"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2023/431 E., 2023/594 K.
DAVA TARİHLERİ : 26.05.2009/ 16.12.2009
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tazminat ve alacak davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda bozmaya uyan Mahkemece; asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş incelemenin duruşmalı yapılması davacılar/birleşen dosya davalıları vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne, davacılar-birleşen dosya davalıları vekilinin duruşma isteminin ise miktar itibariyle reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Asıl davada davacılar vekili; müvekkillerine ait taşınmazların, özel öğretim kurumu olarak kullanılmak üzere 01.11.1999 tarihli ve 10 yıl süresi sözleşme ile davalıya kiraya verildiğini, davalının süresinden önce ve sözleşmedeki fesih koşullarına uygun olmayacak şekilde kiralananı tahliye ederek anahtarını 16.10.2008 tarihinde teslim ettiğini, kiralananın hasarlı olduğunu ileri sürerek; erken tahliye nedeniyle 10.000,00 USD cezai şart, 16.350,00 TL hor kullanma tazminatı ve taşınmazın halen kiraya verilememiş olmasından kaynaklanan 43.750,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2.Birleşen davada davacı vekili; kiralananda sözleşmede kararlaştırıldığı üzere bazı tamirat ve tadilatlar ile yine sözleşme kapsamında değişiklikler yapıldığını, yapılan imalatların taşınmaza değer kattığını, taşınmaz 16.10.2008 tarihinde tahliye edildiği halde 31.12.2008 tarihine kadar olan kira bedellerinin tahsil edildiğini belirterek; haksız olarak ödenen 25.971,33 TL ile zorunlu ve faydalı masraflar için şimdilik 10.000,00 TL'nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Asıl davada, davalı vekili; sözleşmenin (10.) maddesi gereğince cezai şart ve erken tahliye nedeniyle tazminat istenemeyeceğini, çünkü kiralanandan verilen tahliye kararı sonucu çıkmak zorunda kaldığını, hor kullanma iddiasının kanıtlanamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
2.Birleşen davada davalı vekili; sözleşmenin feshinin haksız olduğunu, sözleşme gereği yapılan masrafların talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece verilen 28.06.2011 tarihli ve 2009/110 E., 2011/113 K. sayılı kararla; asıl davanın kısmen kabulüne, 10.12.2009 tarihli bilirkişi kurulu raporunda belirtilen bina içinde onarıma muhtaç hasarlı yerlerin onarımı için gerekli malzeme ve işçilik bedeli 2.000,00 TL, paratoner ve bahçe giriş demir kapısı için gerekli malzeme ve işçilik bedeli 3.750,00 TL, arka bahçedeki prefabrik tarzında yapılmış olan yapının sökülmesi için gerekli donanım ve işçilik bedeli 636,48 TL, arka bahçedeki prefabrik tarzında yapılmış olan yapının çatısının sökülmesi için gerekli donanım ve işçilik bedeli 604,80 TL ile arka bahçedeki bitki örtüsü için hesaplanan 850,00 TL olmak üzere toplam 7.841,20 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline; birleşen davanın kısmen kabulüne, fazla ödenen 11.718,98 TL kira bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 21.02.2013 tarihli ve 2012/16505 E., 2013/2936 K. sayılı ilamıyla; tarafların sair temyiz itirazlarının reddine 01.11.1999 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli karar verildikten sonra, sözleşmenin (10.) maddesinde; kiracının kiralama süresi olan 10 yıl dolmadan boşaltmak istemesi durumunda bir yıl öncesinden mal sahibine bildirimde bulunacağı ve tahliye esnasında kiracının mal sahibine 10.000,00 USD ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, davalı kiracı tarafından keşide edilen 18.03.2008 tarihli ihtarnamede akdin 01.09.2008’de sonlandırılacağı bildirilmiş ise de, bu ihtarnamenin tahliye tarihi olarak gösterilen 01.09.2008 tarihinden bir yıl önce gönderilmediği gibi, akti bozucu nitelikte olan bu ihtarnamenin kiraya verenlerden sadece Yalçın’a tebliğ edildiğinden hukuki sonuç doğuracak nitelikte olmadığı, bu durumda uyuşmazlığın sözleşmenin (10.) maddesi hükmüne göre çözüme kavuşturulması gerektiği, kiralananın anahtarının fesih iradesi doğrultusunda 16.10.2008 tarihinde davalı tarafından davacı kiraya verene teslim edildiği, anahtar teslim tarihi itibariyle ortada kesinleşmiş bir tahliye kararı bulunmadığı gibi fesih iradesinin ilk olarak davalı kiracı tarafından ortaya konulduğu, feshi ihbar bildirimi ile anahtar teslimi arasındaki sürenin sözleşmede kararlaştırılan bir yıldan daha az olduğu, bu durumda davacıların erken fesihten kaynaklanan alacak isteminin sözleşmenin (10.) maddesi kapsamında anahtar teslim tarihine bir yıllık sürenin eklenmesiyle bulunacak tarih ile sınırlı olarak kabulü gerekeceği, sözleşmenin (10.) maddesinde bir yıllık feshi ihbar süresi yanında 10.000,00 USD ceza koşulu da öngörüldüğünden Mahkemece bu yöndeki istemin de kabulü gerektiği, diğer yandan birleşen davadaki istirdat isteminin de bu esaslar dahilinde yeniden irdelenerek çözüme kavuşturulmasında zorunluluk bulunduğu, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kötü kullanımdan kaynaklanan tazminat bedeli yanında kiralananın eski hale iadesi için gerekli bir takım masrafların da hesaplamaya dahil edildiği, okul gereksinimi için bahçe kısmına yapılmış prefabrik spor salonunun söküm maliyetinin sözleşme hükmü kapsamında davalıya yükletilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 11.03.2014 tarihli ve 2013/389 E., 2014/66 K. sayılı kararla; dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, karar davalı/birleşen dosyada davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 13.05.2015 tarihli ve 2014/7092 E. 2015/4832 K. sayılı ilamla; her ne kadar 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 4 üncü maddesinde kira ilişkisinden doğan alacak davalarında değerine bakılmaksızın sulh mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiş ise de; aynı Kanun'un geçici 1/1 maddesinde kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerinin, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış davalarda uygulanmayacağının düzenlendiği, bu nedenle Mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi doğru olmadığın gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
C. Üçüncü Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan Mahkemece verilen 07.05.2019 tarihli ve 2015/433 E., 2019/195 K. sayılı kararla; asıl davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 USD’nin dava tarihindeki kur üzerinden karşılığı olan 15.388,00 TL, 1 yıllık kira alacağı olan 43.750,00 TL, hor kullanım bedeli olan 6.599,92 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline, birleşen dava hakkında verilen 28.06.2011 tarihli kararın Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 21.02.2013 tarihli bozma ilamı ile kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
2. Dairece verilen 18.02.2020 tarihli ve 2019/5929 E., 2020/1370 K. sayılı ilamla; tarafların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, davacıların cezai şart alacağının yabancı para olarak tahsili istedikleri, harcın hesaplanması için harca esas değer olarak 15.388,00 TL gösterilmesinin alacağın Türk Lirası olarak talep edildiği şeklinde değerlendirilemeyeceği, bu nedenle davacının talebinin 10.000,00 USD olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerektiği, davacıların ilk hüküm verilmeden önce 18.01.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile yoksun kalınan kira geliri istemini 43.750,00 TL arttırıldıkları, bu durumda davacıların, kira geliri kaybı talebinin ıslah ile 87.500,00 TL olduğu, Mahkemece davanın ıslah edilmiş haliyle görülüp, değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği, Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 21.02.2013 tarihli bozma ilamında, birleşen davanın onanmasına yönelik bir karar olmadığı gibi bu anlama gelecek bir ifadeye de yer verilmediği, birleşen dava yönünden usuli kazanılmış haklar gözetilerek ve istirdat istemi de asıl davada verilen hükümle birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D.Dördüncü Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 19.10.2021 tarihli ve 2021/181 E, 2021/555 K. sayılı kararla; asıl davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 USD'nin (ödeme tarihindeki kur üzerinden türk parası karşılığı olarak icra işlemlerine esas olmak üzere) dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, 87.500,00 TL kira gelir kaybı tazminatının 43.750,00 TL'sinin dava tarihinden, bakiye 44.000,00 TL'sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, 6.599,92 TL hor kullanım bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara ( miras şirketi temsilcisine) ödenmesine, birleşen davanın kısmen kabulü ile fazla ödenen 11.718,98 TL kira bedelinin davalılardan (miras şirketi temsilcisinden) alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
2. Dairece verilen 01.11.2022 tarihli ve 2022/2117 E., 2022/8400 K. sayılı ilamla; tarafların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra asıl davada yabancı para cinsinden hüküm altına alınan alacağın, 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarının Dolar ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle tahsiline hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde ticari faize hükmedilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu, birleşen davada; davacı kiracının tahliye tarihi esas alınarak fazla kira ödemesi yaptığı gerekçesiyle 11.718,98 TL'nin kiraya verenlerden tahsiline karar verilmiş ise de; asıl davada, kiraya verenlerin erken fesihten kaynaklanan alacakları hesaplanırken kiracının fazla ödediği kira bedeli 11.718,98 TL'nin mahsup edildiği, Mahkemece; bu talebin reddine karar verilmesi gerekirken, mükerrer tahsilata yol açacak şekilde karar karar verilmiş olmasının da doğru görülmediği, Mahkemece; asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı karara bağlanması nedeniyle yargılama giderlerinin de ayrı ayrı tayin edilmesi gerekirken buna aykırı olarak hüküm tesisinin de doğru görülmediği, kabule göre de; davacılardan Süleyman'ın yargılama devam ederken vefat etmesi nedeniyle ...’nun miras ortaklığına temsilci olarak atandığı, hak ve borç sahibi mirasçılar olmasına rağmen miras şirketi temsilcisi adına hüküm kurulmasının da doğru olmadığı gerekçesiyle, kararının bozulmasına karar verilmiştir.
E.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bozmaya uyan Mahkemenin, ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 USD'nin (ödeme tarihindeki kur üzerinden Türk Parası karşılığı olarak icra işlemlerine esas olmak üzere) fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarının Dolar ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek faiz işletilmek suretiyle, 87.500,00 TL kira gelir kaybı tazminatının 43.750,00 TL'sine dava tarihinden, bakiye 44.000,00 TL'sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, 6.599,92 TL hor kullanım bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar-birleşen dosyada davalılar vekili; kararın bozmaya uygun olmadığını, yargılama giderlerinin yeniden hesaplanması ve müvekkiller lehine 10.000,00 USD için karar tarihindeki döviz kuru üzerinden vekalet ücreti hesaplanması gerektiğini, kararda dava tarihinin yanlış yazıldığını, hükmedilen 10.000,00 USD için faizin başlangıç tarihinin de hiç gösterilmediğini, alacak kalemleri için dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı-birleşen dosyada davacı vekili; yabancı para alacağının dava tarihindeki kur üzerinden tahsili gerektiğini, ticari faize hükmedilmesinin doğru olmadığını, birleşen davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu müvekkilinin yargılama giderlerini birden fazla kez ödemeye mahkum edildiğini, asıl ve birleşen dava yargılama giderleri yönünden kurulan hükümlerin kararın icrasında tereddüte yol açtığını ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada kiralananın erken tahliyesi nedeniyle cezai şart, yoksun kalınan kira geliri nedeniyle tazminat ve hor kullanma bedelinin tahsili istemine, birleşen davada fazla ödenen kira bedelinin iadesi ile faydalı ve zorunlu imalat bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
04.02.1959 tarihli ve 13/5 ile 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları
3.Değerlendirme
1- Mahkemece bozma ilamlarında belirtilen hukuki esaslar gözetilerek karar verildiği, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı, dava tarihi 26.05.2009 olmasına rağmen karar başlığında 12.12.2013 olarak yazılmasının maddi hata niteliğinde olup mahallinde her zaman düzeltilebilir nitelikte olduğu anlaşılmakla, taraf vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Asıl davada, 10.000,00 USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsili talep edilmesi nedeniyle alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi yönünde hüküm kurulması gerekirken, bu konuda olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmadığı gibi Mahkemenin 19.10.2021 tarihli kararında, 10.000,00 USD alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline dair verilen karar temyiz incelemesi sonucunda bozulmadığından, davacı lehine doğan usuli kazanılmış hakın ihlali de söz konusudur.
3.Kararda yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkrasının (8) ve (9) uncu bentleri mükerrer olarak yer almakta olup, infazda tereddüt yaratacak şekilde fazla yargılama giderine hükmedilmesi de doğru değildir.
Ne var ki bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici 3 üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasını gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Mahkeme kararının hüküm fıkrasının 1- (A) bendi çıkartılarak yerine "10.000 USD'nin (ödeme tarihindeki kur üzerinden Türk Parası karşılığı olarak icra işlemlerine esas olmak üzere) fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının, dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarının Dolar ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek faiz işletilmek suretiyle davalıdan tahsili ile DAVACILARA ÖDENMESİNE” ibaresinin yazılması ve mükerrer olarak yazıldığı anlaşılan hüküm fıkrasının (9) nolu bendinin çıkartılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
15.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.