Logo

3. Hukuk Dairesi2024/230 E. 2025/1099 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı hastanenin, davacının ameliyat sonrası tedavisindeki ihmali nedeniyle oluşan komplikasyonlar sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı hastanenin, davacının ameliyat sonrası komplikasyonlarının erken teşhisi ve tedavisindeki olası hizmet kusurunun değerlendirilmemesi, hastanın taburcu sürecindeki ihmallerin araştırılmaması ve eksik inceleme ile hüküm kurulması nedeniyle, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1477 E., 2023/1961 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 1. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2021/472 E., 2022/166 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 25.02.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin davalı Hastane bünyesinde 13.02.2013 tarihinde kalçasına vida takılmak suretiyle ayağındaki kırığın giderilmesi için ameliyat yapıldığını, ancak ameliyat sonrasında kalçasında anatomik bozukluk ile dışa doğru kayma meydana geldiğini, başka bir hatanede muayene olması neticesinde vidaların yanlış müdahale ile kemik yerine ete monte edildiği sebebiyle ikinci kez ameliyat olduğunu, davacının davalı hastanede yapılan ameliyat ve sonrasındaki yanlış teşhis ve tedavi sebebiyle gereksiz yere ızdırap ve acı çektiğini, bu nedenle toplam 4.300,00 TL maddi tazminat, 40.000,00 TL manevi tazminatın ameliyat tarihi olan 13.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; yapılan operasyonun başarılı olup, takılan vidada da herhangi bir kaymanın söz konusu olmadığını, bunun üzerine davacının taburcu edildiğini, bu hususun tıbbi dosyasında sabit olduğunu, ancak davacının taburcu olmasını müteakip yeniden düştüğünü, vida kaymasının da bundan kaynaklandığını, fizik tedavinin bu tip ameliyatlar sonrasında zorunlu olduğunu, davacının İstanbul'da düştüğünü bildirmesi üzerine müvekkili Hastaneye davet edildiğini, ancak davacının gelmediğini, davacının kendi hatasından kaynaklı olarak tazminat talep edemeyeceğini, ayrıca hekimin gerçekleştireceği tedavi hizmeti ile ilgili olarak sonuç taahhüdünde bulunmasının veya kendisinden garantili bir sonuç beklenmesinin imkan dahilinde olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının tüm tıbbi belgeleri toplandıktan sonra Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesinden alınan 26.04.2017 tarih ve 2939 nolu rapor içeriği ve sonucuna göre, davacıya yapılan teşhis ve tedavi kapsamında görev alan sağlık çalışanlarına atıfa kabil kusur tespit edilemediği yönündeki rapor, vaki itiraz üzerine Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan alınan 13.09.2018 tarih ve 212 nolu ilk raporu doğrular şekildeki sonuç içeren rapor kapsamında davalı Hastane ile hastane çalışanlarına tıp bilimi ve meslek uygulamaları kapsamında atfedilebilecek bir kusurun olmadığı yönündeki Adli Tıp Kurumu 2. ve 3. İhtisas Kurulları raporlarına itibar edilmek suretiyle, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Adli Tıp Kurumu raporundaki davalı Hastaneye atfedilebilecek kusurun bulunmadığı yönündeki görüşün benimsenerek hüküm kurulmuş olmasına, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davalı Hastanenin basit bir film çekerek farkedebileceği halde bunu yapmaması sonucu müvekkilin İstanbul'da başka bir hastaneye gitmesi ile durumun farkedilip ikinci ameliyatın yapılmasına sebebiyet verildiğini, itirazın yapılan ameliyat uygulamasına değil, davalı Hastanenin açık hizmet kusuru bulunduğunu, Adli Tıp Kurulu raporlarında hizmet kusuru yönünden değerlendirme yapılmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, vekalet sözleşmesi kapsamında tedavi hizmetinin hatalı verildiği iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

1. Dosyanın incelenmesinde; davacının düşme neticesinde 13.02.2013 tarihinde kalçasına vida takıldığı, 18.04.2013 tarihinde tekrar düştüğü, 18.04.2013 ve 07.05.2013 tarihlerinde kontrol muayenelerinin yapıldığı, fizik tedavi önerildiği, başkaca işlem yapılmadığı, 13.08.2013 tarihinde başka bir özel Hastanede kırığın kaynamadığı, femur başına gönderilen vidaların posteriora çıktığı, bu nedenle tekrar operasyon yapıldığı dosyadaki belgelerden anlaşılmıştır.

2. Mahkemece Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesinden alınan 26.04.2017 tarih ve 2939 nolu rapor ile Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan alınan 13.09.2018 tarih ve 212 nolu raporlarda; femur boyunda deplase parçalı kırıklar için yapılan cerrahi girişimler arasında söz konusu ameliyat şeklinin uygulanan yöntemlerden biri olduğu, bu tür ameliyatlardan sonra klinik şikayetlere neden olan bulgularda tam düzelme olmayabileceği, bunun yanı sıra ameliyat sonrasında ortaya çıkan kötü kaynama veya kaynamama, ağrı, hareket kısıtlılığı, enfeksiyon ve uzunluk farklarının bu tür ameliyatlardan sonra ortaya çıkabilen herhangi bir tıbbi kusur ya da ihmale izafe edilmeyen komlikasyon olarak nitelendirildiği, söz konusu klinik tabloyu gidermeye yönelik medikal tedavi, fizik tedavi ve müteaddit operasyonlar yapılabileceği, takip yönteminin uygun olduğu, davacıya yapılan teşhis ve tedavi kapsamında görev alan sağlık çalışanlarına atıfa kabil kusur tespit edilemediği bildirilmiş olup, bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.

3. Davacı vekili ise, ameliyatla ilgili bir şikayetlerinin bulunmadığı, sonrasında davalı Hastanenin basit bir film çekerek kalçasındaki vidanın kaynamadığını ve ete saplandığını farkedebileceği halde bunu yapmaması sonucu müvekkilinin İstanbul'da başka bir hastaneye gitmesi ile durumun farkedilip ikinci ameliyatın yapılmasına sebebiyet verildiğini, itirazın yapılan ameliyat uygulamasına değil, davalı Hastanenin açık hizmet kusuru bulunmasına ilişkin olduğunu, Adli Tıp Kurulu raporlarında hizmet kusuru yönünden değerlendirme yapılmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmişse de, davacının bu itirazları karşılanmadan ve herhangi bir değerlendirme yapılmadan karar verildiği anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca, Makemece davacıda tespit edilen komplikasyonun (kemiğe takılan vidaların yerinden çıkarak ete saplandığı) daha öncesinde tespit edilip edilemeyeceği, tespit edilmesi durumunda yapılması gerekenler ile komplikasyon yönetiminde kusurun bulunup bulunmadığı, hastanın ilk ameliyat sonrası taburcu edilirken grafi çekilip çekilmediği, bu tespitin ameliyat sonrası taburcu sürecinde yani erken süreçte tespit edilip edilemeyeceği, sonuç itibarıyla davalı Hastanenin hastanın tedavi sürecinde hizmet kusuru olup olmadığı değerlendirilmek suretiyle rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, konusunda uzman, akademik kariyere sahip bilirkişi kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,

28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.