Logo

3. Hukuk Dairesi2021/3516 E. 2021/11530 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kira sözleşmesinin ihtiyaç nedeniyle tahliyesi sonucu kiracının uğradığı maddi zararın tespiti ve davalılardan tahsili.

Gerekçe ve Sonuç: 7251 sayılı Kanun ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesi gereğince Yargıtay bozma kararından sonra tahkikata ilişkin işlem yapılması halinde tahkikat sona erene kadar ıslah yapılabileceği ve davacının aynı vasıftaki başka bir taşınmazı ne kadar sürede kiralayabileceğinin tespit edilerek bu süre ile sınırlı olarak zararın hüküm altına alınması gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak temyiz incelemesi dahili davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından istenilmekle, duruşma günü olarak belirlenen 16/11/2021 tarihinde gelen dahili davacılar vekili Av. ... ve davalılar vekili Av....geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; 01/11/2002 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olduğu taşınmazda, kiralayanın vefat etmesi üzerine taşınmazın davalılara intikal ettiğini, davalıların ihtiyaç nedenine dayalı olarak açtıkları Şişli 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/2459 esas sayılı dosyasında tahliyesine karar verildiğini, mahkeme kararının icraya konulması nedeniyle 30/05/2009 tarihinde mecuru tahliye edip davalılara teslim etmek zorunda kaldığını, davalıların ise kısa süre sonra taşınmazı 3. kişiye kiraya verdiğini, bu durum karşısında zarara uğradığını ileri sürerek; şimdilik 20.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 02/10/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 196.084,97 TL'ye ettirmiştir.

Davalılar; davalılardan ...'un oğlu ...'un iş yeri ihtiyacı için Şişli 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açtıklarını, davanın karara çıktığını ve kararı takibe koyduklarını, taşınmazın tahliye edildiğini, bu işlemlerin uzun zaman aldığını, dava konusu mecurun 30/05/2009 tarihinde davalı tarafından tahliye edilmesinden sonra ...'un iki ay süre ile taşınmazda ticaret yapmak için gereken girişimlerde bulunduğunu ancak ekonomik kriz nedeniyle gereken mali kaynağın bulunamadığını, bu nedenle taşınmazı kiraya vermek zorunda kaldıklarını, davacıya taşınmazı yeniden kiraya vermek için ihtar gönderdiklerini ancak davacının taşınmazı yeniden kiralamaya yanaşmadığı için 3. kişiye taşınmazı kiraya vermek zorunda kaldıklarını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davanın reddine dair verilen 28/01/2014 tarihli hüküm, davacı tarafın temyizi üzerine,Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 23/0/2014 tarihli ve 2014/7146 E, 2014/12119 K. sayılı kararıyla; Mahkemece bozmaya uyularak bozma gereğince işlem yapılmasına rağmen "davacının, yasal olarak kiralanandan tahliye edildiği, davacının uğradığını iddia ettiği zararlarının yasal tahliyenin sonucu olduğu, kiralananın bir başka şahsa kiraya verilmesi eylemi ile bu zararlar arasında illiyet bağı olmadığı" şeklindeki gerekçe ile maddi tazminata yönelik istemin reddine karar verilmiş ise de verilen bozma kararına uymakla davacı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu ,bu nedenle bozma ilamı doğrultusunda maddi zararın kapsamı belirlenerek hüküm altına alınması gerekirken maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş olmasının usul ve kanuna uygun düşmediği gerekçesiyle, bozulmuştur.

Bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda mahkemece; HMK'nın 107. maddesi gereğince alacağın belirli hale geldiği gerekçesi ile 196.084,97 TL'nin dava tarihi olan 22/02/2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan tahsiline dair verilen 11/01/2018 tarihli hüküm, davalıların temyizi üzerine, Dairemizin 0/10/2018 tarihli ve 2018/2898 E. -2018/9383 K. sayılı kararıyla; 6100 sayılı HMK ile hukukumuza giren belirsiz alacak davasına ilişkin hükümlerin, somut uyuşmazlıkta uygulanma imkânı bulunmadığı ve bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı, öte yandan mahkemece, bozma sonrası tekstil ve mali analiz konusunda uzmanlığı anlaşılamayan hukukçu bilirkişiden alınan rapora göre davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bilirkişi raporunda; davacıya ait vergi beyannamelerindeki zararların sadece dava konusu işletmeye mi ait olduğu ve zararın sadece tahliyeden mi kaynaklandığı gibi hususlarda herhangi bir açıklama yapılmadığı, yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan eksik inceleme ve araştırmayla karar verilemeyeceği, bu nedenle tekstil ve mali işlerinden anlayan uzman bilirkişilerden oluşacak bir heyetten gerekçeli, ayrıntılı ve Yargıtay denetimine uygun bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı, gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozmaya uyan mahkemece; davanın kısmen kabulüne; 20.000 TL maddi tazminatın 22/02/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştekeren ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

1-Dahili davacıların temyiz itirazlarının incelenmesinde;

6100 Sayılı HMK’nın 141/1. maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Bu düzenleme ile kural olarak dilekçeler aşamasında tarafların iddia ve savunmalarını sunmaları istenmektedir. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağının ancak ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati ile aşılabileceği yine HMK’nın 144/2.maddesinde belirtilmiştir. Karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda ıslah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukukî imkândır (...176.mad).

HMK'da ıslahla ilgili öngörülen koşullardan biri de zamanla ilgilidir. HMK'nın 177/1 maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bu noktada hem yazılı hem de basit yargılama usulünde ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlayan tahkikat aşaması HMK'nın 184 ve 185. maddelerinde açıklandığı gibi tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında mahkemenin tahkikatın bittiğini taraflara tefhimi ile tahkikat aşamasının bitiminin gerçekleşeceği de kabul olunmaktadır.

Bu bağlamda, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak

bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiştir.

Bu noktada aydınlatılması gereken bir husus da usule ilişkin kazanılmış hak kavramıdır. Bu konuda HMK'da bir hüküm olmamakla beraber Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun ana ilkelerinden biri haline gelmiş olup; mahkemenin Yargıtay'ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usule ilişkin kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Ancak mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında usuli kazanılmış hak kavramının istisnasının uygulanacağının gözden kaçırılmaması gerekir. Kaldı ki usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir.

Buna göre dosyanın değerlendirilmesinde; mahkemece maddi tazminata ilişkin davanın kabulüyle 196.084,97 TL tazminatın davalılardan tahsiline ilişkin 11/01/2018 tarihli kararın, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmıştır.

Her ne kadar mahkemece; bozma kararına uyularak maddi tazminata ilişkin davanın ıslah edilmemiş haliyle kabulüne karar verilmiş ise de; usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki kanun değişikliği uyarınca davacı tarafın bozma sonrası ıslahının değerlendirilmesi suretiyle hüküm tesis edilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

2- Davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

Davacı, tahliye nedeniyle boşalttığı iş yerine eş değer bir yer bulamadığını, mallarını depoda tutmak zorunda kaldığını, sonrasında ticaret hayatını sonlandırdığını belirterek maruz kaldığı gelir kaybını talep etmiş ise de, hayatın olağan akışına göre, davacının aynı yerde yeni bir dükkan bulup açması için gereken makul süre belirlenmeli ve bu süre için uğradığı zarar kapsamı hüküm altına alınmalıdır.

Bu itibarla mahkemece; davacı kiracının dava konusu kiralanan ile aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda ne kadar sürede kiralayabileceği bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek bu süre ile sınırlı olarak kâr kaybı alacağına hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp yekdiğerine verilmesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.