"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1877 E., 2023/1820 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/441 E., 2023/181 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması davalı ... tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 18.02.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalılar ... ve ... vekili Avukat ..., diğer davalı asil ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalılardan ... ve diğer davalıların murisleri ile dava dışı .... Sanayi A.Ş. arasında yapılan taşınmaz satım vaadi sözleşmeleriyle, davalıların sahip oldukları ve miras yoluyla kendilerine intikal edecek paylarını satıp temlik ettiklerini ve ayrıca taraflar arasında protokoller düzenlendiğini, ancak taşınmaz satım vaadi sözleşmesi ile satmayı vaad ettikleri payların ferağını vermemeleri üzerine tapu iptal ve tescil davası açıldığını, Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.04.2013 tarihli ve 2010/20 E., 2013/139 K. sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiğini, satıma konu bir kısım parsellerden TEM otoyolu geçtiğinden kamulaştırıldığını, kamulaştırma bedellerinin arttırılması talepli Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinde 1993/206 E., 1993/208 E., 1993/209 E. sayılı davaların açıldığını, bu davaların takibinin dava dışı ... Sanayi A.Ş. tarafından üstlenildiğini, bu davaların takibini ..., ... ve ...'nun vekaletname verdiği avukatlara takip ettirildiğini, dava dışı şirketin satış vaadi sözleşmesi ile sahip olduğu taşınmazları davacı şirkete 01.03.1996 tarihli satış vaad sözleşmesi ve temlikname ile satıp temlik ettiğini, temlik alan davacının temlik işlemini davalılara bildirdiğini ancak hiç bir haklı neden olmaksızın 21.10.1996 tarih ve 11.10.1996 tarihli azilnameleri ile kamulaştırma bedel arttırımı davalarını takip eden avukatların azledildiğini, bunun üzerine tezyidi bedel davalarının takip edilmemesi yahut iyi takip edilmemesi nedeni ile davacının uğrayacağı zararların davalılarca tazmin edilmesi gerektiği hususunun davalılara noter marifeti ile ihtar edildiğini, kamulaştırma bedellerinin arttırılması için açılan davaların açılmamış sayılmasına karar verildiğini ve kararların kesinleştiğini, kamulaştırma bedellerinin arttırılması davaları sonucunda arttırılacak kamulaştırma bedellerinden davacı şirketin almaya hak sahibi olduğu payın engellendiğini ileri sürerek, ıslahen toplam 1.656.835,38 TL tazminatın miras payları oranında davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili; davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkili ile davacı şirket arasında akdi bir ilişki bulunmadığını, huzurdaki davanın 1993 yılında yapılan kamulaştırmalara hasredildiğini, her ne kadar dava tazminat davası olarak nitelendirilmiş ise de aziller olmasaydı ve davalar sonuna kadar takip edilseydi, davacının alacağı yalnızca temlik aldığı kamulaştırma bedeli olacağından, eldeki davanın tazminat davası olarak değil, alacak davası olarak nitelendirilmesi gerektiğini, bu sebeplerle, kamulaştırma konusu taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin tespitinin istenmesinin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ...; Avukat ...'un anneleri ...'nin haklarını korumadığını bu nedenle vekaleten azledilmesinin haklı sebeplere dayandığını, kamulaştırma bedellerinden Av. ...'ın payının, taşınmazın dava tarihindeki değeri esas alınarak değil, tahsil edilen kamulaştırma bedelinden payının, kanuni faiz uygulanarak yapılabileceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Davalı ..., ... ve ... vekili; davanın zamanaşımından sonra açıldığını, kamulaştırılan taşınmazlara ilişkin mülkiyet hakkının Medeni Kanunu'nun 705. madde hükmü gereğince Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/20 E. sayılı davasında verilen kararın kesinleştiği 25.12.2014 tarihinden itibaren doğduğundan, bu tarihten önceki kamulaştırma bedelinin istenemeyeceğini, Türk Borçlar Kanunu'nun 26. maddesi uyarınca tarafların sözleşme içeriğini serbestçe kararlaştırabilecekleri, ancak kanunun emredici hükmüne, ahlaka ve kamu düzenine aykırı sözleşmelerin hükümsüz olduğunu, vekalet ücretinin arttırılması amacıyla başka bir özel hukuk tüzel kişiliği adına kanuni sınırlar aşılmak suretiyle yapılan satış vaadinin ve protokollerin geçersiz olduğu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı şirketin dava konusu payların mülkiyetine, 07.11.1989 tarihli kamulaştırma işleminden sonra 12.04.1996 ve 12.08.2015 tarihlerinde tapuda adına tescil yolu ile sahip olduğu, davalılardan ... ile ...'nun, davaların takibi için görevlendirdikleri avukatları 11.10.1996 tarihli, ...'nun ise 21.10.1996 tarihli azilnameleri ile azlettikleri, buna karşılık davacı şirketin 04.09.1996 ve 03.12.1996 tarihli ihtarnamelerine rağmen, davacının önerdiği avukatlara yeniden vekaletname vermedikleri gibi kendilerinin başka avukat da görevlendirmedikleri ve tezyidi bedel davalarını şahsen de takip etmeyip müracaata bırakılarak açılmamış sayılmalarına sebep oldukları, bu çerçevede davalılar tarafından satış vaadi sözleşmesi ve 23.09.1992 tarihli protokol ile belirlenen edimlerin yerine getirilmediği, satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazların kamulaştırılması sürecinde sözleşmeler ve protokollerin hükümlerine uyulmadığı, açılan tezyidi bedel davalarının azil yoluna gidilerek ihtara rağmen takibine engel olunduğu ve davaların davalılarca da takip edilmediği nazara alındığında tezyidi bedel davalarının yürütülüp sonuçlandırılmasına davalıların engel oldukları ve davacının kamulaştırılan taşınmazlar üzerinden tezyidi bedel yolu ile alınabilecek kamulaştırma bedellerinden yoksun bırakıldığı, ayrıca Kamulaştırma işlemlerinin yapıldığı 1989-1990 yıllarında yürürlükte olan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununundaki, kamulaştırmanın esası ve kamulaştırma bedellerine karşı izlenecek yol ve hukuki süreçlere göre, 14.05.1992 ve 23.09.1992 tarihlerinde satış vaadine konu edilen taşınmazları 01.03.1996 tarihinde temlik alan davacı şirketin, 1989-1990 yıllarında kamulaştırılan taşınmaz bedellerinin arttırılması davası açamayacağı, ..., ... ve ... adına açılan tezyidi bedel davaları, müracaata bırakılarak tamamının açılmamış sayılmasına karar verildiğinden, tezyidi bedel yolu ile tahsil edilen kamulaştırma bedelinin de bulunmadığı ancak kamulaştırılan gayrimenkullere Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü tarafından takdir edilen bedellerin davalılara ödendiği, davalılar tarafından davacı şirkete kamulaştırma bedelinden pay ödendiğine ilişkin olarak dosyada herhangi bir belgeye rastlanmadığı gibi tarafların böyle bir iddiası veya savunması da olmadığı anlaşılmakla, davanın kabulüne, 375.036,38 TL'nin davalı ... Rıza Gümüşoğlu'ndan, 375.036,38TL'nin davalılar ... ve ...'ndan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 906.762,74 TL'nin davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ndan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; karara karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, bilirkişi raporunun hükme esas alınmaya yeterli olduğu, mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu anlaşılmakla davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı davalılar vekili temyiz yoluna başvurmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davalılar ..., ... vekili; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı başlangıç süresinin Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/20 E. sayılı davanın kesinleşme tarihinden (25.12.2014 tarihinden) başlatmasının doğru olmadığını, vekaletten azil tarihi olan 11.10.1996 tarihinden ve Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinin 1993/206,208, ve 209 sayılı davaların açılmamış sayılmalarına dair karar tarihinden itibaren 10 senelik genel zaman aşımı süresi geçmiş olduğunu, davaya konu satış vaadi sözleşmeleri ve bu sözleşmelere atıf yapan protokol ve temlik sözleşmeleri görünür itibariyle satış vaadi sözleşmesi olmasına rağmen içeriği itibariyle dava ve iş takibini içeren vekalet ve avukatlık ücret sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmelerde satış vaadi ve avukatlık ücret sözleşmesi iç içe girmiş olup, iş takibi ve avukatlık ücret sözleşmesi niteliği daha baskın durumda bulunduğunu, Avukatlık Kanun'un hasılı davaya iştirak yasağını delmek ve kanunun arkasına dolanmayı ve kanunun bir hükmünün yasaklamış olduğu bir kuralı, kanun'un başka bir kurallı ile avukatlık ücret sözleşmesini satı vaadi sözleşmesi kuralları ile geçersiz kılmak için yapıldığını, bu nedenle davanın dayanağını teşkil eden satış vaadi ve bunu tamamlayan protokol ve bu sözleşmelere dayanılarak yapılan temlik işlemlerinin davalılar yönünden hükümsüz ve batıl olduğunu, taraflar arasında yapılan satış vaadi ve satış vaadinin uygulamasına yönelik protokollerdeki kamulaştırma ve kamulaştırma bedellerinin alınmasına yönelik hükümler Kamulaştırma Kanunu 31. maddesi emredici hükmüne aykırı olmakla Borçlar Kanunu 19 ve 20 (yeni Türk Borçlar Kanunu 26 ve 27 maddeleri) hükmünce hükümsüz bulunduğunu, davacının kamulaştırma davalarına asli müdahil olarak katılıp devam etme hakkı usul hükümleri çerçevesinde var iken bu imkandan faydalanmadığını, kabul etmiş olmak anlamına gelmemek üzer işbu davda bir bedele hükmedilmek gerekecekse bu bedelin davanın açılmış olduğu tarihteki değil ifanın imkansız olduğu tarihteki bedel olması gerektiğini, kararda her bir davalının sorumlu olacağı harç miktarı ve avukatlık ücreti ayrı ayrı gösterilmediğini, yasal faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasının istemiştir.
2. Davalı ... vekili; zamanaşımı itirazlarının dikkate alınmadığını, tezyidi bedel davalarının yürütülüp sonuçlandırılmasına müvekkil ve diğer davalı tarafça engel olunmadığını, davacının haksız ve hukuka aykırı olarak kamulaştırma bedel artırımı davalarından haksız olarak azledilmediğini, protokolde belirtilen şartların yerine getirilmemesi ile mağdur olan tarafın davalılar olduğunu, 14 Mayıs 1992 tarihli Protokolün (4.) ve (5.) maddeleri Protokolün birinci tarafınca yerine getirilmediğinden taraflar arasında uyuşmazlık çıktığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. ... vekili; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, tezyidi bedel davalarının yargılama sürecine gerek müvekkilinin gerekse diğer davalılar hiçbir şekilde engel olmadığını, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, avukatlarının haklı olarak azledildiğini, mağduriyet yaşamalarına neden olduğunu, davacı tarafça yapılan sözleşmede kendilerine yüklenen edimleri yerine getirmediğini, taraflar arasında yapılan satış vaadi ve satış vaadinin uygulamasına yönelik protokollerdeki kamulaştırma ve kamulaştırma bedellerinin alınmasına yönelik hükümler Kamulaştırma Kanunu'nun 31. maddesinin emredici hükmüne aykırı olmakla Borçlar Kanunu 19 ve 20 (Türk Borçlar Kanunu'nun 26 ve 27 maddeleri) hükmünce hükümsüz bulunduğunu, kararda davalıların sorumlu olacağı harç miktarı ve avukatlık ücreti kararda infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, her bir davalının sorumlu olacağı harç miktarı ve avukatlık ücreti ayrı ayrı gösterilmediğini, avans faizine hükmedilmesi doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
4. Davalı ...; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, yargılama sürecindeki haklı itirazlarının dikkate alınmadığını, tezyidi bedel davalarının yargılama sürecine gerek müvekkilinin gerekse diğer davalılar hiçbir şekilde engel olmadığını, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, davacı tarafın ileri sürmüş olduğu avukatlarının haksız yere azledildiği beyanı ise hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamakla beraber bu durumun mağduriyet yaşamalarına neden olduğunu, davacı tarafça yapılan sözleşmede kendilerine yüklenen edimleri yerine getirmediğini, taraflar arasında yapılan satış vaadi ve satış vaadinin uygulamasına yönelik protokollerdeki kamulaştırma ve kamulaştırma bedellerinin alınmasına yönelik hükümler Kamulaştırma Kanunu'nun 31. maddesinin emredici hükmüne aykırı olmakla Borçlar Kanunu'nun 19 ve 20 (Türk Borçlar Kanunu 26 ve 27 maddeleri) hükmünce hükümsüz bulunduğunu, bilirkişi raporunda payların yanlış hesaplandığını, 1996 yılında alınmış tapuların hesaptan düşülmesi gerektiğini, davacının asli müdahil olarak katılıp devam etme hakkı usul hükümleri çerçevesinde var iken bu imkandan faydalanmadığını, davalılar tacir olmadığından avans faizi uygulanamacağını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
1. Davacı eldeki dava ile davalıların gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile protokollere aykırı davranmaları nedeniyle oluşan zararın davalılardan tahsilini istemiştir.
2. TEM Otoyolu güzergahında kalmaları nedeniyle Karayolları Genel Müdürlüğünce 07.11.1989 tarihli kamulaştırma kararı ile kamulaştırılan ve davaya konu parsellerden kamulaştırma suretiyle ifrazen oluşan yol nitelikli tapu parsellerinin 15 adet olduğu ve 14.05.1992 ve 23.09.1992 tarihlerinde satış vaadi sözleşmesine konu edildikleri, akabinde protokoller düzenlendiği ve bu taşınmazlarla ilgili olarak 01.03.1996 tarihli davacı şirket ile dava dışı şirket arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ve temlikname düzenlenerek dava dışı şirketin hak ve alacaklarını davacı şirkete devrettiği, bu temlikin davalılara bildirildiği görülmüştür.
3. Davalı ve davalılar murisi tarafından 11.10.1996 ve 21.10.1996 tarihli azilnameler ile kamulaştırma bedellerinin artırılması için Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davaları takip ile yetkilendirilen avukatların azledilmelerinden sonra asillerin de davayı takip etmemeleri nedeniyle işlemden kaldırılan dosyaların yasal süre geçtikten sonra takip edilmemeleri nedeniyle açılmamış sayılmalarına (1999,1997 ) karar verildiği anlaşılmıştır.
4. Davacı Şirket, uyuşmazlıkta sözleşmeye dayanmakta olup bu durumda 10 yıllık zamanaşımı süresinin bulunduğu aşikar olup zamanaşımı süresinin başlangıcı konusunun açıklığı kavuşturulması gerekmektedir. Davaları takip eden avukatların azledilmesi nedeniyle davacı tarafından 04.09.1996, 03.12.1996 tarihlerinde davalılara noter aracılığıyla gönderilen ihtarlarda, davaların bulundukları aşamalar, yapılması gereken işlemler, yapılan satış vaadi ve protokollerle üstlenilen edimlerin nasıl ifa edildiği, yeniden vekaletname verilmediği takdirde oluşacak zarardan sorumlu olacakları da bildirilmiştir.
5. Hal böyle olunca, kamulaştırılan taşınmazlar için açılan bedel artırım davalarının açılmamış sayılmasına karar verilen tarihler itibariyle alacak muaccel hale gelmiş olduğundan zamanaşımı süresinin bu tarihlerden itibaren başladığı kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmekte olup hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
6. Bozma nedenine göre, davalı ... ile davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı ... ile davalılar vekillerinin temyiz itirazların kabulüyle, 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi KARARININ KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
2. Bozma sebebine göre davalı ile davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılardan ..., ... ,..., 'na verilmesine,
Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,18.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.