"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1531 E., 2022/1289 K.
DAVA TARİHİ : 13.05.2011
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Batı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2011/337 E., 2020/136 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar dava dilekçesinde; murislerinin 24.07.2009 tarihinde davalının da içinde bulunduğu araçta trafik kazası geçirerek vefat ettiğini, murisleri ile davalının müteahhitlik yaptıklarını, kendi aralarında imzaladıkları bir sözleşmenin de olduğunu, bu ortaklıkla iki adet bina yapıldığını, binalardan birinin ... İlçesinde birisinin de ... İlçesinde yapıldığını, bu binaların arsa sahipleriyle sözleşmeyi davalının yaptığını, muris ile davalının amca yeğen olduğunu, davalının amcasının vefatı sonrasında ortaklık bedeli olarak kendilerine bir miktar ödeme yaptığını, murislerinin bu ortaklık için davalıdan daha çok para koyduğunu, murisleri ile davalının tutmuş olduğu yazılarını içeren defterler ve ajandalar olduğunu, yapılan masraflar ve konulan paraların burada görüldüğünü, davalının muris öldükten sonra hesap vermekten, ortaklığın gelir gider kâr durumunu belirtmekten kaçtığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL'nin ortaklığa konulan sermaye bedeli ve kâr payı olarak yasal miras payları oranında faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde; inşaat işi ile uğraştığını, davacıların murisi ile aralarında ortaklık bağı bulunmadığını, murisin kendisine bir miktar borç verdiğini, bu borç paranın yapılan inşaatta ödemede güçlüğüne düşmesi sebebiyle alındığını, sonrasında yapılacak daire satışlarında maliyete göre bedelin ödenmesinin kararlaştırıldığını, bu para alındıktan sonra 1. ve 2. inşaatta eline kâr geçmediğini, murise olan borcu da ödeyemediğini ancak 3. inşaata başladıktan sonra murisin bir kaza sonucu vefat ettiğini, murisin ölümü sonrasında tüm ferileri ile birlikte 100.000,00 TL davacılara ödeme yaptığını, inşaatın devamı müddetinde muris tarafından verilen borç karşılığı murisin talebi ile peyder pey toplam 11.500,00 TL ödeme yaptığını, bir an için ortaklık ilişkisi kabul edilse dahi yapılan inşaatlardaki maliyet hesapları, davacıların murisinin katkısı ve alınan bedeller dikkate alındığında davacıların talepte bulunmalarının mümkün olmadığını, murisin ölümü sonrasında her türlü katkıyı sağlayıp inşaatları bitirdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın adi ortaklığın tasfiyesi niteliğinde olduğu, davacılar tarafından murislerinin adi ortaklığa koyduğu sermaye payı ile tasfiye payının tahsilinin talep edildiği, adi ortaklık sözleşmesinde tasfiye hususunda bir hüküm bulunmadığından taraflara anlaşarak bir tasfiye memuru belirlemeleri için süre verildiği ancak tasfiye memuru bildirmediklerinden uzman bir tasfiye memurunun resen atandığı, tasfiye işlemlerinin 3' er aylık dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirildiği, davacıların murisinin 24.07.2009 tarihinde davalının da içinde bulunduğu araçta trafik kazası geçirerek vefat ettiği, muris ile davalının müteahhitlik yaptıkları, kendi aralarında imzaladıkları bir sözleşmenin de olduğu, bu ortaklıkla iki adet bina yapıldığı, binalardan birinin ... İlçesinde birisinin de ... İlçesinde yapıldığı, bu binaların arsa sahipleriyle sözleşmeyi davalının yaptığı, muris ile davalının amca yeğen olduğu, talebin fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak 10.000,00 TL ortaklığa konulan sermaye bedeli ve kâr payı olarak davacılara yasal mirasları oranında faize ile ödenmesine ilişkin olduğu; talimat mahkemesince alınan 12.05.2017 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile yargılama sırasında alınan tasfiye memuru, bilirkişi raporu ve ek raporlar ile davanın tasfiye memurunun raporu hükme esas alınarak kabulü gerektiği gerekçesiyle; davanın kabulüne, ortaklıktan dolayı davacıların bakiye kâr payı alacağı olan 76.997,50 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, son bilançonun bu şekilde düzenlenmesine, tasfiye işleminin sonlandırılmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; kararın gerek usul, gerekse esas yönünden eksik ve hatalı tespitler içeriyor olması nedeniyle usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davada, davacıların murisi ile davalı arasındaki inşaat işine ilişkin adi ortaklığın davacıların murisinin vefatıyla sona ermiş olması nedeniyle, davacıların murisi tarafından ödenen sermaye bedeli ve kâr payı alacağının tahsilinin talep edildiği, dosya kapsamından davacıların murisi ile davalı arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 620 vd. maddelerinde düzenlenen "İşbir İnşaat" başlıklı sözleşme ile kurulan adi ortaklık ilişkisi nedeniyle davalı tarafa ödenen sermaye ile kâr payı alacağı talep edildiğine göre, davacıların talebinin adi ortaklığın tasfiyesi niteliğinde olduğu, hükme esas alınan 21.10.2019 tarihli tasfiye memuru raporunda murisin ölüm tarihi itibariyle ortaklığın sonlandığı, ölüm tarihine kadar toplam 3 inşaat için ... ruhsatı alındığı, bu 3 inşaata ilişkin toplamda ölüm tarihi itibariyle 353.995,00 TL net kâr elde edildiği, bu durumda davacıların kâr payı alacağının (353.995,00 TL/2=) 176.997,50 TL olduğu, davalı yönetici ortak tarafından murisin kâr payı olarak, davacılardan ... 02.06.2010 tarihinde 100.000,00 TL ödendiği, dolayısıyla davacıların bakiye kâr payı alacağının (176.997,50-100.000,00=) 76.997,50 TL olduğu, ölüm tarihinden dava tarihine kadar davalının temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediği, temerrüt gerçekleşmiş ise uygulanacak faiz oranının ne olacağı hususlarının hukuki değerlendirmeyi gerektirdiğinin belirtildiği, bu raporun hükme esas almaya ve denetime elverişli olduğu, ancak davanın fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere 10.000,00 TL dava değeri üzerinden harçlandırılmak suretiyle açıldığı, hükme esas alınan tasfiye memuru raporu dosyaya sunulduktan sonra, 04.07.2019 tarihli celsede davacı vekiline ıslah dilekçesi sunması ve ıslah harcını yatırması için süre verildiği halde, 22.10.2019 tarihli sonraki celsede söz konusu ara karardan vazgeçildiği ve davacı tarafça ıslah yapılmadığı ve ıslah harcı yatırılmadığı, bu nedenle davanın harçlandırılan 10.000,00 TL üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekirken, ıslah edilmeyen ve harcı yatırılmayan 76.997,50 üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın kabulüne, taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak miras payları oranında davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; tasfiyeye ilişkin hükümlerin uygulanması sebebiyle harca tabi olmaması gerektiği belirtilerek talepte bulunduklarını, nitekim Mahkemece taleplerinin kabul edildiğini, kaldı ki Mahkemece harç tamamlamak için verilen bir haftalık sürenin de kısa bir süre olup bu süre zarfında harç tamamlamalarının da mümkün olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usule aykırı olduğunu, zira Bölge Adliye Mahkemesince ıslah harcını tamamlamaları için taraflarına imkan tanınmadığını, bu kapsamda Bölge Adliye Mahkemesince kaldırma kararı verilip dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilerek harcın tamamlanmasının sağlanabileceğini ya da Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilecekse bu kez taraflarına süre verilerek yine harcın tamamlanmasının istenmesi gerektiğini, İlk Derece Mahkemesince ara karardan dönüldüğü için harcın tamamlanmadığını, geri alınmamış bir ara karar olsaydı her halükarda harç tamamlama işlemini gerçekleştireceklerini ileri sürerek; Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacıların murisi ile davalı arasındaki inşaat işine ilişkin adi ortaklığın tasfiyesi ile sermaye bedeli ve kâr payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 83 ve devamı maddeleri uyarınca ıslahı; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Bu durumda; davacı, ilk dava dilekçesinde saklı tuttuğu fazlaya ilişkin hakkını aynı dava içerisinde ve harcını yatırmak suretiyle ıslah yolu ile artırabilecektir.
2. Bilindiği üzere; taleple bağlılık ilkesini düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'nun (6100 sayılı Kanunu) 26 ncı maddesi; "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklindedir.
3. Değerlendirme
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, eldeki davanın 1086 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde açılan bir kısmi dava olduğu, davacıların fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL üzerinden harçlandırılmak suretiyle eldeki davayı açtığı, hükme esas alınan tasfiye memuru raporu dosyaya sunulduktan sonra 04.07.2019 tarihli celsede davacı tarafa ıslah dilekçesi sunması ve ıslah harcını yatırması için süre verildiği, ancak bu ara karar sonrası davacılar vekilince 16.07.2019 tarihli beyan dilekçesi sunulduğu, bu dilekçe içeriği incelendiğinde ise, davanın niteliği gereği ıslahta hukuki yarar olmadığı ve yine davacıların ekonomik sıkıntılar yaşadığından yüksek miktardaki ıslah harcını da belirtilen tarih ve sonrasında yatırmakta zorlanacağı belirtilerek buna yönelik ara karardan dönülmesinin istendiği, 22.10.2019 tarihli sonraki celsede ise Mahkemece bu ara karardan sarfınazar edildiği, bu şekliyle davacı tarafça ıslah harcı yatırılmamış olduğundan ve davanın harçlandırılmış miktar üzerinden kabulü gerektiğinden verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.10.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.