"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1647 E., 2023/2524 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kemer Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/79 E., 2022/505 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacının Antalya İli, Kemer İlçesi, 115 ada 19 parsel sayılı taşınmazın irtifak hakkını, üzerindeki villalar ile 15.05.2009 tarihinde satın aldığını, 11.03.2010 tarihinde 49 yıllık irtifak hakkı tescil edildiğini, irtifak hakkını satın aldıktan sonra davalı hakkında tahliye işlemlerinin yapıldığını, davalının 04.10.2000 tarihli mülk kullanım sözleşmesine dayanarak açtığı kiracılık sıfatının tespiti istemli davanın, Kemer Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/165 E., 2016/176 K. sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiğini, şirket temsilcisi ...’nun resmi belge ile ispat edilemeyen, tapuya şerh edilmemiş, her zaman düzenlenmesi mümkün adi yazılı belge ile öne sürülen bir iddiadan ibaret olan kiracılık ilişkisini bildiğinin kabul edildiğini, davanın kabulüne ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra ortaya çıkan Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/1415 E., 2020/78 K. sayılı 22.01.2020 tarihli ve 13.10.2020 tarihinde kesinleşen kararı ile müvekkili şirket temsilcisi ...’nun davacının resmi belge ile ispat edilemeyen, tapuya şerh edilememiş, her zaman düzenlenmesi mümkün adi yazılı belge ile öne sürülen bir iddiadan ibaret olan kiracılık ilişkisini bilmesinin mümkün olmadığının açıkça ortaya çıkarıldığını, Mahkeme huzurunda görülen dava ile Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/1415 E., 2020/78 K. sayılı dosyasında davacı vekillerinin aynı olduğu dikkate alındığında, ...'nun davacıların iddia ettiği kiracılık/mülk kullanım sözleşmesini bilmediğini davacıların bilerek yola çıktığını, ...’nun dava konusu parselde kimin kiracı olduğunu bilmesinin imkansız olduğunu, Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kesinleşmiş kararın gerekçesinin yanlış ve hatalı olduğunun sonradan elde edilen delil olan Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/1415 E., 2020/78 K. sayılı kesinleşmiş kararı ile ortaya çıktığını, yargılamanın iadesi için dayanılan sebeplerin vuku bulduğunu, Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/1415 E. sayılı kararının, müvekkilinin elinde olmayan sebeplerle kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olup bu davanın kararına müessir nitelikte olduğunu ileri sürerek; yargılamanın iadesi talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; yargılamanın iadesi sebebi olarak ileri sürülen iddiaların, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 375. maddesinde belirtilen yargılama sebeplerinden hiç birisinin kapsamında olmadığını, ayrıca hak düşürücü sürenin geçtiğini, yargılamanın iadesine dayanak olarak gösterilen Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/1415 E. sayılı dosyasının kanun yoluna gidilmeden kesinleştiğini, dosyanın kanunda gösterilen şartları karşılamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yargılamanın iadesi nedeni olarak beldirilen Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/1415 E., 2020/78 K. sayılı kesinleşmiş kararının (ikinci dava) dosyanın davalısı ile bir ilgisinin bulunmadığı, anılan dosya ile Mahkeme dosyasının konularının benzer olmasının ilgili karara dayalı olarak yargılamanın iadesi sebebi olamayacağı, davacı ikinci dava dosyasında dinlenen tanıkların işbu dosyada yalan tanıklık beyan ettiğini ileri sürmüş ise de, yapılan inceleme sonucu ikinci davada dinlenen tanıkların işbu davada tanık olarak dinlenmemiş olduğu anlaşıldığından bu sebebin de mevcut olmadığı sonucuna varıldığı, davacının ikinci davada verilen kesinleşmiş karar ile Mahkeme kararının ortadan kalktığını ileri sürmüş ise de, bu dosya ile anılan dosya arasında bağlantı olmadığı gibi anılan kararda Mahkeme dosyasına herhangi bir atıfta dahi bulunulmadığı, davacının lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması sebebine dayanmış ve bu sebebe delil olarak aynı vekilin her iki dosyada da görev yapmış olmasını ileri sürmüş ise de, bu durumun herhangi bir şekilde hileli olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, tarafların kendilerini istedikleri vekille temsil etme hakkına sahip oldukları, yine davacının bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması sebebini ileri sürdüğü, dosyaların taraflarının ve konusunun farklı olduğu, bu nedenle ileri sürülen bu sebebin de mevcut olmadığı gerekçesiyle, yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; ikinci davada verilen kararın aynı yerdeki aynı konuya ilişkin bir dava olduğunu, tarafları ayrı olsa da ikinci davada verilen karar ile Mahkemede kesinleşen davada dayandırılan gerekçenin haklı ve geçerli olmadığının ortaya çıktığını, Mahkeme dosyasında davanın kabulüne ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra açılan ikinci davada, davacı şirket yetkilisi ...'nun, davacının resmi belge ile ispat edilemeyen, tapuya şerh edilmemiş, her zaman düzenlenmesi mümkün adi yazılı belge ile öne sürülen bir iddiadan ibaret olan kiracılık ilişkisini bilmesinin mümkün olmadığını açıkça ortaya çıkardığını, ikinci davada verilen karar ile yargılamanın iadesine konu Mahkeme kararının dayandığı temellerin gerçeği yansıtmadığının sabit hale geldiğini, huzurdaki dava ile ikinci dava dosyasının konularının benzer olması değil aynı konu ve yer hakkındaki bu karar ile huzurdaki davaya konu kararın gerekçesinin hatalı olduğunun ortaya çıktığını, ikinci davada kesinleşen karar ile sabit olduğu üzere; ...’nun tapuya şerhli olmayan ve ancak adi yazılı belge ile sonradan iddia edilen kiracılık/mülk kullanım sözleşmesini bilmesinin mümkün olmadığını, hem Mahkeme huzurunda görülen davanın hem de ikinci davada davacı vekillerinin aynı olduğu dikkate alındığında, ...'nun iddia edilen kiracılık/mülk kullanım sözleşmesini bilmediğini davacıların bilerek yola çıktığını, ikinci dava dosyasında dinlenen tanıklardan E.K'nin yine aynı vekil tarafından temsil edilen ve müvekkili firmaya aynı nevide dava ikame etmiş bir kişi olup kiracılık/mülk kullanım iddiasını ...’nun bildiğini beyan eden tanıklardan olduğunu, aslında kiracılık/ mülk kullanım sözleşmesini ...’nun bilmediğini ikinci davada dosyada beyan ettiğini, bu tanığın ve diğer müvekkile husumeti olan tanıkların beyanının gerçeği yansıtmadığının ortaya çıktığını, Mahkemenin kesinleşen kararına konu yargılaması aşamasında tesis müdürü olarak faaliyet gösterir iken müvekkili firmanın ihaleyi alması akabinde işten çıkarılan ve müvekkile husumeti olan davacının tanığı Y.Ö'in dinlenilmeyerek eksik yargılama yapıldığını, eksik deliller ile karar verildiğini, ilk elden bilgi sahibi olan davacı tanığı Y.Ö'in ikinci davada verdiği ifadesinde ...'nun davacı yanın iddia ettiği kiracılık/mülk kullanım iddiasını bilmesinin mümkün olmadığı ve tanıkların gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun ortaya çıktığının, zaten tüm yargılama dosyalarında davacıların tamamını aynı vekillerin temsil etmesiyle aynı savunmalara dayandığını, söz konusu alanda 19 ve 20 nolu olmak üzere iki ayrı parsel bulunduğunu, 20 parsel taşınmazın tek başına 32 dönüm olduğu, ...’nun 40 dönümlük 19 nolu parselde kira sözleşmesi tapuya şerhli olarak kullanım hakkı sahibi olduğu ve ...'nun kullanımında olan taşınmazın dava konusu parsele çok uzak olduğunu, tapuda şerhi bulunmayan 20 parselde yani ...'nun taşınmazı ile aynı parselde dahi bulunmayan en ön safhalardaki taşınmazların kimler tarafından kullanıldığını ...'nun bilmesinin veya öngörebilmesinin mümkün ve mantıklı olmadığı gibi hukuken de imkânsız olduğunu, kaldı ki 20 nolu parselde ise hiçbir kayıtlı bağımsız bölüm bulunmadığının resmi belge ile ispat edildiğini, bu nedenle dahi ...’nun 20 parselde kimin kiracı olduğunu bilmesinin imkânsız olduğunu, davanın kabulüne dair verilen kesinleşmiş kararın gerekçesinin yanlış ve hatalı olduğunun sonradan açılan ikinci davada verilen kesinleşmiş karar ile ortaya çıktığını, söz konusu 72 dönümlük alanda 2 ayrı parsel olduğunu, toplam 153 bağımsız bölüm bulunduğu ve mesafelerin birbirine yakın olmadığını, en yakın kapı komşularının bile birbirinin kiracılık ya da mülk kullanım sözleşmesi olup olmadığını bilmediği yerde en uzaktaki ...’nun bilmesinin beklenemeyeceğini, müvekkil firmanın taşınmazı ihale ile satın aldığı şartnamede her bir bağımsız bölüm ve bunların sözleşmeleri olup olmadığı yazmamakta olup basiretli tacir olan müvekkilinin sadece ve sadece tapuya şerhli olan sözleşmelerden sorumlu olabileceği ve bilse bilse bunları bilebileceğini, davacı yanın var ise sözleşmeden kaynaklı iddialarını İflas İdaresine sunması gerektiğini, yargılamanın iadesi için dayandıkları sebeplerin vuku bulduğunun açık olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, taraflar arasında görülüp kesinleşen kiracılık sıfatının tespitine ilişkin davaya yönelik yargılamanın iadesi istemine ilişkindir.
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, ileri sürülen nedenlere göre HMK'nın 375. maddesinde yer alan yargılamanın iadesi sebeplerinin var olmadığı anlaşılmakla, davacının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 370/1 maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.