Logo

3. Hukuk Dairesi2024/3063 E. 2024/3410 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Haksız azledilen avukatın, vekalet ücretinin davalılardan tahsili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasında imzalanan avukatlık ücret sözleşmesi ile ek sözleşmenin Avukatlık Kanunu hükümlerince geçerli olduğu, davacı avukatın haksız olarak azledildiği ve haksız azil nedeniyle avukata, avukatlık ücret sözleşmeleri gereğince vekalet ücreti ödenmesi gerektiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın dosya kapsamına uygun olduğu ve davalı ...’nın sözleşmeyi müteselsil borçlu sıfatıyla imzaladığı gözetilerek davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1036 E., 2024/919 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/319 E., 2021/192 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın tavzihi davacı vekili tarafından talep edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 24.06.2024 tarihli Kararı ile davacının ileri sürdüğü hususların temyiz nedeni olduğu, tavzihle düzeltilemeyeceği gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin, asıl karar ve tavzih talebinin reddine ilişkin kararı temyiz ettiği görülmekle;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Temyiz dilekçesinin süresinden sonra verilmesi hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karar davacı vekiline 04.06.2024 tarihinde tebliğ edilmiş; temyiz dilekçesi ise yasal süre geçirildikten sonra 13.07.2024 tarihinde verilmiştir. Tavzih talebinde bulunulmakla temyiz süresi durmayacağından davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Bölge Adliye Mahkemesinin tavzih talebinin reddine dair kararı davacı vekili, asıl karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacı avukat ile davalılar arasında 19.07.2007 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi ile yine bu sözleşmeye ek olarak sonradan düzenlenen 01.01.2009 tarihli ek avukatlık ücret sözleşmesi uyarınca toplam net %10+KDV ücret karşılığında, davacının yaklaşık 7,5 yıl boyunca hem davalı şirketin hem de şirket ortaklarının tarafı olduğu çeşitli davalarda davalıların vekilliği görevini ifa ettiğini, davalı şirket ortağı ve yöneticisi olan davalı ...'nın ise bu ücret sözleşmesine aynı zamanda müşterek borçlu, müteselsil kefil sıfatıyla kefil olduğunu, davalının 20.10.2014 tarihinde haksız olarak davacıyı vekaletten azlettiğini, muaccel hale gelen vekalet ücreti ve masraf alacklarının ödenmesi için e-posta yoluyla davalıya ihtar gönderildiğini, ödenmemesi üzerine davalılar hakkında ilamsız icra takibinde bulunduğunu, davalıların takibe haksız olarak itiraz etmesi sonucu takibin durduğunu ileri sürerek, davalılar tarafından takibe yapılan itirazın iptali ile şimdilik 100.000,00 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile takibin devamına, haksız surette ve kötü niyetle takibe itiraz eden davalıların %20'den az olmamak üzere tazminata mahkumiyetlerine, davalının ayrıca haksız azil sebebiyle 50.000,00 TL manevi tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında davacı 461.519,62 TL alacağın tahsilini ve 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili; ek avukatlık ücret sözleşmesi ile müvekkili ...’nın usulsüzce kefil yapılmasının Borçlar Kanunu'nun kefalet hükümlerine aykırı olup geçersiz olduğunu, bu bağlamda müvekkil ...’ya husumet yöneltilemeyeceğini, 19.07.2007 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinde vekil olarak Av. ... da olup, davacının tek başına icra takibi ve dava açma hakkı bulunmadığını, taraflar arasında imzalanan 19.07.2007 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinin ve 01.10.2009 tarihli ek ücret sözleşmesinin Avukatlık Kanunu'nun ücret sözleşmesine ilişkin hükümlerine aykırı olduğunu, davacının kusurlu davranışları nedeniyle güven ilişkisinin sarsıldığını, eylem, söz ve işlemleri ile vekâlet ilişkisinde güveni ortadan kaldıran, kusurlu fiilleri ile yargılamaların uzamalarına neden olan, bu sebeple müvekkillerinde maddi ve manevi zararlara neden olan davacının azlinin haklı olduğunu, davaların eksiklikler giderilerek yeni vekiller aracılığıyla nihayetlendirildiğini, davacının vekil olduğu davalar başka vekillerce takip edildiğinden kanuni vekâlet ücretinin onlar lehine hükmedildiğini, bu nedenle davacının, kanuni vekâlet ücretlerini talep etme hakkı da bulunmadığını, davacının azil nedeniyle manevi zarara uğramasının mümkün olmadığını belirterek, davanın usulden veya esastan reddine, davacının haksız icra takibi nedeniyle % 20 haksız icra tazminatı ile cezalandırılmasına karar verilmesi talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında iki adet yazılı ücret sözleşmesinin bulunduğu, davalılardan ...'nın bu sözleşmelerden ilkini şirket yetkilisi olarak, ikincisini ise şirket adına ve ayrıca kendi adına imzaladığı, sözleşmelerde ismi geçen davalının kefil olarak sorumluluk altına girdiğine dair herhangi bir imzasının bulunmadığı, bu nedenle davalının sözleşmeden kaynaklı müteselsil sorumluluğunun olduğu, davalı tarafın davacıyı azlini haklı gösterecek herhangi bir delile ulaşılamadığı, azlin haksız olması nedeniyle davacının hukuki yardım kapsamında takip ettiği dava ve işler yönünden ücretin tamamına hak kazandığı, ıslah ile birlikte faiz talebi geriye yürütülemeyeceğinden kabul edilen alacak miktarına ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletildiği, davacı tarafın vekalet ücretinin ödenmemesi nedeniyle kişilik haklarının zarara uğramış olmasından bahsedilemeyeceği, ıslah yolu ile talep daraltılamayacağından talep edilen ve reddine karar verilen 50.000,00 TL'lik manevi tazminat talebi üzerinden davalı taraf lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedildiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüyle, 461.519,62 TL.'nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; Mahkemece takdir edilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu belirterek, davalılar vekili lehine hükmedilen vekalet ücretine dair hükmün kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalılar vekili; davacı avukatın haklı olarak azledildiğini, ara kararları takip etmek ve gereğinin yerine getirilmesi hususunda mahkeme kalemine gerekli hatırlatmaları yapmayarak avukatlık mesleğinin gereklerini yerine getirmediğini, davacının azlinin haklı bulunarak davanın reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilse bile hatalı bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacının vekillik hizmeti verdiği İstanbul 9. ATM 2016/345 Esas sayılı dosyasının dava ve icra takibi süreci devam ettiği gözetilerek davacı lehine hükmedilecek ücrette hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı tarafın azlin haklılığını ispat edemediği, davacı vekilin 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 171 inci maddesine göre vekalet görevini kanun hükümlerine göre ve sözleşme hükümlerine göre takip ettiği, bilirkişi heyetinden alınan kök rapor ve ek rapor kapsamında davacının 410.073,95 TL vekalet ücreti bulunduğu, ayrıca manevi tazminatın yasal şartlarının bulunmaması ve davacı tarafın istinaf nedenlerinin yukarıdaki gerekçe kapsamına göre yerinde olmaması sebebiyle davacı tarafın istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalıların istinaf talebinin kısmen kabulüne, Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 410.073,95 TL vekalet ücreti alacağının ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, yasal unsurları oluşmadığından davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1-Davalılar vekili; davacının davasını ısrarla itirazın iptali olduğunu belirtmesine rağmen bu aşamada alınan beyan ile davanın alacak davası olduğundan bahisle karar oluşturulmasının hatalı olduğunu, arttırılan kısım yönünden itirazın iptali için 1 yıllık süre geçmiş olmakla davanın bu miktar yönünden reddi gerektiğini, ıslah talebinde dahi itirazın iptalini talep eden davacının talebinin genişletildiğini, ek avukatlık ücret sözleşmesi ile müvekkili ...’nın kefil yapılmasının kefalet hükümlerine aykırı olup geçersiz olduğunu, ... yönünden husumetten davanın reddi gerektiğini, geçerliliği kabul edilmemekle birlikte 19.07.2007 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinde vekil olanlar Av. ...’da olup, davacının tek başına icra takibi ve dava açma hakkı bulunmadığını, davacı avukatın haklı olarak azledildiğini, davacının davalı müvekkilerini yanlış bilgilendirdiğini, zarara uğrattığını, davacı tarafça delil olarak sunulan e-postaların süreç bütünlüğünden öncesinden ve sonrasından ayrıştırılarak delil olarak sunulduğunu, bilirkişinin, tarafların iradesini ve talebi aşarak vekalet ücretini hesapladığını, davacının haklı olarak azlinden sonra yeni vekil tayin edildiğini, ancak bilirkişilerin hesaplamada tüm yargılama boyunca davacı vekilmiş ve kesinleşen hüküm zamanında yargılamada bulunmuş gibi kanuni vekalet ücretini davacı lehine hesaplamaya dahil ettiklerini, dosya infaz edilemediğinden kanuni vekalet ücretine de hak kazanmadığını belirterek, Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2-Davacı vekili; Bölge Adliye Mahkemesince davacının ücret alacağının eksik hesaplandığını, Mahkemeye peşinen ödenen nispi harç ve yargılama giderlerinın eksik ve hatalı hesaplandığını, davacı vekili olarak lehine istinaf duruşma vekalet ücretine hükmedilmediğini, davalılar daha önceden temerrüde düşmüş olmakla birlikte, faizin başlangıcı açısından ıslah tarihinin esas alınmasının hatalı olduğunu, karardaki maddi hataların düzeltilmesi için yapılan tashih talebinin temyizde itiraz konusu yapılabileceği gerekçesiyle evrak üzerinden reddedilmesinin usule ve kanuna aykırı olduğunu belirterek, kararın bozularak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C.Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, haksız azil nedeniyle vekalet ücretinin davalılardan tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 163,164,171 ve 174 üncü maddeleri,

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 305 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirme; 6100 sayılı HMK.nın 305 inci maddesi gereğince; "Hüküm yeterince açık değil ise, veya icrasında tereddüt uyandırıyor ise, yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyor ise, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilirler. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez veya değiştirilemez." Bu madde hükmünde belirtildiği gibi, açık olmayan veya çelişik fıkraları kapsayan hükümlerin açıklanması istenebilir. Yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça, verilen hükmün değiştirilmesi mümkün değildir. Hükümlerin tavzihi de bunun bir istisnası olarak kabul edilemez. Hakim, burada hükmün başka türlü anlaşılmasını önlemek için gerçeği ortaya koymakla ödevlidir. Tavzih yoluna başvurabilmek için hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek yoktur. Kesinleşmemiş olan kararlar hakkında da hükmün icrasına (yerine getirilmesine) kadar tavzih istenebilir. Fakat tavzih talebinde bulunulmakla temyiz süresi durmaz. Davacı taraf tavzih talebinde bulunmuş ise de Mahkemece verilen talebin reddine ilişkin karar, Kanun hükümlerine uygun olduğundan, davacının tavzih talebinin reddine yönelik kararın hatalı olduğuna dair temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

2. Davalılar vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle somut olayda taraflar arasında imzalan avukatlık ücret sözleşmesi ile ek sözleşmenin Avukatlık Kanunu hükümlerince geçerli olduğu, dosyada yer alan bilgi ve belgelere göre davacı avukatın haksız olarak azledildiği, haksız azil nedeniyle avukata, avukatlık ücret sözleşmeleri gereğince vekalet ücreti ödenmesi gerektiği, bu kapsamda hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamanın dosya kapsamına uygun bulunduğu, avukatlık ücret sözleşmesinin 3. maddesi incelendiğinde davalı ...’nın müteselsil borçlu sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığının anlaşılmasına göre de davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süreden REDDİNE,

2. Davacı vekilinin tavzih talebinin reddine dair karara yönelik temyiz isteminin REDDİNE,

3. Davalılar vekilinin temyiz itirazların reddiyle, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek alinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

31.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.