Logo

3. Hukuk Dairesi2021/8082 E. 2021/13301 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yangın nedeniyle oluşan zarardan dolayı açılan tazminat davasında, davalıların müteselsil sorumluluğunun belirlenmesi ve tazminatın tahsil yöntemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıların eylemlerinin aynı zarara yol açması ve Borçlar Kanunu'nun 61. ve 62. maddeleri uyarınca müteselsil sorumluluklarının olması gözetilerek, mahkemenin davalıları kusur oranlarına göre ayrı ayrı sorumlu tutan kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı İl Özel İdaresinin mülkiyetinde olan dava konusu ... Çarşı'nın 24/12/2003 tarihinde yanması nedeniyle kiracı olarak bulunduğu işyerinin tamamen yandığını ileri sürerek; zarar bedeli olarak 40.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.

Davalılar; yangın nedeniyle kusurlu olmadıklarını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulü ile 7.282,47 TL tazminatın 24/12/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı ... Şirketinden; 7.282,47 TL tazminatın 24/12/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı (İl Özel İdaresi tüzel kişiliği kaldırılmış olmakla) ... Büyükşehir Belediye Başkanlığından tahsili ile davacıya verilmesine; ...'na hizmet kusurundan kaynaklı açılan tazminat davasına idari yargı görevli olduğundan yargı yolu yönünden usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ile davalı şirket ve belediye tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı şirket ile belediyenin tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Bilindiği üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49 uncu maddesinde, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verenin bu zararı gidermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.

Diğer taraftan Türk hukukuna hâkim olan ilke, taleplerin yarışması ilkesidir. Birden çok kişinin aynı zarardan sorumluluğuna, “Müteselsil sorumluluk” adı verilmektedir. Doktrinde buna “taleplerin yarışması” da denilmektedir (Eren, s.833).

Müteselsil sorumluluk birden çok kişinin aynı zarardan, yükümlülerden her birinin zarar görene karşı, diğer yükümlüler tarafından zararın tamamını tazmin edinceye kadar sorumlu olmasıdır (Kırca, Ç.: Müteselsil Sorumlulukta Borçlar Kanunu Tasarısı ile Getirilen Değişiklikler, Prof. Dr. Fikret Eren’e Armağan, ... 2006, s.644).

Müteselsil sorumluluk, hem maddi zararın hem de manevi zararın tazmininde söz konusu olur. Birden çok kişinin bir zarardan sorumlu olması için bu zararın tek ve aynı zarar olması gerekir. Bölünemeyen, zarar verenlerden her birine paylaştırılması mümkün olmayan zarara tek zarar denilir. Buna karşılık, zarar verenlerden her biri, bağımsız bir zarara neden olmuş veya zararın tespiti mümkün bir kısmına sebep olmuşsa, müteselsil sorumluluk değil, kısmi sorumluluk söz konusu olur. Bu taktirde zarar verenlerden her biri, sebep olduğu zararı veya kısmi zararı tazmin eder (Eren, s.833).

Müteselsil sorumluluk aynı sebebe dayanabileceği gibi değişik sebeplere de dayanabilir. Birden çok kişi aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabilir. Aynı zararı doğuran çeşitli sebepler, kusur sorumluluğu (haksız fiil), sözleşme ve kusursuz sorumluluk (kanun) olabilir. Bu suretle, birden çok zarar verenden biri, aynı zararı haksız fiil, diğeri sözleşme, bir başkası da özen veya tehlike sorumluluğuna göre tazmin zorundadır (Eren, s.839).

Müteselsil sorumluluk iki ilkeyi beraberinde getirir. Bu ilkelerden birisi zarar verenle zarar gören arasındaki ilişki, diğer bir anlatımla dış ilişki (BK’nın 50., TBK’nın 61. maddesi); ikincisi ise zarar verenler arasındaki ilişki, diğer bir anlatımla iç ilişkidir (BK’nın 51., TBK’nın 62. maddesi).

Zarar gören ile zarar veren arasındaki ilişkiyi düzenleyen dış ilişki müteselsil sorumluluğun ilk ilkesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Müteselsil sorumluluk, zarar görene diğer borç ilişkilerine oranla zarar verenler karşısında daha güçlü ve ayrıcalıklı bir durum sağlar. Buna göre, zarar gören tazminatın tamamını, dilediği taktirde zarar verenlerin tamamından talep edebileceği gibi, bir kısmından veya sadece birinden de talep edebilir (Eren, s.840).

Diğer bir ifadeyle alacaklı, borçluların hepsini birden takip veya dava edebileceği gibi, bunların içinden dilediği birini veya bir kaçını da takip veya dava edebilir. İşte alacaklının, borçlulardan dilediğini ya da dilediklerini ifa istemine muhatap tutabilmesi, onun bir seçim hakkına sahip bulunduğunu gösterir. Alacaklının bu hakkı borç tamamen ödeninceye kadar devam eder (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s.285). Bu durumda kişilerin yarışmasından (Personenkonkurenz) bahsedilir (Antalya, G.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt II, İstanbul 2017, s.545).

Alacaklının, ifayı borçluların birinden istemesi ya da yalnız onu dava etmesi veya ifaya mahkûm ettirmesi, diğer borçluları borçtan kurtarmaya yetmez. Diğer borçluları ifa yükümünden kurtaran şey, ifa istemine muhatap olan borçlunun ifada bulunmasıdır; sadece mahkûm olması değildir. Kısaca, alacaklı, borçlulardan birini takip veya dava ettikten, hatta onu mahkûm ettirdikten sonra bile -ifayı tamamen elde etmedikçe- diğer borçlulara başvurmak hakkını muhafaza eder (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s.286).

Tazminatın tamamının zarar verenlerden yalnız birisine karşı açılan davada talep edebilmesi, zarar görene ispat ve tahsil kolaylığı sağlar. Buna göre, zarar gören tazminat davasını en sağlam ispat araçlarına sahip olduğu zarar verene karşı açabileceği gibi, böyle bir davayı, tazminatı ödeme gücü en fazla olan zarar verene karşı da açabilir. Bu sayede zarar gören zarar verenlerden her birini ayrı ayrı dava edip, sayısız zahmetlere katlanacağı yerde, tamamı aleyhine açacağı bir tek dava ile de kolayca sonuca ulaşabilir. Keza, zarar görenin, tazminat alacağının bir kısmını, bir zarar verenden, diğer kısmını da diğer zarar verenden istemesi mümkündür. Ancak, burada “tek zarar, tek tazminat ilkesi” geçerli olduğundan, tazminat ödeme

borcu, zarar verenlerden biri tarafından yerine getirildiği oranda sona erer. Zarar verenlerden biri, tazminatın tamamını ödediği taktirde, borç ortadan kalkar, dolayısıyla, zarar gören böyle bir hâlde artık diğer zarar verenlerden tazminat talep edemez (Eren, s.840).

Zarar verenlerin her biri zarar görenin uğramış olduğu zarar nedeniyle doğan tazminatın tamamından sorumlu olup, bu sorumluluk borcun ödenmesine kadar devam eder. (HGK’nın 24/06/2021 tarihli ve 2017/4-1442 E. 2021/839 K. sayılı kararı da aynı yöndedir).

Buna göre, mahkemece; bilirkişi raporu ile tespit edilen zarar tutarından, davacının da aralarında bulunduğu esnafın kusur oranınında indirim yapıldıktan sonra, geri kalan miktarın TBK'nın 61 nci ve 62 nci (BK'nun 50. ve 51.) maddeleri gereğince davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken, her bir davalının kusur oranlarına göre ayrı ayrı olarak belirlenen tazminattan sorumlu tutulması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 745,65 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı ... Başkanlığına, 746,20 TL bakiye temyiz harcının davalı ...'a yükletilmesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince davalılar yönünden karar düzeltme yolu kapalı, davacı yönünden kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.