"İçtihat Metni"
Davacı ... ile davalılar 1-... ve 2-... arasındaki tazminat davasına dair İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16/06/2016 tarihli ve 2014/446 E. - 2016/238 K. sayılı hükmün onanması hakkında Dairece verilen 11/02/2021 tarihli ve 2020/11814 E. - 2021/1275 K. sayılı karara karşı, davacı ve davalı ... vekillerince kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalılarla birlikte müşterek muris ... ...'dan intikal eden 34 ada 25 parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki 4 daire ile 82 ada 9 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde 5 dükkana müşterek malik olduklarını, davalıların murisin vefatından itibaren söz konusu parseller üzerindeki daire ve dükkanları kiraya vererek gelir elde ettiklerini, ancak davacının hissesine düşen miktarı ödemediklerini beyan etmiş ve vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 34 ada 25 parseldeki taşınmazlar için 15.09.2004-14.09.2005 dönemi için 7.000,00 TL ve 82 ada 9 parsel bulunan taşınmazlar için de aynı dönem için 28.000,00 TL dönem sonlarından itibaren işlemiş ve işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş,ıslahla talebini 229.472,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, bazı taşınmazların ... tarafından kiraya verildiği, ... tarafından davacı ve diğer mirasçılara gönderdiği ihtarnamede kira bedellerinin payları oranında ödeneceğinin belirtildiği, her ne kadar davalı ... vekili İstanbul Anadolu 6. Aile Mahkemesinin ilgili duruşmasında davacının kira bedellerinin ... tarafından alındığı hususundaki beyanının bir ikrar olduğunu beyan etmiş ise de, bu davada davacının ... olup, davacı ...'nun da kira bedellerinin davacı tarafından alındığı ve yoksulluk nafakası talebinin yerinde bulunmadığı şeklindeki beyanı davalı ...'in lehine bir ikrar niteliğinde görülmediği, diğer davalı ... ise kira bedellerinin davalı ... tarafından alındığını beyan ettiği, dosya içerisindeki belgelerden ve tanık ifadelerinden kira bedellerinin davalı ... tarafından alındığı anlaşıldığı, tüm kanıtlar değerlendirildiğinde, muristen kalan taşınmazların davalılar tarafından kiraya verilmeleri nedeniyle denetime uygun bilirkişi raporunu hükme esas alındığı gerekçesiyle davanın ıslah edilmiş şekli ile kısmen kabulüne ve 18.09.2009-18.09.2014 tarihleri arasında tahakkuk etmiş olan 134.543,50 TL bedelin kademeli olarak yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş;hüküm, davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairece verilen 11/02/2021 tarihli ve 2020/11814 - 2021/1275 sayılı ilamı ile onanmıştır. Onama ilamına karşı;davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
1-Mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz.Anayasanın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07/06/1976 tarihli ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nin 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK'nin 27. maddesinin 2. bendinin “c” bölümünde de; hukuki dinlenilme hakkının, “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesindeki istem, paydaş olan davalılar tarafından kiraya verilen taşınmazdan davacının murisinin hissesine düşen kira parasının tahsili olarak açıklanmıştır.Mahkemece talebi ecrimisil talebi olarak değerlendirerek yazılı şekilde karar verilmiştir.İstemin, ecrimisil olarak değil, vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca tahsil talebi olarak kabul edilip değerlendirilmesi gerekmektedir. Öyle ki olayın oluş şekli, yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca davadaki istem ecrimisile ilişkin olmayıp, kira gelirinden davacının miras hissesine düşen alacağın TBK'nın 530 (BK 414) maddesi gereğince vekaletsiz iş görme hükümlerine göre tahsili isteğine ilişkindir.
Bu açıklamalardan sonra, yukarıda gerekçeli kararda bulunması gerekenler karşısında mahkemece gerekçesinde dosya içerisindeki belgelerden ve tanık ifadelerinden kira bedellerinin davalı ... tarafından alındığının anlaşıldığını belirtmiş, sonraki cümlede muristen kalan taşınmazların davalılar tarafından kiraya verilmeleri nedeniyle davanın kısmen kabulü ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Hal böyle olunca; yasanın aradığı anlamda, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple mahkemece toplanan deliller birlikte değerlendirildikten sonra açık ve anlaşılır bir gerekçe ile hüküm kurulması gerekirken,yazılı şekilde gerekçe içerisinde çelişki yaratacak ifadelere göre karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle bozulması gerekirken zuhulen kararın onandığı anlaşıldığından; karar düzeltme isteminin kabulü ile onama ilamının kaldırılarak mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre karar düzeltme isteğinde bulunan davacı vekili ve davalı ... vekilinin sair karar düzeltme isteklerinin bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle HUMK'nin 440. maddesi gereğince karar düzeltme isteminin kabulü ile Yargıtay 3. Hukuk Dairesince verilen 11/02/2021 tarihli ve 2020/11814 - 2021/1275 sayılı onama ilamının kaldırılarak mahkeme kararının BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ve davalı ... vekilinin sair karar düzeltme taleplerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz onama harçları ile peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyenlere iadesine, 30/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.