Logo

3. Hukuk Dairesi2021/4735 E. 2021/9981 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespiti davasında, mahkemenin taleple bağlılık ilkesine uygun karar verip vermediği.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, davacının borçlu olmadığının tespiti talebine rağmen, itirazın kaldırılması şeklinde hüküm kurmasının, HMK'nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu gözetilerek hüküm bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen menfi tespit davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, asıl ve birleşen davada; davaya konu sığınak niteliğindeki taşınmazı eski yöneticiden kiraladığını, kira bedellerini kendi adına açtığı hesaba ödediğini, yine apartmanın ortak giderlerini de bu paradan ödediğini, ancak davalı apartman yönetiminin tek taraflı usulsüz kira bedeli belirlediğini, apartmanın ortak alanlarının kiraya verilmesinin usulsüz olduğunu ve sözleşmenin de geçersiz olduğunu ileri sürerek; aleyhine başlatılan icra takipleri nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı; kira sözleşmesinin geçerli olduğunu, ödenmeyen kira bedelleri için takip başlattıklarını savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 01/06/2017 tarihli ve 2017/9389 Esas 2017/8830 Karar sayılı kararla; “Davalı kiraya veren 18/10/2011 tarihinde başlattığı icra takibinde Ocak/2000 ayı ile Haziran/2007 ayları arası ödenmeyen 55.898 TL kira alacağının tahsilini istemiştir. İcra takibinde ilk yıl için aylık 100 TL, her yıl artış ile 2007 yılı için aylık 477 TL kira bedeli üzerinden alacağın tahsili istenmiştir. Davalı kiraya veren 27/03/2012 tarihinde başlattığı icra takibi ile Kasım/2011 ayı ile Mart/2012 ayları arası ödenmeyen 3.247 TL kira alacağının tahsilini istemiştir. İcra takibinde aylık kira bedeli 671 TL olarak belirtilmiştir. Kira sözleşmesinde “ kira artışının emsallere göre ve anlaşarak yapılacağı” düzenlemesi getirilmiş ise de, taraflarca düzenlenen bu artış şartı belli ve muayyen olmadığından geçersizdir. Davalı alacaklı, aylık kira parasının icra takibinde talep edildiği miktarda olduğuna ilişkin yazılı bir delil sunamamıştır. Bu durumda aylık kira parasının davacı kiracının kabul ettiği miktar olan aylık 100 TL olduğunun kabulü gerekir. O halde mahkemece, aylık kira parası 100 TL kabul edilerek davacının borçlu olduğu ve olmadığı kira bedeli belirlenerek asıl ve birleşen dava hakkında karar verilmesi gerekir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, mahkemece; asıl davanın kabulü ile davalının 2018/42613 (eski 2011/19374) esas sayılı takip dosyasında yaptığı itirazın kısmen kaldırılması ile 5.243,90 TL yönünden takibin aynen devamına; birleşen davada davanın kısmen kabulü ile 2.804,44 TL kira borcu olmadığının tespitine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Davacı vekilinin, birleşen davaya yönelik temyiz istemi yönünden;

5219 ve 5236 sayılı yasalar ile HUMK'nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01/01/2020 tarihinden itibaren 3.920 TL'ye çıkarılmıştır.

Asıl istemin kabul edilmeyen bölümü kesinlik sınırının altında kaldığından, hüküm karar tarihi itibariyle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01/06/1990 tarihli ve 1989/3 Esas 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı uyarınca Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle reddi gerekir.

2-6100 sayılı HMK'nın 26. maddesinde taleple bağlılık ilkesi düzenlenmiştir. Buna göre hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.

Aynı Kanun'un 297. maddesinde; hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerinin yer alacağı belirtildikten sonra, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre; hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerektiği gibi, şarta bağlı biçimde karar tesis edilmesi de mümkün değildir.

Davacı asıl davada, davalı tarafından aleyhine başlatılan 2018/42613 (eski 2011/19374) esas sayılı takip dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespiti isteminde bulunmuştur. Hakim taleple bağlı olup, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Talep, menfi tespit istemine ilişkin olup mahkemece itirazın kaldırılması (veya iptali) yönünde açılmış bir dava olmadığı halde taleple bağlılık kuralına aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

3-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 54,40 TL peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince asıl dava yönünden kararın tebliğinden itibaren 15 gün süre içinde karar düzeltme yolu açık, birleşen dava yönünden karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.