Logo

3. Hukuk Dairesi2024/223 E. 2025/21 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı şirketin adi ortaklık payının davacıya devredildiğinin tespiti ve davacının adi ortaklığa kayyum olarak atanması talebinin reddine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı şirket yetkilisinin, adi ortaklık payını devretmeye yetkili olmadığı, devir protokolünün davalı şirket yönünden bağlayıcı olmadığı ve tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının oluşmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/857 E., 2023/3495 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/387 E., 2022/577 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma talepli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyize konu edilen kararın niteliğinin duruşma istenebilecek davalardan olmadığı anlaşılmakla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine, temyiz dilekçesinin kabulü ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; 15.06.2020 tarihli protokol gereğince adi ortaklıktaki davalıya ait payın müvekkiline devredildiğini belirterek; dava süresince davalının iş ortaklığındaki temsil yetkisi için müvekkilinin geçici kayyım atanmasına, bu talebin kabul görmemesi halinde davalının iş ortaklığındaki imza yetkisi için Mahkemenin tayin edeceği bir geçici kayyumun atanmasına, bu talebin de kabul görmemesi halinde iş ortaklığının tümüne geçici kayyım atanmasına, ...-... İş Ortaklığında davalının payının müvekkiline devredildiğinin ve iş ortaklığındaki payının son bulması sebebi ile iş ortaklığı adına hiçbir temsil yetkisinin kalmadığının tespitine davalının ve iş ortaklığındaki temsilcisi ...'nin temsil yetkisinin sonlandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; protokolün şirketin yetkilisi tarafından imzalanmaması nedeniyle bağlayıcı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; R.Ç.'nin, davalı adına yetkili işlem yapma ve adi ortaklıkta bulunan payını devretme yetkisinin bulunmadığı, R.Ç. ile davacı arasında devir protokolünün geçerli olamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkeme gerekçesinin usul ve yasaya uygun olduğu, tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davalı şirketin yetkilisi Mercan Çebi olarak görünmekte ise de, gerçekte şirketin temsilcisi ve yöneticisinin R.Ç. olduğunu, somut olayda tüzel kişilik perdesinin aralanması gerekirken bu husus üzerinde durulmadığını, bilirkişi raporunda iddialarının değerlendirilmediğini, delillerinde toplanmadığı gibi tanıklarında dinlenmediğini, ayrıca uzman görüşünün değerlendirilmediğini, ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık; 15.06.2020 tarihli protokol gereğince davalının adi ortaklık payının davacıya devredildiği iddiasıyla adi ortaklık payının devredildiğinin tespiti ile davacının adi ortaklığa kayyum olarak atanması istemine ilişkindir.

Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda, titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira, tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(22)9-3109 E., 2021/1075 K. sayılı ilamı).

Dava dosyasının incelenmesinde; ....'nin davacı ile birlikte ... -... iş ortaklığını temsil yetkisinin olduğu, ....'nin davalı şirkete münferiden temsile yetkili olduğuna dair dosyada herhangi bir belgenin bulunmadığı, ...nin ise şirketi münferiden temsile yetkili olduğu, ....'nin davalı şirket ortağı olmadığı, şirketin yönetim kurulu üyesi olarak bulunmadığı, şirkette payının da olmadığı, davalı şirket yetkilisi .... tarafından ....'ye verilen 17.03.2020 tarihli vekaletnamenin sınırlı yetki içerdiği, dava konusu hususlarda davalı şirket yetkilisi ... tarafından ....'ye verilen bir vekaletin olmadığı, netice olarak ...'nin davalı şirket adına yetkili olarak hareket etme yetkisinin ve adi ortaklıkta bulunan payının devir yetkisinin bulunmadığı, .... ile davacıo arasında devir protokolünün geçerli olamayacağı, 15.06.2020 tarihli protokol altında adi ortaklığı oluşturan ... ve ... şirketlerinin kaşeleri ile yetkililerinin imzasının bulunmadığı, davacının .... ile 15.06.2020 tarihinde yapılan ... ... İş Ortaklığı Tasfiye Protokolünün birinci taksit ödemesi” açıklaması ile gönderdiği paranın davalı şirket tarafından iade edildiği, protokolün davalı tarafça benimsenmediği, dolayısıyla 15.06.2020 tarihli protokolün davalı şirket yönünden hukuken bağlayıcılığının bulunmadığı tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının oluşmadığı, alınan bilirkişi raporunun hükme elverişli olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370/1 maddesi hükmü uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,06.01.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.