"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2012/270 E., 2020/243 K.
DAVA TARİHİ : 12.11.2010
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı; davalı ile ... ilçesi, ... köyü, 183 ada, 2 parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki binanın davalıya ait 1. kat, 5 numaralı bağımsız bölümünün 70.000,00 TL bedelle satışı konusunda ... 3. Noterliğinin 15.07.2010 tarih ve 5769 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmeye göre taşınmazın akit tarihi olan 15.07.2010 tarihine kadar olan borçlarından davalının, akit tarihinden sonraki borçlarından ise kendisinin sorumlu olacağının kararlaştırıldığını, taşınmazın gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi tanzimi öncesi doğmuş bulunan, bankaya olan 14.300,00 TL borcu ödemesi için davalıya ihtarname gönderdiğini ancak davalının 14.300,00 TL borcu ödemeye yanaşmadığını, sözleşme sonrası sözleşmeyi tapuya şerh verdirmek için 523,80 TL ödemek zorunda kaldığını ve taşınmazdan yararlanamadığı süreçte aylık 400,00 TL'den 1.600,00 TL kiradan mahrum olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla sözleşme gereği davalının ödemesi gereken 14.300,00 TL olan T.C. ... A.Ş.ye konut borcunun işleyecek yasal faizi ile birlikte, teslimin ve tescilin gecikmesinden kaynaklanan 2.123,00 TL zararların ihtarnamenin tebliği tarihi olan 15.10.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini veya konutun adına borçsuz olarak hükmen tescilini ve konutun tescil ve teslim edilmemesinden kaynaklanan 2.123,00 TL zararın ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
2. Davacı 10.11.2020 tarihli dilekçesiyle; taşınmazın üçüncü kişiye satılması nedeniyle mağdur olduğunu belirterek taşınmazın adına tescil edilmesini ya da ödediği 70.000,00 TL'nin işlemiş yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; dava konusu taşınmaza ilişkin bankaya borcu bulunmadığını, sözleşme tanzim tarihi olan 15.07.2010 tarihinden sonraki borçların davacı alıcıya ait olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde, taşınmazın sözleşme tanzim tarihine kadar olan bilumum vergi, harç ve rüsumları ile kanuni mükellefiyetlerinin satıcıya, anılan tarihten sonrakilerin alıcıya ait olacağının kararlaştırıldığı, bu hükmün tarafları bağladığı, dava konusu taşınmazın sözleşmenin akdedildiği tarih öncesi döneme ait bankaya 13.966,70 TL ödenmemiş borcu bulunduğu, sözleşme gereğince bu borçtan davalının sorumlu olduğu, Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddesinin 5 inci fıkrası uyarınca gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh verilmesinin zorunlu olduğu, satış vaadi sözleşmesi akdedilmeden şerh konulması söz konusu olamayacağı, sözleşme tanzim tarihinden sonra yapılmış olan bu masrafa davacının katlanması gerektiği, öte yandan davacı kira gelirinden mahrum kaldığını iddia etmiş ise de satış vaadi sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra zilyetliğin kendisine geçtiği, taşınmazda kendisinin oturmaya başladığı, kiraya vermesi için tapunun kendisine devredilmesi gerekmediği, kiraya vermesinin önünde engel bulunmadığı halde vermemesinden ötürü davalıdan talepte bulunamayacağı, ayrıca davacının taşınmazda kendisinin oturduğu, kiraya verme niyeti bulunmadığı gerekçesiyle davacının konut borcu adı altında talep ettiği alacak talebinin kısmen kabulü ile 13.966,70 TL'nin 31.10.2010'dan itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının tapuda şerh koydurma masrafı ve mahrum kalınan kira bedeli taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 2011/19360 E., 2012/4621 K. sayılı ilamıyla; davalının sair temyiz itirazları incelenmeksizin davalının temyiz dilekçesinde davacı ile ibralaştığını belirttiği, davalının 03.07.2011 tarihli ibraname başlıklı belgeye dayandığı, mahkemece temyiz dilekçesi ekinde sunulan belgedeki imzanın davacıya ait olup olmadığının tespiti ve borcu söndüren nitelikteki bu belgenin değerlendirmesinin yapılabilmesi için hükmün bozulması gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, bozmaya uyularak yapılan yargılamada ibraname başlıklı belgedeki imzanın davacıya ait olmadığı, davacının taşınmaz satış vaadi sözleşmesi gereği ödediği sabit olan 70.000,00 TL'nin iadesine ilişkin bir talebinin bulunmadığı, yargılama sırasında taşınmazın üçüncü kişiye devredilmesi karşısında davacı tarafından ıslah yolu ile dahi böyle bir talebin ileri sürülmediği, davacının münhasıran taşınmazın ipoteğinden kaynaklanan kredi borcunun tahsilini istediği, ancak bu talep ileri sürülürken de söz konusu kredi borcunun kendisi tarafından ödendiğine ilişkin bir iddiasının bulunmadığı, davacının davalıya ait olan ve kendisi tarafından ödenmemiş olan bir kredi borcunun tahsilini talep ettiği, davacının söz konusu alacağın alacaklısı olmadığı, buna göre dava konusu edilen bu alacak talebi bakımından davacının aktif husumet ehliyeti (alacaklı sıfatı) bulunmadığı, davacının diğer talepleri bakımından verilen ret kararının da temyiz edilmeden kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı; sahte de olsa sunduğu ibraname ile davalının borç ilişkisini kabul ettiğini, taraflar arasında imzalanan ... 3. Noterliğinin 15.07.2010 tarihli ve 5769 yevmiye no.lu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile sözleşmeye dayanan borç olduğu için alacaklı sıfatını kazandığını, gerçekten alacaklı olup olmadığı hususunun talep dışı konu olduğunu, resen dikkate alınamayacağını, taşınmazın üçüncü kişiye devredilmesinin aleyhe yorumlandığını, dairenin zilyetliğinin kendisine devredildiği için tescil konusunda da hüküm kurulmamasının hatalı olduğunu, her ne kadar 70.000,00 TL ödediği bedelin iadesi talep edilmese de tescil talebinin dava dilekçesinde yer aldığını, tescil konusunda hüküm verilmemesinin hatalı olduğunu, davalının borcu ikrar ettiğini, husumete itiraz etmediğini, aradan geçen zamanda dava açma hakkının da olmadığını, sahte evrak sunarak kararın bozulmasını sağlayan davalının ödüllendirildiğini ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
2. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle dava dosyasının incelenmesinde; davacının 06.07.2011 tarihli ilk kararı temyiz etmediği, tescile ilişkin hüküm kurulmamasının davalı lehine kazanılmış hak oluşturduğu, davacı tarafından dava konusu yapılan borcun ödendiğinin iddia ve ispat edilemediği, davacının 10.11.2020 tarihli dilekçesinin dikkate alınmadığına yönelik temyizinin olmadığı anlaşılmakla davacının temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
İlk Derece Mahkemesi kararında hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik olmamasına göre yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
16.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.