Logo

3. Hukuk Dairesi2021/1319 E. 2021/11588 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı şirketin, davacı süt üreticisine olan süt bedellerini, davacının mutemedi olduğunu iddia ettiği kişiye ödeyip ödemediği ve ödemelerin geçerli olup olmadığı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı şirketin, davacının mutemedi olduğunu iddia ettiği kişiye yaptığı ödemelerin, davacı tarafından mutemet tayin edildiğine dair geçerli bir ispat sunulamadığı ve ödeme ispat yükünün davalı şirkette olduğu gözetilerek, yerel mahkemenin davayı reddeden kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : NAZİLLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacının istinaf başvurusunun reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı şirketin almış olduğu süt bedellerini ödemediğini, bu nedenle beş ayrı müstahsil makbuzu için davalı hakkında icra takibi başlattığını, davalının icra takibine itirazı üzerine takibin durduğunu, ... isimli kişinin mutemet tayin edildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, hiç kimseyi mutemet olarak atamadığını ileri sürerek; davalının icra takibine yapmış olduğu itirazının iptalini ve lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesine talep etmiştir.

Davalı; sütleri davacının mutemeti ...'nın teslim ettiğini, yine süt bedellerinin ...'ya ödendiğini, bu nedenle davacıya herhangi bir borcunun olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; ...'nın mutemet tayin edilmesine ilişkin belgede davacı adına atılı imzanın davacının eli ürünü olmadığının anlaşıldığı, bu hâli ile davacı adına tahsile yetkili olmayan kişiye yapılan ödemenin borcu sonlandırmayacağı gerekçesiyle; davanın kabulüne, icra dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkâr tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; davacının, davalı tarafından düzenlenen müstahsil makbuzlarını davasına dayanak yapmış olması nedeniyle müstahsil makbuzundaki imzanın kime ait olduğunun öneminin bulunmadığı, davacının sattığı sütün bedelinin tahsil edildiği, makbuzların da davacıya teslim edildiği gerekçesiyle; davacının istinaf başvurusunun reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Özel hukuka ilişkin bir davada, hâkim kural olarak doğduğu iddia edilen bir hukuki sonucun, gerçekten doğup doğmadığını belirleyebilmek için, o hukuki sonucu öngören hukuk kuralındaki şartların (unsur vakıaların, öğe olayların), somut olarak ortaya çıkıp çıkmadıklarını kendiliğinden araştıramaz. O hukuki sonucun doğduğunu iddia eden taraf, gerçekleşmesi gereken şartların, unsur ve vakıaların somut olarak gerçekleştiğini ispat etmelidir (Umar, B./Yılmaz, E.: İspat Yükü, İstanbul 1980, s.l). Bu çerçevede ispat, bir davada ileri sürülen hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların gerçekten mevcut olup olmadıkları konusunda, birtakım araçlarla mahkemeye kanaat verme işlemi olarak tanımlanabilir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. ” hükmünü içermektedir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinde de; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.

Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü üzerinde taşıyacaktır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Müstahsil Makbuzu" başlıklı 235. maddesine göre; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler, gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha makbuz tanzim etmeye ve bunlardan birini imzalayarak satıcı çiftçiye vermeye ve diğerini ona imzalatarak almaya mecburdurlar.

Somut olayda; davacı, müstahsil makbuzları üzerinde imzası bulunan ...'yı mutemet olarak tayin etmediğini ileri sürmüş, bunun üzerine ilk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesinde dava dışı ...'nın mutemet olarak tayinine ilişkin belgede davacının imzasının bulunmadığı tespit edilmiştir. Buna göre; satın alınan süt bedellerinin ödendiğine ilişkin ispat yükünün davalı tarafta olduğu ve ödeme hususu ispatlanamadığı hâlde; bölge adliye mahkemesince, davacı çiftçinin, müstahsil makbuzlarının aslını elinde bulunduruyor olması nedeniyle ödemenin yapıldığının kabulüne yönelik gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın HMK'nın 373/2 maddesi uyarınca kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 17/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.