"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl davanın kabulüne, birleşen 2014/850 E. sayılı davanın kısmen kabulüne, birleşen 2010/647 E. sayılı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, asıl ve birleşen 2014/850 E. sayılı davada davalılar/birleşen 2010/647 E. Sayılı davada davacılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 07/12/2021 tarihinde davacı/birleşen davada davalı vekili Av. ... ile davalılar/birleşen davada davacılar vekilleri Av. ... ve Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl davada; davalılar ile imzaladığı 22/03/2006 tarihli “ kar ortaklığı sözleşmesi” ile davalı ... -... Girişiminin yüklendiği Çevre ve Orman Bakanlığınca yapılan ihaleye konu işin gerçekleştirilmesi amacıyla, yapacağı maddi katkı karşılığında, elde edilecek kardan % 50 oranında kendisine pay verileceğinin kararlaştırıldığını, sözleşme uyarınca üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirerek davalı ... ... Girişimi hesabına ödemede bulunduğunu; bahse konu sözleşmenin eki niteliğindeki fizibilite raporu uyarınca, yapılacak iş sonrası 2.595.320 USD kar elde edileceğinin belirlendiğini, kârdan payına düşen 1.297.550 USD nin de yine en geç 30/10/2006 tarihinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını; ihaleye konu işin tamamlanarak bedelinin tahsil edildiğini, ancak ortaklığın zarar ettiğinden bahisle davalıların payına düşen karı ödemekten kaçındıklarını, fizibilite raporunda belirlenen giderleri aşacak şekilde masraf yapıldığına yönelik iddianın gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, sözleşme uyarınca hasıl olan kârın şimdilik 100.000 USD’nin 31/10/2006 tarihinden itibaren devlet bankalarınca Amerikan Dolarına uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiş; 26/06/2008 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 1.297.660 USD’ye yükseltmiştir.
Davalılar; davacı ile imzaladıkları 22/03/2006 tarihli ortaklık sözleşmesinde belirlenen edimlerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiklerini, ortaklığa konu ihale ile ilgili yapılan tüm sözleşmeler hakkında davacıya bilgi verdiklerini, ortaklığa ait tüm defter ve kayıtların davacının denetimine açık tutulduğunu, davacının herhangi bir itirazının bulunmadığını, fizibilite raporunda tahminen belirlenen kar durumunun mutlaka gerçekleşmesinin beklenemeyeceğini, nitekim ortaklığın zarar etmesi ihtimaline binaen sözleşmede bu hususta da düzenlemeler yapıldığını; gelinen aşamada ortaklığın zarar ettiğini, davacının kar payı isteyemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemişler; birleşen 2010/647 E. sayılı davada ise, ortaklığın 366.946,70 TL zarara uğradığının tespit edildiğini, davacı ortağın da zarara yarı oranında katılması gerektiğini ileri sürerek; 183.473,35 TL’nin zararın meydana geldiği tarihten itibaren; kabul edilmediği takdirde dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmişlerdir.
Mahkemece; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, ortaklığa konu ihalelere girme ve ihale sonucundaki işleri ifa etme yükümlülüğünün davalılara ait olduğu, gerek ortaklık sözleşmesinde gerekse fizibilite raporunda maliyet kalemleri üzerinde mutabakata varılarak 2.595.320 USD kar hedeflendiği, fizibilite raporundaki tespitlerin karine olarak doğru olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davalılar tarafından öngörülemeyen masraflar yapıldığına yönelik iddianın ispatlanamadığı, bu nedenle fizibilite raporunda belirlenen tutardan sorumlu oldukları, ortaklığın tasfiyesi istenilmeden kar payının talep edilebileceği gerekçesiyle; asıl davanın kabulü ile 1.297.660 USD’nin davalılardan tahsiline, bu miktarın 100.000 USD’sine 17/11/2006 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi gereğince faiz işletilmesine; birleşen davanın reddine dair verilen karar, davalılar/ birleşen davada davacıların temyizi üzerine; Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 27/11/2012 tarihli ve 2012/4706 E. - 2012/8414 K. sayılı kararıyla;
“...Adi ortaklığa konu ihale kapsamında davalının ihale makamı olan Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan ihale kapsamında ne kadar hakediş elde edildiğinin belirlenip, yine hakedişlerle ilgili olarak yapılan masraf ve giderlerin mahsup edilerek, elde edilecek kârın belirlenmesi gerektiği kuşkusuzudur. Davalı tarafın (birleşen davada davacı), maliyetleri yasal delillerle usulüne uygun olarak ispatlaması gerekir. Diğer bir ifadeyle, yapılan masraf ve giderlerin ispat yükü davalı (birleşen davada davacı) taraf üzerindedir.
Hal böyle olunca, mahkemece aralarında döner kanatlı hava araçları ve orman söndürme operasyonları konusunda pilot ve mali müşavirin de bulunduğu üç kişilik yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulması, söz konusu ihale kapsamında davalının (birleşen davada davacı) ihale makamı olan Çevre ve Orman Bakanlığından ihale kapsamında ne kadar hak ediş elde ettiğinin belirlenmesi, hak edişlerle ilgili olarak yapılan masraf ve giderlerin tespiti, bu şekilde hak edişlerden elde edilecek kârın hesaplanması için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınması, davacı(birleşen davada davalı) tarafın isteyebileceği alacak miktarı duraksamasız belirlendikten sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekirken, maliyet analizi ile kâr hedefine ilişkin fizibilite raporundaki tespitlerin karine olarak doğru olduğunun kabul edilerek, eksik araştırma ve soruşturmayla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma sonrası birleşen 2014/850 E. sayılı davada davacı; asıl davaya konu edilen 1.297.669 USD üzerinden lehine hüküm tesis edildiğini, ancak asıl davada alacağın 1.197.660 USD’lik kısmına sehven faiz talep edilmediğini, 1.197.660 USD’ye temerrüt tarihi olan 17/11/2006 tarihinden 06/03/2012 tarihine kadar işleyecek olan faizin 464.559,01 USD olarak hesaplandığını ileri sürerek; 464.559,01 USD’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile 1.197.660 USD’ye 06/03/2012 tarihinden itibaren devlet bankalarınca Amerikan Dolarına uygulanan en yüksek faizin yürütülmesini talep etmiştir.
Bozmaya uyan mahkemece; idareci ortak davalı/ birleşen davada davacılar tarafından ihaleye konu iş için yapılan masrafların ispatı yönünden, yasal delil olarak sadece dosyaya sunulan faturaların kabul edilebileceği, ancak yakıt giderlerine ilişkin sunulan faturaların dava konusu iş için kullanılıp kullanılmadığının belli olmadığı, bu nedenle sunulan faturalara itibar edilemeyeceği, yine personel giderlerine ilişkin sunulan belgelerin ispata elverişli olmadığı, dosyaya sunulan belge ve faturalar üzerinde resen yapılan inceleme sonucunda adi ortaklığın gelir ve gider hesaplaması sonucunda kar elde ettiğinin belirlendiği davacı tarafından dosyaya sunulan faiz hesaplamasına dair tablonun da yerinde olduğu gerekçesiyle; asıl davanın kabulü ile 1.297.660 USD’nin davalılardan tahsiline, bu miktarın 100.000 USD’sine 17/11/2006 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi gereğince faiz işletilmesine; birleşen 2014/850 E. sayılı davanın kısmen kabulüne, 463.609 USD’nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin 950 USD’ye yönelik talebin feragat nedeniyle reddine, birleşen 2010/647 E. sayılı davanın reddine karar verilmiş; hüküm, asıl ve birleşen 2014/850 E. sayılı davada davalılar/ birleşen 2010/647 E. sayılı davada davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ( TBK. 620/1 md. ).
6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 1. maddesi; “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmünü içermektedir.
Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen TBK'nın 639 uncu maddenin birinci fıkrasında "Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesiyle" ortaklığın sona ereceği düzenlenmiştir.
Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.
Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşmadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece TBK’nın 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir.
Ortaklar, ortaklık için avans verdiklerini ve masraf yaptıklarını iddia ediyorlarsa , bunların da TBK’nın 643 üncü maddesi uyarınca ortaklığın tasfiye hesabında dikkate alınması gerekir. Kuşkusuz, bu gider ve masrafların talep edilebilmesi için ispat edilmesi zorunludur.Ortaklık faaliyeti kapsamında yapılan giderlerin kural olarak yazılı delille ispatı gerekir. Ancak duruma göre, masraf yapılıp yapılmadığı veya yapılan masrafın ispatı bakımından bilirkişiye de başvurulabilir. Özellikle masraf yapıldığının kesin olduğu, yapılan masrafların bilirkişi incelemesiyle kolaylıkla tespit edilebileceği ve ortaya çıkarılabileceği durumlarda, yapılan masrafın ispatı bakımından bilirkişi incelemesi yapılması olanaklıdır. ( Şener, Oruç Hami, Adi Ortaklık, Ankara : Yetkin Yayıncılık, 2008, s. 336 )
Öte yandan; mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vermelidir. (HMK m. 266 )
Somut olayda; taraflar arasında “kar ortaklığı sözleşmesi” adı altında 22/03/2006 tarihli davaya konu adi ortaklık sözleşmenin düzenlendiği, ortaklığın konusunun; davalı taraf ... ... Girişimi’nin yüklendiği Çevre ve Orman Bakanlığınca yapılan ihale işinin gerçekleştirilmesi amacıyla, gerekli maddi yardımın davacı tarafından karşılanması ve ihale sonucu elde edilecek karın taraflarca % 50 oranında paylaşılması olarak belirlendiği, ihaleye konu işin ise “16 adet genel maksat helikopter kiralama hizmeti” olduğu, davacı tarafından sermaye koyma borcunun 550.000 USD ödemede bulunularak yerine getirildiği, sözleşme içeriğinden idareci ortağın yüklenici firma olan davalı ... ... Girişimi olduğu ve bahse konu davalı ortak tarafından ihaleye konu işin tamamlandığı, Orman Genel Müdürlüğünün 23/01/2009 tarihli yazısı ile hakediş bedeli olarak davalı ... ... Girişimine ceza ve avans kesintilerinden sonra 3216 saat 40 dakika uçuş karşılığında, 10.589.910 USD fatura düzenlenerek toplam 14.673.179 YTL ödemede bulunulduğunun bildirildiği, eldeki birleştirilerek görülen davaların; ortaklığın kar elde ettiğinden bahisle kar payının tahsili istemiyle, öte taraftan ortaklığın zarara uğradığı, idareci ortak tarafından yapılan masraf ve giderlere diğer ortağın katılması gerektiğinden bahisle alacak istemiyle açıldığı görülmüştür. Her ne kadar, kar payının ya da ortaklık adına yapılan masrafların diğer ortaktan tahsili isteminde bulunabilmek için, ortaklığın tasfiyesi gerekmese de; davaya konu adi ortaklığın ihaleye konu işin (belirli bir iş) yapılması amacıyla kurulduğu, işin tamamlanmasıyla birlikte ortaklık amacı elde edilerek ortaklığın sona erdiği, ortaklığın sona ermesinin zorunlu ve kaçınılmaz bir hukuki sonucu olarak da kendiliğinden tasfiye aşamasına girdiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davaya konu 22/03/2006 tarihli sözleşme ile taraflar arasında kurulan adi ortaklığın, ortaklık amacının gerçekleşmesiyle birlikte kendiliğinden sona erdiği, tasfiye aşamasına girdiği; ortaklık faaliyeti kapsamında idareci ortaklardan davalılar tarafından usulüne uygun hesap defter ve kayıtların tutulmadığı, ancak bu hususun ihaleye konu işin yapılmadığı anlamına gelmeyeceği, kaldı ki ihaleye konu işin tamamlanarak hakediş bedelinin dava dışı ilgili bakanlık tarafından ödendiği, ihaleye konu işin gerçekleştirilmesi amacıyla masraf yapıldığının şüphesiz kesin olduğu, bu durumda yapılan masrafların ispatı bakımından yazılı delil sunulamasa bile, bilirkişi marifetiyle yapılan masrafların tespit edilebileceği dikkate alınarak, önceki bilirkişiler dışında seçilecek konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden, taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi, ortaklık
konusu ihaleye dair “ Orman Genel Müdürlüğünce Orman Yangınlarını Söndürme Hizmetlerinde Kullanılmak Üzere Kiralanacak 16 adet Helikopter İhalesi Teknik Şartnamesi”, ihaleye konu işin gerçekleştirilmesi amacıyla üçüncü kişi, kurum ve firmalarla yapılan ilgili sözleşmeler ve belgeler üzerinde inceleme yapılarak, özellikle belgelendirilemeyen masraflar yönünden ise, işin mahiyeti gereği yapılması beklenilen giderlerin piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi suretiyle, dosyada mevcut bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi de giderecek şekilde rapor alınıp, adi ortaklığın tasfiyesi kapsamında, hasıl olacak sonuca göre asıl ve birleşen davalar hakkında bir karar verilmesi gerekirken; özel veya teknik bilgiyi gerektiren konuda bilirkişi raporu alınmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince asıl ve birleşen davada davalılar/birleşen davada davacılar yararına BOZULMASINA, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.