"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ile davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ...'ın maliki olduğu parselde, diğer davalı ...'nın müteahhiti olarak inşa ettiği iki adet dükkanı arsa sahibine vekaleten davalı ... ile yapılan satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını, açtığı tapu iptali ve tescil davasının reddedildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, dükkanların dava tarihindeki değerlerinden 15.000 TL'nin dava tarihinden faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, 09/05/2013 tarihli dilekçesiyle dava değerini 175.000 TL’ye artırmıştır.
Davalı ...; davacının dükkanları davalı müteahhit ...'dan satın aldığını, kendisi ile yapılmış bir sözleşmenin bulunmadığını savunmuş, davalı ... da, sözleşmenin arsa sahibi davalı ...'a vekaleten yapıldığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davalı ... yönünden davanın husumet nedeni ile reddine, 1.688 TL'nin davalı ...'dan yasal faizi ile tahsiline dair verilen hüküm, davacı ve davalı ...'ın temyizi üzerine; Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 01/02/2018 tarihli ve 2015/41277 E. 2018/1074 K. sayılı kararla; “...Her ne kadar, satış vaadi sözleşmesinde davalı müteahhit ...'nın davalı ...'a vekaleten sözleşmeyi imzaladığı anlaşılsa da, Yargıtay aşamasından geçerek kesinleşen tapu iptali ve tescil dosyasında davacının davalı müteahhidin ardılı olduğu, hukuk ilişkisinin ikisi arasında kurulduğu kabul edildiğine göre, davacının gerçek akidinin davalı müteahhit ... olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle, davalı ... hakkındaki davada işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi ve davalı arsa sahibi aleyhindeki davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle, bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; davacı tarafça davalıya ödendiği belirtilen bedelin ödeme tarihinden dava tarihine kadar tefe-tüfe endeksleri altın ve döviz kurlarındaki artışlar memur ve işçi ücretlerindeki artışlarda değerlendirilerek uyarlanma suretiyle dava tarihindeki değerin belirlenmesi için Bankacı ve muhasip bilirkişiden rapor alınmasına karar verildiği, oluşturulan ihtarlı kesin süreye rağmen davacı tarafça ara kararın yerine getirilmeyeceği belirtildiğinden, dosyadaki mevcut bilirkişi raporuna göre, davalı ... hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 1.688 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı ... hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazının incelemesine gelince;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesinde; "(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır." düzenlemesi yer almaktadır.
Davayı kazanan taraf davasını bir vekil vasıtası ile takip etmiş ise, haksız çıkan (davayı kaybeden) taraf yargılama gideri olarak vekalet ücretine de mahkum edilir. (HMK 323/1-ğ)
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesi uyarınca; konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen bir şey olan davalarda avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında olmamak kaydıyla nispi olarak belirlenir. Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.
Somut olayda, mahkemece; dava değerinin ıslah dilekçesinde belirtilen 175.000 TL olduğu gözetilerek, davalı lehine reddedilen miktar üzerinden nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabul edilen miktar kadar vekalet ücreti takdiri ile müştereken ve müteselsilen davalılara verilmesine hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması HUMK'nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının (7) numaralı bendinin hükümden çıkarılarak, yerine, “ 7-Davalı ... kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesaplanan 20.414,64 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine" bendinin yazılmasına hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı ...'e iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi