"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/322 E., 2022/2330 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2015/271 E., 2020/229 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; 03.02.2013 tarihinde Vatan Caddesi üzerinde yürüdükleri sırada Vergi Dairesi inşaat giriş kapısının halatının kopması neticesinde, kapının müvekkili ... ile çocuğu ...'nin üzerine düştüğünü, müvekkilinin kendi çabaları ile çocuğunun üstüne kapanıp onu kurtardığını, kendisinin de ölümden döndüğünü ve yaralı olarak kurtulduğunu, olay nedeniyle inşaatın proje müdürü olan davalı ... hakkında İstanbul (kapatılan) 10. Sulh Ceza Mahkemesinde açılan ceza davası sonucunda taksirle yaralama suçu nedeniyle verilen mahkumiyet kararının 11.03.2014 tarihinde kesinleştiğini, bu olaydan eşi ve diğer çocuğunun da manen zarar gördüğünü ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, şimdilik ... ve ... için 1.000,00'er TL maddi ve ... için 20.000,00 TL, ... ve ... için 5.000,00'er TL, ... için 8.000,00 TL olmak üzere topalm 38.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş 24.06.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle; davacı ... için maddi tazminat talebini toplam 255.649,08 TL’ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vekili; müvekkilinin dava konusu olayın meydana geldiği inşaatta proje müdürü olarak çalıştığını, dava konusu kazanın meydana geldiği inşaatın yapımı sırasında dışarıdan insanların şantiye alanına girmemeleri için bina çevresinin paravanlarla kapatıldığını, kazanın olduğu gün çok şiddetli rüzgarın olması sebebiyle Emniyet Müdürlüğü tarafında bulunan kapının menteşelerinden koparak yola devrilmesi sonrasında dava konusu olayın meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Davalı idare vekili; dava konusu olayda müvekkiline izafesi mümkün hiçbir hizmet kusuru, eylem ya da işlemin mevcut bulunmadığını, davacıların maddi zararlarının varlığını ispatlayamadıklarını, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İstanbul 10.Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/682 E., 2014/432 K. sayılı kararının gerekçesinde davalı ...'ın asli kusurlu olduğu ve davacının kusurunun olmadığı kanaatine varıldığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulunun 07.08.2019 tarihli raporu üzerine yapılan hesaplamada davacı ...'nin talep edebileceği toplam maddi zararın 255.649,08 TL olduğu, davacı ... yönünden maddi zararına ilişkin herhangi bir belge ve tespit bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verildiği, her bir davacı lehine ayrı ayrı manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davacı ...'ın maddi tazminat talebinin reddine, davacılardan ... için 255.649,08 TL maddi tazminatın dava tarihinden, davacı ... için 15.000,00 TL, ... İçin 2.500,00 TL, ... için 4.000,00 TL, ... için 2.500,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, karara karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 69. maddesi kapsamında bina maliki olması nedeniyle davalı idareye husumet yöneltilebileceği, her ne kadar dava konusu olay nedeniyle davalı ... hakkında açılan kamu davası sonucunda hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verilmiş ve bu nitelikteki karar hukuk hakimi için bağlayıcı değil ise de dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde davalının davacıya yönelik taksirle yaralama eylemini gerçekleştirdiği ve TBK'nın 61. maddesi hükmü uyarınca davalının pasif husumet ehliyetinin bulunduğu, bilirkişi raporu takdiri delil olup kusur raporu tanzim eden iş güvenlik uzmanı raporunda her ne kadar davacı yayaya kusur atfedilmiş ise de raporda atfedilen kusurun yasal dayanağı gösterilmemiş olup raporun hükme esas alınmamasında bir isabetsizlik bulunmadığı, somut olayda kazanın meydana geldiği yolun yaya geçişine kapalı olduğu yönünde bir tespit ve iddia bulunmadığı dikkate alındığında olayın meydana gelmesinde davacı yayaya atfı kabil bir kusur bulunmadığı, haksız eylem 03.02.2013 tarihinde gerçekleşmiş olup dava tarihi olan 02.07.2015 tarihi itibariyle yasada belirtilen 8 yıllık ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı, davanın maddi tazminat yönünden mahiyeti gereği belirsiz alacak davası olduğu ve davacının bilirkişi raporuna göre alacak miktarını belirlemesi ve buna göre eksik harcı ikmal etmesinin alacağın belirli hale getirilmesi niteliğinde olup, buna göre zamanaşımı ve faiz başlangıç tarihi yönünden ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle; istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, karara karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1.Davalı ... vekili; müvekkilinin olayın meydana geldiği inşaatta proje müdürü olarak çalıştığını, bu nedenle müvekkilinin pasif dava ehliyeti olmadığını, ceza yargılamasında müvekkili hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini, haksız fiil koşullarının müvekkili yönünden oluşmadığını, olay günü meydana gelen rüzgarın mücbir sebep niteliğinde olduğunu, davacının da kusuru bulunduğunu ve bunun dikkate alınması gerektiğini, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, zamanaşımının söz konusu olduğunu, ıslah edilen miktar için ıslah tarihinden faiz yürütülmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı İdare vekili; davaya konu yaralanma olayının vuku bulduğu tarihte bina inşaat halinde olup, tüm sorumluluğun Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve yüklenici firma Kalyon-Asl Adi Ortaklığı uhdesinde bulunduğunu, henüz İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının kullanımına tahsis edilmediğinden, davalı idarenin iş sahibi olarak nitelendirilmesi ve dolayısıyla işbu davada husumetin davalı idareye yöneltilmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, haksız fiilden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.
1.Ceza mahkemesinde yapılan yargılamada davalı ... hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte olmadığı, dava konusu olay haksız fiil niteliğinde olduğundan TBK'nın 117/2. maddesi gereği haksız fiil tarihinden itibaren faiz işletilebileceği, taleple bağlı kalınarak kabul edilen maddi tazminata dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinde usul ve kanuna aykırılık bulunmadığı haksız fiil hükümleri gereği davalı idareye husumet yöneltilebileceği anlaşılmakla, davalılar vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2.Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar dava belirsiz alacak davası olarak değerlendirilip, ıslah dilekçesinin talep artırımı niteliğinde olduğu ve bu nedenle faiz ve zamanaşımı yönünden davalıların istinaf başvurusunun yerinde olmadığı değerlendirilmişse de; dava dilekçesinde davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmediği, davanın kısmi dava niteliğinde bulunduğu, davacıda meydana gelen iş gücü kaybının 07.08.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu ile belirlendiği ve ıslah tarihi olan 24.06.2020 tarihi itibariyle henüz sekiz yıllık ceza zamanaşımı süresi dolmadığı buna bağlı olarak ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğramadığı anlaşılmakla, davalı ...'ın istinaf başvurusunun bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
3. Dairemizin 16.03.2016 tarihli ve 2015/7031 E., 2016/3998 K. sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir; ''....TBK'nın 69.maddesinde; Bir binanın veya yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür (818 sa.yasa 58.m). Burada, yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenleri, mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkânı sağlayarak, onları korumaktadır. Bu anlamda sorumlu olabilecek malik, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi, kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir. Söz konusu sorumluluğun söz konusu olabilmesi için, yapı eserinin, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden bir zarar doğması gereklidir.
Yapım bozukluğu; bir inşaatın kötü yapılmasını, imal ve inşaat zamanında uyulması gerekli olan teknik kurallara uyulmamış olmasını ifade eder. Bir yapı eserinin maliki, bunların hiç kimse ve hiçbir şey için tehlike taşımayacak şekilde yapılmasını ve işlemesini garanti etmekle yükümlüdür. Bu nedenle, bir yapı eserinde herhangi bir yapım bozukluğu olmasa bile, ek güvenlik ve koruma tertibatının bulunmaması, yine de bir yapım eksikliği sayılır. Bakımsızlık ve koruma eksikliği ise, bir inşaatın kullanmaya uygun ve tehlikeleri önleyecek biçimde korunmamasını ifade eder. Yapının tamamlanmasından sonra kendini gösteren ek güvenlik tertibatı ihtiyacının giderilmemesi de bir bakım eksikliğidir.
Bakımsızlıktan veya bakım eksikliğinden söz edebilmek için bir inşa eserinin bitmiş ve kullanım amacına özgülenmiş olması gerekir. ''
Açıklanan bu ilamda da belirtildiği üzere, bakımsızlıktan veya bakım eksikliğinden söz edebilmek için bir inşa eserinin bitmiş ve kullanım amacına özgülenmiş olması gerekmektedir. Somut olayın gerçekleştiği tarih itibariyle, davalı İdareye ait binanın henüz inşaat aşamasında olup kullanım amacına özgülenmediği dosya kapsamı ile sabittir. Hal böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince; davalı İdarenin haksız fiil hükümleri uyarınca sorumlu olduğu gözetilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulmasını gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 370/2 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2.Davalılar vekillerinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin yukarıda DEĞİŞTİRİLEREK ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı ...'a iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.