"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların açmış oldukları tazminat davasının 17/12/2003 tarihinde kabulüne karar verilmesi üzerine Kayseri 1. İcra Müdürlüğünün 2004/1248 E. sayılı dosyasına 295.392,50 TL ödeme yaptığını, söz konusu ödemenin dayanağı olan kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 03/03/2005 tarih ve 2004/12413 sayılı kararı ile bozulduğunu, bu sebeple icra dosyasına ödenen bedelin iadesi için çekilen ihtara rağmen bedelin ödenmediğini ileri sürerek; şimdilik 295.395,50 TL'nin ödeme tarihi olan 18/05/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar; bozma sonrası mahkemece yargılama yapılarak yeniden maddi ve manevi tazminata hükmedildiğini savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 11.557,90TL'nin 03/06/2004 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 20/06/2018 tarihli ve 2016/19912 E. 2018/6873 K. sayılı kararıyla; ile Bünyan Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/99 E. 2003/316 K. sayılı kararı ile davacının 91.948.696.811 TL maddi, 1.500.000.000 TL manevi tazminat ödemeye mahkum edildiği ve ilamlı icra yolu ile takip neticesinde toplamda 295.392.500.000 TL (295.392,50TL) ödeme yaptığı, ilgili kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından bozulduğu, yeniden yargılama neticesinde maddi tazminat miktarının azaltılarak 73.615TL'ye hükmedildiği, kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 12/12/2014 tarihli kararı ile görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olması gerektiğinden bahisle bozulduğu ve henüz kesinleşmediği, mahkeme
tarafından ise Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin bozma ilamında alacak miktarı yönünden bozma yapılmadığı sadece görev bakımından değerlendirme yapılmadığı dolayısıyla davanın alacak yönünden kesinleştiği gerekçesiyle hüküm kurulduğu ancak alacak talebine esas teşkil eden kararın görev nedeni ile bozulması sebebiyle dosyanın kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, iş bu dava dosyasının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; İcra ve İflas Kanunu’nun 40/2. maddesi uyarınca; bir ilam hükmü icra edildikten sonra bozulup da aleyhinde icra yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesinleşen hükümle sabit olursa, ayrıca bir karara gerek kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski haline iade olunacağı, dava konusu edilen sorunun çözümünün, açıkça düzenlenen hüküm karşısında davacının davayı açmakta hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtayca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Buna göre mahkemece; bozma kararı doğrultusunda Bünyan Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan tazminat davasının kesinleşmesi ve sonucuna göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, uyulan bozma kararı gereğince bekletici sorun yapılan davanın sonuçlanması beklenilmeksizin, yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.