Logo

3. Hukuk Dairesi2024/1631 E. 2024/2029 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında imzalanan taşınmaz satışına ilişkin sözleşmelerden kaynaklanan alacak davasında davacıya ait kar payının miktarının belirlenmesi ve tahsili.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay'ın önceki bozma kararına uygun şekilde davacıya ait kar payını hesaplayıp hüküm altına aldığı, davacının diğer parsellerden kaynaklanan alacak talepleri için ise önceki kararlarda usuli kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar taraflarca duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 25.06.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen asıl ve birleşen davada davacı vekili Avukat ... ile asıl ve birleşen davada davalılar vekili Avukat ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacı vekili; davalılar ile dava dışı ... İmar İnşaat Limited şirketi ve ... arasında davalılara ait Muğla İli Milas İlçesi Kıyıkışlacık Köyü Akarca Çifliği mevkiinde kain bulunan 115 ada 576, 577, 579, 580, 581 parselde kayıtlı toplam 1.635.000 m2 ile 606 parselde kayıtlı 525.000 m² olmak üzere toplam 2.160.000 m²’lik tarla vasfındaki taşınmazların pazarlama ve satışı için 10.09.2005 tarihinde sözleşme imzalandığını, bu sözleşmenin tarafı olan Hicri Yılmaz’ın 18.11.2005 tarihli ek protokol ile 10.09.2005 tarihli sözleşmedeki tüm hak alacak sorumluluklarını davacıya devrettiğini, tarafların sözleşme gereğince gayrimenkullerin değerlendirilmesi, işletme satış ve pazarlanması için ... Emlak Makine Turizm İnşaat Elektrik Taşımacılık Maden ve Ticaret Ltd. Şti.ni kurduklarını, şirketin kurulmasından sonra davacının pazarlama ve satış için arazinin bulunduğu yere bir çok yerli ve yabancı yatırımcı getirdiğini avan projeler çizdirdiğini, internet siteleri hazırlatarak tanınım sağlandığını, bu tanıtımlar sonucunda satın almak isteyenlerden birçok tekliflerin alındığını, ancak davalıların bu teklifleri kabul etmediklerini, 05.02.2008 tarihinde gönderilen ihtarname ile bazı taşınmazların satın alınması için sunulan tekliflerin davalılara iletilmesine rağmen davalıların kötüniyetli olarak davacıyı devre dışı bırakarak 11.04.2008 tarihinde 606 parselde kayıtlı taşınmazı toplam 20.584.130,00 TL’ye sattıklarını, arsa bedeli olarak 6.825.000,00 TL'nin tenzilinden sonra bakiye kalan 13.756.130,00 TL'nın kar olduğunu ve elde edilen kardan protokol gereğince % 25'i olan 3.439.033,00 TL'nin davacının payı olduğunu, ayrıca davalıların diğer taşınmazları da davacıyı devre dışı bırakarak satacaklarının duyumunu aldıklarını ileri sürerek, davalıların protokolden doğan yükümlülüklerini ihlal etmelerinden dolayı sözleşmede hüküm altına alınan tüm parsellerdeki toplam alacağı olan 28.450.160 USD’den şimdilik 20.000,00 USD'nın yabancı paraya uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Birleşen davada davacı vekili; Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/267 E. sayılı dosyası ile açtıkları davanın kabul edildiğini belirterek, davalıların sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemelerinden dolayı sözleşmede hüküm altına alınan tüm parsellerdeki toplam alacak 28.450.160 USD’nin yabancı paraya uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Asıl ve birleşen davada davalılar vekili; davacının elindeki protokolün hile ile elde edilmiş olması nedeniyle geçersiz olduğunu, müvekkillerinin ... Şirketiyle birlikte davacının da ilişkisi bulunduğu ... Ltd. Şti. ile imzaladıkları 05.09.2005 tarihli birinci protokolden hemen 5 gün sonra davacının kötüniyetli davranışlarla 10.09.2005 tarihli protokolü imza ettirdiğini, bu protokollerin resmi şekilde yapılmamış olmaları nedeniyle hukuken şekil açısından geçersiz bulunduğunu, davacının protokol gereğince görev ve sorumluluğunun taliki şarta bağlı olduğunu ve taliki şart gerçekleşmediğinden herhangi bir talepte bulunulamayacağını, protokolü feshetmediklerini, davacı ile birlikte hareket eden ... Ltd Şti.nin haksız ve nedensiz olarak protokol metnine müvekkillerinin kendilerine muhtemel kar payından yarı hisse vermelerini sağlamaya yönelik ibareler koyduklarını, ...Ltd Şti.nin 27.04.2008 tarihinde Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde (2008/260 E. sayılı dosya) aynı nitelikte dava açtığını, davacının satılan 606 nolu parsel üzerinde herhangi bir hakkı bulunmadığını savunarak, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

1. Mahkemenin 19.09.2013 tarihli ve 2008/267 E., 2013/437 K. sayılı kararıyla; dava dışı ... Ltd. Şti. tarafından davalılara ait taşınmazların parselasyonunun büyük ölçüde tamamlandığı, bu tarihten sonra 10.08.2007 tarihinde davalılarca şirketin vekaletten azledildiği, daha sonra ... Ltd. Şti.nin yaptığı imar ve parselasyon planlarının iptali için Güllük Belediye Başkanlığına müracaat ettiği, bazı planların İdare Mahkemesince iptal edildiği, bir kısmının aynen ayakta kaldığı, 606 nolu parselle ilgili dava açılmadığı, davalı tarafın, taraflar arasındaki sözleşmenin 1. ayağı olan eser sözleşmesinin yüklenici ... Ltd. Şti.ni sözleşmeyi ifa aşamasında azlettiği, İşin yürütülmesinde kolaylık sağlamak amacıyla yükleniciye verilen vekaletin sonradan azil ile kaldırılmasının sözleşmeyi fesih iradesi olarak kabul edilmez ise de ... Ltd. Şti.nin vekaletin yeniden tesisi talebine cevap vermeyen davalıların sözleşmenin 4/1. maddesindeki yükümlülüğünü yerine getirmediği anlamına geldiği, bu durumda davalıların ... Ltd.Şti. açısından BK'nun 106 vd. maddeleri uyarınca temerrüde düştüğü, davalıların sözleşmenin birinci ayağındaki sözleşen yükleniciye karşı temerrüde düşerek ifa olanağını ortadan kaldırdığı, eldeki davada davacının edimi şarta bağlı ise de, davalı tarafın ... Ltd. Şti. ile olan ifa olanağını ortadan kaldırmakla sözleşmenin ikinci ayağı olan davacı yönünden de şartın gerçekleşmesi ve dolayısı ile ifa olanağını ortadan kaldırdığı, dava konusu sözleşmenin ikinci ayağı olan pazarlama işi tellallık sözleşmesi gibi görünüyor ise de davacının taşınmazı pazarlama karşılığında bir kay payı alacağı konusunda anlaşma sağlandığı, davacı tarafın parselasyon işlemi biten 606 nolu parsel için tanıtım faaliyetlerinde bulunduğu, değişik alıcılardan teklif almasına rağmen davalı tarafın sözleşmenin 1.ayağını oluşturan ... Ltd. Şti. gibi davacıyı da devre dışı bırakarak söz konusu parseli sattığı, taraflar ile dava dışı ... Ltd.Şti. arasında eser ve taşınmaz pazarlama sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin birinci ayağı olan eser (taşınmaz planı ve parselasyonu) sözleşmesinin tamamlanmasına yakın davalıların eser sözleşmesinin ifa olanağını ortadan kaldırır şekilde yükleniciyi azlettikleri, bunun doğal sonucu olarak davacının üstlendiği taşınmaz pazarlama veya tellallık sözleşmesinin otomatikmen ifa olanağının ortadan kaldırıldığı, bu şekilde davranan davalıların iyiniyetli sayılamayacağı ve davacının en azından 606 nolu parselin satışından alması gereken kâr payını almaya hak kazandığı, ancak bilirkişilerce belirlenen miktar talebin çok üzerinde bulunduğu, miktarın açılacak bir ek davada tartışılması mümkün olduğundan bu husus üzerinde durulmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, 20.000 USD'nin ödeme günündeki TC Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, dava konusu alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasa'nın 4/A maddesi gereğince Devlet Bankalarının USD üzerinden açılmış bir yıllık mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizin yürütülmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin kararına karşı, süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 23.12.2015 tarihli ve 2014/43359 E., 2015/37688 K. sayılı ilamıyla; davalıların sair temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, Mahkemenin tespit ve gerekçesinin yerinde olduğu belirtildikten sonra, dosyada mevcut bilirkişi heyet raporlarında belirtilen miktarların davacının kısmi talebinin çok üzerinde bulunduğu, miktarın açılacak ek davada tartışılmasının mümkün olduğu gerekçesi ile davacının talep edebileceği kar payının net olarak belirlenmemesi, müphem bırakılmasının doğru olmadığı, bu nedenle Mahkemece, davacının en azından 606 parsel sayılı taşınmazın satışından elde edilen kardan payını almaya hak kazandığı yönündeki gerekçenin davacı tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle kar payı yönünden sadece 606 parsel yönünden hesaplama yapılması gerektiği hususunun davalılar yönünden de usuli kazanılmış hak durumu oluşturduğu dikkate alınarak alanında uzman yeni bilirkişi heyetinden sadece 606 parsel sayılı taşınmazın satışından dolayı elde edilen kardan 10.09.2005 tarihli protokol hükümleri gereğince davacının alması gereken payın net olarak rapor alınmak suretiyle belirlenip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemenin 18.12.2019 tarihli ve 2017/241 E., 2019/520 K. sayılı kararıyla; bozma ilamı gereği alınan raporlarda davacının 606 parselin satış tarihi 11.04.2008 itibarıyla alacağının 3.244.131,50 TL ve bunun dolar karşılığının 2.503.163,75 USD olduğunun bildirildiği, bozma ilamı doğrultusunda 10.09.2005 tarihli protokol hükümleri incelendiğinde protokolde tarafların para birimi olarak amerikan doları üzerinden belirlemeler yaptıklarının görüldüğü, davacı vekilinin müvekkilinin hak ettiği ücreti dolar olarak talep ettiği, Ankara 8. AHM'nin 2014/39 E. sayı dosyası ile de ek dava açarak fazlaya ilişkin haklarını talep ettiği gerekçesiyle, asıl dava yönünden; davacının davasının kabulüne, 20.000 USD'nin ödeme günündeki TC Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, dava konusu alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasa'nın 4/A maddesi gereğince Devlet Bankalarının USD üzerinden açılmış bir yıllık mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizin yürütülmesine, birleşen dava yönünden; davanın kısmen kabulüne, 2.488.413,75 Amerikan Dolarının ödeme günündeki TC Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, dava konusu alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasa'nın 4/A maddesi gereğince Devlet Bankalarının USD üzerinden açılmış bir yıllık mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizin yürütülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

2. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.

3. Dairenin 22.03.2021 tarihli ve 2020/8211 E., 2021/3028 K. sayılı ilamıyla; asıl dava yönünden yapılan temyiz incelemesinde, bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiş, birleşen dava yönünde yapılan temyiz incelemesinde; hükmün bozulması üzerine Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında birleştirilen Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/39 E. sayılı dava dosyasında Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, HMK 303 maddesinde; " Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder..." şeklinde düzenlemenin yer aldığı, davacının birleşen davasında, davalıların sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemelerinden dolayı sözleşmede hüküm altına alınan tüm parsellerdeki toplam alacağının tahsilini istediği, Yargıtay bozma ilamında sözleşmede yer alan davacının dava konusu ettiği diğer 5 parsel yönünden davacının herhangi bir talepte bulunamayacağı yönünde oluşmuş müktesep hak bulunmadığı, bu durumda bu parseller yönünden de tarafların tüm delileri toplanıp, iddia ve savunmaları doğrultusunda gerekli inceleme yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken davacının tüm talepleri hakkında inceleme ve değerlendirme yapılmadan gerekçesiz bir şekilde davanın kısmen reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği gerekçesiyle, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; alınan bilirkişi raporuna göre Yargıtay bozma ilamında belirtilen 115 ada 576-577-578-579-580 nolu parsellerin planlarının onaylanmadığı ve satışa konu edilmediğinin anlaşıldığı, dolayısıyla davacının elde etmesi olası herhangi bir kar payının dava tarihi itibari ile mevcut olmadığı, ayrıca Mahkemenin ilk kararının (2008/267 E 2013/437 K) 19.09.2013 tarihinde davacı tarafça temyiz dilekçesinin ise 11.11.2013 tarihinde verildiği ve 606 parsel sayılı taşınmaz dışındakiler yönünden temyiz dilekçesinde herhangi bir ibareye rastlanmadığı ve bu parsel dışındaki taşınmazlar yönünden verilen kararı temyiz etmediği, bu tarih itibari ile davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu, asıl dava ile birleşen davanın taraflarının, konusunun aynı olduğu, asıl dosyada açılan davada fazlaya ilişkin haklar saklı tutulup birleşen dosyanın bu fazlaya ilişkin haklara ilişkin ek dava olduğu, Yargıtay 13. Hukuk Dairesince de Mahkemece verilen ilk kararda usuli kazanılmış hak durumunun açıkça bu kararda yazıldığı, bu karara uyulduğu ve 606 parsel sayılı taşınmaz dışındaki taşınmazlar yönünden 115 ada 576-577-578-579-580 nolu parsellerin planlarının onaylanmadığı ve satışa konu edilmediğinin anlaşıldığı ve davacı tarafın başkaca bir talep hakkı bulunmadığı göz önünde bulundurularak önceki karar gibi asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verildiği gerekçesiyle, asıl davada davanın kabulüne, 20.000 USD'nin ödeme günündeki TC. Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, dava konusu alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasa'nın 4/A maddesi gereğince Devlet Bankalarının USD üzerinden açılmış bir yıllık mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizin yürütülmesine, birleşen davada, 2.488.413,75 Amerikan Dolarının ödeme günündeki TC Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, dava konusu alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasa'nın 4/A maddesi gereğince Devlet Bankalarının USD üzerinden açılmış bir yıllık mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizin yürütülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; Mahkeme tarafından bozma ilamına uyulmasına rağmen kapatılan 13. Hukuk Dairesi kararına göre oluşan müktesep hak gerekçe gösterilerek birleşen davanın kısmen reddine karar verildiğini, bu durumun eylemli direnme niteliğinde olduğunu, kabul ile sonuçlanan ve onama ile kesinleşen asıl dava ile ilgili olarak usule ve yasaya aykırı şekilde yeniden hüküm kurduğunu, müvekkilin dava konusu parsellere ait kâr payı alacağının Mahkemenin 2008/267 E. sayılı dosyada 17.05.2011 tarihli bilirkişi raporuyla hesaplandığını ve 28.450.160 USD (yirmi sekiz milyon dört yüz elli bin Amerikan doları) olduğunun tespit edildiğini, müvekkilin kısmi olarak 20.000,00 USD bedelle açtığı davanın onanması suretiyle kesinleştiğini, Yargıtay tarafından da verilen kararda, asıl davanın davacının tüm parsellerdeki haklarına ilişkin olarak verildiğinin beyan edildiğini, Mahkemece bu husus tamamen göz ardı edilerek ve sanki kesinleşmiş karar yokmuş gibi hareket edilmek sureti ile birleşen Ankara 8. Asliye Hukuk 2014/39 E. sayılı dosyada 606 parsel dışında planların onaylanmadığı ve satışa konu edilmediği gerekçe gösterilmek sureti ile 115 ada 576-577-578-579-580 parsellerde kâr payı alacağının bulunmadığına karar verildiğini, bilirkişi raporlarının dosya kapsamına aykırı ve yetersiz olduğunu, bilirkişiler tarafından davaya konu parsellerde yapılan imar planlarının davalarla değil de bizzat davalı ... tarafından belediyeye sağlanan menfaatler ile iptal edildiği ve burada amacın tamamen müvekkile para ödememek olduğunun kasten gözden kaçırıldığını, Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.09.2014 tarihli ve 2014/71 E. 2014/239 K. sayılı dosyasında, davalı ... tarafından sırf müvekkile ve dava dışı ... firmasına para ödememek amacıyla dava konusu parsellerde yapılan planların iptalleri için gayri hukuki fiillerde bulunduğu ve bu fiilleri sonucunda Görevi Kötüye Kullanma suçundan yargılandığını ve verilen cezanın hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile kesinleştiğini, davaya konu sözleşme ile planlama işinin % 93 oranında tamamlanmasından sonra davalılar tarafından haksız azil yapılarak sonlandırıldığını, dava konusu sözleşmenin diğer tarafı olan ve alacak hakkını almaya hak kazanan Özünkent Şirketi hakkında verilen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/66 E., 2019/450 K. sayılı ilamı ve bu ilamı kesinleştiren Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 11.11.2021 tarihli ve 2021/4122 E.2021/1432 K. sayılı ilamının yok sayıldığını, davacının adli yardımdan yararlanmakta olmasına rağmen Mahkeme tarafından birleşen davada 808.743,03 TL vekalet ücretinin ödemesine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, birleşen davada verilen kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalılar vekili; davacının adli yardımdan yararlanma koşulları bulunmadığından ve harç ilgili harç yatırılmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, birleşen davanın 2.488.413,75 USD tutarındaki alacak yönünden kabulüne karar verilmiş ise de Mahkemece uyulan Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 23.12.2015 tarih ve 2014/43359 E., 2015/37688 K. sayılı bozma kararında belirtildiği üzere belirsiz alacak davası niteliğindeki asıl dava derdest olduğundan birleşen davanın 606 nolu parsel yönünden derdestlik nedeniyle reddi gerekirken, birleşen davanın esasına girilerek 606 nolu parsel yönünden 2.488.413,/5 USD tutarındaki alacağın tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacı tarafından 10.09.2005 tarihli sözleşmeden kaynaklanan borç ilişkisine dayanılması suretiyle TBK'nın 125 ve 126 ncı maddelere göre müspet zararının tazmininin istendiğini, dolayısıyla davacının sözleşmeden kaynaklanan borç ilişkisine göre ifa yerine geçen müspet zararını talep ederek belirsiz ve kısmi alacak davası açtığı sabit olduğuna göre, temyize konu karara dayanak alınan bilirkişi raporunda davacının talebini değiştirecek şekilde hesap yapmasının talep konusunun değiştirilmesi anlamına geldiğini, bilirkişi raporundaki görüşün aksine, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre davacı alacağının ABD Doları olarak ödeneceğine ilişkin herhangi bir hüküm olmadığını, birleşen davanın açıldığı 31.01.2014 tarihi itibariyle yaklaşık 6 yıllık sürenin geçmesi nedeniyle, davacı tarafından hak kazanıldığı iddia edilen 606 parselde kayıtlı taşınmazla ilgili yoksun kalınan karın zamanaşımına uğradığını, pazarlamacının 116 ada 606 nolu parselde kayıtlı taşınmazın satışı nedeniyle tellallık ücretine hak kazandığı kabul edilse dahi, 116 ada 606 nolu parselle ilgili 2.508.413.,75 USD tutarındaki fahiş tellallık ücretinin tenkis edilmesi gerektiğini, sözleşmenin haksız feshi halinde dahi taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesine göre davacının kar kaybından kaynaklanan zarar iddiasında bulunmasına imkan da bulunmadığını, dosya kapsamındaki resmi belgeler ile idari yargı kararlarından dava dışı yüklenici şirketin 606 nolu parselde kayıtlı taşınmaz dahil olmak üzere bütün taşınmazlarla ilgili yükümlülüğünü yerine getirmediğini, çünkü halihazır haritaları hiç yapmadığını, yapılmasını ve onaylanmasını sağladığı 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planının ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan 1/100.000 ölçekli planla geri alındığını, idari yargı kararları ile 1/5000 ölçekli nazım imar planlarının ise imar mevzuatına açıkça aykırı olması bir tarafa yok hükmünde olduğuna karar verildiği, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile parselasyon planlarının ise hiç yapılmadığını, dolayısıyla dava dışı yüklenici şirketin yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle taliki şarta bağlı birleşen davaya konu alacak isteminin reddi gerektiğini, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü yetkililerinin hazırladığı bu yöndeki müzekkere cevapları ile, dava dışı yüklenici şirketin yaptığı çevre düzeni planının 2007 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından resen onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planıyla yürürlükten kaldırıldığı konusunda Mahkemelere bilgi verilmediğinin açıklanamadığını, TMMOB tarafından açılan Danıştay 6. Dairesinin 2009/14036 E. sayılı davası ile TEMA vakfı tarafından açılan Danıştay 6. Dairesinin 2011/7321 E. sayılı davasında verilen 2 adet kararının neden yıllarca sakladığının açıklanmadığını belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerden kaynaklı alacağın tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

3.Değerlendirme

A) Davalıların temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine göre, Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapıldığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE karar verilmiştir.

B) Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde;

1. Asıl dava yönünden; Dairenin 22.03.2021 tarihli ve 2020/8211 E., 2021/3028 K. sayılı ilamıyla, asıl dava yönünden yapılan temyiz incelemesinde, bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir. Bu durumda Mahkemece bu dosya yönünden verilen karar daha öncesinde kesinleşmiş olduğundan, karar verilmesine yer olmadığına karar vermekle yetinilmesi gerekirken ayrıca yargılama gideri ve davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

2- Birleşen dava yönünden;

1. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için Mahkemece bozma kararından esinlenilerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; kararın gerekçesi, önceki karara göre genişletilebilirse de değiştirilmemelidir. Başka bir anlatımla, Mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek bir karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez. Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir. ( Hukuk Genel Kurulu Kararının 15.05.2024 tarihli ve 2024/2-255 E., 2024/245 K. sayılı ilamı). Somut uyuşmazlıkta Mahkemece bozmaya uyularak karar verildiği, yeniden bilirkişi incelemesi yapıldığı, bozma ilamında belirtilen şekilde inceleme yapmak suretiyle hüküm kurduğu, böylece yeni bir karar verildiği anlaşılmıştır.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğunun anlaşılmasına göre Mahkeme kararının isabetli olduğu görülmekle, davacının temyiz itirazlarının REDDİNE karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Asıl ve birleşen davada davalıların temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Davacının birleşen davada temyiz itirazlarının REDDİNE

3. Davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulüyle; hükmün asıl davaya yönelik kısmının hükümden tamamen çıkartılarak yerine "asıl dava yönünden daha önce verilen karar kesinleşmiş olduğundan herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,'' ibaresinin yazılmasına ve birleşen davaya ilişkin hüküm fıkrasına yeni bentler eklenerek "Davacı tarafça birleşen dava yönünden yapılan 8.210,32 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan 718,12 TL yargılama gideri ile davacı taraça başlangıçta yatırılan 1.066,45 TL peşin harç olmak üzere toplam 1.784,57 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazla kısmın davacı üzerinde bırakılmasına", "Davalı ... tarafından yapılan 44.842,00 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre hesaplanan 40.919,86 TL’sinin davacıdan alınarak kendisine verilmesine, fazla kısmın üzerinde bırakılmasına, Davalı ... tarafından yapılan 830,00 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre hesaplanan 757,40 TL’sinin davacıdan alınarak kendisine verilmesine, fazla kısmın üzerinde bırakılmasına", "Dosyada artan gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine" şeklinde yazılmasına, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

17.100,00 Yargıtay duruşması vekalet ücretinin karşılıklı alınıp birbirlerine verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,25.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.