"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/3912 E., 2024/50 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 22. Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/696 E., 2023/734 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin maliki olduğu taşınmazları 02.10.2015 tarihli sözleşme ile davalıya kiraladığını, taraflar arasında karşılıklı davalar açıldığını ve bu davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesince 14.12.2017 tarihli ve 2016/382 E. ve 2017/1006 K. sayılı kararın verildiğini, karardan sonra tarafların 02.05.2018 tarihli protokolü imzaladığını, anılan protokol uyarınca müvekkilinin davalıya toplam 350.000 Euro ödeyeceğini, müvekkilinin karara karşı istinaf ve temyiz kanun yoluna başvuru hakkından, davalının ise Mahkeme kararı ile lehine hükmedilen vekalet ücreti, yargılama gideri ve cezai şart istemlerinin kısmen veya tamamen icra takibine konu edilmesinden olmak üzere Mahkeme kararının tüm sonuçlarından karşılıklı olarak gayrıkabili rücu feragat edildiğini, müvekkilinin protokolde belirtilen ödemeyi davalıya yaptığını ancak davalının ilgili Mahkeme kararına dayanarak müvekkili aleyhinde takip başlattığını, taraflar arasında düzenlenen protokol ibra sözleşmesi niteliğinde olup maddi hukuka ilişkin bir alacak mevcut olmadığından açılan takibin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, belirtilen gerekçelerle icra takibinin geri bırakılması ve neticeten iptali talepli İstanbul 12. İcra Mahkemesinin 2019/711 E. sayılı dosyasına yapılan şikayetin uyuşmazlığın genel mahkemede değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle reddedildiğini, haksız olarak başlatılan bu takip nedeniyle müvekkilinin haciz tehditi altında olduğunu ileri sürerek; borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, kötü niyetli olarak takip başlatan davalı aleyhine alacağın tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının ilamlı takibe karşı menfi tespit davası açabilmesinin mümkün olmadığını, yükümlülüklerini yerine getirmeyen davacının sulh sözleşmesine ve bu sözleşmede yer alan feragat hükmüne dayanamayacağını savunarak, davanın reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tarafların feragati üzerine İlk Derece Mahkemesince feragat hakkında ek karar verilmesi gerekirken talebin reddine karar verildiği, ilgili red kararının istinafı üzerine istinaf mahkemesince ek karar talebinin reddine ilişkin kararın ve kesinleşme evrakının kaldırılmasına karar verildiği, İstinaf kararının Yargıtay kararı ile onandığı, usul kuralları gereğince davacı ve davalı tarafın İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/382 E., sayılı dosyasındaki 10.05.2018 tarihli beyanının davadan kayıtsız ve şartsız davadan feragat beyanı içerdiği, bu halde asıl ve birleşen davanın feragat nedeniyle reddine, yargılama giderlerinin tarafların üzerinde bırakılmasına, taraf vekilleri lehine vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına ilişkin hükmün kurulması gerektiği, İstinaf kararı ile kararın ve kesinleşme şerhinin kaldırıldığı da göz önünde bulundurulduğunda Mahkeme kararının icrasının mümkün olmadığı, davacının İstanbul 22. İcra Dairesinin 2019/39788 E. Sayılı dosyasında borçlu olmadığının anlaşıldığı, icra takibine o tarihteki mahkeme ilamı ve kesinleşme şerhi doğrultusunda başlanıldığı, davalının hukuki yanılgı içerisinde takip talebinde bulunulduğundan kötü niyet tazminatı talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle; davanın kabulü ile davacının icra takibinde borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayılı belirtilen kararıyla; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; davalının feragat ettiği bir ilamı icra takibine konu ettiğini ve müvekkilinden haksız ve dayanaksız şekilde alacak talebinde bulunduğunu, feragat edilen ilamın icra takibine konu edilmesinin başlı başına kötü niyetli bir eylem olduğunu, ayrıca tahsil ettiği tartışmasız olan toplam 350.000 Euro tutarındaki bedeli dahi takip toplamından düşmediğini, kötü niyet tazminatı talebinin reddini karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, hakkında başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca; menfi tespit davası açan borçlunun tazminat isteme hakkı vardır. Maddenin (5.) fıkrası; “... Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz” hükmünü içermektedir. Anılan hükme göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi açıkça, takibin kötü niyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötü niyetli kabul edilir. Yine aynı Kanunun 41. maddesinde “Kanunun bu ikinci babında yazılı hükümlere mugayir olmıyan diğer hükümleri ilama müstenit takiplerde de cereyan eder.” düzenlemesi yer almaktadır.
Taraflar arasında görülmekte olan dava sonrasında, taraflarca sulh ve ibra protokolü düzenlendiğini ve davalının lehine hükmedilen vekalet ücreti, yargılama gideri ve cezai şart istemlerinin kısmen veya tamamen icra takibine konu edilmeside dahil olmak üzere, Mahkeme kararının tüm sonuçlarından feragat ettiği anlaşılmaktadır. Davalının, taraflarca düzenlenen sulh ve ibra protokolü ile feragat beyanına aykırı olarak başlattığı takipte kötü niyetli olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle yukarıda bahsedilen Kanun hükümleri değerlendirilerek davacının kötü niyet tazminatı hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 373/1. maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi Kararının 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,11.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.