Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5637 E. 2024/3954 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı özel hastane ve doktorun, davacıya yapılan tiroid ameliyatı öncesinde aydınlatılmış onam alıp almadığı ve ameliyat sonucu oluşan ses kısıklığı nedeniyle davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıların, davacıya ameliyat öncesinde oluşabilecek komplikasyonlar konusunda yeterli aydınlatma yapmadığı ve davacının ameliyat sonucu ses kısıklığı yaşayarak meslekte kazanma gücü kaybına uğradığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/876 E., 2023/1489 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 2. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2017/261 E., 2023/134 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin 12.07.2011 tarihinde Havza Devlet Hastanesinde yaptırdığı tetkikler neticesinde troid bezlerinin sağ ve sol lobunda birer adet nodül olduğunu öğrendiğini, Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan incelemelerde ise üç ay sonraya takip önerildiğini ve cerrahi müdahalenin gerekliliğinden bahsedildiğini, davacının bu rapor ve tetkiklerle davalı şirkete ait özel hastaneye başvurarak davalı doktora muayene olduğunu, doktorun basit bir operasyonla o bölgeyi temizleyeceğini beyan etmesi üzerine onun verdiği güvenle ameliyat olmayı kabul ettiğini, 05.02.2014 tarihinde “toksik olmayan guatr” tanısıyla ameliyatın gerçekleştirildiğini ve iki gün sonra taburcu edildiğini, ancak müvekkilinin ses kısıklığının aradan geçen zamana rağmen halen geçmediğini, konuşma zorluğu yaşamaya başladığını, konuşmaya çalıştıkça ağrı ve yorgunluğunun arttığını, bunun için ses terapisi aldığını ancak çözüm olmadığını, hekimin cerrahi müdahalenin komplikasyonlarını hastasına açıkça izah ederek bunu da onam formuna yazması ve hastaya bu operasyonla ilgili karar için düşünme süresi vermesi gerektiğini, ancak davalıların ameliyat öncesi müvekkilini yeterince aydınlatmadığı gibi alınan onam formlarının da yasal unsurları taşımadığını, bu sebeple davalıların kusurlu olduğunu, müvekkilinin vergi dairesinde memur olarak çalışmakta olup kazanma gücünde eksiklik meydana geldiğini, maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalılar vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının tedavisi ile ilgili müvekkillerinin kusur ve ihmalinin bulunmadığını, müvekkili doktorun üzerine düşen özen ve ihtimamı eksiksiz olarak yerine getirdiğini, tıp ilminin ve etiğinin gerektirdiği araştırmaları yaptığını, hastanın ameliyat öncesi detaylı olarak bilgilendirildiğini ve rızasının alındığını, davalı hastanenin de en son teknolojik tıbbi cihaz ve donanımlarla hizmet verdiğini, davacının olağan komplikasyonlar nedeniyle ses kısıklığı yaşamasının yaşamını idame ettirmesine engel olmayacağını ve kendisine maluliyet hakkı doğurmayacağını, yapılan tıbbi uygulamaların mesleğine ve meslekten kazanma gücüne engel olmadığını, tazminat taleplerinin hukuka aykırı ve fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Fer'i müdahil vekili; müvekkili şirket ile davalı doktor arasında tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesi bulunduğunu, davacıya yapılan tıbbi işlemde hekime ve hastaneye atfedilebilecek kusur bulunmadığını, uygulanan tedavinin güncel tıp kurallarına uygun olarak gerçekleştirildiğini, herhangi bir uygulama hatası, özensizlik veya dikkatsizliğin söz konusu olmadığını, davacıya komplikasyon olasılıkları ile ilgili bilgi verildiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda, toksik olmayan multinodüler guatr tanısı bulunan davacı hastanın radyolojik görüntüleme tetkiklerinden elde edilen bulgulara göre 05.02.2014 tarihinde uygulanan bilateral total tiroidektomi ameliyatı endikasyonu bulunduğu ve uygulama şeklinin tıbben doğru olduğu, ameliyat sırasında meydana gelen sağ laringeal sinir hasarına bağlı vokal kord paralizisi ve ses kısıklığının her türlü dikkat ve özene rağmen gelişebilecek komplikasyon olarak nitelendirildiği, ameliyat sonrasında kulak burun boğaz hastalıkları konsültasyonu istenerek vokal kord paralizisinin tespit edildiği ve hastanın takibe alındığı, komplikasyon yönetiminin tıbben uygun olduğu, davalı genel cerrahi uzmanı hekimin uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, sağlık hizmetini sağlık personeli aracılığıyla yürüten davalı hastanenin hizmet kusuru bulunmadığının gerek Adli Tıp Kurumundan (ATK) gerekse Üniversite öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporlar ile sabit olduğu; aydınlatılmış onam konusunda ise ispat külfetinin davalı hastane ve hekimde olduğu, aydınlatma yükümlülüğünün yazılı olarak yapılması gerektiğine ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, yazılı aydınlatmanın ispat kolaylığı sağlasa da şekil serbestisinin söz konusu olduğu ve bu yükümlülüğün yerine getirildiğinin her türlü delille ispatlanabileceği nazara alındığında, söz konusu ameliyatın ve ameliyata ilişkin komplikasyonların hastanın kendisine anlatıldığına dair bilgi içeren formun dosya arasında bulunduğu, davalı tanıklarının da doktorun davacı hastaya ameliyat sonrasında yaşayabileceği olumsuzlukları anlatarak hastayı bilgilendirdiği, ameliyat öncesi hasta tarafından da gereken araştırmanın yapıldığı ve daha sonra evrakları imzalayarak ameliyat olmaya karar verdiği yönündeki beyanları karşısında, tiroidektomi ameliyatı olacağını bilen davacının olası ses kısıklığı komplikasyonunu da bilebilecek durumda olduğu, bu suretle aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olup davalılara atfı kabil bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; halen yürürlükte bulunan 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un (1219 sayılı Kanun) 70 inci maddesinin hekim tarafından tedavi öncesinde hastanın bu tedaviyle ilgili yazılı olarak onayının alınmasını şart koştuğunu, müvekkilinin geçirdiği tiroidektomi ameliyatının büyük bir cerrahi operasyon olduğunu ve bu tür operasyonlarda aydınlatılmış onam formunun yazılı olarak düzenlenmesi gerektiğini, aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olduğunun tanıkla ispat edilemeyeceğini, dosyaya sunulan onam formunun yetersiz ve hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafça gerekli şartları taşımayan ve ameliyata özgü spesifik bilgiler içermeyen bu belge üzerine sonradan eklemeler yapıldığı gibi tedaviyi gerçekleştirecek ve ameliyatı yapacak hekimin imzasının da bulunmadığını, genel bir cerrahi onam formu niteliğinde olup ameliyat sonrası meydana gelebilecek olası risklerin, ameliyatın başarı şansının ve komplikasyonların belirtilmediğini, gerek Adli Tıp Kurumundan gerekse öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporlarda, müvekkilinin aydınlatılmış rızasının olmadığı ve alınan onamın yetersiz olduğu açıkça vurgulanmasına rağmen davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilerek onamın gerekli şartları taşıdığı ve davalılarca aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle; manevi tazminat talebi yönünden miktar itibariyle kesin, maddi tazminat yönünden ise temyizi kabil olmak üzere, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalı özel hastane ve doktorun vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırı davrandığı iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 ve devamı maddeleri,

2. 09.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Avrupa Biyotıp Sözleşmesi,

3. Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları'nın 26 ncı maddesi.

3. Değerlendirme

1. Taraflar arasındaki hukuki ilişki vekâlet sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Vekil, vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.

2. Bu konuda önemli bir diğer düzenleme de 09.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Avrupa Biyotıp Sözleşmesidir. Bu sözleşmenin “Amaç” başlıklı 1 nci maddesi; “Bu sözleşmenin tarafları, tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacak; biyoloji ve tıbbın uygulanmasında ayırım yapmadan herkesin bütünlüğüne ve diğer hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini güvence altına alacaklardır.” şeklinde, “Meslek Kurallarına Uyma” başlıklı 4 üncü maddesi ise; “Araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir. Sözleşme iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiş ve her türlü tıbbi müdahalenin mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olması kural olarak benimsenmiştir. Diğer yandan, Sözleşmenin 5. maddesinde; “Rıza” konusu düzenlenmiş ve “Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye önceden müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi muvafakatını her zaman serbestçe geri alabilecektir.” düzenlemesi ile rızanın kapsamı belirlenerek Dairemizin yerleşik uygulamalarına paralel düzenlemeler getirilmiştir. Buna göre salt ameliyata rıza göstermek yeterli değildir. Ayrıca komplikasyonların da izah edilmesi gerekmektedir. Ancak bu rızanın da yukarıda vurgulandığı üzere aydınlatılmış rıza olması gerekir. Nitekim Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının "Aydınlatılmış Onam" başlıklı 26 ncı maddesinde düzenleme yapılmış ve "Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır." düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Aydınlatılmış onamda ispat külfeti hekim ya da hastanededir.

3. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; her ne kadar Mahkemece gerek Adli Tıp Kurumundan gerekse Üniversite öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporlarda, davacı hastanın bilateral total tiroidektomi ameliyatı endikasyonu bulunduğu ve uygulama şeklinin tıbben doğru olduğu, ameliyat sırasında meydana gelen sinir hasarına bağlı vokal kord paralizisi ve ses kısıklığının her türlü dikkat ve özene rağmen gelişebilecek komplikasyon olarak nitelendirildiği, söz konusu ameliyatın ve ameliyata ilişkin komplikasyonların davacıya anlatıldığına dair bilgi içeren formun dosyada mevcut olup davalı tanıklarının da doktorun davacı hastaya ameliyat sonrasında yaşayabileceği olumsuzlukları anlatarak hastayı bilgilendirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davalı özel hastane ve doktor tarafından davacıya yapılan ameliyat sonucunda oluşabilecek olası komplikasyonların anlatıldığına ve davacının bu işleme rıza gösterdiğine dair aydınlatılmış onamının alındığına ilişkin bir delil sunulmadığı, cerrahi onam formu başlığı altında dosyaya sunulan belgenin ise davacıya uygulanan tiroid ameliyatının komplikasyonu olarak ortaya çıkan sinir hasarına bağlı vokal kord paralizisi ve ses kısıklığı hususunda gerekli aydınlatmayı içermediği gibi yalnızca rıza mahiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra gerek ATK 7. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 28.02.2020 tarihli raporda gerekse talimat yoluyla kulak burun boğaz ve göğüs cerrahisi uzmanı bilirkişilerden alınan 22.08.2022 tarihli raporda, dosyada mevcut cerrahi onam formunun, hastalığın tanısı ve ameliyata bağlı gelişebilecek komplikasyonları (olası riskleri) içermediği, bu sebeple tıbben yetersiz olduğu, davalı hastane ve doktorun hastadan standartlara uygun aydınlatılmış onamını almaması nedeniyle kusurlu oldukları belirtilmesine rağmen Mahkemece raporlarda belirtilen bu hususlara itibar edilmemiştir. Ancak, aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi yapılan müdahaleyi de hukuka aykırı hale getirmektedir.

4. Bu durumda Mahkemece, davalılar tarafından vekalet sözleşmesinden kaynaklanan aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediği ve davacının tiroid ameliyatının komplikasyonu olarak ortaya çıkan vokal kord paralizisi ve ses kısıklığı nedeniyle maluliyet durumuna ilişkin ATK 3. İhtisas Kurulundan alınan 28.09.2020 tarihli rapora göre %16 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş olduğu göz önüne alınarak bir değerlendirme yapılıp oluşacak sonuca göre tazminat talepleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davacının aydınlatılmış rızasının bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğundan davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.