Logo

3. Hukuk Dairesi2024/1210 E. 2025/673 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Satın alınan konutta vaat edilen sosyal tesislerin bulunmaması nedeniyle açılan ayıplı maldan kaynaklanan bedel indirimi ve eksik ifa tazminatı davasında ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde ayıp ihbarında bulunulmaması sebebiyle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4/2. maddesi gereğince davanın reddine, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2557 E., 2023/2623 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2018/862 E., 2021/446 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; müvekkillerinin davalı şirket tarafından imalatı ve satışı yapılan "... İstanbul" adlı sitede M blok, 15 nolu bağımsız bölümü 23.03.2014 tarihli sözleşme ile satın aldıklarını, davalının sitede bulunan konutları satarken site içinde tenis kortu, yüzme havuzu, fitness salonu gibi sosyal ve sportif alanların bulunacağını, bunların tamamının kat maliklerine ait ortak alan olacağını vadettiğini, davalının konutların satış ve pazarlamasında kullandığı tanıtım, reklam ve pazarlama belgelerinin de bu durumu açıkça ortaya koyduğunu, sosyal tesisler tamamlandıktan bir süre sonra davalının iki parsel arasını kapılar ve çitlerle ayırdığını, sosyal alanların ortak alanda bulunmadığını, farklı bir parselde yer aldığını ve bu alanların işletmesinin davalı tarafından ticari kazanç elde etmek için üçüncü bir şirkete verildiğini ancak kulüp üyeliği sistemine dahil olarak bu alanlardan faydalanabilmelerinin mümkün olduğunu, vaat edilen hususlara uyulmadığını, sosyal tesislerin kat maliklerine ait olmadığını, müvekkilinin davalının taahhütlerine inanarak fazladan ödediği tutarın tespiti ile eksik ifa nedeniyle değer kaybı için şimdilik 10.000,00 TL belirsiz alacağın tespiti ve tespit edilecek bu bedelin ödeme tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davaya konu olan bağımsız bölümün 25.04.2014 tarihinde davacılara teslim edildiğini, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının taşınmazının yer aldığı 27 nolu parsel ve şirketin malik olduğu 25 nolu parselin ayrı ayrı projelendirildiğini, sözleşmenin eki niteliğindeki teknik şartnamenin 1.6 vd. maddelerinde sosyal tesis, havuz vs. yer almadığını, müvekkili şirketin hiçbir şekilde havuz, sosyal tesis taahhüdünde bulunmadığını, davacının kandırıldığı iddialarının asılsız olduğunu, davacıların söz konusu bağımsız bölümü noter satış vaadi ile satın aldığını, noter önünde yapılan bir sözleşmenin içeriğinin bilinmemesi gibi bir iddianın öne sürülemeyeceğini, sözleşme ekinde yer alan ve noter tasdiki bulunan vaziyet planında da site sınırlarının açıkça gösterildiğini, tanıtım broşürlerinde de hiçbir şekilde davacının iddia ettiği gibi 25 nolu parselin de siteye ait olacağına dair bir bilgi yer almadığını, sadece projenin yeşil alan içerisinde yer alacağına dair tanıtım yapıldığını, müvekkili şirketin yükümlülüklerini ve taahhütlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, satış sözleşmesinde veya teknik şartnamede mülkiyetin devrine dair hiçbir taahhütte bulunulmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taşınmazın teslim edildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı TKHK'nın 4/2. maddesine göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu, davacıların söz konusu ihbarı ise teslimden itibaren başlayan 30 günlük yasal süre içinde davalıya bildirmediği ve aksini de ispat edemediği, bu iddiaların açık ayıp niteliğinde olduğunun anlaşıldığı, davalı şirketin sosyal alanların davacıya tapu devri yapılan 27 nolu parselde yapılacağına ilişkin bir taahhüdünün bulunmadığı, bulunsa dahi yapılmamış olmasının davacının satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşüren açık ayıp niteliğinde olduğu, davalının bu ayıbı gizlemek için de herhangi bir hileye başvurmadığı, davacıların bu ayıplardan bağımsız bölümü satın ve teslim aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği, tanıtım materyallerinde 25 nolu parselin tapusunun davacıya devredileceğine ilişkin bir taahhüt bulunmadığı, sadece kullanım hakkından bahsedilmekte olup, fiili durum itibariyle bu kullanımın davacıya tanındığı gibi, 25 nolu parsel tapu kaydında da 27 nolu parsele kullanım ödüncünün tanınmış olması karşısında davacının taşınmazında herhangi bir değer kaybından bahsedilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava dilekçesindeki iddiaların davacının satın aldığı taşınmazın ekonomik değerini düşüren açık ayıp niteliğinde olduğu, taşınmazın davacıya teslim edildiği tarih itibari ile 4077 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği, 4077 sayılı Kanun gereğince, açık ayıpların 30 günlük süre içerisinde davalı tarafa ihbar edildiğinin ispatlanmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

V.TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; 23.03.2014 tarihli sözleşmenin eki olan Teknik Şartnamenin "Sosyal Tesis" başlıklı 1.6 maddesinde, davalı şirketin sosyal donatı alanlarını yapıp, daire alanların kullanımına sunmayı vaat ettiğini, satıma konu dairenin satış bedelinin de buna göre biçilerek fiyatlandırıldığını, müvekkillerinin buranın başka birine ait olduğu ya da buranın site yönetim planında olup olmadığı konusunda araştırma yapmak için yeterli zamanları olmadığı gibi, tamamen satıcının hileli davranışları ile yanıltıldıklarını, taşınmazın 25.04.2014 tarihinde müvekkillerine teslim edildiğine dair bir belge ve delil sunulmadığını, Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında taşınmazın teslim tarihini 23.03.2013 olarak kabul etmesinin doğru olmadığını, taraflar arasındaki uyuşmazlığa 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini ifade ederek; kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, malın ayıplı olmasından kaynaklanan bedel indirimi istemine ilişkindir.

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, özellikle dava konusu olayda açık ayıbın söz konusu olduğu, ayıp ihbarının 30 günlük yasal süre içinde yapılmadığının anlaşılmış olmasına göre, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Dava konusu edilen sosyal tesislerin davacılara ait dairenin bulunduğu 27 nolu parsele bitişik 25 nolu parsel üzerinde yer aldığı, bu nedenle tapu sicilinin aleniliği de gözetildiğinde ortada açık ayıbın bulunduğu mahkemenin de kabulündedir. Dava konusu sözleşmenin yapıldığı ve taşınmazın davacıya teslim edildiği tarih itibari ile uygulanması gerekien 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesinin 2. fıkrası gereğince; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Ayıp ihbarının süresinde yapılmadığının ileri sürülmesi defi niteliğinde olup, bu hususun davalı tarafından ileri sürüldüğü dosya kapsamı ile anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince, sosyal alanlara ilişkin ayıp ihbarının 30 günlük yasal süre içinde yapılmadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Ne var ki bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370. maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3.Temyiz olunan İlk Derece Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan "Hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın REDDİNE" ibaresinin çıkartılarak yerine, "Davanın reddine" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,06.02.2025 tarihinde oybirliği ile karar verildi.