"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 57. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/657 E., 2023/706 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 10. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2021/422 E., 2021/427 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ...Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalı yüklenici şirket arasında 23.02.2017 tarihinde noterde düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile davaya konu İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, ... Mahallesi, 2945 ada, 49 parselde Innovia 4 adlı projeden, C1 Blok, 25. Kat, 436 numaralı bağımsız bölümün 271.000,00 TL bedelle satımı konusunda anlaştıklarını, sözleşmedeki teslim tarihinin 24 ay olup bu sürenin 23.02.2019 tarihinde dolduğunu, kaba inşaatın bitirilmediğini ve inşaatın durduğunu, teslim edilen üç senetten ikisinin ödendiğini, davalı inşaat firmasına 33.880,00 TL ödeme yapıldığını, davalının elinde 20.320,00 TL'lik senet bulunduğunu, bakiye 216.800,00 TL için davalı Bankadan geri ödemeli toplam 281.054,40 TL bağlı kredi kullandığını ve 53.868,76 TL ödeme yaptığını belirterek, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile kredi sözleşmesinin iptalini, senet sebebiyle davalı inşaat firmasına borçlu olmadığının tespitini, kredi ödemesinin durdurulmasını ve 227.185,64 TL kredi sebebi ile davalı Bankaya borçlu olmadığının tespitini, davalılara ödediği toplam 87.748,76 TL'nin denkleştirici adalet kuralı gereğince uyarlanarak, ortaya çıkacak olan bedelin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş, 16.03.2021 tarihli dilekçe ile talebini 113.710,46 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... GYO vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, geçerli ve haklı bir fesih iradesi bulunmadığından davacının taleplerinin mesnetsiz olduğunu, mücbir sebeplerle inşaatın geciktiğini, gecikilen sürenin inşaatın teslim süresine eklenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
2. Davalı Banka vekili; müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, kredinin bağlı kredi olarak nitelendirilemeyeceğini, müvekkilinin davalı inşaat firması ile müteselsilen sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, davacı ile müvekkili arasında imzalanan kredi sözleşmesinde, taşınmazın diğer davalı satıcı tarafından hiç ya da zamanında teslim edilmemesi ve benzeri hususlarda çıkacak uyuşmazlıklardan müvekkili Bankanın sorumluluğunun bulunmadığının belirtildiğini, davacının dava açmadan önce herhangi bir başvuruda bulunup seçimlik hakkını kullanmadığını, teslim tarihinin geçmiş olduğuna ilişkin iddianın tamamen haksız ve mesnetsiz olduğunu, taşınmazın teslim süresinde mücbir ve geciktirici sebeplerinin dikkate alınmadığını, davacı sözleşmeden döndüğünden cezai şart tutarının mahsup edilmesi gerektiğini, avans faizine hükmedilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın natamam vaziyette olduğu, şantiye sahasında devam eden inşai faaliyetin bulunmadığının bildirildiği, davalı ... Gayrimenkul...A.Ş.'nin sözleşme hükümlerini yerine getirmediği, bu nedenle davacının ödemiş olduğu bedeli sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep edebileceği, diğer davalı Bankadan kullanılan kredi, bağlı kredi niteliğinde olduğundan davalıların müşterek ve müteselsilen sorumluluklarının bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile; taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin iptali ile ... Gayrimenkul...A.Ş.'ye iptal edilen sözleşme kapsamında 20.320,00 TL yönünden borçlu bulunmadığının tespitine, ön ödemeli konut finansmanı sistemi kredi sözleşmesinin iptali ile davalı Bankaya iptal edilen sözleşme kapsamında 227.185,64 TL borçlu bulunmadığının tespitine, 113.710,46 TL'nin dava tarihinden itibaren itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan (davalı Banka yönünen davacının kullandığı kredi miktarı ile sınırlı olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ...Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın 6502 sayılı Kanun'a eklenen 73/A maddesi hükmünün yürürlük tarihinden önce 25.02.2019 tarihinde açıldığı, bu dava yönünden arabuluculuğun dava şartı niteliğinde bulunmadığı, davalı Bankanın 6502 sayılı Kanun'un 35/2. maddesi uyarınca müteselsilen sorumluluğunun bulunduğu ve sorumluluğunun kredi miktarı ile sınırlı olduğu, müteselsil sorumluluk gereği davalı Bankanın her halükarda sorumlu olduğu tutarın 216.800,00 TL olduğu ve bu tutarı aşan kısımdan davalı Bankanın bir sorumluluğunun bulunmadığı, Mahkemece, davalı Banka aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin ve yargılama giderinin davalı Bankanın sorumlu olduğu 216.800,00 TL üzerinden hesaplanması gerektiği anlaşılmakla, tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine ilişkin Mahkeme kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle, davalı Banka vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, Mahkeme kararının kaldırılmasına, davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti düzeltilerek yeniden davanın kabulüne karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davalı ...Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı ...Ş. vekili; müvekkili Banka ile davacı arasındaki kredi sözleşmesinin bağlı kredi olarak nitelendirilemeyeceği, müvekkilinin diğer davalı inşaat firması ile müteselsilen sorumlu tutulamayacağını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının dava açmadan önce herhangi bir başvuruda bulunup seçimlik hakkını kullanmadığını, teslim tarihinin geçmiş olduğuna ilişkin iddianın tamamen haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı sözleşmeden döndüğünden cezai şart tutarının mahsup edilmesi gerektiğini, davacının faiz talebinin reddedilmesi gerektiğini, müvekkili Banka aleyhine yargılama gideri ve karşı vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, sebepsiz zenginleşmeye dayalı hükümlerin uygulanamayacağını, kredi sözleşmesinin iptal edilmesi durumunda sözleşme hükümsüz hale geleceğinden ayrıca bir menfi tespit hükmü kurulmasının doğru olmadığını ifade ederek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık; gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ve banka ile yapılan kredi sözleşmesinin feshi, sözleşmeler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti, yapılan ödemelerin iadesi istemine ilişkindir.
Kaynağını 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 29. maddesinden alan bir "ön sözleşme" niteliğindeki taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri TBK'nın 237. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun 706 ve Noterlik Kanunu'nun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde resmi olarak düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan bir sözleşme türüdür. Geçerli bir satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının bulunmaması hâlinde ise vaat alacaklısının 6098 sayılı TBK'nın 112. maddesine dayanarak borcun ifa edilmemesi nedeniyle uğradığı zararın tazminini isteyebileceği kuşkusuzdur.
Davalı yüklenici ile davacı arasında 23.02.2017 tarihinde noterde düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılarak, davaya konu taşınmaz davacıya satılmış ve davacı dava dilekçesinde ödediği bedelin dava tarihi itibariyle denkleştirici adalet ilkesi gereğince ulaştığı değerine hükmedilmesini talep etmiş olup, bu durumda davacı taşınmaz için davalılara ödediği bedelin güncellenmiş değerini "denkleştirici adalet ilkesi" ve "taleple bağlılık kuralı" gereğince sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir.
Bununla birlikte davacı, konutu satın almak için diğer davalı Bankadan bağlı kredi kullandığını, bu nedenle davalı Bankanın da sorumlu olduğunu ileri sürmüştür. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 30. maddesine göre bağlı kredi sözleşmesi; tüketici kredisinin münhasıran belirli bir malın veya hizmetin tedarikine ilişkin bir sözleşmenin finansmanı için verildiği ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik birlik oluşturduğu sözleşmedir.
Kredi verenin, tüketici kredisini, belirli marka bir mal veya hizmet satın alınması ya da belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmesi şartı ile vermesi durumunda, ortada bir bağlı kredinin var olduğu söylenebilir. Bunun sonucu olarak, satın alınan malın veya hizmetin hiç ya da zamanında teslim veya ifa edilmez ise satıcı, sağlayıcı ve bağlı krediyi veren Banka tüketicinin satış sözleşmesinden dönme veya bedelden indirim hakkını kullanması halinde müteselsilen sorumlu olurlar.
Somut uyuşmazlıkta; davalı inşaat şirketinden taşınmaz satın alan davacıya, davalı Banka tarafından kullandırılan kredi niteliği itibariyle bağlı kredidir. Bu durumda davalı Bankanın hesap edilen bedelden diğer davalı yüklenici şirket ile birlikte bağlı kredi limitiyle sorumlu tutulmasının yerinde olduğunun anlaşılmasına göre, davalı Bankanın temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi..