Logo

3. Hukuk Dairesi2021/1423 E. 2021/11630 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, tehdit ve baskı altında imzalandığı iddia edilen satış vaadi sözleşmesinin iptali talebiyle açılan davada, ikrah nedeniyle iptal hakkının kullanılması için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin aşılıp aşılmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: İkrah nedeniyle iptal hakkının kullanılması için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin, korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren işlemeye başlayacağı ve davacının oğlu tarafından davalı hakkında suç duyurusunda bulunulması tarihinin korkunun etkisinin kalktığı tarih olarak kabul edilip edilemeyeceğinin dosya kapsamındaki deliller değerlendirilerek tespit edilmesi gerektiği gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalıya ... 4. Noterliğinin 13.02.2007 tarih ve 2508 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile ... ilçesi, ... Beldesi, ... Mevkii, 5409 parsel sayılı arsa vasfındaki taşınmazın üzerinde bulunan C Blok 1 ve 2 numaralı dairelerin satışının vaad edildiğini, sözleşmeyi kendisine adına vekalet verdiği oğlu ... ...’in imzaladığını, oğlu ...’ın askerden döndükten sonra işlerini yürüttüğünü, ancak zamanla ekonomik durumunun kötüleştiğini, bankalardan kredi aldığını, tefecilere borçlandığını, bu durumu kendisinden gizlediğini, oğlu ...’ın kendisini ve eşini tehdit ederek sadece tek taşınmaz için olduğunu söyleyip kandırarak tüm taşınmazlarını satmak üzere vekaletname aldığını, bu vekaletnamedeki yetkilerini dava dışı ... ve yeğenlerinin tehdit ve baskısı ile taşınmazlarını davalıya satmak üzere kullandığını, satış vaadi sözleşmesinde her ne kadar satmayı vaat eden davalı olarak gözükse de ...’ın ... ve ...’te zor durumda bulunan birçok kişiye faizle borç verdiğini, karşılığında çok sayıda taşınmaz üzerine ipotek koydurduğunu ve taşınmazlara ilişkin satış vaadi sözleşmesi akdettiğini, davalı ve ...’ın dahil olduğu on dört sanık hakkında tefecilik suçlamasıyla dava açıldığını, vergi tekniği raporunda da dava konusu sözleşmelerin muvazaalı olarak düzenlendiğinin tespit edildiğini, satış vaadi sözleşmesinden üç ay sonra savcılığa giderek şikayetçi olduğunu, dava konusu satış vaadi sözleşmesinin teminat amaçlı düzenlenmesi sebebiyle de şekil yönünden geçersiz olduğunu, davalı taraftan tahsil edilmiş bir satış bedel bulunmadığını ileri sürerek, ... 4. Noterliğinin 13.02.2007 tarihli, 2508 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesinin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı; davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, dosya üzerinden karar verilemeyeceğine ilişkin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı eldeki dava ile, dava dışı oğlu ... ...’in kendisini ve eşini tehdit ederek taşınmazlarını satmak için vekaletname aldığını, bu vekaletname ile yine davalı ve dava dışı ...’ın tehdit ve baskıları ile kendisine ait iki taşınmaz için satış vaadi sözleşmesi akdettiğini, davalı ve ... hakkında tefecilik suçlamasıyla dava açıldığını ileri sürerek, ... 4. Noterliğinin 13.02.2007 tarihli, 2508 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesinin iptaline karar verilmesini talep etmiş; mahkemece, davacının oğlu tarafından 23.05.2007 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vererek şikayetçi olduğu, korkutmanın etkisinin şikayet tarihi itibari ile ortadan kalktığının kabulünün gerekeceği, davacının dava tarihine kadar davalıya karşı bu yönde bir yakınmasının olmadığı, bu nedenle ikrâh-tehdit hukuksal nedenine dayalı olarak sözleşmenin iptali için bir yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 37. (818 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 29.) maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nın 38. (818 sayılı TBK'nın 30.) maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan(ikrah-tehdit) söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın subjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız(hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili(makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.

Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. (TBK'nın 39. mad.)

Öte yandan, ceza davasında yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmişse de bu husus mutlak anlamda hukuk hakimini bağlamaz (6098 sayılı TBK'nın 74 .mad).

Dosya kapsamından; davacının oğlu ... ...’e ... 1. Noterliğinin 05.04.2005 tarihli, 2521 yevmiye numaralı vekaletname ile taşınmazlarını satmak ve taşınmazlara ilişkin satış vaadi sözleşmesi yapmak üzere vekalet verdiği, ... ...’in bu vekaletnameye istinaden davacı adına davalı ile ... 4. Noterliğinin 13.02.2007 tarihli 2508 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesini akdettiği, ardından ... ...’in 23.05.2007 tarihinde şikayetçi olması üzerine davalının da dahil olduğu sanıklar hakkında ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/460 Esas, 2016/255 Karar sayılı ilamı ile tefecilik suçundan mahkumiyet kararı verildiği, verilen kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 08.11.2018 tarih, 2018/2283 Esas, 2018/8765 Karar sayılı ilamı ile düzeltilerek onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Somut olayda; davacının vekili ve oğlu olan ... ...’in şikayeti üzerine başlayan soruşturma neticesinde davalının da dahil olduğu sanıklar hakkında tefecilik suçlamasıyla kovuşturma yapıldığı ve haklarında verilen mahkumiyet kararının kesinleştiği, şikayet tarihi

olan 23.05.2007 tarihi ile dava tarihi olan 30.01.2015 tarihi arasında 1 yıldan fazla süre geçmiş ise de Türk Borçlar Kanunu’nun 39. maddesi gereği 1 yıllık hak düşürücü sürenin “korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı” andan başlayacağı, sözleşme tarihinden yaklaşık üç ay sonra davacının ve davacının vekili ve oğlu olan ... ...’in davalı hakkında şikayetçi olduğu dikkate alındığında; mahkemece, söz konusu şikayete ilişkin beyanlar incelenip değerlendirilerek, dava konusu 13/02/2007 tarihli sözleşmenin tehdit ve baskı ile yapılması nedeniyle sözleşmeyle bağlı kalınmadığına yönelik olduğu takdirde, davacının 1 yıllık süre içerisinde sözleşmeyle bağlı olmadığını davalıya bildiği kabul edilerek işin esası incelenmek suretiyle sonucu dairesinde karar verilmesi aksi halde şimdiki gibi davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK.nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 54,40 TL peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.