Logo

3. Hukuk Dairesi2024/1686 E. 2025/243 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet ilişkisinden kaynaklanan tıbbi uygulama hatası nedeniyle oluşan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin yargılama.

Gerekçe ve Sonuç: Hastane ve doktorun, prematüre bebeğin gözlerindeki retinopatiyi (ROP) erken teşhis ve tedavi etmeyerek kalıcı görme kaybına neden olmaları nedeniyle, oluşan zarardan sorumlu oldukları ve hükmedilen tazminat miktarlarının da uygun olduğu gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/2241 E., 2024/413 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Turgutlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/167 E., 2023/165 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; 05.01.2012 günü ikiz bebeklerinin dünyaya geldiğini, erken doğum nedeniyle bebeklerden ...'nin davalı Hastanesinin yeni doğan ünitesine yatırıldığını, 20.03.2012 tarihinde taburcu edildiğini, 01.06.2012 tarihinde diğer bebekleri Nilüfer Beren'in rahatsızlanması sebebi ile davalı Hastaneye tekrar geldiklerinde doktor tarafından ...'in de muayene edilmesi akabinde bebeğe ROP Evre 5 tanısı konulduğunu, tedavinin bu safhada mümkün olmadığını, davalı yanın ihmalinin ağır derecede olduğunu, ceza davası da açıldığını, ...'in malul kaldığını, muhtemelen hiç göremeyeceğini ileri sürerek, 5.000,00 TL maluliyetten kaynaklanan işgörmezlik tazminatı, 5.000,00 TL bakıcı gideri, 1.000,00 TL tedavi gideri olmak üzere şimdilik 11.000,00 TL maddi tazminatın ayrıca ... yönünden 500.000,00 TL manevi tazminat, ... ve ... için 250.000,00 TL olmak üzere toplam 500.000,00 TL manevi tazminatın haksız eylem tarihi olan 15.02.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili: bebeğin muayenesini konsültan hekim olarak yaptığından bebeğin takip ve tedavisinden doğrudan sorumlu olmadığını bu nedenle davanın husumet yokluğu nedeni ile reddi gerektiğini, ...'in müdavi hekiminin Çocuk Sağlığı ve hastalıkları Uzmanı Dr. ... olduğunu, ayrıca sonucun oluşmasında kendisinin değil davacıların kusurlu olduğunu ve istenen tazminat miktarının da fahiş olduğunu belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın reddini istemiştir.

2. Davalı ...vekili: ailenin ihmalkar davranışlarının bu sonucun gerçekleşmesine sebep olduğunu, hastane hekimlerinin hiçbir eksik teşhis veya tedavisinin söz konusu olmadığını, bu nedenlerle sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığını, kusur iddialarını kabul etmemekle birlikte davacının tazminat talebinin haksız ve fahiş olduğunu belirterek davanın ve faiz taleplerinin reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 2015/463 E., 2019/137 K. sayılı ilamıyla; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, Bölge Adliye Mahkemesince ceza dosyasının sonucunun beklenmesi gerekçesiyle; kararın kaldırılmasına, Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; prematüre olarak doğan bebeğin ROP gelişimine bağlı olarak kalıcı görme duyusunun kaybı bakımından ...'in tedavisinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı şekilde takibinin yapılmamasından kaynaklı olarak ...'in görme duyusunu kaybettiği, bu kapsamda davalı şirket ve davalının gerekli dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle davacıların müşterek çocuğunda kalıcı körlüğe sebebiyet verdiği anlaşılmakla (14.10.2021 tarihli geçici ödeme kararı maddi tazminattan mahsup edilerek), davanın kısmen kabulü ile 2.711.790,70 TL maddi tazminattan 14.10.2021 tarihinde verilen 300.000,00 TL geçici ödemenin mahsup edilerek bakiye 2.411.790,70 TL'nin 20.03.2012 tarihinden itibaren davalı ... yönünden işletilecek ticari faizi, davalı ... yönünden yasal faizi ile birlikte, manevi tazminat davasının ise ... yönünden kısmen kabulü ile 300.000,00 TL, ... yönünden kısmen kabulü ile 80.000,00 TL, ... yönünden kısmen kabulü ile 80.000,00 TL olarak 20.03.2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş olup, karara karşı süresi içinde davalı ...Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ceza davalarında ve istinafa konu davada alınan tüm ATK raporlarında ve öğretim üyelerinden alınan raporda söz konusu neticenin davalıların malpraktis olarak nitelendirilen meslek hatasından kaynaklandığının bildirildiği, maluliyet raporunun olay tarihi olan 15.01.2012 tarihinde yürürlükte olan 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenmesinin doğru olduğu, hakimin takdirinde olan tazminatın sermaye olarak belirlenmesinin somut olayın özelliğine uygun olduğu, davalıların olayın gerçekleşmesinde kusurlu oldukları, meydana gelen zarardan sorumlu oldukları, manevi tazminat miktarlarının somut olaya uygun, makul olduğu gerekçesiyle davalı ...Ş. vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Sebepleri

Davalı ...Ş. vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazları tekrar ederek kararı temyiz etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 502. maddesi kapsamında vekalet ilişkisinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

6098 sayılı TBK 502 ve devamı maddelerine göre, vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.

Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir.

Öncelikle eldeki davada görev hususunun incelenmesinde; dava tarihi itibarıyla Tüketici Mahkemesi görevli olup, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un yürürlükte bulunduğu 28.05.2015 tarihinde dava açıldığından, her ne kadar karar başlığında Tüketici Mahkemesi sıfatıyla ibaresi yazılmamışsa da, Bölge Adliye Mahkemesinin 2019/3118 E 2021/808 K sayılı "Mahkemesine geri gönderme kararı ile (...) davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılıp sonuçlandırıldığı kabul edilmiştir. denilerek, davanın Tüketici Mahkemesi sıfatıyla görüldüğü, maddi hata olarak sehven karar başlığına yazılmadığı anlaşıldığından, bu husus karar başlığında re'sen düzeltilmiştir.

Davalı Hastane vekilinin süresinde verdiği ek temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü geçici ödeme tazminatının güncellenmesine ilişkin talebi ile ayrıca temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü faize ilişkin talebinin, istinaf aşamasında ileri sürülmeyen itirazların temyiz aşamasında ileri sürülemeyeceğinin anlaşılmasına göre, reddi gerekmiştir.

Hakimin, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşıyacağından bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim; bu konuda takdir hakkını kullanırken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir.

Somut olayda; olayın oluş şekli, vakanın niteliği, gelecek hayatına etkisi, olay tarihi, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarlarının isabetli olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki temyiz itirazlarının da reddine karar verilmiştir.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, ileri sürülen temyiz sebeplerine, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle ceza davasında ve işbu dava dosyasında alınan bilirkişi raporlarında davalıların kusurlu olduğunun tespit edilmesine, Uşak 5. Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama neticesinde alınan cezanın 01.12.2020 tarihinde kesinleşmesine, maluliyet raporunun olay tarihi (15.01.2012) itibarıyla yürürlükte olan 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenmesinin doğru bulunmasına, hakimin takdirinde olan tazminatın sermaye olarak belirlenmesinin somut olayın özelliğine uygun olmasına, davalıların kusur oranlarının belirlenmesinin iç ilişkilerinde çözümlenmesi gerektiğinden bu davada kusur oranlarının belirlenmesine gerek olmadığının anlaşılmasına ve yukarıda açıklanan nedenlere göre davalı Hastane vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına kara vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.01.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi