"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2000 E., 2024/1390 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 4. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2018/200 E., 2021/521 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve davalı ... vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; dava dışı asıl borçlunun davalı bankadan 08.11.2000 tarihinde kullandığı krediye ilişkin bireysel kredi borçlanma ve rehin sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığını, asıl borçlunun borcunu ödememesi üzerine davalı banka tarafından aleyhine başlatılan icra takibinden banka hesabına konulan bloke sonucu haberi olduğunu, takibe konu edilen alacağın 10 yıllık zaman aşımına uğradığını, davalı takip alacaklısına asıl alacak ve fer'ileri yönünden herhangi bir borcunun bulunmadığını, kefalet süresi 10 yıl olup takip tarihi itibari ile sona ermiş olduğundan ve mevzuata uygun bir sözleşme olmadığından kefaletin kesin hükümsüz olduğu, davalı takip alacaklısına herhangi bir borcu bulunmadığını, takibe konu asıl alacak 20.126,00 TL iken asıl alacağı aşar miktarda ve yaklaşık 34 katı tutarında 681.751,38 TL İşlemiş faiz uygulanarak, yine davalı alacaklı tarafça bilerek ve kötüniyetli olarak takip konusu edildiğini, istenen faiz oranı ve tutarı fahiş olduğundan ve asıl alacağı aşması nedeni ile tutarlara itiraz ettiklerini, ileri sürerek takibin durdurulmasına, takibin iptaline ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir
II. CEVAP
Davalı vekili; davaya Asliye Ticaret Mahkemelerinin bakması gerektiğini, davacının, ...'nın davalı bankanın ... Şubesinden kullandığı 08.11.2000 tarihli 25.000.000,000 TL miktarlı kredi sözleşmesinin müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, ... ve müşterek müteselsil borçlu davalı ...'nın bankaya olan borcunu ödememesi üzerine borçlu şahıslara İstanbul .... Noterliği'nin 11.06.2001 ve 17985 yevmiye nolu ihtarname ile durum bildirilerek hesapların kat edildiğini, ödenmeyen banka alacağının İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2003/16916 esas sayılı ve İstanbul 11. İcra müdürlüğünün 2001/16856 esas sayılı dosyalarıyla yasal takibe aktarıldığını, bir sonuç alınmadığı, yeniden İstanbul 26. İcra Müdürlüğü 2017/19861 esas sayılı dosyasıyla yasal takip başlatıldığını, zaman aşımı süresinin dolmadığını, davalı banka açısından 20 yıllık zamanaşımı süresi kabul edildiğini, kullanılan krediye istinaden alacağın varlığı, miktarın doğruluğu ve takibin haklılığı, takipte istenilen faiz oranı, imzalanan kredi sözleşmesinde belirlendiğinden davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 5411 sayılı kanunun geçici 13. maddesi ile “Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda (Tasfiye Halinde T.Emlak Bankası A.Ş. dahil) 26.12.2003 tarihinden önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yeterli teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya ... hakların da diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere fon alacaklarının tahsiline ilişkin 123,134,136,137,138,140,142 ve 165. madde hükümleri, tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmaması, dahil bankalarınca uygulanır.” denildiği, söz konusu maddede fon alacaklarında zamanaşımının 20 yıl olduğunu düzenleyen 141 inci maddeye atıf yapılmadığı, buna göre davacı banka fonun maddede yazılan ayrıcalıklardan yararlanacak ise de 141 inci maddeye açık atıf olmadığından genel dava zamanaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacağı, somut olayda hesabın kat edildiği 11.06.2001 tarihinde özel bir zamanaşımı öngörülmediğinden 4389 sayılı kanun gereği zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu, arada 12.12.2003 tarihli ek 5 inci madde gereği 20 yıla uzadığı, kanun hükmünün 0l.l1.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı kanunun geçici 13 üncü maddesi ile tekrar kaldırılarak zaman aşımı süresinin 10 yıla düştüğü, dolayısıyla zamanaşımının başladığı ve sona erdiği tarihlerde yürürlükte bulunan kanun hükümleri gereği 10 yıl olarak uygulanması gerektiği, alacağı yönelik 2003 ve 2001 yıllarında takip yapıldığı, dosyaların işlemsiz kaldığından takibin düşürüldüğü ve asıl borçlu ve kefil olan davacımıza karşı yeniden takip yapıldığı ve yeni takibinde 2017 yılında yapıldığı bu yıl itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından ve davacının zamanaşımı itirazı da olduğundan zamanaşımına uğrayan alacak nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, davalının kötü niyetli olduğu ve kötüniyetli olarak takip başlattığı ispatlanamadığından davacının kötü niyet tazminatı talebi reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, davalı aleyhine talep ettikleri kötüniyet tazminatı taleplerinin reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle istinaf talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul kararı verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle istinaf talebinde bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İcra İflas Kanunu 72/5 maddesi uyarınca davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için borçluyu menfi tesbit davacı açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğunun anlaşılması gerektiği, alacağın ispat edilememesinin takibin haksız ve kötüniyetli olduğunu göstermeyeceği gerekçesiyle ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, ayrıca alınan bilirkişi raporunun taraf, mahkeme ve istinaf kanun yolu denetimine olanak sağlayacak şekilde düzenlenip, hükme esas alınmaya yeterli olduğu gerekçesiyle davacının ve davalının istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; davalı bankanın kötüniyetli olduğu, davalı aleyhine talep ettikleri kötüniyet tazminatı taleplerinin reddinin doğru olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; dava konusu alacağın zamanaşımına uğramadığı, bölge adliye mahkemesi tarafından eksik inceleme yapıldığı, dava konusu alacağın 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, asıl borçlunun protokol imzalayarak borcunu ikrar ettiği,
huzurdaki dava ile bağlantılı olan dava dışı asıl borçlu hakkında açılmış olan itirazın iptali davasının bekletici mesele yapılmadan davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tüketici kredisinden kaynaklanan alacağın kefilden tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun, "On Yıllık Zamanaşımı" kenar başlıklı 146 ncı maddesi.
2. 5020 sayılı Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla 4389 sayılı Bankalar Kanunu'na eklenen EK 5 inci madde.
3. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun geçici 13 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, özellikle fon alacağı kavramı 5411 sayılı Kanun'da tanımlanmış olup, TMSF'nin her türlü alacağının fon alacağı olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, bir alacağın 20 yıllık zamanaşımına tabi fon alacağı olarak nitelendirilebilmesi için bu alacağın 5411 sayılı Kanun'dan kaynaklı bir alacak olması gerektiği, bu anlamda banka kaynaklarının sömürülmesi (5411 sayılı Kanun'un 108/4 üncü maddesi), bir bankanın fona devredilen alacaklarının 5411 sayılı Kanun'un 107 nci maddesi uyarınca devir alınması gibi hallerden doğan alacakların fon alacağı niteliğinde olduğu, somut olayda bu nitelikte bir alacak bulunmadığından 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının söz konusu olmayacağının anlaşılmasına, kefilin durumunun ağırlaştırılamayacağı ve takibin haksız ve kötüniyetli olduğunun ispatlanamamasına göre, davacı ve davalı ... vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,23.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.