"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/6 E., 2023/2193 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/598 E., 2020/416 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve duruşma talepli olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, davalı vekilinin duruşma talebi miktar yönünden reddedilerek temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin adına kayıtlı taşınmazın satımı için davalıya 01.02.2007 tarihinde genel vekaletname verdiğini, davalının taşınmazı vekaletnameye dayanarak 19.03.2009 tarihinde müvekkilinden habersiz olarak dava dışı üçüncü kişiye 25.000,00 TL bedel ile sattığını ancak satış hakkında bilgi vermediğini, satım bedelini de müvekkiline teslim etmediğini, taşınmazı vekaletnamede belirtilen uygun bedel yerine cüzi bir bedel karşılığında sattığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin şimdilik 25.000,00 TL maddi zararının yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin, davacının eşinin kardeşi olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, banka kredisi ile dava konusu taşınmazın satın alındığını, kredi taksitlerini davacının ödeyemediğini hatta müvekkilinin bir kısım taksitleri ödediğini, davacı kredi borcunu ödemeyemediği için icra yoluyla taşınmazın satışının yapılmaması için davacının talebi üzerine taşınmazın satıldığını, satış bedelini almadığını, üçüncü kişinin satış bedelini bankaya yatırdığını, taşınmazın satış bedelinin davacının talebi üzerine tapuda düşük gösterildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının vekaletneme ile davalıyı vekil tayin ettiği, vekaletnamenin taşınmaz satış yetkisini ihtiva ettiği, davalının 19.03.2019 tarihinde satışa yetkili olduğu taşınmazı üçüncü kişiye sattığı, dosya kapsamında davacının bilgilendirildiği yahut satış bedelini ödendiğine dair davalının delil sunmadığı, üçüncü kişiye yapılan devrin satış bedelinin rayice uygun olmadığının iddia edildiği, davalı tarafça bedelin düşük gösterildiğinin kabul edildiği ancak kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından bu hususun dikkate alınmadığı, davacının 08.06.2007 tarihinde 95.000,00 TL kredi kullandığı, bedellerin kendi hesabında ödendiğine dair hesap hareketlerinin gönderildiği, taşınmaz üzerine 190.000,00 TL'lik ipotek konulduğu, 18.03.2009 tarihinde ipoteğin fek edildiği, satın alınan üçüncü kişi tarafından ödeme yapılmadığının anlaşıldığı, kredi ödemelerin davacı tarafından yapıldığı sabit olmakla davalının satış bedeli ile kredi bedelinin ödendiği yönündeki itirazlarının yerinde görülmediği, dava konusu taşınmazın davalı vekil aracılığıyla üçüncü kişiye 25.000 TL bedel ile satıldığı, vekalet görevi gereğince müvekkilin bilgilendirme, vekilin haklarını gözeterek işlem yapma ve yapılan satış bedelinin ödenmesi yönlerinden vekaleti kötüye kullandığı ve bu yönlerden dosyada delil sunulmadığı, bilirkişi raporu doğrultusunda üçüncü kişiye satış tarihi itibariyle rayiç değerinin 250.000,00 TL olduğu gerekçesiyle bu değer üzerinden satış tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili; Mahkemece kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağı hususunun yanlış değerlendirildiğini, muvazaa iddiasına dayanarak hak talep edenin davalı taraf olduğunu, davalının satış bedeli ile kredi bedelinin ödendiği yönündeki beyanının doğru olmadığını, kredi ödemelerinin de müvekkili tarafından yapıldığını, davanın kısmen kabulüne karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, kararın gerekçesinin yeterli olmadığını, hangi hususların incelenip incelenmediği ve hangi gerekçeyle taleplerinin uygun bulunmadığının anlaşılamadığını, ıslah nedeniyle reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücreti hükmedilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek; kararın kaldırılmasını istemiştir.
2. Davalı vekili; kısmi dava açıldığını, ıslah ile talep edilen miktarın zamanaşımına uğradığını, ıslah tarihinden itibaren faizin başlatılması gerektiğini, taşınmazın alıcısı ... ile yapılan anlaşma doğrultusunda devir bedelinin bir kısmının davacıya ait bankaya yatırıldığını geri kalanı ile Ümraniye 1. İcra Müdürlüğünün 2009/952 E. nolu icra takibi borcunu, dosyada biriken faiz tutarını, karşı vekalet ücreti ve tahsil harç kalemlerini kapattığını, 19.03.2009 tarihinde devir işlemi gerçekleştirildiğini, müvekkil tarafından davacının hesabına yatırılan 30.000,00 TL ve 8.500,00 TL tutarlı 2007 tarihli dekontlar ile 13.02.2009 tarihli müvekkil tarafından yatırılan 50.000,00 TL tutarındaki müvekkilin imzasını taşıyan dekontu ve taşınmazın sonraki maliki ... vekili Abdulkerim Abik tarafından davacının hesabına yatırılan 13.03.2009 tarihli şahsa ait imzalı 64.744,00 TL tutarındaki dekontun dosya içerisinde bulunduğunu, devir bedelinin iddia edildiği gibi 25.000,00 TL olmadığını, bedelin 50.000,00 TL+ 64.744,00 TL + İcra Müdürlüğüne yatırılan tutarın eklenmesiyle ortaya çıkacağını buna rağmen Mahkemece devir bedelinin davacıya ödendiğinin ispat edilemediği gerekçesinin hatalı olduğunu, Türkiye Ekonomi Bankası (TEB) tarafından sunulan 29.05.2019 tarihli müzekkere cevabında yatırılan bütün paraların bankanın “Bakırköy Meydan” şubesinden yatırıldığı, internet bankacılığının kullanılmadığı, dosyaya celp edilen hesap dökümündeki işlemlerin açıklama kısmının sonunda da “…şubeden.” ibaresi bulunduğu bu hususun açıklığa kavuşması için belirtilen bütün işlemlere ilişkin dekontların celp edilmesi gerektiğini, belirtilen tarihlerde davacının yurt dışında olduğunu, davacının TEB hesabına yatırılan bütün tutarların müvekkil tarafından yatırıldığını, müvekkilin evin satışında para almadığını, davacının isteği ile tapuda düşük harç ödemek için dairenin değerinin düşük gösterildiği, devir bedelinin bu değerin çok üzerinde olduğunu, dava konusu taşınmazın 13.06.2007 tarihinde tapuda devir bedeli 22.000,00 TL gösterilerek devralındığını, 12.03.2009 tarihinde ise 25.000,00 TL gösterilerek devredildiğini, tapuda düşük harç ödenmesi ile muvazaadan söz edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilin davacının haklarını gözeterek hareket ettiğini, yapılan işleri davacının bilgisi ve iradesi dahilinde gerçekleştirdiğini, icra takip dosyası incelenmeden eksik ve hatalı karar verildiğini, devir tarihinde davacının Fortis Bankası'na 100.000,00 TL'den fazla kredi borcu bulunduğunu, devir yapıldıktan sonra davacı, bankaya ya da müvekkile kredi borcunun ödenmesi için herhangi bir ödeme yapmadığını, davacı ile eşinin (müvekkilin kızkardeşi) boşanma noktasına geldiğinden, devir tarihinden 8 yıldan uzun süre geçtikten sonra davayı açtığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yanlış değerlendirme yapıldığını, rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, devir tarihinde taşınmazın üzerinde banka lehine ipotek ve icra takibinin bulunduğu, taşınmazın bakımsız olduğu bu nedenle değerinin belirlenenden daha düşük olduğunu, taşınmazın sonraki malikleri tarafından daireye kapsamlı bir tadilat yapıldığından dairenin değerinin arttığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının davasını ispatlayamadığını, tanıklarının dinlenmediğini, Mahkemece deliller toplanmadan karar verilerek savunma hakkının kısıtlandığını, hatalı ve eksik inceleme sonucu karar verildiğini savunarak, kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında vekalet ilişkisinin kurulduğu, davalının vekaleten taşınmazı sattığı, vekalet akdinin azil ya da başka bir şekilde sona erdirilmediği, vekalet akdi devam ettiği sürece vekilin hesap verme borcunun devam ettiği, zamanaşımı süresinin dolmadığı, taşınmazın tapudaki satış değeri 25.000,00 TL ise de, vekaleten işlem yapan davalının satış bedelinin tapuda yazılı miktar olmadığı yönündeki beyanı nazara alındığında, Mahkemece satış tarihi itibariyle taşınmazın değerinin belirlenerek buna hükmedilmesinde bir usulsüzlük görülmediği, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapıldığı, kamu düzenine aykırılığın da bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.
2.Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekaletnamenin kötüye kullanılması nedeniyle alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Temyize konu İlk Derece Mahkemesinin kararında, "...satın alınan 3. kişi tarafından ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır. Kredi ödemelerin davacı tarafından yapıldığı sabit olmakla davalının satış bedeli ile kredi bedelinin ödendiği yönündeki itirazları yerinde görülmemiştir." şeklinde gerekçe sunulmuş ise de, davalı tarafından dosyaya sunulan ve ilgili Banka tarafından da suretleri gönderilen 12.03.2009 tarihli dekontta, 64.744,00 TL'nin davacının kişisel hesabına yatırıldığı ve dekontun üzerinde de taşınmazı satın alan ...'in tapu senedinde vekili olarak görülen "Abdulkerim Abik" imzasının bulunduğu, ayrıca yine davalı tarafından dosyaya sunulan ve davacının hesabına gönderilen 50.000,00 TL'ye ilişkin dekontta da davalının ismi ve imzasının bulunduğu görülmüştür. Bu durumda davalının taşınmaz bedeli olarak ödendiğini ileri sürdüğü söz konusu bedellerin ne için verildiği, taşınmazın satış bedeli olarak kabul edilmesi gerekip gerekmediği hususu tartışılmadığı gibi dekontların neden değerlendirilmediği de anlaşılamamıştır.
2. Davalı tarafça, taşınmaz bedelinin davacıya gönderilen 50.000,00 TL, 64.744,00 TL ve İcra Müdürlüğüne yatırılan tutarın toplanması ile ortaya çıkacağı savunmasında bulunduğu, Dairemizce Ümraniye 1. İcra Müdürlüğünde 2009/952 E. sayılı takip dosyasının incelenmesi için ilgili yerden temini ile temyiz incelemesine konu dosyaya gönderilmesinin Mahkemesinden istenildiği ancak söz konusu icra takip dosyasının kapalı olduğu ve SEKA 'ya gönderilerek imhasının yapıldığı, Uyap üzerinden ise evraklara ulaşılamadığının bildirildiği görülmüştür. Bu durumda, ilgili banka tarafından söz konusu icra dosyası ile ilgili bilgi ve belgelerin istenilmesi ve söz konusu icra takip dosyasına kim tarafından ödeme yapıldığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
3. Diğer taraftan, TEB'in kredi ödemelerini gösterir 02.01.2019 tarihli yazısı ekinde gönderdiği 19.08.2008, 14.10.2008, 13.02.2009 ve 12.03.2019 tarihli dekontların "kanuni takip bireysel kredi ödemesi" ne ilişkin olduğu ve tahsilatların şubeden yapıldığı belirtilmiştir. Bu durumda, davacının kredi ödeme tarihlerinde Türkiye'de olup olmadığı birlikte değerlendirilerek, sonuca varılması gerekmektedir.
4. O halde Mahkemece, yukarıda belirtildiği şekilde dosyaya sunulan dekontlar, temin edilebilirse icra dosyası ve davacının Türkiye'ye giriş çıkış tarihleri ile tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
5. Bozma sebebine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA
3. Bozma nedenine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.12.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.