"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen maddi ve manevi tazminat davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davaların kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar ve davalılardan ... ile ... tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; 1990 doğumlu davacı ...'i 09/03/2007 tarihinde boğaz ağrısı şikayeti nedeniyle davalı şirkete ait hastaneye götürdüklerini, davalı doktor ...'un talimatı ile davalı sağlık memuru ...'ın sağ kalçadan yaptığı enjeksiyon nedeniyle davacının sağ bacağının diz altı kısmında felç meydana geldiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000 TL maddi ve 75.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmişlerdir.
Davacılar birleşen davada; asıl davada yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu gereğince 77.522 TL maddi tazminat talebinde bulunabileceklerinin tespit edildiğini ileri sürerek; asıl davada talep edilen 1.000 TL maddi tazminat talebinin mahsubu ile 76.522 TL maddi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmişlerdir.
Davalılar, asıl ve birleşen davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; davanın reddine dair verilen karar davacı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi tarafından onanmış, davacılar tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması neticesinde Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 17/10/2012 tarihli ve 2012/10974 Esas 2012/23535 Karar sayılı kararıyla "...davacıda gelişen enjeksiyon nöropatisinin enjeksiyon ile ilgisi, enjeksiyonun yapım şekli, yeri ya da enjekte edilen ilaçlar nedeniyle mi meydana geldiği, bir başka ifade ile nedeninin ne olduğu doyurucu şekilde açıklanmamış, soyut bir ifadeyle sadece bir komplikasyon olduğu belirtilmekle yetinilmiştir. Bu nedenle, Adli Tıp Kurumu raporu ile diğer uzman raporları, bu haliyle hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. O halde mahkemece yapılacak iş, Üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek aralarında nöroloji uzmanının da bulunduğu, konularında uzman doktorlardan oluşturulacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, davalıların açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda
davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. Kararın bu nedenle bozulması gerekirken, zuhulen onandığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacıların karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin onama kararının kaldırılmasına ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın reddine yönelik verilen karar, davacılar ve davalı şirket tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 09/04/2019 tarihli ve 2017/3449 Esas 2019/4677 Karar sayılı kararıyla; asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekâlet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulmasının zorunlu olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; davacının vücut yapısının dar kalçaya sahip olup sinire isabet etmesinin doktorun ve enjeksiyonu yapan görevlinin hatası olmadığı yönündeki görüşün tıbbi bir yorum olmayıp sorumlulukları ortadan kaldırmaya yönelik bir beyandan öteye gitmediği, bilimsel olarak bir gerçekliği bulunmadığı, davalıların mesleki tecrübelerine dayanarak öngörme beceresinin beklenmesinin uygun olup doktorun dar kalçalı hastaya iğne değil ilaç tedavisi yapabilme ihtimali de gözönüne alınarak bu konuda davalıların hastane ve kişiler olarak gerekli özeni göstermediği gerekçesiyle; asıl davanın kısmen kabulüne, 1.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 35.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, birleşen davanın kabulü ile 76.522,22 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar ve davalılardan ... ile ... tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde de bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacıların temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2)6100 sayılı HMK'nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hâkimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Aynı Kanun'un 282. maddesine göre; bilirkişinin oy ve görüşü (rapor) hakimi bağlamaz. Diğer bir anlatımla hakim, bilirkişi raporunu yeterli görmemekle beraber raporda yazılı özel ve teknik bilgilerden hareketle bilirkişinin raporunda varmış olduğu sonucun yanlış olduğu kanısına ulaşacak olursa, bunun gerekçelerini açıkca ortaya koymak suretiyle, bilirkişi raporunun aksine de karar verebilir.Somut uyuşmazlıkta; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulunun 22/07/2009 tarihli raporunda, “Davacı ...' in sağ ayağında meydana gelen güçsüzlüğün enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu, enjeksiyonun yanlış yere yapıldığına dair bir kayıt bulunmadığı, komplikasyon olarak kabul edileceği, bu nedenle maluliyet tayinine mahal olmadığı...” açıklanmış, davacıların itirazı üzerine 3 kişilik uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen 08/03/2011 tarihli raporda, Adli
Tıp Kurumu raporunda belirtilen hususların yazıldığı ancak "hastanın komplikasyon sonucunda kalan fiziksel hasarının nöroloji uzmanının da bulunacağı komisyon tarafından belirlenmesinin uygun olduğu...” görüşüne yer verilmiş; karar düzeltme talebinin incelenmesi sırasında Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince bahsi geçen raporlar hüküm kurmaya elverişli bulunmamıştır. Bu nedenle bozmaya uyan mahkemece, konusunda uzman üçlü bilirkişi heyetinden rapor alınmış; bilirkişilerce düzenlenen 20/06/2013 havale tarihli raporda; siyatik sinir yaralanmasının enjeksiyon sonrası oluşabilecek bir komplikasyon olduğu, enjeksiyon sonrası siyatik sinire direk iğne batmadan da kalça ve sinir anatomisindeki farklılıklara bağlı ya da kalça kasları içinde oluşan kanamanın yaptığı basının siyatik sinirde hasar oluşturabileceği, davacıda oluşan sinir hasarının muhtemelen kas içindeki kanamaya bağlı olduğu, iğnenin direk sinire batmasına bağlı olmadığı, 09/05/2014 tarihli raporda ise; zayıf ve dar kalçalarda anatomik olarak siyatik sinirin yaralanma riskinin daha fazla olabileceği, sinirin yol akışındaki değişikliklerin de (varyasyon) sinirin yaralanmasında önemli olduğu, sonuç olarak yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir.
Buna göre mahkemece; uyuşmazlığın çözümünün hukuk dışında, özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle görüşlerine başvurulan bilirkişiler tarafından düzenlenen her iki raporda da; davacıya yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğunun belirtildiği anılan raporlarda yer verilen özel ve teknik bilgilerinde bilirkişilerin varmış oldukları sonucu teyit ettiği, hâkimin kişisel kanaatini destekler nitelikte herhangi bir özel ve teknik bilgi de dosya içeriğinde bulunmadığı hâlde, alınan bilirkişi raporlarına itibar edilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacıların temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalılar ... ve ... yararına BOZULMASINA, 1.862,70 TL fazla alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.