Logo

3. Hukuk Dairesi2024/907 E. 2025/192 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı doktorun ameliyat sırasında ve sonrasında uyguladığı tıbbi işlemlerin hatalı olması nedeniyle davacının maddi ve manevi zarara uğradığı iddiasına ilişkin tazminat davası.

Gerekçe ve Sonuç: Adli Tıp Kurumu ve bilirkişi raporlarına dayanılarak, davalı doktorun tıbbi uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, davacının ameliyat sonrası oluşan durumunun beklenebilir bir komplikasyon olduğu ve davalıların kusurlu bir davranışının olmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1356 E., 2024/112 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 1. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2016/1726 E., 2023/267 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü;

I. DAVA

Davacı vekili; davacının, davalı doktor tarafından diğer davalı hastanede ameliyat edildiğini, davalıların ayıplı ve kusurlu hizmetleri nedeniyle ameliyattan sonra davacının şikayetlerinin daha çok arttığını, gerekli özeni göstermediklerini, yanlış tedavi uygulandığını, davacının aydınlatılmadığını ve %40 işgöremez hale geldiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın ve 500.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili; hasta ile hekim ilişkisinin akti bir ilişki olduğunu ve bu aktinde kendine özgü, güvene dayalı bir vekâlet akti olduğunu, vekilin, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu olmadığını, davalının günlük cerrahi pratiğinde sıklıkla uygulamış olması nedeni ile bu konuda derin bilgi birikimine ve deneyime sahip olduğunu, hastanın davalıya ilk olarak 08.06.2012 tarihinde idrar kaçırma ve bel ağrısı şikâyetleri ile başvurduğunu, 1990 doğumlu olan davacının ilk kez 16 yaşında doğumsal bel omurilik kanalında daralma nedeni ile Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 23.11.2006 ve 08.03.2007 tarihlerinde olmak üzere iki kez ameliyat edildiğini, davacının bilgilendirildiğini, aydınlatılmış onam formunun davacı tarafından imzalandığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı şirket vekili; malpraktis söz konusu olmadığını, doktorun dava konusu olan vakıa türünü günlük cerrahi pratiğinde sıklıkla uygulamış olması nedeni ile bu konuda deneyime sahip olduğunu,1990 doğumlu olan davacının ilk kez 16 yaşında doğumsal bel ormurilik kanalında daralma nedeni ile Kocaeli Üniversiltesi Hastanesinde 23.11.2006 ve 08.03.2007 tarihlerinde olmak üzere iki kez ameliyat edildiğinin görüldüğünü, bu bölgenin üst kısmı, hastanede yapılan ameliyatın temel gerekçesini oluşturan idrar kaçırma şikayetine yol açan bölge olduğunu, davacı hastaneye başvurduğu sırada belinde 3. 4. ve 5. omurlarda 6 adet implant (vida) bulunmakta olduğunu, hastanede davacının şikayetlerinin komşu segment olarak anılan bölgede gelişen bozukluğa bağlı olduğunun değerlendirildiğini, bu değerlendirmeyi destekleyen en önemli muayene bulgusunun, hastanın başvuru nedeni de olan idrar kaçırma olduğunu, idrar tutmanın bel omuriliğinde kontrol edildiği merkez 1. ve 2. bel omurları seviyesindeki omurilik olduğunu, ameliyat öncesi çekilen filmlerde de eski ameliyatta konulan platinlerin üst kısmındaki yetmezliğe bağlı darlık görüldüğünü, bu teşhisten sonra durumun operasyonu yapan doktor tarafından değerlendirildiği ayrıca hasta yönlendirilerek farklı beyin cerrahlarından da bilgi, görüş ve öneri alması sağlandığını, hastanın bozulmuş klinik durumu ile birlikte ameliyatta neler yapılacağı, operasyon esnasında ve sonrasında gelişebilecek sorunların ayrıntılı olarak kendisine anlatıldığını, anlamadığı yerde tüm sorularına gerekli cevapların verildiğini, tıbbi işlem neticesinde komplikasyon oluşmasının tıbbi hata olarak değerlendirilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Adli Tıp Kurumu raporu ve bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere davacının 20.07.2012 tarihinde davalı doktor tarafından davalı Özel Konak Hastanesinde konjenital spinal dar kanal nedeni ile operasyonunun yapıldığı, davalı doktorun uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, hastanın ameliyat sonrası oluşan durumun beklenebilir bir komplikasyon olduğu, bu hususun da mevcut onam formunda yer aldığı, dolayısıyla davalı hekim ve davalı hastaneye atfı kabil kusurun bulunmadığı ve usulüne uygun olarak aydınlatılmış onamın alındığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; rapor içeriklerinin hatalı olduğunu, hatalı belirlemeler neticesinde yine hatalı rapor hazırlandığını, davacı için alınan 23.03.2011 tarihli sağlık kurulu raporunda özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı 0 % (sıfır) iken operasyonlar sonrasında 27.03.2013 tarihli sağlık kurulu raporunda belirtildiği üzere özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybının % 40 olarak belirlendiğini, davacıda meydana gelen özürün ne şekilde meydana geldiğinin açıklanmadığını, ameliyatın özen yükümlülüğüne uygun olarak yapılıp yapılmadığının irdelenmediğini, bilirkişi raporlarının çelişkiler içerdiğini, tıbbi işlemlerin hatalı yapıldığını, davacının sonradan geçirdiği operasyonlar neticesinde düzenlenen raporda davalı tarafından uygulanan 2 adet transvers bar sakıncalı bulunduğundan uygulanmadığının belirtildiği, platin uygulama metodu doğru metod olabilecekse de platinin konumlandırılmasının hatalı yapıldığını ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, yanlış tıbbi tedavi uygulandığı iddiasına dayanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgeler, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine ve Bölge Adliye Mahkemesince belirtilen gerekçelere göre uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle hükme esas alınan Adli Tıp ve bilirkişi raporlarında dava konusu olayda davalıların kusurlu bir davranışının olmadığının tespit edilmiş olmasına, hastanın ameliyat sonrası oluşan durumun beklenebilir bir komplikasyon olması ve bunun da mevcut onam formunda yer almasına, davacıda saptanan nörolojik tablonun kişide mevcut hastalığın ve uygulanan ameliyatların komplikasyonu niteliğinde olmasına, ameliyat öncesi ve sonrası alınan sağlık kurulu raporlarındaki farkın farklı hastaneler ve hekimler tarafından verilmesi nedeni ile oluşmuş olabileceğinin belirtilmesine, davalı hekimin uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.