Logo

3. Hukuk Dairesi2021/2613 E. 2021/5519 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tüketici kredisi borçlusunun vefatı halinde, krediye teminat olarak düzenlenen hayat sigortası poliçesi mevcutken, bankanın mirasçılara karşı doğrudan icra takibi başlatıp başlatamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Tüketici kredilerinde, hayat sigortası poliçesi bankanın alacağını tahsil etmesinin öncelikli yolu olması ve bankanın dürüstlük kuralı gereği öncelikle sigortadan alacağını tahsil etmesi gerektiği gözetilerek, bankanın mirasçılara karşı açtığı davanın vaktinden evvel açıldığı gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı bulunarak bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

...

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalıların murisi ... ile 19/08/2009 başlangıç tarihli 36 ay vade ve aylık 368,16 TL sabit taksitle ödenmek üzere kredi sözleşmesi imzaladığını, taahhüdünü yerine getirmeyen borçlu ...'e gönderilen ihtarnamenin vefat etmesi nedeniyle iade edildiğini, yaptığı takibin davalıların haksız itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptalini, takibin devamını ve davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmelerini talep etmiştir.

Davalılar; yapılan sözleşme gereği kredi kullanan muris için hayat sigortası düzenlendiğini, ölüm halinde borcun sigorta tarafından karşılanacağının belirtildiğini, sigorta giderlerinin kredi kapsamına dahil olup muristen kesildiğini savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece; yapılan itirazın haksız olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne dair verilen karar, davalıların temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince verilen 10/03/2016 tarihli ve 2015/4744 E. 2016/7463 K. sayılı kararla; davalıların, murislerinin aldığı kredi nedeniyle hayat sigortası yaptırdığı savunmasının araştırılması ve sonucuna göre davalıların sorumluluğunun tespiti gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

Bozma ilamına uyan mahkemece; davalıların murislerinin ölümü ile sigorta sözleşmesi öncesi hastalıkları arasında uygun illiyet bağının bulunduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalıların yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmiş; karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, muris tarafından kullanılan kredi nedeniyle ödenmeyen kredi taksitlerinin tahsili amacıyla mirasçıları aleyhine başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 1487/1. maddesi; "Hayat sigortası ile sigortacı, belli bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta kalması hâlinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlenir."; 1493/7. maddesi ise; "Sigortacıdan edimi istem ve tahsil yetkisi, aksi kararlaştırılmadıkça, lehtara aittir." hükmünü içermektedir.

Somut uyuşmazlıkta; sigorta poliçelerinin, davacı banka tarafından açılan kredilere teminat olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Tüketici kredisi sözleşmesinde ve tüm sigorta poliçelerinin üzerinde kredi veren bankanın adına dain ve mürtehin kaydı bulunacağı yazılı olup sigorta şirketinin menfi yanıtına karşı, davacı banka lehtar olduğu sigorta poliçesindeki hakları talep ettiğinde, sigorta şirketinin ona karşı ileri sürebileceği bir defi ve itiraz hakkı bulunmamaktadır. Davalıların murisi, bankadan kullandığı krediye teminat oluşturmak üzere bankanın talebiyle hayat sigortası yaptırmıştır. Esasen kredi veren bankanın talebi ile tüketici tarafından yaptırılan hayat sigortası, tüketicinin kendi isteğiyle yaptığı bir sigorta olmayıp, bankanın talebi üzerine kredi alacağına teminat oluşturmak üzere yapılan bir sigortadır. Sigorta poliçesinde; tüketici sigortalı, banka lehtar ve sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketidir. Poliçenin dain ve mürtehini bankadır. Rizikonun gerçekleşmesi halinde, bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekir. Sigorta şirketi, lehtar konumunda olduğundan bankaya karşı tüketicinin sağlık sorunları olduğunu, örneğin, kalp hastası veya diyabet hastalığını gizlediğini ileri süremez. Çünkü, sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketinin kendisi veya yetkili acentesidir. Bankanın elinde hayat sigortası poliçesi gibi kolayca alacağını tahsil etme imkanı varken, sigortacının ödeme talebini geri çevirdiği şeklindeki bir gerekçeyle, poliçe limiti kapsamında kalan alacağı için icra takibi başlatması veya dava açması TMK'nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralana aykırılık oluşturur.

Bu nedenle, tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle, hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi zorunludur. Bu husus, banka tarafından tüketicinin mirasçıları (halefleri) hakkında dava açılabilmesinin ön şartıdır. Banka sadece poliçe limitinin yeterli olmadığı bakiye alacak için tüketicinin mirasçılarından talepte bulunabilir. Kredi kullanan tüketici adına yapılan hayat sigortası poliçesi mevcutken, bankanın tüketicinin ölümü nedeniyle, tüketicinin mirasçılarından ödenmeyen bakiye kredi alacağının tahsili için dava açması veya icra takibi başlatması, sigorta hukukunun temel ilkelerine ve sigorta yapılmasının amacına aykırılık oluşturacağı gibi sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadı da zedeler. Bu nedenle banka alacağını öncelikle sigorta poliçesinden tahsil etmelidir.

Hal böyle olunca, mahkemece; davacı banka tarafından tüm hukuki yollar tüketilmeden mirasçılara karşı takip başlatılmasının, dürüstlük kuralına uygun düşmediği gözetilerek, vaktinden evvel açıldığı anlaşılan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. Maddesi uyarınca davalılar yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26/05/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.