Logo

3. Hukuk Dairesi2021/8111 E. 2021/13025 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Türk Lirası üzerinden yapılan bir daire satış sözleşmesi kapsamında davacı tarafından gönderilen USD cinsinden ödemenin iadesi için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasında, dava şartının bulunup bulunmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Sözleşmede satış bedeli Türk Lirası olarak belirlenmiş olsa dahi, davacı tarafından gönderilen döviz cinsinden ödemenin davalı tarafından kabul edilmesi ve akabinde sözleşmeye konu dairelerin teslim edilmemesi nedeniyle davalının sebepsiz zenginleştiği, ayrıca davacı tarafından başlatılan icra takibinde yabancı paranın Türk Lirası karşılığının harca esas değer olarak gösterilerek İİK'ya uygun takip yapıldığı gözetilerek, bölge adliye mahkemesinin dava şartı yokluğundan davanın reddine ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : TRABZON TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın dava şartı yokluğundan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı şirket tarafından inşa edilecek olan binada yer alan G blok 23 ve 24 nolu daireleri harici satış sözleşmesi uyarınca satın aldığını, satış sözleşmesi uyarınca davalıya ait hesaba 29/04/2015 tarihli yurt dışı telgraf havalesi ile 100.000 USD gönderdiğini; satın alınan dairelere ilişkin inşaat ruhsatının alınamadığı gibi halihazırda yapımına dahi başlanılmadığını, ne zaman teslim edileceğinin de bilinmediğini, bu nedenle, davalıya yapılan ödemenin iadesi için icra takibi başlattığını, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek; icra takibine itirazın iptali ile lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı; dava konusu havalenin ne amaçla gönderildiğinin açık olmadığını, satın alınan daire bedellerine karşılık gönderildiğinin ispatlanması gerektiğini, davacının daha önce bir çok daire satın aldığını, gönderilen havalenin bu taşınmaz için olmayıp önceki dairelere ilişkin olduğunu, davacının sözleşme uyarınca edimlerini yerine getirmediği için sözleşmenin ifa edilemediğini, taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olduğunu, aksinin kabulü halinde dahi sözleşmenin Türk Lirası üzerinden yapılmış olması nedeniyle borcunun Türk Lirası olacağını, bu haliyle borç miktarının 237.000 TL üzerinden hesaplanması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; davacının sözleşme gereği 30/04/2015 tarihinde davalının hesabına havale kesintisi sonrası toplamda 99.952 USD ödeme yaptığı, davalının ise taahhüt ettiği taşınmaz devrini yapmadığı, bu şekilde davalının yapılan ön ödeme karşılığında sebepsiz zenginleştiği gerekçesiyle itirazın iptali ile takibin 99.952,00 USD üzerinden kaldığı yerden devamına, alacak miktarı likit olmadığından icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; taraflar arasında geçerli bir satış sözleşmesi bulunduğu, ibraz edilen havale evraklarında açıkça sözleşmeye konu dairelere ilişkin ödeme yapıldığına dair kayıt bulunduğu görülmekle havalenin sözleşmeye konu satış bedelinin ifası için yapıldığı, sözleşmeye konu taşınmazların inşa edilmediği, bu durum karşısında davacının haklı nedenlere binaen sözleşmenin feshiyle birlikte ödediği bedeli davacıdan sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca talep etme hakkı bulunduğu; taraflar arasındaki sözleşmede satış bedelinin Türk Lirası üzerinden kararlaştırıldığı, buna göre, sözleşmenin feshi halinde iadesi gereken bedelin, döviz cinsinden yapılan havale tarihindeki kur üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığı olabileceği, taraflar arasında yabancı para borcu ihtiva eden bir sözleşme ilişkisi bulunmadığı, itirazın iptali davasının takip hukukuyla sıkı sıkıya bağlı olduğu, davanın dayanağı icra takibinin ise yabancı para borcunun tahsiline yönelik olduğu, bu durumda usule uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin varlığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, dava şartı yokluğundan davanın reddine, talep olmadığından kötü niyet tazminatı yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davacı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1) Dava; daire satış sözleşmesi nedeniyle ödenen bedelin iadesine ilişkin yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

6098 sayılı TBK’nın 99. maddesi (818 sayılı BK’nın 83. maddesi) uyarınca yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı, bu borcun aynen veya vade ya da fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebilir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 58. maddesinin üçüncü fıkrasında ise; alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarının ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı günün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin ve faizinin, takip talebinde belirtilmesi gerektiği düzenlenmiştir.

Buna göre; alacaklı, yabancı para alacağının TL karşılığını, takip talebinde göstermek zorunda olup, buna bağlı olarak bu zorunluluğun ödeme emrinde de yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu noksanlık kamu düzeni ile ilgili olup, takibin her safhasında re'sen göz önünde tutulmalıdır (HGK'nın 12/05/1999 tarih ve 1999/12-271 E. - 99/301 K.sayılı kararı).

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; taraflar arasında düzenlenen 07/04/2015 tarihli satış sözleşmesi ile, davalı müteahhidin inşa edeceği binadan G blok 23 ve 24 numaralı dairelerin toplam 410.000 TL karşılığında davacıya satıldığı, bir kısım peşin alındığı, diğer ödemelerin tarihlerinin belirlendiği, dairelerin ise 30/04/2017 tarihinde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmeye istinaden, davacı tarafından iki ayrı havale ile toplamda 100.000 USD gönderildiği, dairelerin süresinde teslim edilmediği ileri sürülerek; ödenen bedelin iadesi için icra takibi başlatıldığı, takip talebi ve ödeme emrinde 100.000 USD toplam alacağın takip tarihindeki kur karşılığı 579.210 Türk Lirası harca esas değer gösterilerek, fiili ödeme günündeki kur üzerinden tahsilinin istendiği görülmektedir.

Bu kapsamda; sözleşmede belirtilen dairelerin teslim edilmemesi nedeniyle, davacı tarafından gönderilen döviz cinsinden ödemeyi kabul eden ve uhdesinde bulunduran davalının, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, aldıklarını iade etmesi gerektiği, davacı tarafından başlatılan icra takibinde de, İcra İflas Kanunu'na uygun olarak yabancı paranın Türk Lirası karşılığının harca esas değer olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.

O halde; bölge adliye mahkemesince; davacı tarafından takip talebi ve ödeme emrinde talep edilen yabancı paranın Türk Lirası karşılığı gösterilmekle, usulüne uygun icra takibi başlatıldığına göre, işin esası yönünden inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

2)Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının HMK'nın 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, hükmü temyiz eden davacı taraf harçtan muaf olduğundan peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde iadesine, HMK'nın 373/2 maddesi uyarınca dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 15/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.