Logo

3. Hukuk Dairesi2024/1911 E. 2025/1047 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı doktorun gebelik takibi sırasında davacıya down sendromu riski konusunda yeterli aydınlatmayı yapıp yapmadığı ve bebeğin down sendromlu doğması nedeniyle tazminat sorumluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Hekimin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdiğine dair kayıtların davacı tarafından aksi ispatlanamadığı, davacının kendi iradesiyle tarama testlerini yaptırmadığı ve davalı doktorun tıbbi kötü uygulamasının bulunmadığı değerlendirilerek davalı yararına ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1457 E., 2024/360 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 1. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2017/506 E., 2020/385 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacılar vekili ve davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkili ...'nın gebelik takibi için davalı Hastanede görev yapan davalı doktor ...'ye muayene için başvurduğunu, yapılan testlerde bazı şüpheli durumlardan kuşkulanan davalının 11. ve 14. haftalar arası yapılan testler bakımından müvekkillerini bilgilendirmediğini, davalının kontrol muayenelerinde test sonuçları isteyerek duruma göre takibe devam etmesi gerekirken olağan kontrollerle yetinerek müvekkillerinin karşılaşacağı riskler konusunda aydınlatma görevini yerine getirmediğini, bebeğin 30.06.2016 tarihinde down sendromlu olarak doğduğunu, bu nedenle müvekkillerinin tarifi imkansız elem ve ızdırapla ruhsal çöküntü yaşadığını ileri sürerek; özel bakım ve eğitim ihtiyacı olan çocuğun giderleri için şimdilik 1.500,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili; davacı ...'nın müvekkili tarafından ilk kez 08.02.2016 tarihinde cenin 17 haftalık iken muayene edildiğini ve ultrason çekildiğini, ultrason bulgularında ceninde down sendromuna ilişkin minör bulgular tespit edildiğini, bunun üzerine müvekkilinin davacı yana açık ve anlaşılır bir şekilde muayene bulgularında down sendromuna ilişkin minor bulgular tespit edildiğini, bunun kesin sonuç olmadığını, cenin 17 haftalık olduğu için hala üçlü ve dörtlü test yaptırmak için süresinin olduğunu, kesin bir sonuç almak için amniyosentez veya CVS tanı testlerinin yapılması gerektiğini, yapılmadığı takdirde doğuracağı riskleri ve sorunları detaylı olarak anlattığını ve bu hususu 08.02.2016 tarihli epikriz raporunda 'tarama testi anlatıldı' şeklinde kayda aldığını, ancak bilgilendirmeye ilişkin genel olarak hastadan imza almak gibi bir uygulama olmadığı için müvekkilinin davacıdan bilgilendirme yapıldığına dair imza almadığını, 26.03.2016 tarihinde muayene olmak için gelen davacıya muayene için tüm hastalara rutin olarak uygulanan prosedürlerin uygulandığını, muayene bulgularında yine down sendromuna ilişkin minor bulgular tespit edildiğini, bu bulguların davacı yana tekrar açık ve net şekilde anlatıldığını, ancak bebekte down sendormu veya başka bir ciddi anomali saptandığında dahi kanunen gebeliğin 24 haftaya kadar sonlandırılmasına izin verildiği için davacının artık tanı testlerinin yaptırmasının bir anlamı kalmadığı hususunun da davacı yana tekrar anlatıldığını, müvekkilinin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

2. Davalı Hastane vekili; müvekkilinin donanım ve tecrübe olarak herhangi bir eksikliği yada ihmalinin bulunmadığını, davalı hekimin de dava konusu olay ile ilgili hiç bir kusuru yada ihmali olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacılardan...'nın 08.02.2016 tarihinde davalı doktor ...'ye gebelik muayenesi için başvurduğu sırada 17 haftalık gebe olduğu, down sendromu tanısı için 11. ve 14. haftalar arası yapılan testler bakımından geç kalındığının tespit edildiği, 17. hafta ve devamında ise üçlü, dörtlü ve amniyosentez gibi testlerin yapılabileceği, down sendromunun genetik anomilerinin kesin olarak tespitinin ancak amniyosentez yöntemi ile tespitinin mümkün olduğu, başvuru sırasında tarama testinin kendisine anlatıldığı, bilgi verildiği ancak sonucunda düşük veya bebek enfeksiyonu gibi risklerin bulunduğu, ikinci kez 26.03.2016 tarihinde gebeliğinin 24 haftalık olduğu, herhangi bir test sonucunun bulunmadığı, test yaptırıp yaptırmamasının anne babanın isteğine bağlı olduğunun belirtildiği, 30.06.2016 tarihinde doğumun gerçekleştiği ve bebeğin down sendromlu olarak doğduğunun tespit edildiği, davalı doktor tarafından gerekli bilgilendirmenin tam olarak yapılmadığı, ayrıca usulunce testlerin yapılarak çocuğun down sendromu ile doğup doğmayacağı konusunda bilgi verilmediği, davalı doktor tarafından kayıtların ayrıntılı şekilde tutulmadığı, davalı doktor tarafından davacı anneye verilen hizmetin ayıplı olduğu, davacıların ayıplı hizmet nedeniyle uğramış oldukları manevi zararları talep edebilecekleri, davalı Hastanenin de davalı doktorun vermiş olduğu hizmet nedeni ile davacıların uğramış olduğu zarardan sorumlu bulunduğu, her ne kadar davacı küçük ... Çınar bakımından maddi tazminat, bakım ücreti ve maluliyet tazminatı talebinde bulunulmuş ise de, down sendromu olarak doğup yaşamanın normal bir hayat tarzı olduğu, doğumdan sonraki aşamada bunun maddi tazminatla giderilmesinin mümkün olmadığı, doğum sonrası yaşam ile davalıların eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığı, ayrıca maddi tazminat taleplerinin belgelendirilmediği, bu nedenle maddi tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davacı ... için 15.000,00 TL, davacı ... için 15.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; karara karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; alınan bilirkişi ek raporunun taraf, mahkeme ve istinaf kanun yolu denetimine olanak sağlayacak şekilde düzenlenip, hükme esas alınmaya yeterli olduğu, Mahkemece verilen kararın yerinde bulunduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacılar vekili ve davalılardan ... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili; davalıların aydınlatma yükümlülüklerini mevzuata ve usule uygun şekilde yerine getirdiklerini geçerli delillerle ispatlayamadıklarını ve müvekkili ...'ın down sendromlu olarak doğumunda ağır kusurlu olduklarını, Mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarlarının düşük olduğunu, müvekkili ...'ın down sendromlu olarak en az % 60 oranında kalıcı maluliyet oranıyla hayatı boyunca başkasının yardımına muhtaç olacağını, bu nedenlerle sürekli iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri talepleri yönünden ret kararı verilmesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

2. Davalı ... vekili; müvekkilinin davacı yana karşı olan bilgilendirme yükümlüğünü yerine getirdiğini, davacının müvekkilinin uyarısını ve bilgilendirmesini dikkate almayarak kendi ihmalkarlığından doğan neticeyi müvekkiline yüklemeye çalıştığını, müvekkilinin testleri yaptırmaya zorlamasının mümkün olmadığı gibi meslek etiğine de aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, vekalet ilişkisinden kaynaklı hekim hatası iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.

1. Tıbbî müdahalede rızanın hukuk düzeninde geçerli olarak yerini alabilmesi için hekim tarafından aydınlatma yükümlülüğünün usulüne uygun bir şekilde yerine getirilmesi gerekir. Gerçekten de kişinin kendisine yapılacak tıbbî müdahale konusunda karar verebilmesi için neye rıza gösterdiğini bilmesi ve aydınlatılmış olarak rıza (onam) göstermesi gerekir. Başka bir deyişle tıbbî müdahale, hastanın tam olarak aydınlatılmasından sonra aydınlatılmış rızanın (onamın) verilmesi üzerine yapılmalıdır.

Hekimin aydınlatma yükümlülüğünün ispatı hususunda mevzuatta bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak her tıbbî müdahalenin hukuksal açıdan kişinin vücut bütünlüğünün ihlali anlamını taşıdığı gözetildiğinde ve TMK’nin 24. maddesi gereğince kişinin müdahaleye rızasının bulunmadığına ilişkin yasal karine dolayısıyla hekimin aydınlatma yükümlülüğünde ispat yükü hekim üzerinde olmalıdır. Zira rıza, hukuka aykırılığı ortadan kaldırdığına göre rızanın bulunduğunu ve hastanın aydınlatıldığını savunan hekimin yasal karinenin aksi olan bu hususları ispatlaması gerekir. Öte yandan hekim tarafından ispat edilmesi gereken hukuksal haklılık sebebinin kapsamına hem aydınlatma yükümlülüğünün ispat edilmesi hem de mevcut riskler hakkında hastanın aydınlatılmış rızasının alınması dâhildir. Gerçekten de aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğinin ispat külfetinin hekime yüklenmesi hastanın gereği gibi aydınlatılmış olmaması halinde geçerli bir rızanın da söz konusu olmayacağı düşüncesine dayanmaktadır. Bu itibarla hasta ile hekim arasında sözleşme ilişkisi bulunsun veya bulunmasın hekimin mesleğini icra ederken göstermesi gereken özen yükümlülüğü gereğince, kendisi karşısında zayıf ve güçsüz konumda olan hastasını aydınlattığını ve hastanın aydınlatılmış rızasının alındığını ispatlaması gerekmektedir.

Türk hukukunda girişimsel bazı müdahalelerde hastanın yazılı rızasının alınması gerektiği öngörülmüş ise de aydınlatma yükümlülüğünün yazılı olarak yapılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Öte yandan Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 18. maddesi gereğince bilgi, mümkün olduğunca sade şekilde, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde verilir; hasta, tıbbî müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından tıbbî müdahale konusunda sözlü olarak bilgilendirilir. Dolayısıyla hastanın aydınlatılması sözlü ya da yazılı şekilde gerçekleştirilebilir. Başka bir deyişle hekimin hastasını aydınlatma yükümlülüğü kapsamında yazılı aydınlatma belirli ölçüde ispat kolaylığı sağlasa da şekil serbestisi söz konusudur. O hâlde aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiği hususu hekim tarafından her türlü delille ispatlanabilir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı ...'nın ilk olarak 08.02.2016 tarihinde 17. haftalık gebe iken davalı hastanede davalı ...'ye muayene olduğu, ilk muayenesinde muayene raporuna davalı hekim tarafından 'Tarama testi anlatıldı' şeklinde kayıt düşüldüğü, davacıların tarama testlerini yaptırmadıkları, bebeğin 30.06.2016 tarihinde down sendromlu olarak doğduğu dosya kapsamı ile sabittir.

Yukarıda belirtildiği üzere, Türk hukukunda aydınlatma yükümlülüğünün yazılı olarak yapılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme yer almadığı gözetildiğinde hastanın aydınlatılması sözlü ya da yazılı şekilde gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiği hususu hekim ve hastane tarafından her türlü delille ispatlanabilir. Bu kapsamda aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği hususu somut olay özelinde hastanın eğitimi, yaşı, kültürel seviyesi ve hekim veya hastane tarafından tutulan kayıtlar serbestçe değerlendirilerek tespit edilmelidir.

Bu itibarla somut olayda, davalı doktorun 08.02.2016 tarihli epikriz raporuna tarama testi anlatıldı şeklinde kayıt düştüğü, ileri tetkikler konusunda bilgi verildiğine ilişkin kayıtların aksinin davacı tarafça ispatlanmadığı anlaşılmaktadır. Bu aşamadan sonra davacının tarama testlerini yaptırıp yaptırmaması kendi sorumluluğunda olup, testleri yaptırmayan davacıdan aydınlatıldığına dair imzasını taşıyan yazılı onam alınmasına da gerek bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalı hekimin gebeliğin haftasına uygun olarak gerekli tarama testlerini önerdiği ve davacıyı aydınlattığı, davacının kendi iradesi gereğince tarama testlerini yaptırmadığı ve sonuç olarak davalı doktorun tıbbî kötü uygulamasının bulunmadığı, hal böyle olunca davalı doktorun özen yükümlülüğünü yerine getirmediği söylenemeyeceğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerekmiştir.

2. Bozma sebebine göre, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373/1 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA,

3. Bozma sebebine göre, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.