357.700.000 TL'nin 1/4 üne tekabül eden 1.074.089.425.000 TL'yi alabildiğini, %75 i olan 3.107.663.594 TL'sinin 3 avukat adına düzenlenen sözleşme ile elinden alındığını, bu meblağa davalı ... tarafından alınan %5 avukatlık ücretinin dahil edilmediğini belirterek, kendisinden haksız olarak kesilen bedelden fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 6.000 TL’lik bölümünün alındığı tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş, yargılama sırasında davalı ... hakkındaki davadan feragat ettiğini, davalı... hakkındaki davayı takip etmeyeceğini bildirmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili; davacı tarafından verilen vekaletname ve taraflar arasında düzenlenen avukatlık ücret sözleşmesi uyarınca kamulaştırma bedelinin artırılması davasının yürütüldüğünü, davanın açılması talimatının ve dava giderlerinin davacının teyzesi ve vekili davalı ... tarafından verildiğini, diğer 3 adet avukatlık ücret sözleşmelerinin davalı ...’nın isteği üzerine düzenlendiğini, davalı .............,’in davalı ... ile birlikte hareket ederek yaptığı işlemler nedeni ile kendisinin sorumlu olmadığını, davacının kendisine tevkil yetkisi verdiğini, bankadan davalı ... tarafından çekilen paranın bir kısmının davalı ...........,’e verildiği ve bir kısmının da talimatı ile bazı kişilere gönderildiğini, davacı ile aralarında 02.05.2001 ve 15.06.2005 tarihli ibranamelerin düzenlendiğini, tüm sorumluluğun davacının teyzesi davalı ...’ya ait olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Davalı ........vekili; davacı ile hiçbir tanışıklığı olmadığı gibi davalı ......... ve ...’yı da tanımadığını, hukuki ve ticari herhangi bir ilişkisi de bulunmadığını, kendisi adına sınırlı yetkili vekalet verildiğini ve bir kez duruşmaya girdiğini, 09.11.2003 tarihli azilname ile de azil edildiğini, sadece davalı ......,’in sözüne istinaden bu dosyaya girdiğini ve ücret sözleşmesi imzalamadığı gibi bu şahıslarla hiçbir işbirliği olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.

3. Davalı Naif vekili; alt vekalet yetkisine dayanarak görevini icra ettiğini, davacı asille hiçbir irtibatı olmadığından bütün işlemlerini kendisini yetkili kılan davalı avukat ...'tan almış olduğu talimat doğrultusunda gerçekleştirdiğini savunarak; haksız ve kötüniyetli açılan davanın reddini istemiştir.

4. Davalı ... vekili; davalı avukat ...'ın talimatı doğrultusunda hareket ettiğini ve onun yetki ve talimatına istinaden tahsil etmiş olduğu parayı yeğeninin hesabına yatırdığını, bakiye paranın iade edileceği sözünün yerine getirilmemesi ve kendisine iade edilmemesi üzerine yeğenine haber vermek durumunda kaldığını, zimmetine geçirdiği herhangi bir para bulunmadığı gibi vekalet görevini de kötüye kullanmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.

5. Davalı..., davaya cevap vermemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 22.10.2013 tarihli ve 2005/135 E., 2013/439 K. sayılı kararıyla; davalıların davacının vekili olduklarını, davacının vekillerce yapılan tahsilatın miktarının ve kendisine ödenmesi gereken miktarın ne olduğunu bilmesi karşısında kendisine karşı sorumlu olan Avukat ... lehine ibraname düzenlemesi nedeniyle vekil tarafından tahsil edilen bedeli teslim aldıktan sonra vekili ile düzenlediği hukuka uygun ibraname karşısında TBK’nın 132 nci maddesi gereği taraflar arasındaki alacak ve borcun kesin olarak ortadan kalktığı, bu ibranın vekilin yetki verdiği alt vekilleride kapsayacağı, ve ibraname nedeniyle tevkil yetkisi verilen vekillere karşı da talepte bulunulamayacağı gerekçesiyle davalı ... hakkındaki davanın feragat nedeni ile reddine, davalı... Çağkur hakkındaki davanın takip edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.05.2014 tarihli ve 2014/5893 E., 2014/16278 K. sayılı ilamıyla; davacının 11.11.1997 tarihli vekaletname ile davalılardan ...'ı vekil tayin ettiği, ancak vekile başka avukatlar ile vekalet sözleşmesi yapması hususunda yetki verilmediğinden davalı avukat ...'ın

diğer davalılar ile yaptığı sözleşmelerin geçersiz olduğu, bu durumda Mahkemece somut olaya hangi tarihteki yasal düzenlemenin uygulanacağı ve davalı avukatların hak ettikleri ücreti vekalet miktarının tespiti konusunda bilirkişi raporu alınmadan eksik inceleme yapıldığı, ayrıca davacı tarafça yapılan masrafların belirlenerek karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 14.03.2018 tarihli ve 2015/68 E., 2018/77 K. sayılı kararıyla; davalı avukatlardan Naif’in Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/335 E. nolu dosyasını takip edip Silivri İcra Müdürlüğünün 2004/2646 E. sayılı dosyası ile tahsil ettiği para nedeni ile avukata ödenmesi gereken icra ve dava vekalet ücreti ile ...'ya ödenen para düşüldükten sonra davacının davalı avukatlardan talep edebileceği bedelin 1.928.430,49 TL olduğu ve bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle; kısmi talep edilen 6.000 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ......., ... ve ..........,dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı ... hakkındaki davanın feragat nedeni ile reddine, davalı... hakkındaki davanın takip edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; karara karşı, davacı ve davalılardan ........, ... ve ......., vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 23.06.2021 tarihli ve 2021/3727 E., 2021/7048 K. sayılı ilamında; her ne kadar Mahkemece bozma kararına uyularak davanın ıslah edilmemiş hali ile kabulüne karar verilmiş ise de, usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği ve usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde yasa değişikliği uyarınca Yargıtayın bozma kararından sonra, tahkikata ilişkin bir eylem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabileceği gözetilerek, davacının ıslah talebinin HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde belirtilen diğer hususlar yönünden değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma ilamına uyularak HMK’nın 172/2 nci maddesi ile Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir eylem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme karşısında usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki yasa değişikliği uyarınca ıslah yapılabileceği, davacının ise 09.03.2016 tarihli dilekçesi ile ıslah yoluna gittiği, her yargılamada bir kez ıslah yapılabileceğinden davacının 02.01.2023 tarihli dilekçesinin dikkate alınamayacağı gerekçesiyle; davalı ... hakkındaki davanın feragat nedeni ile reddine, davalı... hakkındaki davanın takip edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın 09.06.2016 tarihli ıslah dilekçesi göz önünde bulundurularak kısmen kabulü ile 6.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ......, ... ve..........,'dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebinin HMK 114/1-h gereğince hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı ve bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Gerekçe ve Sonuç

1.Dairemizin 17.05.2023 tarihli ve 2023/2514E.- 2023/1497 K. sayılı ilamıyla, 1. Dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi ve gerekli harçların yatırılması ile dava açma işlemi tamamlanmış olup, davanın 06.12.2005 tarihinde açılmış olması nedeniyle 6100 sayılı Kanun ile getirilen belirsiz alacak davasına ilişkin hükümler somut olayda uygulanamayacaktır. Başka bir deyişle 1086 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava şeklinde açılan eldeki davanın, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) yürürlüğe girmesiyle kendiliğinden belirsiz alacak davasına dönüşeceği kabul edilemez. Ayrıca 1086 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde açılan davalar 6100 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra kısmi ıslahla belirsiz alacak davasına dönüştürülemeyeceği gibi tam ıslahla dahi belirsiz alacak davası hâline gelmez. Zira davanın tamamen ıslahında, tamamen ıslah edilen dava, ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, ilk dava tarihinde açılmış kabul edilecek ve ilk dava tarihinde yürürlükte olan usul hükümleri uygulanacaktır.

2. Dolayısıyla 6100 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce, 1086 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde açılan eldeki davada, 6100 sayılı Kanun ile hukukumuza giren belirsiz alacak davasına ilişkin düzenlemenin somut uyuşmazlıkta uygulanabilirliği bulunmadığından davacının, davanın kısmi eda külli tespit davası olarak kabul edilmesi istemiyle vermiş olduğu 09.03.2016 tarihli dilekçesinin Islah Dilekçesi olarak kabulü mümkün değildir.

3. Bu itibarla Mahkemece; davacının 02.01.2023 tarihli dilekçesiyle davasını ıslah etmiş olduğu gözetilerek, ıslah istemi hakkında bir değerlendirme yapılması ve ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

4. Bozma sebebine göre, temyiz eden davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir. şeklinde bozulmasına karar verilmiştir.

V. KARAR DÜZELTME

A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı ve davalı tereke tasfiye memuru karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri

Davacı vekili, davanın görüldüğü dönemde yürürlüğe giren ve hükümlerinin tamamının derhal uygulanması gereken 6100 sayılı kanuna göre yapılan ıslah talebi ile davanın belirsiz alacak davasına dönüştürülmesi yasal olduğunu, kabul edilmemesinin hatalı olduğunu belirterek Daire bozma ilamının düzeltilerek mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı tereke tasfiye memuru, temyiz dilekçesindeki hususları tekrar ederek Daire bozma ilamının kaldırılarak mahkeme kararının davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448 inci maddesi;

2. 6100 sayılı Kanun'un belirsiz alacak davasını düzenleyen 107 nci maddesi

3. 6100 sayılı Kanun'un 109 uncu maddesi

4. 6100 sayılı Kanunu’nun 176 vd. maddeleri

5. 6100 sayılı Kanun'un 33 üncü maddesi

3. Değerlendirme

Karar düzeltme yoluyla incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve az yukarıda ve bozma ilamında anılan yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere bozma ilamındaki hususların yerinde olduğunun anlaşılmasına göre davacı ve davalı tereke tasfiye memurunun karar düzeltme talebinin reddine karar vermek gerekir.

VIII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı ve davalı tereke tasfiye memurunun karar düzeltme isteminin REDDİNE,

Aşağıda yazılı bakiye karar düzeltme harcı ile para cezasının düzeltme isteyenlere yükletilmesine,

25.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.