Logo

3. Hukuk Dairesi2024/1232 E. 2025/564 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet (hasta-doktor) sözleşmesinden kaynaklanan tazminat isteminde, hükmedilen manevi tazminat miktarının yeterli olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yeniden yargılama yapan mahkemenin, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararında tespit ettiği eksiklikleri gidererek, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile olayın meydana geliş şeklini dikkate alarak uygun miktarda manevi tazminata hükmettiği gözetilerek, temyiz isteminin reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/2358 E., 2023/2410 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 5. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2015/1452 E., 2016/2295 K.

Bölge Adliye Mahkemesince Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı üzerine verilen karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacılardan ...'ın mevcut rahatsızlığı ve iki çocuklarının da olması nedeniyle gebeliğin sonlandırılmasına karar vermek zorunda kaldıklarını, gebeliği sonlandırmak için davalı doktora başvurduklarını, 02.07.2014 tarihinde kürtaj tıbbi müdahalesini gerçekleştirdiğini, işlem sonunda ağrı kesici antibiyotik ilaç verildiğini, 1 hafta sonra midesinde oluşan rahatsızlıklar nedeni ile hastaneyi bir çok kez aradığını, ancak randevu alınamadığını, ilerleyen mide rahatsızlığı nedeniyle endoskopi işlemi yapıldığını ve yapılan kontrolde fizyolojik bir sorun bulunamadığını, şikayetlerin sebebinin psikolojik olduğunu düşünen doktorun mide ilaçları ile beraber depresyon ilacını da verdiğini, davacının hamileliğin devam ettiğinden habersiz bir şekilde kendisine verilen tüm ilaçları iyileşme umuduyla kullandığını, yoğun ısrar sonucunda davalı doktora muayeneye gittiğini, doktorun bebeği alamadığını söyleyerek kürtaj işleminin gerçekleşmemiş olduğunu, gebeliğe son verilmek istenirse tekrardan randevu alarak ücret yatırarak ikinci kez kürtaj yapabileceğini bildirdiğini, hastanenin yasal süresi geçmesine rağmen ikinci kez yapılmasını önerdikleri kürtaj işlemi için bir gece önceden yatış yapılmasını ve kanamalı hasta gibi göstererek akşamdan bebeğin hayatını sonlandırmak için ilaç verip sabah tekrar kürtaj olunması önerisinde bulunulduğunu, bu müdahalenin çok riskli olması nedeniyle bu teklifin kabul edilmediğini, doğuma yaklaşık bir ay kala bebekte sıkıntılar ortaya çıktığını, bebeğin kalbinde açıklık olduğu, 23.02.2015 tarihinde doğum yaptığını, ancak ayak bileklerinin şişmeye başladığını, bununla ilgili olarak çekilen renkli doplerde damarlada genişleme ve tıkanıklık olduğunun tespit edildiğini, ilaç tedavisine başladığını, bebeğin kalbindeki deliğin, annenin kürtaj işleminden sonra hamile olmadığı düşüncesi ile kullandığı ilaçlardan kaynaklanabileceğinin belirtildiğini, ayıplı hizmet verildiğini, bu eksik hizmet sonucunda davacıların aktifinde azalma, pasifinde artma olduğunu, maddi zararlarının tespitinin gerektiğini, hamilelik boyunca Mersin'den İzmir'e gidiş geliş masrafı, hamilelik kontrolleri, doğum vb. hastane masraflarının da davalıların kusurlu eylemleri sebebi ile oluşan maddi zararlar olduğunu, davalıların kusuru sonucunda dünyaya gelen bebeğin 22 yaşına kadar bakım, bakıcı gideri, iaşe, eğitim giderlerinin ve hastalığın ve sonrasında oluşabilecek rahatsızlıkların tedavisi için gerekli olan tüm giderlerin davalılarca karşılanmasının gerektiğini ileri sürerek, ayıplı hizmet nedeniyle anne için 200.000,00 TL, baba için 100.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi tazminat ile, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın 02.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili; davanın doktor hatası iddiasına dayalı olup, hasta ile doktor arasındaki vekalet ilişkisinden kaynaklanan tazminat davası olduğunu, tüketimin de bu konuda mümkün olmadığını, kaldı ki ...'ın hasta olmadığını, doktorla aralarında vekalet akdinin de bulunmadığını, vekalet sözleşmesinin tüketici yasası ve tüketici mahkemelerinin kapsamında olmadığını, sunulan hizmetin kamu hizmeti kapsamında olduğunu, davaya bakma görevinin İzmir Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacının tek başına manevi tazminat talep edemeyeceğini, bu nedenle davanın şekil şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesinin gerektiğini, olayın malpraktis değil, komplikasyon olduğunu, doktorun hatasının olmadığını, hastadan kürtaja ilişkin yazılı onam belgesi alındığını, kürtaj işleminde gebeliğin sonlanmama ihtimalinin her zaman olduğunu, bu nedenle davacı hastaya 1 hafta sonra kontrole gelmesi söylendiğini, epikrizde de bunun yazılı olduğunu, ama hastanın kontrole gelmediğini, bu nedenle kusurun hastada olduğunu, hastanın ikinci kez geldiğinde durumun fark edildiğini, bu tarihte hastanın gebeliği ultrasona göre 9 hafta 2 günlük olduğunu, hala gebeliğin sonlanma ihtimalinin olduğunu, ama hastanın bunu kabul etmediğini,gebeliğe devam ve doğum yapmayı tercih ettiğini, bilerek ve isteyerek doğum yaptığını, gebeliği sonlandırmadığını, davanın bu nedenle de haksız olduğunu, kaldı ki ikinci doktora gittiğinde 10 haftalık süre geçmiş olsaydı bile, yasal zorunluluk uyarınca mevcut durum istisnai hallere girdiğinden bebeğin alınmasının tıbben yine de mümkün olduğunu, ancak davacı kadının doğum yapmayı tercih ettiğini, gebeliği kendi iradesi, isteği ve tercihi ile sonlandırmadığını, arz ve izah edilen nedenlerle, davanın önce görev yönünden, olmadığı takdirde 6502 sayılı yasanın 15. maddesine aykırılıktan, bu da kabul edilmediği taktirde davalıların kusuru olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 29.12.2016 tarihli kararıyla; davanın reddine karar verilmiş karara karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin 24.04.2017 tarihli kararıyla istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın maddi tazminat yönünden kısmen kabulü ile 419,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, davanın manevi tazminat yönünden kısmen kabulü ile her bir davacı için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL manevi tazminatın 02.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin istemlerinin reddine karar verilmiş süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

V. ANAYASA MAHKEMESİ'NİN İHLAL KARARI SÜRECİ

1.Yargıtay(kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 15.10.2019 tarihli ilamla; kararın onanmasına karar verilmiştir. İlama karşı davacılar vekili karar düzeltme talebinde bulunmuş, Dairece verilen 02.07.2020 tarihli ilamla; Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyizi üzerine Dairece verilen karar aleyhine karar düzeltme yoluna gidilmesi mümkün olmadığından bu yöndeki dilekçenin reddine karar verilmiştir.

2.Davacıların Anayasaya Mahkemesi'ne başvuru yapması üzerine, Anayasa Mahkemesi'nin 2020/4909 numara ve 05.09.2023 tarihli kararıyla; maddi tazminat yönünden açık bir ihlal bulunmadığına, hükmedilen manevi tazminat miktarının tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğuna, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesine (E.2017/583, K.2017/605) iletilmek üzere İzmir 5. Tüketici Mahkemesine (E.2015/1452, K.2016/2295) gönderilmesine, başvurucuların tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

3.Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, aydınlatılmış onamın yeterli olmaması, Dairemizin kesinleşen kararındaki hükmedilen manevi tazminat miktarının hakkın özünü zayıflatacak oranda düşük bulunması ve bu hususun tespitine ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin 05.09.2023 tarihli kararı, Anayasa Mahkemesi'nin benzer olaylarda vermiş olduğu manevi tazminat miktarları (Anayasa Mahkemesi 06.02.2014 tarihli 2013/7123 Başvuru Numaralı kararında 7.600,00 TL tazminata; 25.10.2014 tarihli 2014/14189 Başvuru Numaralı kararında 8.000,00 TL tazminata, 18.06.2014 tarihli 2014/1003 Başvuru Numaralı Kararında 5.400,00 TL manevi tazminata hükmetmiştir.) dikkate alınarak davacıların manevi tazminat miktarlarının kısmen kabulü ile davacı ...'ın manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 15.000,00 TL manevi tazminatın 02.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı ...'a verilmesine (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla); fazlaya dair istemin reddine, davacı ...'ın manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 20.000,00 TL manevi tazminatın 02.07.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı ...'a verilmesine (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla); fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; olayın hatalı ve eksik değerlendirdiğini, mahkemenin, olayın özellikleri ve eylemin ağırlığını hiçbir şekilde hesaba katmadan, manevi elem ve ıstırabın büyüklüğü ile sakatlanma neticeli haksız fiilden dolayı manevi tazminatın caydırıcılık fonksiyonunu değerlendirmeksizin ve kendisine takdir yetkisi tanınan hallerde hakkaniyet ve nesafete uygun bir biçimde karar vermesi gerektiğini, ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik şartlar,paranın satın alma gücü ve taraflar arasındaki ekonomik dengesizlik ve kusur durumu düşünüldüğünde davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının az ve hakkaniyetsiz olduğunu, manevi tazminatın zarara uğrayan kişiye huzur vermesi, duyduğu elem ve ızdırabın dindirilmesi gerektiğini, davacıların yaşadıkları elem, üzüntü, endişe ve korkunun bebeklerinin kalbinin delik olması sebebiyle de ömür boyu sürecek olması düşünüldüğünde hükmedilen manevi tazminat miktarının son derece az olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, vekalet (hasta-doktor) sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

Temyiz olunan Mahkeme kararında yazılı gerekçelere ve özellikle yeniden yargılama yapmakla yükümlü Mahkemenin, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde karar vermiş olmasına, davacıların sosyal ekonomik durumu ile olayın meydana geliş şekli dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat tutarlarının dosya kapsamına uygun olduğunun anlaşılmasına göre, göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,03.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.